Alternatifsiz eve Bonapart girer - V. Sarısözen

Alternatifsiz eve Bonapart girer - V. Sarısözen

CHP, Fırat’ın Batısında, şimdilik AKP’yle “yarışabilecek” tek parti. Ama “AKP’nin alternatifi” deðil.

CHP açısından AKP’nin sistem içi alternatifi olmak ne demektir? Özetle “AKP’nin hedeflerine, AKP’den farklı bir yolla ulaşacaðını iddia etmek” demektir:

AKP önüne koyduðu hedeflere, izlediði neo-liberal, muhafazakar, Ýslamcı-mezhepçi politakalarla ulaşamamıştır. CHP “aynı hedeflere” “hangi yolla” ulaşacaðını açıklamalıdır.

AKP önüne koyduðu “bölgede güç merkezi olma yoluyla” AB üyeliðini elde etme hedefine ulaşamamıştır. Ulaşmak bir yana her geçen gün bu hedeften uzaklaşmaktadır.

AKP önüne koyduðu ABD taşeronluðu ile “komşularla sıfır problem” program hedefine ulaşamamıştır. Ulaşmak bir yana her geçen gün bu hedeften uzaklaşmaktadır.

AKP önüne koyduðu “sürdürülebilir kapitalist ekonomik, sosyal büyüme” hedefine neo-liberal yolla ulaşamamıştır. Ulaşmak bir yana, her geçen gün bu hedeften uzaklaşmaktadır.

AKP önüne koyduðu oyalama yöntemiyle “Kürt sorununda açılım” yaparak devletin bölünmesini önleme hedefine ulaşamamıştır. Ulaşmak bir yana tam tersine bu hedeften yüzseksen derece farklı bir yöne kaymıştır.

AKP önüne koyduðu bütün bu hedeflere ulaşamamış, o nedenle ülkeyi büyük bir ekonomik krizin, iç savaş ve bölünmenin, bölgesel savaşların eşiðine getirmiş; bu durumdan “demokratik ve sivil bir anayasa” ile çıkmak hedefini terk etmiş ve hızla “başkanlık rejimi” adı altında, “Ýslamcı polis-yargı vesayet rejimine” yönelmiştir.

Durum bu.

Sistem içi bir parti, AKP’nin yukarda sayılan hedeflerini “aynıyla” benimser. Buna karşılık, bu hedeflere ulaşma yolu bakımından AKP’nin “alternatifi” bir çizgi izler.

CHP de zaten bu hedefleri benimsiyor. Benimsiyor ama, bu hedeflere ulaşmanın alternatif yolunu ortaya koyamıyor.

Bu hedeflere ulaşmanın “sistem içi alternatifi” nedir?

Şudur:

“AKP, önüne koyduðu AB tam üyeliði, komşularla sıfır problem, sürdürülebilir ekonomik, sosyal büyüme, devletin bütünlüðünü koruma ve Kürt sorununda çözüm, bölgede barış demokratik, sivil anayasa temelinde ileri demokrasi hedeflerine ulaşamaz; bu hedeflere biz ulaşacaðız; AB hedefine, “güç merkezi” olmak yerine, “Ortadoðu Ortak Evinin” öncüsü olma yoluyla ve Avrupa sosyal demokratları ve Avrupa soluyla birlikte, onların güçlü desteðini alarak yürüyeceðiz, “sosyal AB ortak evi”ni kuracaðız; böylece Avrupalı bütün halklarla birlikte vahşi kapitalist yol yerine “sosyal piyasacı devlet” yoluyla sosyal adaleti ve sürdürülebilir büyümeyi Türkiye sendikal hareketiyle ve halkımızla birlikte gerçekleştireceðiz; Türkiye’de kan dökülmesine biz son vereceðiz, Kürt sorununu müzakereler yoluyla özerklik temelinde biz çözeceðiz; Ýran, Irak ve Suriye Kürdistanındaki Kürt halkının güvenini kazanacaðız; onlarla kuracaðımız kardeşlik ilişkileri içinde, Farslarla, Araplarla, Ermenilerle, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Alevi, Ezidi tüm halklarla birleşerek bölge barışını biz gerçekleştirecek ve tıpkı AB gibi bir “Ortadoðu-Kafkasya Ortak Evi”ni inşa edeceðiz.”

Bu anlatılan, AKP’nin sistem içi alternatifidir.

CHP böyle bir “sistem içi alternatif” olabilir mi?

Şu andaki duruma bakılırsa bunun yanına bile yaklaşamaz.

Ýki gün peş peşine iki yazı yazdım. Kılıçdaroðlu’nun imzaladıðı Sosyalist Enternasyonal bildirisini Başbakan’ın tahrif etmesine ve yalan söylemesine karşı çıktım. Ne oldu?

Bizim gazetede bu yazılar yayınlanana kadar CHP cenahından Başbakan’a karşı tek bir ses bile çıkmadı. Bizim yayınımızdan sonradır ki, birisi Milliyet’te Derya Sazak, diðeri Cumhuriyet’te Cüneyt Arcayürek tarafından yazılmış iki yazı çıktı. Anlaşıldı ki, CHP tıpkı Başbakan’ın söylediði gibi “çark etti”; bildiriyi sahiplenmedi ve Başbakan’ın iftiralarına bile yanıt vermedi.

Biz bu yazılar çıkmadan böyle olacaðını öngörmüştük. Şöyle demiştik:

“Şu ana kadar CHP’nin Başbakan’a karşı gereken yanıtı vermemiş olmasına gelince... Muhtemelen CHP’nin “ulusalcı damarı”, enternasyonalin Kürt sorununu “Filistin-Ýsrail sorunuyla özdeşleştiren” kararını taşıyamamıştır.”

Ertesi gün ise şunu yazmıştık:

“Nevar ki, Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı Kılıçdaroðlu Kemalist milliyetçilikten “sosyal demokrat reformizme ve enternasyonal dayanışma anlayışına” geçmekte tereddüt ediyor. Ýmzaladıðı bildiriyi tahrif eden Başbakan karşısındaki susuşu, CHP’yi “gerçekçi bir alternatif” haline getirme konusunda, “devletçi” gelenekten kopma zorluðunu yansıtıyor.

Başbakan “zırvalamıyor”, boş yere “yalan” söylemiyor. O “tehlikeyi” görmüştür. Aynı zamanda Kılıçdaroðlu’nun kendi imzasını “savunamayacaðını” fark etmiştir. Bindiriyor.

CHP nasıl kurtulur. Ýmzasına sahip çıktıðı zaman...”

Ýmzasına sahip çıkamamıştır.

AKP’nin “sistem içi alternatifinin” olmaması, eðer kendiliðinden “sistem dışı devrimci alternatife” yol açsaydı, bu olan biteni dert etmezdim. Ama işler böyle deðil. Fırat’ın Batısı hem “sistem dışı bir alternatif”in yokluðunun acısını çekiyor; ve hem de “sistem içi bir alternatif olmadıði için” felakete doðru sürükleniyor.

“Yeni Bonapartizm” ya da gelecek on yılın “darbesi” için bundan daha elverişli bir gübrelik olabilir mi?