Erdoğan'ın siyasi kodları -3: Bir fetişizm olarak II. Abdulhamid

Erdoğan’ın Abdulhamid'de bulduğu şey, onun 33 yılık iktidar hırsıdır. Ve bunu başarabilmek için yaptığı dehşetengiz uygulamalardır.

Diziler, paneller, filmler, abartmalar ve daha akıl almaz onlarca çarpıtma ile Abdulhamid güzellemeleri uzun süredir Türkiye’yi meşgul ediyor. Erdoğan ve partisi AKP bir politika olarak Abdulhamid’i her yönü ile yeniden diriltiyor. Onu örnek ve Cumhuriyet’in asıl kurucusu yapmaya çalışıyorlar. Haber bültenlerinde, magazinlerde ve siyasette birden 'Abdulhamid'in torunları' furyası esmeye başladı. Avrupa’nın uzak köşelerinde yaşamlarını gün eden torunlar birden çıkıp Erdoğan’ı övmeye başladılar. Servis diziler ile Erdoğan portresi üzerinden Abdulhamid sıfatı ile yaklaştırma çalışmaları hala devam ediyor. Bir kültürel iktidar kurma girişimi mide bulandıracak şekilde cereyan ediyor.

ERDOĞAN ABDULHAMİD ÜZERİNDEN NEYİ MEŞRULAŞTIRIYOR?

Peki, Erdoğan Abdulhamid'de ne buluyor? Neden bu padişaha bu kadar takmış durumda?

Nasıl faydalanıyor ondan? Onun üzerinden neyi meşrulaştırıyor?

Bu soruların cevaplarına geçmeden önce diğer bazı saçmalıkları hatırlamak faydalı olacaktır. Kıt aklı ile yediden yetmişe herkesin dalga konusu olan Bilal Erdoğan "Abdülhamid Han'ı yediler, biz Tayyip Erdoğan'ı yedirmeyeceğiz" diyor. Urfa'da II. Abdülhamid anmasında konuşan AKP'li Milletvekili Kemalettin Yılmaztekin, "Dün Abdülhamid Han’a nasıl iftira atıyor ve saldırıyorlarsa, bugün de aynı kampanya ve kumpasları Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan için yürütüyorlar" diyor. Erdoğan, "Abdulhamid Han dünyanın son evrensel imparatorudur. Son hükümdardır" diyor.

ABDULHAMİD HASTALIK DERECESİNDE KUŞKUCU, NARSİST BİR KİŞİLİKTİR

Erdoğan’ın ideolojik feyizlerini aldığı kindar nesil yetiştiricisi, dini vecize ustası takılırken kumardan kalkmayan, para verdiler diye ata şiir yazacak kadar para düşkünlüğü ile meşhur, kalemini kiraya vermek için yalvaran hasta kişilikli Necip Fazıl Kısakürek "Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamaktır" diyor. (Bu arada Erdoğan N.Fazıl’ın "başyücelik" dediği teorisini seviyor. "Devleti, unvanı başyüce olan biri yönetmeli, Türk ve Müslüman olmayanlara vatandaşlık verilmemeli" diyor yazılarında)

Tüm bunlar ne anlama geliyor?

Saltanatının 93. gününde akıl rahatsızlığı nedeniyle tahttan indirilen V. Murad’ın yerine 31 Ağustos 1876 tarihinde tahta çıkarılan 2. Aldülhamit’in ilk işlerinden biri bilindiği gibi 23 Aralık 1876’da ilk Osmanlı anayasası olan Kanun-i Esasi’yi yayımlamak ve bunun gereği olan Meclis’i açmak olmuştu. Oysa çok geçmeden 20 Eylül 1877’de sıkıyönetim ilan etti.

18 Şubat 1878’de daha bir yılını bile doldurmamış Meclisi kapattı ve Kanun-i Esasi rafa kaldırdı. 2. Abdulhamid hastalık derecesinde kuşkucu, herkesi şüpheli gören, herkesi kendisine karşı komplo içinde gören, adım atma noktasında takıntılı olan, narsist bir kişiliktir.

'SANSÜR KARARNAMESİ' AKIL SINIRLARINI AŞAN BOYUTLARA ULAŞTI

Korkuları ile baş edemeyince elinden gelen her şeyi yaptı. Baskı, sindirme, kapatma, sansür, öldürme, sürgün, jurnalizm vs. Örneğin alabildiğine yaygınlaştırdığı “jurnal” mekanizması kuruntularından kaynaklıydı. Hafiye ağı, başta İstanbul olmak üzere, ülkenin başlıca merkezlerini sımsıkı sarmıştı. Sansürü de çok etkili kullandı ve çok erken başladı sansür işlerine. Osmanlı Devleti’nde ilk "sansür kararnamesi" Abdülaziz döneminde (1861-1876) yayımlanmıştı ama II. Abdülhamid döneminde kapsamı akıl sınırlarını aşan boyutlara ulaştı.

Kapsamına yalnız gazete ve dergileri, kitapları almakla yetinmeyen, tramvay biletlerine, ilanlara, konyak şişesi etiketlerine kadar akla gelen ve gelmeyen her şeye yönelen bir sansürden bahsediyoruz.

ERDOĞAN İLE ABDULHAMİD'İN ORTAK YÖNLERİ

Bunun için 2. Abdülhamit’in, kamuoyunu harekete geçirebilme potansiyeli taşıyan tüm unsurları kontrol altında tutma arzusu, sansürü, iktidarın en etkin yönetim aygıtlarından biri haline getirmiştir. Sansür, sıkı bir ilişki içinde bulunduğu hafiyelik/jurnalcilik ile şekilleniyordu. Adeta gölgesinden korkan bir insan durumuna gelen 2. Abdulhamid, kendisine komplo yapılacağı, tahttan indirileceği, iktidarının elinden gideceği korkusu yüzünden paranoyak olmuştu.

İşte Erdoğan ile ortak yönleri de budur. Erdoğan’ın onda bulduğu şey, onun 33 yılık iktidar hırsıdır. Ve bunu başarabilmek için yaptığı dehşetengiz uygulamalardır. Bugün dikkat edilirse tüm baskılar birebir ve daha şiddetli uygulanıyor. Sansür, kararnameler, baskılar, dergi ve gazete kapatmalar, işten atmalar… Aklınıza ne gelirse hepsi birebir aynı! Erdoğan kişilik olarak da sağlıklı görünmüyor. Etrafından nasıl şüphe ettiği, herkesi ve her şeyi kendisine karşı gören bir anlayışla hareket ettiği biliniyor.