'Bir kez olsun yılmadı'

'Bir kez olsun yılmadı'

25 gün önce katledilen Kürt basın emekçisi Kadri Bağdu'nun ailesinin, O'nun kararlılığını ve fedakarlığını anlattı: Bir gün bile yılmadı, vazgeçmeyi düşünmedi. Kışın bile bir battaniye atardı üstüne. Orayı -dağı- düşünürdü. Çünkü oradakilerin bir battaniye ile yattığını biliyordu. Sürekli onlara -gerillalara- layık olmaya çalıştı.

Adana'da 14 Ekim günü gündüz vakti kontrgerilla yöntemiyle öldürülen Kürt basın emekçisi Kadri Bağdu'nun ve ailesinin yaşadıkları, Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşın somut tablosu; köyden kente göç, gözaltı, tehdit, tutuklama, bitmeyen devlet zulmü ve ölüm.

Bağdu ailesinin, Siirt'in Erkent köyünde başlayan hikayesi, Adana'nın Şakirpaşa Mahallesi'nde de devletin baskıları altında geçti. Şakirpaşa, Kürtlerin ve Alevilerin yoğun olarak yaşadığı bir kent. Sık sık eylemlerle gündeme gelen mahallenin yoksul ailelerinden biri de Bağdu ailesi. 

Evin misafirlerinin ağırlandığı odanın duvarında gerilla fotoğrafları dikkat çekiyor. Serhildan Herekol, yönünü dağa çeviren çocuklardan biri. Yanında Mizgin Herekol'un fotoğrafı var. 1995 yılında ölümsüzleşmiş. Sonra da evin küçüklerinden Berfin dağın yolunu tutmuş. 

Bağdu'nun fotoğrafı da 14 Ekim'den itibaren duvardaki yerini aldı. Artık her sohbette onun izi var.

Kadri Bağdu, 9 çocuk babasıydı. Torunlar da var evde. Odanın köşesinde duran tahta beşik, üç torun büyütmüş; Merwan, Mahir Deniz ve Cesur. 

'BİR DÖŞEKLE GELDİK BURAYA'

1992 yılında Şakirpaşa'ya göç ettiklerinde devletin zorluklarına ekonomik yoksulluklar da eşlik etmiş. Bağdu'nun eşi Şemsa Bağdu, 5 çocukla birlikte geldikleri o günler için, "Bir döşekle geldik buraya" diyor. 

Kadri Bağdu, hamallık yaparak ailesine baktı. Ömrünün tüm anı emekçilikle geçti. Bağdu'nun oğlu İsmail, Adana'daki ilk yılları için "Hiçbirimiz Türkçe bilmiyorduk. Sonradan burada öğrendik. Çok zorlu günlerdi. Amcamız olmasa daha zor olacaktı bizim için" diyor. 

Ancak Adana'ya gelmekle devletin gazabı eksilmemiş. 

Bağdu'nun oğlu İsmail, yaşadıkları baskıyı "Mahallede ne olursa olsun, hep bizden bildi devlet" diyor ve ekliyor: "O zamanlarda Toros taksiler vardı. Sürekli taciz ve tehditler olurdu babama. Defalarca evimiz basıldı. Babam defalarca gözaltına alındı, tehdit edildi. Ben, annem ve babam birçok kez cezaevine girdik, çıktık. Nüfus kağıtlarımız yoktu. 2002 yılında kimliklerimizi alabildik."

'EŞİMİ DEVLET ÖLDÜRDÜ'

Şemsa Bağdu, Barış Anneleri'nden. Türkçe bilmiyor, anadilinde anlatıyor.  Belli ki acısı derin ve taze. Ancak hayatın ve neferi olduğu barış mücadelesinin deneyimiyle büyük bir özgüvenle konuşuyor. Eşinin ölümünden devleti sorumlu tutuyor. "Her kim öldürmüş olursa olursa, benim için tek sorumlusu devlettir. Eşimi devlet öldürdü" diyor ve devletin kendisinin işlediği bir cinayeti aydınlatacağına inanmıyor. 

İsmail Bağdu da, annesi ile aynı fikirde. "Polis ilk gün, cinayeti çözecekmiş gibi bir hava yarattı. Ancak hiçbir şey yapmadılar. Saldırganların kullandığı motosikletin kamera görüntüsü olduğunu söylüyorlardı. Şimdi ise 'Yok' diyorlar. Oysa, o cadde boyunca birçok yerde kamera olduğunu biliyoruz. Açıkçası devletin bu olayı aydınlatacağını düşünmüyorum. Ancak halkımızın mücadelesi ile babamın katilleri cezalandırılacaktır. Ben buna inanıyorum."

DÖVÜLDÜ, ÖLDÜ SANILARAK TARLAYA ATILDI

Şemsa Bağdu da devletin zulmüne maruz kalmış. İki kez tutuklanıyor. 2006 yılında parti binası basıldığında binada o da bulunuyordu. Polislerin gaz bombalı saldırısına maruz kalıyor. "Artık yeter oğlum yapmayım" deyince daha çok dövülüyor. Saçlarından tutularak başı duvarlara vuruluyor.

Sadece bu da değil. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği yıl olan 1999 yılının 15 Şubat günü yolda yürürken, başındaki beyaz eşarbından dolayı polisler tarafından durdurulup, "akrep" denilen zırhlı polis aracına alınıyor ve orada öldüresiye dövülüyor. Sonra da öldüğü sanılarak bir tarlaya atılıyor. 

Aile üzerindeki bütün bu baskılara rağmen, aile, Kürt özgürlük hareketini desteklemeyi sürdürürken, Kadri Bağdu da, Azadiye Welat ve Gündem gazetelerini halkla buluşturmaya devam etti.

'BABAM BİR KEZ OLSUN YILMADI'

İsmail Bağdu, babasının bir kez olsun yılmadığını belirtti ve ekledi: "Bir an bile vazgeçmeyi düşünmedi. Babam hep mücadelesi için, halkı için yaşadı. 18 yıl boyunca her gün sabahın erken saatinde kalkar, gazeteleri alır ve dağıtımını yapardı. Bir gün bile aksatmamıştır. Çoğu kez yürüyecek gücü olmazdı. Aksatmazdı görevini. Babam, kendi kaderi ile ölmeyeceğini biliyordu. Babam hayatta üzerine yorgan örtmedi. Kışın bile bir battaniye atardı üstüne. Orayı -dağı- düşünürdü. Çünkü oradakilerin bir battaniye ile yattığını biliyordu. Babam, sürekli onlara -gerillalara- layık olmaya çalıştı."