Alkan: Bugün 12 Eylül'ün de gerisindeyiz

Amed 78'liler Girişimi Başkanı Gani Alkan, 12 Eylül askeri darbesinin 40. yılına ilişkin konuşarak, "O günün bugünden tek farkı; aktörlerdir. O gün haki renkli askeri elbise giyinmişti bugün ise sivil elbise giyiniyorlar.Bugün 12 Eylül'ün çok daha gerisi.

12 Eylül 1980 askeri darbesi, dönemin devrimci örgütleri ve muhalif tüm sendika, basın, meslek odaları ve derneklerini çalışmalarını yürütemez hale getirmiş, yönetici ve üyelerin ise hapishanelere atılmasına neden olmuştu. Özellikle o günden sonra Türkiye sol hareketi eski formuna ulaşamamış ve sınıf temelli yürüttükleri mücadelelerini toparlayamamışlardı. Ne var ki darbenin yaşandığı dönemde neredeyse hem en çok etkilenen hem de en iyi çıkışı yapan Kürt Özgürlük Mücadelesi idi.

'Diyarbakır 5 Nolu Zindanı' olarak tarihe geçen hapishaneye o dönemde atanan Binbaşı Esat Oktay Yıldıran komutasındaki işkencecilerin uygulamaları, sonraki yıllarda onlarca filmlere, yüzlerce kitaplara konu olacak ve söz konusu hapishane dünyanın en kötü koşullarına sahip olan ilk 10 hapishanesinin arasına girecekti. Tüm işkencelere ve kötü muamelelere rağmen, Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin öncü kadroları bedenlerini ölüme yatırarak, dışarıdakilere seslerini ulaştırmış ve nihayetinde işkencecilere geri adım attırmışlardı.

DARBE KÜRTLERE KARŞIYDI

Dönemin tanıklarından olan Amed 78'liler Girişimi Başkanı Gani Alkan, 12 Eylül karanlığını ve ondan sonra gelişen süreci ANF'ye değerlendirdi. 12 Eylül'ün kendisi için toplumun damarlarının bir bıçakla kesilmesi anlamına geldiğini söyleyen Alkan, bunu da darbeden önce siyasi hareketliliğin olmasına bağladığını kaydetti. Darbeden önceki yıllarda işçi sınıfının çok ciddi bir örgütlenme içerisinde olduğunu hatırlatan Alkan, ancak darbe ile tüm bu hareketliliğin yerini derin bir sessizliğe bıraktığını belirtti.

Alkan, 12 Eylül'ün aynı zamanda 12 Mart darbesinin de eksik bıraktıklarını tamamlayan bir özelliğinin de olduğunu ifade ederek, konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Çünkü 12 Mart darbesi yarı askeri, yarı sivil darbe idi. Ama 12 Eylül ile, faşizm tamamen kurumsallaşmış oldu. Tabi en önemlisi ise tarihte ilke defa Kürtler çağdaş bir örgütlenme tarzı ile tanışıyorlardı. Yükselen bir Kürt Özgürlük Mücadelesi vardı. Bunun önüne geçmek için de darbeye başvurdular.

Gelişen bu mücadeleyi bastırmak için başvurulan bu yöntem, Kürtler açısından çok da başarılı olamadı. Ama solun üzerinde hakim olabildi. Çünkü darbeden gelmeden bir hazırlıkları olmadığı gibi, darbenin olması durumunda ne yapacaklarına dair bir fikirleri de yoktu. Ama Kürt Özgürlük Mücadelesi, bulunduğu alanların hepsini bir direniş alanına dönüştürebiliyordu. Örneğin, temel kadrolar 5 Nolu'ya atıldı ama orada da direniş devam etti ve dışarıyı bile etkisi altına aldı."

HER ŞEY BAŞARILIR ANLAYIŞI GELİŞTİ

Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin 5 Nolu'daki 1983 direnişinin her yerde etkisini gösterdiğini vurgulayan Alkan, "Bugün nasıl ki Kürtlere karşı geliştirilen imha ve inkar politikaları, o günde darbe aracılığıyla yapılmak istendi. O gün Kürdün her ferdine karşı geliştirilen faşizan uygulamalar, Kürt halkının birleşmesine ve bütünleşmesine gerekçe sunmuş oldu. Tabi bu öncü kadroların şahsında gerçekleşti. Çünkü öncü kadroların fedai eylemleri halkta da bir karşılık buldu. Kadroların bu eylemleri karşılıklı güven duygusunu da pekiştirdi. Her şey başarılabilir anlayışı gelişmiş oldu" diye konuştu.

TEK FARK, AKTÖRLER!

12 Eylül'ün günümüzdeki yansımalarına ilişkin de konuşan Alkan, şunları ekledi: "O günden bugüne sadece bir tek şey değişti; aktörler. O günkülerin elbiseleri haki idi bugünkülerin ise elbiseleri sivildir. Düşünün ki bugün hala yürürlükte olan 600'e yakın 12 Eylül yasası var. Üzerinden 40 yıl geçmesine halen 12 Eylül'ün yasalarıyla yürütülen bir devlette yaşıyoruz.

Onca yıldır hiçbir şey değişmedi, aksine daha da derinleştirildi. Hatta o günlerde illegal mücadele verenler içeriye atılırken bugün legal alanda mücadele eden demokratik kurumlardan olanlar bile içeriye atılıyor. Mevcut sistem, 12 Eylül'ün de gerisine düşmüştür. Yine bağlı olunan uluslararası sözleşmelerin bile aksine hareket ediliyorsa, bilin ki 12 Eylül'ü aratacak duruma getirmişler bizi."

'ÖMRÜM DEMOKRASİ ÜTOPYASI İLE GEÇTİ'

Alkan, kendi kuşağındaki bireylerin gözlerini dünyaya darbelere açtığını söyleyerek, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Ben 1956 doğumluyum. Darbelerle bugüne kadar geldik. Siyaset yaparken hep demokrasi özlemini duyduk. Ütopyamızdaki demokrasiyi tadamadan ömrümüz gitti. Ben kendi kendime 'Babalarımız bir şeyler yapmış olsaydı belki bize bu kadar iş düşmezdi' diyordum. Ama ne olursa olsun halen de umudumu diri tutarak yaşıyorum.

Ben görmesem bile mutlaka bir gün çocuklarım ve torunlarım demokratik bir ortamda yaşayacaklar. Çünkü bu ülkenin bir demokrasi sorunu var ve bu sorunun en başında da Kürt meselenin çözümsüzlüğü yatıyor. Kürt sorununun çözülmesi durumunda ülkeye demokrasi gelecektir."