Cumartesi Anneleri, devleti yüzleşmeye çağırdı
Cumartesi Anneleri, 537'nci haftada adalet arayışlarını sürdürdü. 1995'de devlet tarafından kaybedilen Yaman'ın akıbetinin sorulduğu eylemde, devlete yüzleşme çağrısı yapıldı.
Cumartesi Anneleri, 537'nci haftada adalet arayışlarını sürdürdü. 1995'de devlet tarafından kaybedilen Yaman'ın akıbetinin sorulduğu eylemde, devlete yüzleşme çağrısı yapıldı.
Cumartesi Anneleri, 537'nci haftada adalet arayışlarını sürdürdü. 1995'de devlet tarafından kaybedilen Yaman'ın akıbetinin sorulduğu eylemde, devlete yüzleşme çağrısı yapıldı.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet arayışlarının 537'nci haftasında yine Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Eyleme, Roboski Katliamı'nda yakınlarını kaybeden HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu katılarak destek verdi. "Failler belli kayıplar nerede?" yazılı pankartın açıldığı eylemde, kaybedilenlerin fotoğrafları ve kırmızı karanfiller taşındı. Bu haftaki eylemde Amed'de 1991 yılında JİTEM tarafından evinden alınarak katledilen HEP İl Başkanı Vedat Aydın anıldıktan sonra 1995 Temmuz'da askeriye tarafından alı konulan ve kendisinden bir daha haber alınamayan 30 yaşındaki Ahmet Yaman'ın akıbeti soruldu.
ENCÜ: DEVLET KATLİAMLARLA YÜZLEŞSİN
Eylemde konuşan HDP Milletvekili Ferhat Encü, devletin failleri bulma yerine acılarına acı kattığını söyledi. Kaybedilenlerin devletin bilgisi dahilinde kaybedildiğini söyleyen Encü, yıl dönümü dolayısıyla Vedat Aydın'ı andı. İnsan hakları mücadelesini sürdürmeye devam edeceklerinin altını çizen Encü, "Failler bellidir. Hesap vermeden birer birer gidiyorlar. Biz istiyoruz ki, devlet bu katliamlarla yüzleşsin. Hiçbir zaman Roboski gibi katliamlar yaşanmasın" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da, "Failler ceza alana kadar bu meydanda haykırmaya devam edeceğiz" dedi.
Eylemde, 8 Ekim 1980 tarihinde gözaltı alındıktan sonra bir daha kendisinden bir daha haber alınamayan Deniz Kırbay'ın ağabeyi Mikail Kırbay konuştu. Kırbay, 35 yıldır hak mücadelesinden vazgeçmediklerini ifade ederek, "Bizi adalet arayışında susatan 12 Eylül Darbesi'dir. Darbeci zihniyet 35 yıl önce vicdanen öldü. Burada sesimiz gür çıkıyorsa, cesaretimiz ve onurumuzdandır" diye belirtti.
'HALK HESAP SORACAK'
Kırbay'ın ardından 21 Kasım 1980 tarihinde 12 Eylül cuntacıları tarafından alı konulan Hayrettin Eren'in ablası İlkbal Eren Yarıca, devletin mücadelelerine her zaman engel olduğunu dile getirdi. Yetkililerin kendilerini oyalayarak sorumluların ölmesini beklediklerini kaydeden Yarıca, "Ama halka hesap vermeden gitmiş olmaları onları aklamaz. Herkes Demirel'i Deniz Gezmiş'in idamı için iki elini kaldıran biri olarak hatırlayacak ve bu halk her zaman hesap soracak" şeklinde konuştu.
Ardından haftanın açıklamasını yapan Ümit Tekay Dişli, Türkiye'de, hakikatin açığa çıkarılması ve faillerin yargılanmasında siyasal, yargısal ve bürokratik dirençle karşılaştıklarını belirterek, "Yargıya bin bir zorlukla taşınan az sayıda kayıp davasında kaybedenler bu sefer de mahkeme kararıyla aklanıyor" dedi. Barış için adalete ihtiyaçları olduğunu yineleyen Dişli, vatandaşın adalet talebinin merkeze alınması gerektiğini söyledi.
AHMET YAMAN'IN HİKAYESİ
"Devlete suçlarınla yüzleş" demekte ısrar edeceklerini ifade eden Dişli, şöyle devam etti: "30 yayındaki Ahmet Yaman Şırnak Uludere Yeşilyuva köyü muhtarıydı. 1995 Temmuz başlarında Uludere İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından telefonla arandı. Acilen komutanlığa gelinmesi istendi. Ahmet Yaman dönmeyince eşi ve annesi Uludere Jandarma Karakolu'na gitti. Tüm hakaret ve baskıya rağmen karakolun önünde beklediler. Akşama doğru karakol bahçesine askeri bir helikopter indi. Bir süre sonra yanlarına gelen asker Ahmet'in Şırnak Tugay Komutanlığı'na götürüldüğü bilgisini verdi. 11 Temmuz 1995 tarihinde Duri Yaman Uludere Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak oğlunun bulunmasını talep etti. Savcı dinlediği tanıkların ifadelerinden hareketle olay yerinin Şırnak olduğuna karar vererek, dosyayı Şırnak Savcılığı'na gönderdi. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı'na Uludere Jandarma Karakolu yetkilileri Ahmet Yaman'ın karakola çağrılmadığı ve gözaltına alınmadığı, Şırnak İl Jandarma Komutanlığı da Ahmet Yaman'ın kendileri tarafından gözaltına alınmadığı bilgisini verdi."
Dişli, 18 Mart 1996 tarihin de önemli ipuçları göz önünde bulundurulmadan, görgü tanıkları dinlenmeden yalnızca askeri yetkililerin "Göz altına alınmadı" cevabından hareketle delil yetersizliğinde takipsizlik kararı verilerek dosyanın kapatıldığını kaydetti. Ailenin karara itiraz ederek 2009 yılında Şırnak Cumhuriyet Savcılığı'na başvurarak soruşturma açmasına rağmen, anne Duri Yaman'ın hiçbir sonuç almadan yaşamını yitirdiğini söyledi.
Dişli son olarak Ahmet Yaman'ın kaybedilmesinden, Uludere İlçe Jandarma Komutanlığı ve Şırnak İl Jandarma Komutanlığı ile dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakanı Tansu Çiller'in sorumlu olduğunu ifade etti.