Ýktidara geldiði günden itibaren askeri vesayeti sonlandırmak adı alında askerle yeni bir ittifak kuran AKP, aklamak kaydıyla derin devletle de uzlaşıyor. Doksanlı yılların kirli savaş uygulayıcılarından Mehmet Aðar'ı uzun pazarlıklar sonucunda devlet olanaklarını kullanarak cinayet şebekesi kurup ölüm emirleri vermekle deðil, idari suçtan yargılayıp özel bir cezaevinde aðırlayan AKP bu yolla ilk adımı atmış oldu.
Ardından aynı dönemin başbakanı Tansu Çiller'i yine tanık sıfatıyla Meclis komisyonuna çaðırmak için önünde el pençe divan yerlere kadar eðildi. Yine de Çiller'i ikna edemeyen AKP geri adım atarak Çiller'le sulh olma yoluna gitti.
Ýktidar olmasının ardından devletleşme sürecini tamamladıðına inanan AKP, devletin derin mahfilleri ile köklü bir ilişkiyi de kendi geleceði açısından zaruri görüyor. Bu yüzden AKP, Aðar ve Çiller gibi yöneticilerin yanı sıra dönemin tetikçilerini de unutmuyor. Son bir kaç gündür CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün HPG güçleri tarafından alı konması AKP'nin bu yönde attıðı yeni bir adımı gözden kaçırdı.
Ýstanbul 13. Aðır Ceza Mahkemesinde görülen Ergenekon davasında tanık sıfatı ile ifade veren PKK itirafçısı Adil Timurtaş, 1000 PKK'liyi öldürdüðünü iddia etti. Timurtaş'ın ifadelerinde bu cinayetleri işlerlerken hiç bir yasal dayanaða sahip olmadıðını açık bir biçimde dile getirmesi dahi mahkeme tarafından dikkate alınmadı. 14 Aðustos 2012 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yer alan habere göre Timurtaş, PKK itirafçılarının savcıların talimatı ile cezaevlerinden toplanarak operasyona götürüldüðünü söylüyor. Zaman zaman 15 güne kadar operasyonlara katılan itirafçılara silah da verildiðini anlatıyor. Timurtaş, halkın vergileri ile alınan devletin silahı ile cinayet işleyen itirafçıların, örtülü ödenekten de para aldıklarını söylüyor.
Bu açıklamaların hiç biri mahkeme heyetini harekete geçirmiyor. Hakimler, savcılar bir katilin anılarını dinliyor. Bir parçası oldukları devletin kirli cinayetlerini ört bas etmek için celsenin bitmesini bekliyor. Kirli savaş dönemi AKP iktidarı tarafından mahkeme kararı ile aklanıyor.
Timurtaş'ın ifadesinin kendi icraatlarının aklanmasının dışında bir başka misyonu daha var. AKP, Timurtaş'ın ifadeleri üzerinden Yeşil olarak bilinen Mahmut Yıldırım'ın da aklanması sürecini başlatıyor. Kısa süre içerisinde Yıldırım'ın yakalandıðı açıklanırsa şaşmamak gerekir. Zira Yıldırım'ın da işlediði cinayetlerden ötürü AKP tarafından mükafatlandırılıp, Mehmet Aðar'ın yanında misafir edilmesi için gerekli hukuki zemin şimdiden hazırlanıyor.
Timurtaş, Ergenekon davasının tutuksuz sanıðı dönemin eski Ýstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ın talimatı ile 2000'de Mahmut Yıldırım Yeşil ile Silopi'de buluştuðunu açıklıyor. Timurtaş şöyle anlatıyor:
"(Adil Serdar Saçan'ın)Şoförü bana Mahmut Yıldırım'ı bulmamı yoksa benim için kötü olacaðını söyledi. Yanıma bir de kız verdiler, turist görünümü için. Mahmut Yıldırım'ı Silopi'de tespit ettik, gümrükte bir şeyler yapıyormuş. Gittim. Irak'tan mazot getiriyordu. Kızla birlikte gördük. Sakalını kesmişti. Adil Serdar Saçan'ı Habur'dan aradım. 'Çıkın gelin' dedi. Kız kaldı, ben geri döndüm."
Timurtaş bu arada yarın Yıldırım'ın da idari suçtan yargılanmasının yolunu açacak, "Yeşil, JÝTEM'ci deðildi. Sadece bilgi getiriyordu. Çatışmalara katıldıðını görmedim." ifadelerini de zapta geçirtiyor. Türk Devleti'nin muteber tanıðı itibarlı personeli için tanıklık ediyor.
Saçan da Timurtaş'ın bu sözleri üzerine, "Evet doðrudur. Türkiye'de Yeşil'i yakalamaya çalışan bir biz vardık. Ancak bunu da başaramadık" demekle yetiniyor. Timurtaş'ın söz ettiði kadının kim olduðu, Saçan'a Mahmut Yıldırım'ı neden ve nasıl yakalayamadıkları sorulmuyor.
Amaç belli ki başka. Mahkeme kanalı ile Mahmut Yıldırım'ın hala yaşadıðı ilan etmek. Bugün de kendisi savaş politikaları uygulayan AKP Hükümeti 90'ların kirli savaş kadrolarına tek tek Yeşil ışık yakmaya devam ediyor.