Devlet Bahçeli sahiden de devlet oldu!

24 Haziran seçimleri ile yapılan, tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi Demokrasinin perdelenmesidir, maskelenmesidir. Sahte seçim tiyatrolarıyla toplum kandırılıyor, aldatılıyor.

7 Haziran Türkiye genel seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar, Türkiye’nin 90 yıllık açmazı olan merkezi otoriter devlet aklının değişmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için ciddi bir ortam oluşturmuştu. Merkezi otoriter devlet aklının toplandığı ırkçı şoven Bahçeli ve MHP’si, tek başına iktidar olmak isteyen Erdoğan ile birleşerek Türkiye Demokrasisinin ortaya çıkardığı 7 Haziran sandık sonuçlarını bir çırpıda yok saydı ve seçim yenileme adı altında 1 Kasım siyasi darbesine karar verdi. Seçim yenileme adı altında planlanan 1 Kasım siyasi darbesini yönetmek ve yönlendirmek üzere Tuğrul Türkeş, MHP’den AKP’ye transfer edildi. Hatırlanacağı üzere o dönem açısından, sanki Tuğrul Türkeş’in MHP ile sorunu çıkmış ve MHP onu kendi içinden atmış gibi kamuoyuna yansıtıldı. Kamuoyu önünde adeta partiler arası siyasi bir tiyatro oynandı. Bu tiyatronun arkasında ise Erdoğan ve Bahçeli arasındaki anlaşma vardı. Bu anlaşmaya göre ideolojik olarak ırkçılık ve dincilik birleştirildi. Üzerine Erdoğan’ın tek adam olma yönündeki kişisel hırsı da eklendi.

Irkçılığın ve dinciliğin birleşik egemenliğinde tekçi-merkezi-totaliter bir rejimin inşası temelinde Anayasal değişiklik için referanduma gidildi. Siyasi darbe mantığı ve uygulamaları devrede olduğundan dolayı, Türkiye büyük çoğunluğunun bu tekçi anayasa değişiklik paketine “hayır” demesine rağmen sandıktan “evet” çıktığı iddia edildi ve böyle geçerli sayıldı.

Erdoğan-Bahçeli siyasi darbe ittifakı, tüm Türkiye’yi günümüze kadar büyük bir savaş ve şiddet sarmalı altında yürüttü. Türkiye Demokrasisinin adeta tüm nefes borularını kapattı. Demokrasi nefes borularının başında gelen İmralı ile her türlü görüşmeyi kesti. Kürdistan’ın tüm belediyelerine Kayyum atadı. Kürdistan belediyelerinin yıllarca demokrasiyi büyütmek için geliştirdiği demokratik kurum ve kuruluşları bu Kayyumlar tarafından kapatıldı. HDP vekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırarak, eşbaşkanlar da dahil olmak üzere zindanlara kapatıldı. Vekillerin yanı sıra halkın yüzlerce seçilmişini de tutuklayarak cezaevlerine koydu.

Irkçılık ve dinciliğin egemenliğinde yükseltilen tek adam faşizmine hayır diyen, ona boyun eğmeyen, ses çıkaran yüzlerce Aydın, Akademisyen, öğretmen görevinden alındı, önemli bir kısmı tutuklanarak cezaevlerine kapatıldı ve cezalandırıldı. Özgür basın üzerindeki baskı ve şiddet oranı arttırıldı ve buna boyun eğmeyen bazı medya çalışanları, muhabir ve gazetecileri tutuklanarak zindanlara kapatıldı. Sadece kendilerine biat eden medya kuruluşlarının yayınına izin verdi. Onun dışındakileri çeşitli biçimlerde ya kapattı ya farklı biçimlerde cezalandırdı. Kısacası Türkiye Demokrasisi, tarihinde hiç görmediği bir faşizmle yüz yüze kalarak 24 Haziran seçimlerine geldi. Nitekim 24 Haziran seçim sonuçları da şaibelidir. Ancak Ana muhalefet partisinin de katkısıyla, sonuçlar faşizmin üstünlüğü temelinde geçerli sayıldı.

Radikal Demokrasi taraftarları dışında, muhalefettin önemli bir kısmı da dahil, herkes her zamanki gibi kaderine boyun eğmiş durumda. Ancak dayatılan bu sonucu kaderi olarak görüp boyun eğen bu kesimler bilmeliler ki, hakikat bu değildir. Bastırılmaya, üzeri örtülmeye çalışılan gerçek, büyümekte olan Demokrasidir.

24 Haziran seçimleri ile yapılan, tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi Demokrasinin perdelenmesidir, maskelenmesidir. Sahte seçim tiyatrolarıyla toplum kandırılıyor, aldatılıyor. AKP’ye oy verenlerin de önemli bir kısmı oynanan tiyatronun farkında olmayabilirler. Çünkü onlar her zamanki gibi AKP’ye oy verdiklerini sanıyorlar ancak AKP’ye giden oyların tümü MHP’ye gitmiştir. Çünkü AKP-MHP ittifakı boyunca ülkeyi ve devleti yönetecek olan Bahçeli ve MHP’si olacaktır. Hacimsel olarak küçük bir parti ancak yönetme ve yönlendirmede rolü büyük olacaktır. Tıpkı bir zamanlar cemaatin dayattığı gibi şimdi de Bahçeli, kendi ırkçı faşist ideolojik kadrolarını devletin derinliklerine yerleştirmeyi dayatarak hem yeni hükümeti yönetmek ve yönlendirmek hem de devlete hâkim olmak isteyecektir. Yani anlayacağınız, Devlet Bahçeli sahiden de Devlet oldu. Bu gerçeği zaten yardımcısı da bütün açıklığı ile ilan etti. Ancak Erdoğan ve Bahçeli’nin kurduğu faşist totaliter devlet Türkiye’nin kaderi değildir. Yeter ki, herkes gerçeği görsün, dizlerinin üzerinden doğrulup ayağa kalkmaya gayret etsin.

Kaynak: Yeni Özgür Politika