İran’da artık herkes şüpheli: Halka karşı cadı avı yürütülüyor

İsrail’in İran saldırısıyla birlikte devletin halk üzerindeki baskıları yeni bir boyuta taşındı. Ayakta kalan mevcut rejim, casusluk iddiasıyla sistematik bir gözaltı ve tutuklama furyasına başladı.

12 günlük bir savaşın ardından 24 Haziran'da ateşkes ilan edilmesiyle birlikte İsrail ile işbirliği veya casusluk iddiasıyla acımasız bir baskı kampanyası yürütülüyor. 

2018 ve 2019'daki protestoların ardından ve 2022'de Jin Jiyan Azadî isyanı sırasında de benzer bir durum yaşanmıştı. 

Sivil toplum örgütlerine göre İsrail’in saldırılarından devletin intikam ve baskı arzusu halka yöneldi. Ayakta kalan mevcut devlet yapısı, başta etnik gruplar olmak üzere muhalifleri hedefine koydu. 

Uluslararası Af Örgütü ve diğer insan hakları savunucusu STK’lara göre, muhalifler, sanal medyada eleştirel olanlar, Kürtler, Beluçlar, Bahailer veya Afgan mülteciler gibi etnik topluluklar hedef alıyor. Bu gruplar, her olaydan sonra sistematik bir şekilde günah keçileri olarak seçiliyor. 

Ancak sivil toplum örgütlerine göre artık kimse güvende değil. Herkes güvenlik güçlerinin gözünde şüpheli durumda. 

Minyatür bir dron sahibi olmak, WhatsApp mesajlaşma uygulamasını kullanmak veya Starlink internet servis sağlayıcısını kullanmak hapis cezasına neden olabiliyor. 

Sivil toplum örgütleri, İsrail-İran çatışmasından bu yana yüzlerce kişinin tutuklandığını belirtiyor. Casuslukla suçlanan bu kişiler, hızlı yargılamalar ve hapis cezaları, hatta idam cezası ile karşı karşıya bulunuyor. 

İran Parlamentosu 29 Haziran'da, İsrail, ABD veya diğer düşman ülkelerle casusluk veya işbirliği yapma suçlarına verilen cezaları ağırlaştıran bir yasa kabul etmişti. 

“Yeryüzünde yolsuzluk” veya “Tanrı'ya düşmanlık” gibi çok belirsiz suçlamalar, adil olmayan yargılamalar sonucunda ölüm cezası ile sonuçlanabiliyor. 13 Haziran'da İsrail'in ilk saldırılarından bu yana birçok kişi asılarak idam edildi. Sivil toplum örgütleri uzun zamandır İran’ın idamları temel bir baskı aracı olarak kullandığı yönünde tepki gösteriyor. 

Kürdistan İnsan Hakları Ağı ve Kürdistan İnsan Hakları Derneği, sadece 1 ve 2 Temmuz günleri Doğu Kürdistan’da en az 9 kişinin gözaltına alındığını bildirmişti. Bunlar herhangi bir yargı kararı olmaksızın yapıldı. Bokan, Meriwan, Sine ve Urmiye’de gözaltına alınanlar arasında bir yönetmen-yazar, bir sanatçı ve 62 yaşındaki bir köylü de var. Gözaltına alınanların ne ile suçlandıkları bilinmiyor. 

12 günlük savaş sırasında da İran medyasına göre başta Kirmaşan, Loristan, İsfahan ve Fars eyaletlerinde olmak üzere 700'den fazla kişi tutuklandı. Gerçek sayının çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. 

İsrail ile savaşın ertesi günü İran, Afganistanlıların sınır dışı edilmesini de yoğunlaştırdı. Haziran ayından bu yana, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere 256.000'den fazla kaçak göçmen sınır dışı edildi. Bu durum, Tahran'ın kitlesel sınır dışı etme politikasında yeni bir zirveye ulaşıldığına işaret ediyor.