Başbakan tekrar şu devlet silah bırakmaz çünkü silah onun demirbaşıdır, PKK silah bırakırsa operasyon olmaz temcit pilavını masamıza koydu.
Ýnsan bazan Başbakanın şaka yaptıðını sanıyor. Ben şahsen bu duyguya sık sık kapılıyorum. Şu meraklı askerin serçe parmaðını çengele takması ile ilgili konuşmasında olduðu gibi, şimdi de, askerin silah bırakmamasının nedeni olarak, çünkü silah askerin demirbaşıdır deyince ben Başbakandan şüpheleniyorum.
Demirbaş ne demektir?
Demirbaş Türkçe sözlüklerde şöyle tanımlanıyor: Kamu veya özel işletmelerde kayıtlı olarak kullanılan ve görev deðişimi sırasında bir görevliden diðerine aktarılan dayanıklı eşya.
Demek ki, Başbakan Türkiyenin en temel sorunuyla ilgili tartışmada, asker silah bırakmaz, çünkü silah onun üzerine kayıtlı bir eşyadır dediðinde, siz siyasi bir olayla deðil de, bürokratik bir engelle karşı karşıya olduðunuzu sanıyorsunuz.
Şimdi düşünün. Her gün aðır insan kayıplarına yol açan bir savaş hakkında, bu ülkenin Başbakanı tuhaf açıklamalar yapıyor. Kimsenin aklına gelmeyecek nedenler icat ediyor; ne yapayım, asker silah bırakmaz, çünkü o silahlar demirbaştır diyor.
Bu durumda Başbakan ya işi şakaya vuruyor; ya da Başbakanın argümantasyon sisteminde bir kusur var. Bir ordunun silah bırakamama nedenini, çünkü o silahlar demirbaş listesine kayıtlıdır diye açıklayan tarihteki ilk Başbakan Tayyip Erdoðandır.
Gelelim şu silah bırakma işine...
Önce terminolojik açıklık saðlayalım: Bir savaş sırasında silah bırakmadan söz edildiði zaman, bu eski tabirle mütareke olarak adlandırılır. Mütareke Arapça terk sözcüðünden türetilmiştir. Nişanyanın Etimolojik sözlüðünde şöyle belirtilir: Ar mutāraka ͭ متاركة [#trk III msd.] bir şeyi olduðu gibi bırakma, karşılıklı silah bırakma < Ar tark ترك bırakma → terk.
Burada kastedilen, silahsızlanma deðil, silahların susturulmasıdır. Yani barış masasına oturabilmek için savaşa ara vermektir.
Eðer mütareke savaşan iki taraftan birinin kesin zaferinden sonra ilan edilmişse, bu durumda mütarekeden sonra oturulan barış masasında, yenilen tarafın silahsızlandırılması ona dayatılabilir. Osmanlının yenilmesinden sonra imzalanan Mondros mütarekesi Türkiyeyi büyük ölçüde silahsızlandırmıştır.
Buna karşılık, Güney ve Kuzey Kore arasındaki mütareke, yenişemeyen güçler arasında bir mütareke olduðu için, taraflardan her hangi birinin silahsızlandırılması söz konusu bile edilmemiştir.
O halde, bir savaşta mütareke ister taraflardan biri galip gelsin, ister taraflar yenişemesin, savaşı, barış anlaşması imzalanana kadar durdurmak anlamına gelir. Taraflardan birinin silahsızlandırılması için ise, o taraflardan birinin savaşta yenik düşmesi ve o nedenle silahsızlanmak zorunda kalması gerekir.
Silah bütün ordularda ve gerilla birliklerinde demirbaş listesine kayıtlıdır. Asker silahını satamaz, başkasına devredemez, kaybedemez ve elbette bırakamaz. Bu gerilla için de geçerlidir. Ama taraflardan biri yenildiðinde, galipler onu, demirbaşına bakmadan silahsızlandırırlar.
Bu kadar malumat yeter. Şimdi sorulacak soru şu: Başbakan Tayyip Erdoðan PKKnin silahlarını bırakmasını, PKKnin silahsızlanması anlamında talep ediyor; acaba bu talep gerçekçi mi? Yani Başbakanın emrindeki ordu, HPG üzerinde zafer mi kazandı?
Bu soruya ben yanıt vermeyeceðim. Çünkü bu sorunun yanıtını, benim yazmaya asla cesaret edemeyeceðim bir açıklıkta, Posta yazarı Mehmet Ali Birand verdi.
Dün yayınlanan yazısında Birand uzun uzun TSKnın PKK üzerinde zafer kazanamadıðını, bunun nedenlerini yazmakla kalmadı. Şu açık hükmü de verdi: Şöyle yazdı: Bu koşullarda PKK bitirelemez. Dünyanın en güçlü ordularının dahi, kendi halkından belirli destek görebilen bir gerillaya karşı tam zafer saðlaması imkansızdır.
Demek ki, Başbakanın PKKyi silahsızlandırma sözlerinin hiç bir anlamı yok. PKKyi yenemedikçe, onun üzerinde mutlak bir zafer kazanmadıkça, Hükümetin bu örgüte silahsızlan demesi ciddi bir tutum deðildir.
Ancak, Hükümet mütareke yapabilir. Mütarekeden, yani ateşkesten, silahları susturduktan sonra kurulacak barış masasında, PKKden silahsızlanmasını talep edebilir. Bu talebini, özerk Kürdistandaki bölgesel yönetimin savunma gücü konusunu tartışırken dile getirebilir. Ordunuz olamaz, ama polisiniz olabilir diyebilir. Hatta özerk bölge yönetiminin cebinde yalnızca çakı bulundurulacaktır diyerek komiklik de yapabilir.
Ne olur? Olacaðı şudur: Konu barış masasında tartışılır. PKK Kabul ederse mesele yok. Etmezse ya hükümet uzlaşmaya razı olur; ya da olmaz, savaş kaldıðı yerden yeniden başlar.
Sonuç: Şu demirbaş argümanı Başbakanı kurtarmaz. Ýkincisi, zafer kazanmayan bir ordu düşmanını silahsızlandıramaz. Bizim somutumuzda silahsızlanma ancak mütareke ve sonrasında kurulacak barış masasının gündem maddesi olma dışında, hiç bir aktüel anlam taşımaz
Önce mütareke, sonra barış masası
Ve silahsızlanmaya ya da başka işlere karar vermek üzere o Masaya Öcalanın özgürce oturması