Bir atasözü vardır; Bir müsibet bin nasihatten iyidir diye. Yine bir atasözü vardır; Şecaat arzederken merd-i Kıpti sirkatin söyler diye
CHP Grup Başkanvekili Onur Öymenin, birkaç yıl önceki Meclis konuşmasında tam da bu gerçekleşti ve Ýttihad Terakkinin devamı olarak kurulan Cumhuriyet Halk Partisi zihniyeti, bir yetkilisinin aðzından kendini ele verdi. Kimi bilgisizlikten, kimi korkudan, Soldan gelen kimileri kendilerine bir övünme payı çıkarmak için, Dersim 37-38in bir isyan olduðunu; katliama uðrayanların çocuklarıysa bunun bir isyan deðil katliam olduðunu; ancak olup bitenlerden M. Kemal Atatürkün haberdar olmadıðını iddia ederlerdi.
Açıktır ki, bunların tümü yanlıştı. Çünkü Dersim 37-38, gerçek anlamda bir soykırım eksenli katliam ve tasfiye hareketidir. Ben Dersimle ilgili yaşanagelenleri; Tedib (askeri yollarla edeplendirme, hizaya getirme), Tenkil (cezalandırma), Taqtil (katletme), Tehcir (göçürtme), Temsil (asimile etme) ve Tasfiye (etkisizleştirme ve yoketme) politikası olarak nitelendiriyorum. Dersim/37-38 katliamının, tam teçhizatlı iki kolordu ve bir tümen tarafından yürütüldüðünü, bizzat dönemin Başbakanı Celal Bayar söylüyor.
Katliam tamamlandıktan sonra, dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Cumhurbaşkanı M. Kemal Atatürke çektiði müjde telgrafında; bu hareketle 16 yıl önce 1922de Yunanlılara karşı kazanılan zafer arasında bir paralellik kurar ve M. Kemal de, başarılarından dolayı Çakmakın şahsında Orduyu kutlar
Bu nedenle, Onur Öymenin Çanakkale, Milli Mücadele ve Kıbrıs ile bu Hareket arasında bir benzerlik kurmasına şaşmamak gerekir. Çünkü, konuşan aynı zihniyettir
DERSÝM SOYKIRIMININ ÝDEOLOJÝK NEDENLERÝ
Türkçü Ýttihad ve Terakki Hareketinin mirası üstüne kurulan Kemalist rejimin, daha 1925te önüne koyduðu bir yol haritası vardır. Amaç, Ýttihad- Terakkiden miras alınan tek tip toplumu yaratmaktır. Bunun için, 1925te Takrir-i Sükun (Susturma Yasası) ve Ýzale-i Şekavet (muhalefeti yoketme) kanunları çıkarılarak; önce emek cephesini imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle sloganıyla etkisizleştirme operasyonu gerçekleştirilmiş; Alevilikle birlikte, Alevi kimliði ve kurumları resmen yasaklanmış ve sıra etnik planda en büyük güç olan Kürtlere gelmiştir. Bunun için de, 1925te gizli bir Şark Islahat Planı hazırlanmış ve derhal uygulamaya konmuştur. Burada, Kızılbaş-Kürt
2
kimliðiyle Dersime ilişkin de hükümler yer almaktadır. Diðer Kürt kesimleri, 1925-27 ve 1930 hareketleriyle etkisizleştirilmiş ve sıra son çıban başı olarak görülen Dersime gelmiştir. Nitekim, 1933de Cumhuriyetin 10. yıl kutlamalarından sonra kendisini tümüyle güvencede gören Kemalist rejim, hazırlıklara başlamış ve 1937de Dersimi vurmaya başlamıştır. Tüm olup- bitenlerin M. Kemalin ve tek parti CHPnin bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde yapıldıðını, bugün hem belgeleriyle hem de resimleriyle biliyoruz.
M. Kemalin Kasım 1937de Dersime yaptıðı inceleme gezisi öncesinde Ankaradan giderek, düzmece bir mahkemede Seyid Rıza ve arkadaşlarını idam ettiren Milli Emniyetçi Ýhsan Sabri Çaðlayangil in sözlü ifşaatleri ise, kanları donduracak niteliktedir. Çaðlayangil, maðaralara sıðınan Dersimlilerin, içeriye zehirli gaz salınarak nasıl fare gibi zehirlendiðini ve 7den 70e katledildiðini açıkça söylüyor
Aslında, bu uygulama daha ilkel biçimde 1921de Koçgiri katliamında gerçekleştirilmişti.
ALEVÝLER VE CHP
Osmanlı döneminde çok çekmiş Aleviler, Saltanatın kaldırılmasının ardından Cumhuriyet rejiminin gelmesi ve Hilafetin kaldırılmasının ardından Laiklik iddiasıyla ortaya çıkılması üzerine, artık kurtuldukları ve özgürleşecekleri zehabına kapıldılar. Onlar, başlangıçta Ýttihadçı mirası reddeder görünen Kemalist hareketi bu oluşumun sahibi olarak görüyor ve CHPnin, Ýttihad ve Terakkinin devamı olduðunu kavrayamıyordu
Dahası, Kuranı Türk- Ýslam geleneðine göre yeniden tefsir ve tercüme ettiren Kemalist rejimin; kendi kimliklerini yoksayarak, Hanefi Müslümanlıðı ekseninde yeni bir Devlet dini yaratmaya çalıştıðını ve burada kendilerine yer olmadıðını kavrayamadı. Çünkü tüm bunlar, onların gözlerinden uzakta ve bilgisi dışında cereyan ediyordu. Bu nedenle de, son Sivas ve Gazi katliamlarına kadar hem Kemalist rejime, hem de onun partisi CHPye tek yanlı bir aşk yaşadı.
Maraş katliamı dolayısıyla Ecevitin gizli kasasından çıkan raporlar ve gün geçtikçe ortaya çıkan yeni belge ve görsel ürünlerle; 1921deki Koçgiri, 1937/38deki Dersim başta olmak üzere, yakın döneme kadar uzanan tüm Alevi katliamlarında doðrudan Devletin veya onun derin yapılanmasıyla, maşaları konumundaki faşizan Türk- Ýslamcı unsurların bu katliamlardaki rolü tüm çıplaklıðıyla ortaya çıktı. Bunun son örneði ise, 1980 Cuntasının Lideri Kenan Evrenin arşivinde ele geçen, dönemin Emniyet Genel Müdürü Refet Küçüktiryakinin gizli mektubudur
O halde, Alevilerin önündeki en önemli görev, CHPyi yeniden sorgulamak ve felsefesine uygun olarak mazlumlar cephesinde yer almaktır