Demokrasi AKP'ye de lazım-Adil Bayram

Demokrasi AKP'ye de lazım-Adil Bayram

Siyaset emekçisi Demirel’in ünlü bir sözü vardı. Birilerini uyarmak istediğinde hep “Keser döner, sap döner, bir gün hesap döner” derdi. Bu sözü şimdi AKP’ye hatırlatmak gerekiyor. Her zaman devranın böyle dönmeyeceği konusunda uyarmak gerekiyor. Demokrasinin herkes gibi bir gün AKP’ye de lazım olacağını bilmesini vurgulamak gerekiyor.

AKP’ye baştan beri hakim olan bir zihniyet var. Cumhuriyet dönemindeki kısmi dışlanmışlığın verdiği açgözlülük bu zihniyeti daha da körüklüyor. “Deveyi hamuduyla yutma” misali her şeyi kendi elinde, iktidarı altında toplamak istiyor. Kendini çok beğeniyor ve abartıyor. Narsistçe bir tutuma sahip. Bu durum onu demagojik ve yalancı yapıyor. İktidarı için söyleyemeyeceği söz, yapamayacağı davranış kalmıyor.

Halbuki sol ve demokratik güçlerin yarattığı boşluktan yararlanarak iktidar oldu. Dış güçler ve özellikle ABD “Yürü” dediği için bu güce ulaştı. Demokratik güçlerin bir türlü birleşememesi ve örgütlenememesi sonucunda bu kadar seçim kazandı.

Fakat bu gerçekleri bir türlü görmek, anlamak ve kabul etmek istemiyor. “Her şeyi ben yarattım” diyor ve buna kendini inandırıyor. Son derece pragmatik yaklaşımı ve iktidar nimetlerini kullanması sonucunda iktidarda kalmayı başarıyor. Bu durum onu baştan çıkarıyor, kendini kaybederek padişahlık kurmaya, imparator olmaya, kendini hegemonik kılma çabasına götürüyor.

Bunun sonucunda herkese saldırıyor. Herkesi küçük görüyor. Sürekli gerginlik yaratarak toplumu peşinden sürüklemeyi esas alıyor. Her türlü muhalefeti ve demokratik hak arayışını “Kendi iktidarını yıkma girişimi” olarak görüyor. Sultan Abdulhamid gibi tam bir vesvese içinde. Bu nedenle herkese saldırıyor.

En son Taksim Gezi Parkı direnişine saldırı bu temeldedir. Lice’de “Karakol istemiyoruz” diye yürüyen köylülere saldırı bu temeldedir. Amed’de, Adana’da, İstanbul’da demokratik hak yürüyüşlerine karşı akıl almaz oranda gaz kullanımı bu nedenledir. İnsanlar boğuluyor mu, ölüyor mu; pek umurunda değil. Her türlü muhalif eylemi “terörizm” olarak damgalıyor ve polisi saldırtıyor. Ülkeyi tam bir polis devleti haline getirmiş durumda. Açıkça devlet terörü uyguluyor.

Yeter ki AKP’nin iktidarı korunsun! Bunun için her sözü söylemeyi ve her saldırıyı yapmayı kendisi için hak görüyor. Demokratik talepleri ve hak arayışlarını acımasızca bastırıyor. Ne kadar çocuk, genç yaşamını kaybetti AKP iktidarı altında! Ne kadar çocuk, kadın polis terörüne ve işkenceye maruz kaldı! Ne kadar siyasetçi ve aydın tutuklandı ve halen de zindanlarda tutuluyorlar! Adına “Çözüm süreci” deniliyor, ama çözülen hiçbir şey yok! Sadece AKP iktidarı korunuyor.

Tamam, bugün AKP iktidarda ve halktan yüzde elliye yakın oy almış! Peki bu her şey demek mi? Acaba her zaman böyle mi olur? Bir gün AKP de iktidardan düşmez mi? Peki o zaman ne olacak? Bugün muhaliflere böyle yapan AKP, yarın benzer şeylerle karşılaşırsa ne yapacak? Demokrasi AKP’ye hiç lazım olmayacak mı?

Bu konuda AKP umursamaz görünüyor, fakat aslında derin bir kompleksi, korkuyu ve kaygıyı yaşıyor. Bunu en açık biçimde Gezi Parkı direnişine ve Lice yürüyüşüne yaklaşımı gösteriyor. Bazı AKP’liler “Bunlar doğrudan Başbakanı ve AKP iktidarını yıkmayı hedefliyor” diyorlar! Peki başka neyi hedefleyecek? Demokratik siyasi eylemlerin siyasi iktidarı hedeflemesinden ve değiştirmek istemesinden daha doğal ne olabilir?

Aynı ruh halini Mısır’daki askeri darbe karşısında da görüyoruz. Kuşkusuz askeri darbe kötüdür ve asla kabul edilemez. Tüm demokratik güçlerin karşı çıkıp lanetlemesi gerekir. Fakat AKP yaklaşımları böyle değil. Onların yaklaşımında gözle görülür bir korku ve kaygı var. Eğer Mursi gibi değillerse, o zaman neyden korkuyorlar?

Bir de Başbakan Erdoğan’ın ilginç bir yaklaşımı var. “Birinci parti olamazsam siyaseti bırakırım” diyor. Yani iktidar olunca var, iktidar olmayınca kaçıp gidecek! Kendini bu kadar iktidara bağlama, abartma ve hegemonik görme çok fazla ve çok tehlikeli!

Besbelli ki zaman geçirmeden AKP’nin bu yaklaşımı ve politik duruşu terk etmesi gerekiyor. Bu kadar tekçilik, hegemonik iktidar peşinde koşma, kendini abartma, dolayısıyla kendi dışındakileri ötekileştirip herkese saldırma çok tehlikeli.

Net bir biçimde görülüyor ki, bu zihniyet ve politikalarıyla ülkenin ve toplumun önünü AKP tıkıyor. Demokratikleşmeyi engelleyerek ve siyaseti işletmeyerek sorunları AKP çözümsüz bırakıyor. Bu konuda CHP ve MHP’ye de, Kürtlere ve demokratik güçlere de saldırısı anlamsız. İktidar kendisidir, dolayısıyla sorunlar çözümsüzse bunun sorumlusu da kendisidir.

Eğer bugün Kürt sorunu çözülemiyorsa, “Çözüm süreci” tıkanmış ve işlemiyorsa, süreçte ikinci aşamaya geçilemiyorsa, ülke yeni uçurumlara doğru sürükleniyorsa, tüm bunların sorumlusu AKP’dir. Ne PKK Lideri, ne de Kürtler bunun sorumlusu değildir.

Eğer bugün ülke demokratikleşemiyorsa, hala 12 Eylül anayasası ve yasaları ile yönetiliyorsa, ülkede insanlar aç, işsiz ve hapislerde çürüyorsa, tüm bunların sorumlusu da AKP’dir. Yoksa demokratik güçler veya CHP-MHP değildir. Yani gerçeği net göstermek gerekir.

O halde AKP aklını başına toplamalı ve mevcut zihniyetini de politikalarını da değiştirmelidir. Kürtleri dinleyerek Kürt sorununu çözecek adımlar atmalıdır. Demokratik güçleri dinleyerek, Türkiye’yi demokratikleştirecek yasal düzenlemeler yapmalıdır.

AKP’yi kurtaracak olan da bu yaklaşımdır. Korkusunu da, kaygısını da ancak zihniyet ve politika değişimi yok edebilir. AKP’yi de ancak demokrasi kurtarabilir. Bu açıdan, belki de herkesten çok demokrasi AKP için gereklidir. Sonra zaman geçmiş ve geç kalınmış olabilir!..

Kaynak: Özgür Gündem