Beşikçi: 'Anayasa'da devletin Kürt aleyhtarlıðı ortaya çıkıyor'

Beşikçi: 'Anayasa'da devletin Kürt aleyhtarlıðı ortaya çıkıyor'

Diyarbakır Ýnsan Hakları Akademisi’nde ‘Türkiye’de insan hakları uygulamalarını belirleyen hukuk alanının dışındaki faktörler’ konulu bir sunum gerçekleştiren Sosyolog-Yazar Ýsmail Beşikçi, “Anayasanın ilk 3, 14. ve 81. maddelerindeki ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlük vurgusu, devletin Kürtlere karşı aleyhtarlıðını ortaya koyuyor” dedi.

Dün, ikinci hafta derslerine başlayan Ýnsan Hakları Akademisi bu günde eðitim çalışmalarını sürdürdü. Eðitim çalışmalarına Ýnsan Hakları Akademisi Başkanı Hüsnü Öndül, ÝHD Bölge Şubeleri Başkan ve yöneticileri ile çok sayıda konuk izleyici katıldı. Ýki oturum şeklinde işlenen eðitim programının ilk oturumda Av. Selahattin Esmer, Ýnsan Hakları üst başlıðı altında ‘Azınlık hakları ve çok kültürlülük anlayışına yaklaşımlar’ konulu bir sunumda bulunurken, öðleden sonra yapılan ikinci oturumda ise Sosyalog-Yazar Ýsmail Beşikçi ise yine Ýnsan Hakları üst başlıðı altında ‘Türkiye’de insan hakları uygulamalarını belirleyen hukuk alanının dışındaki faktörler’ konulu bir sunum gerçekleştirdi.

Ýlk oturumda Av Selahattin Esmer ‘Azınlık hakları ve çok kültürlülük anlayışına yaklaşımlar’ konusu ile gerçekleştirdiði sunumda, azınlıkların tarihsel süreçlerde açıða çıkma ve gelişme gösterme biçimlerine, kategorilerine, yakın kavramlarla ilişki durumlarına ve azınlıkların bireysel ve kolektif haklarla baðına deðindi. Azınlık haklarının problemli bir konu olduðuna işaret eden Esmer “Bilimsel temelleri olmayan demeyeyim ama politika ile hep atbaşı giden, dolayısıyla devletlerin yönlendirme, manipüle etme, olduðundan farklı sunma ve baskısına açık bir alan olduðu için, bu her zaman devletlerin lehine bir çerçeveye oturtulmaya çalışılmıştır” dedi. Azınlık haklarının korunmasına ilişkin uluslararası ilginin gelinen aşamada azalmaya başladıðını kaydetti.

Öðleden sonra gerçekleşen ikinci oturumda ise, ‘Türkiye’de insan hakları uygulamalarını belirleyen hukuk alanının dışındaki faktörler’ kapsamında Anayasada belirlenen hakların neden hayata geçmediði konusunda bir sunum gerçekleştiren Sosyolog-Yazar Ýsmail Beşikçi, Anayasada bulunan yasaların koruyucu kişi ve hakları koruyucu ifadelere yer vermiş olmasına raðmen, Kürtler için bir avantaj saðlamadıðını belirtti. Beşikçi “Anayasanın ilk 3, 14 ve 81. maddelerine bakıldıðında Devletin Kürtler konusundaki düşüncesi açıkça belirleniyor. Devletin şeklini belirleyen ilk 3 madde deðiştirilmez. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün deniyor. Bunu diðer maddelerde de çok sık vurguluyor anayasa. Yine 14. madde de, haklar özgürlükler sayılırken tekrar bu ilkeye dikkat çekiliyor. 81. madde siyasal partiler yasası, seçim yasası, milletvekili yemini. Bu maddeler dikkate alındıðı zaman, devletin Kürtler üzerindeki politikasını, uygulamalarını görüyoruz. Yani bütün açıklıðıyla Kürt aleyhtarlıðı bir şekilde ortaya konuluyor” dedi.

Anayasanın 17. maddesinin kişi dokunulmalıðından, haklarından ve özgürlüklerinden söz ettiðini, Kürtler söz konusu olduðunda bu maddenin ihlal edildiðini ve en çok faili meçhul cinayetin işlendiði bölgenin ‘Kürdistan’ olduðunu belirten Beşikçi, Ergenekon gibi süren davaların bu cinayetlerin ve kaybettirilmelerin devlet tarafından işlendiðinin kanıtı olduðunu belirtti. “Devletin en çok cinayet işlediði bölge Kürdistan’dır. 90’larda cinayetler işlendi. Vedat Aydın, Musa Anter, Mehmet Sincar öldürüldü. Devlet inkar edebiliyordu. Basında da, köşe yazarları ‘Kimdir bunu yapan, acaba Mossad mıdır? El Muhareberat mıdır?’ şeklinde yazabiliyorlardı. Devletin işleyebileceði hakkında bilgi, duygu yok. Yani devlet bu cinayetlerden çok uzak tutuluyordu. Ama Ergenekon gibi şu an sürdürülen davalarla, bu faili meçhul cinayetlerin devlet tarafından yapıldıðı anlaşılıyor” dedi. Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Uður Mumcu gibi Türk aydınlarına karşı’da cinayetlerin gerçekleştiðini ancak bu cinayetlerin aynı şey olmadıðını, arada farklar olduðunu belirten Beşikçi, sözlerine söyle açıklık getirdi. “Örneðin Musa Anter’e karşı geliştirilen cinayetle ile Uður Mumcu’ya karşı geliştirilen cinayet çok farklı. Yani şöyle. Birisi Kürtlere haddini bildirmek. Öbürü, Türkiye’de şeriat azdı, bu hükümette şeriatı destekliyor, işte bu hükümeti devirmek gerekiyor gibi, buna ilişkin bir ortamı yaratmak üzerinden geliştirilen bir cinayet. Mesela Uður Mumcu’nun cenazesi nasıl kaldırıldı? Genel kurmay dahil, bütün devlet erkanı. Devlet erkanı cenazenin arkasındaydı. Peki Musa Anter’in cenazesi nasıl kaldırıdı? 4 kişiyle kaldırıldı. Daha fazlasının törene katılmasına devlet izin vermemişti”.

Devletinin kuruluş ve gelişim ideolojisinin ‘Kürtler inkar ve asimile edilecek, Rumlar sürülecek, Ermeniler çürütülecek, Kızılbaşlar Müslümanlıkla asimile edilecek’ biçiminde şekillendiðini vurgulayan Beşikçi “Türkiye’nin bir propagandası var. Herkes her şey olabilir. Herkes her şey olabiliyor da, Kürt olabiliyor mu? Politikanın bu tarafı gizleniyor” dedi. Türkiye’deki bütün darbelerin Kürt sorunundan kaynaklı gerçekleştiðine dikkat çeken Beşikçi “Türklerin bilincinde sürekli Kürtler var. Ama hak, hukuk tanımak için deðil. Kürt sorununu devre dışı bırakacak baskı unsurunu oluşturmak için” dedi.

Sadece Almanya’da yaşayan Kürtlerin nüfusunun bir milyona yaklaştıðını ve genel olarak ta Kürt nüfusunun 40 milyonun üzerinde olduðunu belirten Beşikçi “Bir ulus kendi kaderini tayin hakkına sahip deðilse, insan haklarından yararlandıðı doðru deðildir. Kürtlerin hiçbir yerde adı yok. Hiçbir sözleşmede, bildiri de yok. Hiçbir platformda adı yok. Kürtler sadece ‘terör’ denince akla geliyor dedi.

Eðitim programı, katılımcıların sordukları sorunların cevaplandırılmasıyla sona erdi.