Beştaş: Kürt kadın ve çocuklarına karşı özel bir saldırı devrede

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Kürt kadın ve çocuklarına yönelik “özel bir saldırının” devrede olduğunu söyledi.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

MUŞ MİLLETVEKİLİ IŞIK’A İKİ YIL PARTİDEN ÇIKARMA CEZASI

Merkez Disiplin Kurulu’nun Muş Milletvekili Mensur Işık’a ilişkin kararını açıklayan Beştaş, “Merkez Disiplin Kurulumuz, Muş Milletvekilimiz Mensur Işık ile ilgili, eşine şiddet uygulaması sebebiyle yakından takip edilen bir vaka. Merkez Disiplin Kurulumuz en son karar için yaptığı toplantı şöyle bir karar aldı. Disiplin Kurulumuz, ilkelerimiz gereği, tabii ki kadının beyanı ilkesi esastır ilkesinden hareketle tarafları dinledi hem Mensur Işık’ı hem de Ebru Işık’ı dinledi. Daha kısa sürede karar çıkması yönünde toplumda bir beklenti vardı” dedi.

Beştaş, Mensur Işık’a iki yıl süreyle geçici çıkarma cezası verildiğini belirterek, “Bunu ilk kez Diyarbakır’dan açıklıyoruz. HDP olarak bizim için kim tarafından ve kime uygulanırsa uygulansın şiddet kabullenemeyeceğimiz bir şeydir. HDP olarak yaklaşımımız bu konuda da nettir. Aile içi şiddet konusunda da toplumsal şiddet konusunda da mücadele eden parti olarak bundan sonraki tutumumuz daha güçlü bir şekilde devam edecektir. Üzgünüz, partimizden bir milletvekilinin böyle bir mesele ile anılması, böyle bir şiddet uygulaması bizi derinden sarsmış, üzmüştür. Ama bu bizim tutumumuzu asla etkilememiştir” ifadelerini kullandı. Beştaş, “Parti ile iki yıl boyunca ilişkisi kesilmiştir” diye ekledi.

33 KURŞUN KATLİAMI

“Bugün 33 kurşun katliamının 77’nci yıl dönümü” diyerek sözlerini sürdüren Beştaş, Van Özalp’ta 33 Kürdün 77 yıl önce katledilmesini hatırlattı.

Beştaş, “Orgeneral Mustafa Muğlalı tarafından gerçekleştirilen bu katliamda 32 kişi kurşuna dizilerek insanlık dışı bir şekilde öldürüldü. Bu olayın faili olan Muğlalı adeta kahramanlaştırıldı ve ismi kışlalara verildi. Muğlalının isminin kışlalara veren zihniyeti ve bu zihniyete karşı mücadelemizin dün olduğu gibi bugün de devam edeceğimizi belirtmek isterim” şeklinde konuştu.

KADINLARA HAYATIN HER ALANINDA ADETA SAVAŞ AÇILDI

Kadınlara yönelik artan şiddete dikkat çeken Beştaş, iktidarın bu kez İstanbul Sözleşmesi’ni hedef aldığını belirtti. Beştaş, şunları ifade etti: “Şimdi ortada kadına yönelik o kadar büyük bir şiddet var ki. Adeta kadınlara savaş açılmış. Adeta kavramı bile yetersiz. Çünkü her gün ev içinde, sokakta, işyerinde, kolluk gücünün fail olduğu, sokaktaki herhangi bir erkeğin fail olduğu binlerce olaya tanıklık ediyoruz. Bu dönemde İstanbul Sözleşmesi'nin neden yeterince uygulanmadığını tartışmamız gerekirken, İstanbul Sözleşmesi kaldırılmak isteniyor.”

İstanbul Sözleşmesi’nin bugüne kadar, iktidar tarafından bilinçli bir şekilde uygulanmadığını vurgulayan Beştaş, “Çünkü kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran, hoş gören, kadını eve kapatan ve biat etmesini sağlamak isteyen bir iktidar aklıyla karşı karşıyayız” dedi.

KÜRT KADIN VE ÇOCUKLARINA KARŞI ÖZEL BİR SALDIRI PLANI

Kürt kadın ve çocuklarına yönelik özel bir saldırı planı olduğunu sözlerine ekleyen Beştaş, şöyle konuştu:

“Önce Şırnak'ta sonra İdil'de failin kolluk olduğu taciz ve tecavüz ve istismar vakaları yaşandı. M.O tutuklanmadı bile. 20 gün boyunca bir kadına tecavüz eden bir insan tutuklanmadı, failin kolluk gücüdür, uzman çavuştur diye tutuklanmadığı böyle bir manzara yaşıyoruz. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Kadına yönelik şiddetten ayrı olmasa bile, ayrı bir şiddet yöntemi olduğunu görüyoruz. Bu özel bir saldırının devrede olduğunu gösteriyor. Kürt kadınlarına, Kürt çocuklarına özel bir yönelimle, kolluk gücüyle ister korucu ister polis ister asker böyle bir taciz ve tecavüzün yaşandığını biliyoruz. Bunu da bir namus meselesi üzerinden tarif eden bir yaklaşıma tanıklık ediyoruz. Bu failler yargılanmıyorlar serbest bırakılıyorlar. Batman’daki olayda olduğu gibi.”

İTİRAZ EDEN KADINLAR DÜŞMAN BELLENDİ

İktidarın, mücadele eden, itiraz eden kadınları “düşman” bellediğini belirten Beştaş, “İktidarın neden bu sözleşmeye karşı olduğuna bir de şöyle bir yönden bakalım” diyerek şöyle devam etti:

“2 gün önce kadın özgürlük mücadelesi yürütenlere, saldırıların, komploların, operasyonların, gözaltıların olduğunu biliyoruz. Rosa Kadın Derneği’ne, kadın hukukçulara ve kadın aktivistlere bir bütün olarak saldırılar yürütülüyor. En son ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş ve SKM Sözcüsü Hatice Deniz’in olduğu 9 kadın Balıkesir Altınoluk’ta gözaltına alındılar. Hala gözaltındandalar. Neymiş? İktidar kadın mücadelesi yürüten kadınları kendisine düşman bellemiş. Çünkü bu konuda kadınların konuşmasını mücadele yürütmesini engellemek istiyor. Kadınların durmayacağını kendisi gayet iyi bilsin; bizler durmayacağız, bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz.”

GOEBBELS YASASI

“Sosyal Medya Yasası”na da değinen Beştaş, düşünce ve ifade özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıran bir teklif olduğunu kaydetti. Beştaş, iktidarın internetteki suç kayıtlarını sildirmek istediğine dikkat çekti.

“Burada Goebbels’ten epey yararlanmışlar, geçmişi sıfırlama operasyonunun nasıl olduğunu ayrıntılardan görüyoruz” diyen Beştaş, şunları ekledi: “Düşünce ve ifade özgürlüğüne bir darbe yapılıyor. Biz bu yasa teklifine sonuna kadar karşıyız. Irkçılık ve cinsiyetçilik sadece sosyal medya değil, hayatın hiçbir alanında olmamalı, biz bu konuda her türlü mücadeleyi yürütüyoruz.”

KAYYIMLARIN ZARARLARI DİPSİZ KUYU

Beştaş, kayyımların yol açtığı tahribatlar ve yolsuzluklar konusunda, “Yüksekova’da dudak uçuklatacak bir veri var. Bunu paylaşmadan geçmeyeceğim. Kayyım tartışmaları ve kayyımın ortaya koyduğu zararlar, dipsiz kuyu gerçekten. Şu sıcak günlerde insanları susuz, aç, işsiz ve geleceksiz bırakan bir kayyım pratiği ile karşı karşıyayız. Şimdi Yüksekova örneği, halk günlük ihtiyaçlarını, su ihtiyacını karşılamak için tanker ve bidonlarla su taşıyor” dedi.

Beştaş şöyle devam etti: “Bu konuda dikkatinizi özellikle çekmek istiyorum; birinci kayyım dönemi sonucu aylık geliri 4 milyon TL olan bir belediye var. Yüksekova Belediyesi’nin aylık geliri 4 milyon TL. Tahmin edin borcu ne kadar: 680 milyon TL. Önceki kayyım 680 milyon TL borç edinmiş. Ve bu sadece İller Bankası’ndan 680 milyon TL çekmiş, kredi iller bankasından ilçenin 5 bin nüfuslu olduğu ve belediyenin aylık su gelirinin 5 milyon TL olduğu söylenerek alınmış. Yani böyle büyük bir yalan ve manipülasyon ortada. Ortada büyük bir yalan var, gerçek ise ilçe 100 bin nüfuslu ve abone sayısı 9 bin. Bunun üzerinden çekilen borcu artık siz hesaplayın. Birinci kayyım döneminde İller Bankası Müdürlüğü Belediyeler Yasası’nı ihlal etti tabi ki. Bu konuda belediye gelirinin yüzde 40’ına el konulabilir diyen yasa delindi ve seçim yapıldıktan sonra gelirlerin tamamına el konuldu.”

Beştaş, “Bu borç ile Yüksekova halkı ve Yüksekova Belediyesi yirmi borç altına sokulmuş oldu. Şimdi bununla ilgili astronomik kredi biliyorsunuz tamamlanmamış içme suyu, isale hattı ve arıtma tesisi ile kanalizasyona harcadık diyorlar. Bu parayı oraya harcadık diyorlar. Ama Yüksekova'da kanalizasyon sistemi hala yok, insanlar foseptik çukurları kendileri kazıyorlar” diye devam etti.