AKP’nin Sarı Basın Kartlı muhbirleri dezenformasyon yayıyor
Türkiye Büyükelçiliği, İsveç’te kurulu İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu gibi Türk derneklerini AKP ve Türk devletinin eklentileri haline getirdi.
Türkiye Büyükelçiliği, İsveç’te kurulu İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu gibi Türk derneklerini AKP ve Türk devletinin eklentileri haline getirdi.
Türkiye Büyükelçiliği, İsveç’te kurulu İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu gibi Türk derneklerini AKP ve Türk devletinin eklentileri haline getirirken, Türk medyasında çalışan muhabirleri de devletin lobicileri ve istihbarat elamanlarına dönüştürmeye çalışıyor.
Büyükeçiiğin Türk medyasına yönelik tutumu son derece net. Devletin resmi ideolojisi ve AKP’nin gerici politikasıyla uyum içinde gazetecilik yapanlara her türlü imkanları sunmak. Bunun dışında kalan muhalif medya ve özgür basın çalışanlarını tamamıyla dışlamak.
Türk medyasında görev yapanların çoğunluğu Büyükelçikle uyum içinde görevlerini yerine getirmeye, yetkilileri kızdıracak haber yapmamaya özen gösterirler. Ancak Büyükelçilik bununla yetinmez. Gazetecilerden soykırım ve Kürtlerin çalışmaları ile ilgili istihbarat bilgilerini yetkililerle paylaşmaları ister.
Büyükelçiliğin Türk medyasında çalışanlara yönelik talepleri Arif Gülen’in Basın Müşaviri olarak atanmasından sonra daha da arttı. Gülen, 2012 yılı Aralık’ında aralarında Anadolu Ajansı, Cihan Haber Ajansı, İhlas Haber Ajansı, Doğan Haber Ajansı, Hürriyet, Cumhuriyet, NTV, Ulusal Kanal, Zaman ve Aydınlık muhabirlerin de yer aldığı gazetecilere bir mektup göndererek dönemin KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın “Bir Savaşın Anatomisi” kitabının İsveç’te dağıtımının yapılıp yapılmadığını ve İsveçceye çevrilip çevrilmediğini kendilerine bildirmelerini istedi.
Mektubu alan gazetecilerden hiç biri “ben muhbir değil muhabirim” diyerek istihbarat elemanı olarak kulanılmasına itiraz etmediği gibi bazıları işi gücü bırakarak Karayılan’ın kitabının peşine düştü.
BÜYÜKELÇİ BASIN ÖRGÜTLERİNE DE EL ATIYOR
Bundan önceki Büyükelçi Zergün Korutürk, sadece Türk derneklerine değil gazeteci derneğine de el atarak İsveç yasalarına göre çalışan basın kuruluşlarını da devletin eklentisi haline getirmeye çalıştı.
Türkiye Büyükelçiliği bir kaç kez Dışışleri Bakanlığına bağlı Uluslararası Basın Merkezi salonunda toplantı düzenlemek için girişimde bulunduysa da bu talep İsveçli yetkililer tarafından reddedildi.
Yakın ilişkide bulunduğu gazetecilerden muhalif medyada çalışanlardan dolayı İsveç Dışişleri yetkililerin toplantı yapmalarına izin vermediği yanıltıcı bilgisini alan Korutürk, engel olarak gördüğü muhalif medyada çalışanları etkisiz hale getirmek için düğmeye bastı.
Cumhuriyet Gazetesi Muhabiri Osman İkiz’e yakında yapılacak olan seçimlerinde dernek yönetimine aday olmasını istedi. Başlarda isteksiz davranan İkiz, daha sonra gönüllü ve ikna edilmiş olarak aday olmayı kabul etti.
Basın Müşaviri Arif Gülen de, kongre yapılmadan önce muhalif medyada çalışanlar hariç tüm gazetecilere teker teker telefon ederek kongreye gitmelerini ve yönetime aday olan Osman İkiz ile İHA muhabiri Metin Altınışık’a oy vermelerini istedi.
Talimatı alan Türk gazetecilerin tamamı kongrede hazır bulundu ve oylarını Korutürk’ün adaylarına verdi. Gelemeyenler de vekaletname vererek İkiz ve Altınışık’ın seçilmesi için oy kullandılar.
‘ZAFER BİZİM SAYIN BÜYÜKELÇİM’
Seçimlerden sonra daha kongre sona ermeden Metin Altınışık, kongre salonundaki bilgisayarlardan birinden Zergün Korutürk’e müjdeyi veriyor. ‘Zafer bizim’ başlıklı mektupta Altınışık, “Sayın Büyükelçim, Foreing Press Association Başkan Yardımcısı Osman İkiz. Ben de yönetim kurulu üyesiyim. Saygılarımla” diye yazıyor.
Büyükelçi Korutürk, tam 9 dakika sonra “Metin bey, Çok memnun oldum. SAĞOLUN” diyerek mektubu yanıtlıyor ve talimatını yerine getirenlere teşekkür ediyor.
Seçimlerden bir kaç gün sonra Altınışık ve İkiz, birlikte belirledikleri 14 gazetecinin yer aldığı bir Türkiye seyahatini gerçekleştirmek için kolları sıvıyorlar. Açığa çıkan yazışmalar gezinin pratik örgütenmesinin Basın Müşaviri Arif Gülen, Metin Altınışık ve Osman İkiz tarafından yapıldığını gösteriyor. Gezi proğramını İkiz ve Altınışık’a yollayan Gülen kendilerinden görüşlerini kısa zamanda bildirmelerini istiyor.
Türkiye’ye giden gazeteciler lüks otellerde ağırlanıyor, yol masrafları dahil tüm giderleri devletin bütçesinden ödeniyor. Seyahat tam da 22’si tutuklu 46 özgür basın çalışanının mahkemelerinin devam ettiği günlerde yapılıyor. İsveç’ten giden grubu rüşvetçiliği açığa çıktığı için istifa etmek zorunda kalan dönemin AB Bakanı Egemen Bağış bir medya ordusunun eşliğinde kabul ediyor. İkiz grup adına Bağış’a hediyeler veriyor.
Ancak döndüklerinde işler iyi gitmiyor. Muhalif medyada çalışan bir gazeteci, olayı İsveç medyasının gündemine getiriyor ve lobicilere sert eleştiriler yöneltiyor.
Lobiciler cevap verme haklarını kullanma yerine entrika ve ihbarcılığa yöneliyorlar. İkiz ile Altınışık arasındaki mektuplaşmalar bu ikilinin medyada geziyi eleştiren iki gazeteciyi İsveçli kurumlara ihbar etmek için sinsice aşağılık planlar yaptıklarını gösteriyor.
Bir kaç gün sonra da gezi içinde yer alan Rahim Saqıkbaglı, bir ihbar mektubu yazıyor. “Terör örgütü PKK’nın basın sekreteri yine Türkiye’ye karşı sahneye çıktı. Bu sefer Gazeteciler Federasyonu’na saldırıyor” diye yazan muhbir bununla da yetinmiyor. Altınışık ve Saqıkbaglı birikte Uluslararası Basın Merkezi Şefine gidiyor ve geziyi eleştiren gazetecinin “Terörist olduğu, PKK’nın bildiri ve afişlerini Basın Merkezi’nde bastırdığı” yalanlarını söylüyorlar.
GAZETECİLİK DEĞİL LOBİCİLİK VE MUHBİRLİK YAPIYORLAR
Metin Altınışık uzun yıllardan beri İHA’na çalışıyor. Zaman zaman da A Haber ve AA’ya haberler geçiyor. Asparagaz ve manipülativ haberler yaparak dezenformasyonı yaygınlaştıran Altınışık, Türkiye’nin yanı sıra Kuzey Kıbrıs’ın da lobiciliğini yapıyor. Altınışık daha önceleri bir grup gazeteciyi Türkiye’ye götürerek dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştürdü. Ardından da hiç bir devletin tanımadığı Kuzey Kıbrıs’a bir grup gazetecinin katıldığı bir gezi düzenlendi. Her iki gezinin de masrafları devlet bütçesinden karşılandı.
Bununla yetinmeyen Altınışık, daha sonraları Azerbaycan Devleti’nin lobiciliğine de talip oldu.
Azerbaycan Hükümeti’nin diasporadan sorumlu yetkilisi İlham Mammadov’a bir mektup yazan Altınışık kendisini kurultaya davet ettikleri için teşekkür ettikten sonra şunları yazıyor.
‘NALBANTYAN’A SORULARLA HÜCUM EDEN TEK TÜRK GAZETECİ BENDİM’
“Bu mesele sadece Azerbaycan’ın değil, bütün Türk dünyasının meselesidir. Yapacağımız çalışmaları yabancı basına anlatmamız lazım. Ben 8 yıldır FPA’nın (Gazeteciler Derneği) idare heyetinde olan Türk gazetecisiyim. Burada Azerbaycan basınına haberleri ben yolluyorum. En büyük gayem lisan bilen bir kaç tane Azeri asıllı genç gazeteci yetiştirmek istiyorum.
Size bir kaç resim göndermemin sebebi bu salonda Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbatyan 100 kişiye toplantı yaptı. Nalbantyan’a sorularla hücum eden tek Türk gazeteci bendim. ‘Karabağ Ermenice mi? İşgal ettiğiniz Öz Azeri toprağı olan Karabağ’dan derhal çıkmanız lazım dedim.’ Hiç bir şey diyemedi”
Ermeni bakana nasıl hahramanca hücuma geçtiğinden övgüyle sözeden Altınışık, Azerbaycan’ın dış dünyada tanıtılmasını sağlamak için İsveç’ten 20-25 gazetecinin Azerbaycan’a davet edilmesini ve masraflarının devlet tarafından karşılanmasını istiyor.
İnandırıcı olabilmek için de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ın yanı sıra Finlandiya, Fransa, İtalya ve Belçika’ya gazetecilerin katıldığı geziler düzenlediği yalanını söylüyor.
Altınışık’ın yalanları bununla da bitmiyor. Mektubun altına İHA’nın İskandinavya Temsilcisi ve FPA yönetim kurulu imzasını atan lobici, Mammadov’a “hemen bu yazının arkasında size bir kaç resim göndermek istiyorum. Burası bizim teşkilatın yeridir. Burası bizim FPA’nın emrimdedir” diyor ve Uluslararası Basın Merkezi’nin Yabancı Gazeteciler Derneği’nin bürosu olduğu yalanını söylüyor.
HER TÜRLÜ AHLAKSIZLIĞA BAŞVURUYOR
Irkçı ve faşist düşüncelere sahip olan Altınışık, yazdığı haberlerde Ermeni, Süryani ve Kürtlerin eylemlerini ve etkinliklerini itibarsızlaştırabilmek için her türlü manipülasyon ve ahlaksızlığa başvurmaktan kaçınmıyor.
İsveç Ermeni Federasyonu her yıl soykırımının yıldönümünde Stockholm merkezinde saat 10.00’da stand kuruyor, fotoğraf sergisi açıyor ve akşam saat 17.00’de de aynı yerde soykırımını protesto mitingi düzenliyor.
Atınışık, stand açılışından hemen sonra meydana geliyor ve resimler çekiyor. Ardından da Ermenilerin yaptığı eyleme hiç kimsenin katılmadığı ve eylemin fiyaskoyla sonuçlandığı haberini Türk medyasına geçiyor.
Google’e “İsveç’te sözde Ermeni soykırımı gösterisi fiyaskoyla sonuçlandı” diye yazan herkes, Altınışık’ın 2008 yılından beri her 24 Nisan’da aynı haberi çoğu kez nokta ve virgülüne dokunmadan İHA’ya gönderdiğini ve İHA’nın bu haberi abonelerine servis ettiğini görecektir.
Altınışık, 24 Nisan’da Ermenilerin akşam saatlerinde yüzler ve bazan de binlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri yaptıklarını çok iyi bilir. Gösteriye gelerek resimler çeker ama bu resimleri hiç bir gazetede göremezsiniz. Resimleri nerelere servis ettiği de bilinmez(!)
‘TÜRK GİBİ DÜŞÜN’ DİYOR VE ERMENİ İŞADAMINA TEZGAH KURUYOR
Türk medyası sadece Ermeni, Süryani ve Kürtlerin eylemlerini itibarsızlaştırmak için manipülatif haberlerle yetinmez. Altınışık ile İHA Uluslararası Haberler Müdürü Muammer Serhen arasındaki yazışmalar devletin inkarcı politikasına katkıda bulunmak için Ermeni iş adamı Kadim Akça’ya nasıl tezgah kurduklarını gösteriyor.
Altınışık, İHA Uluslararası Haberler Müdürü Muammer Serhen’e yolladığı mektupta “Dün akşam Rahim (Saqıkbaglı) bana telefon etti. Abi dedi bu Kadim Akça’yı sözde soykırım ile ilgili böyle bir şeyin olmadığını konuşturursak Azerbaycan’da da bomba gibi patlar. Bu Ermeniyi göklere çıkarırlar. Hatta İsveç televizyonunun büyük kamerası Rahim’in elinde bende düşündüm güzel bir haber olur. Hatta kendisine (Kadim Akça’ya) şöyle diyeceğim Azerilere yakınlaşırsan onlara çok büyük miktarda mal satabilirsin....Kadim’in tabiri ile TÜRK GİBİ DÜŞÜN bana hemen mail gönder” diyor.
Ancak provokatörler Kadim Akça’nın yapılan teklifi reddetmesiyle senaryolarını hayata geçiremediler.
‘SAYIN BÜYÜKELÇİM SİZE ANLATMAM İCAP EDEN ÇOK MÜHİM BİR KONU VAR’
Altınışık’ın Türk yetkililerle, bakanlarla ve Stockholm’deki Türk Büyükelçiliğinde çalışan yetkililerle yakın iişkileri bulunuyor.
Muhabirlikten çok Türk devletinin bir istihbarat elemanı gibi çalışan Altınışık, Büyükelçilik görevlilerle gizli görüşmeler yapıyor.
2013 yılının Mart ayında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İsveç ziyareti öncesi Altınışık, Büyükelçi Zergün Korutürk’e mektup göndererek kendisiyle görüşmek istiyor.
Altınışık, Sayın Büyükelçim diye başlayan mektubunda “Gazetecilerle yapacağınız toplantıdan evvel, Sayın Cumhurbaşkanının proğramı belli olmadan size anlatmam icap eden çok mühim bir konu var. Mutlaka görüşmemiz lazım. Basın Müşavirimizde bulunursa çok iyi olur. Sizin ne zaman vaktiniz olursa ben Büyükelçiliğe gelirim” diyor.
ALTINIŞIK SARI BASIN KARTI İLE ÖDÜLLENDİRİYOR
Halan IHA’nın muhabirliğini sürdüren Altınışık, Osman İkiz ile birlikte organize ettiği ve 14 gazetecinin katıldığı Türkiye gezisinden sonra Sarı Basın Kartı almak için girişimde bulunuyor.
Büyükelçilik Basın Müşaviri Arif Gülen, Türk devleti ve AKP’ye büyük hizmetlerde bulunan Altınışık’ın basın kartı alabilmesi için devreye giriyor.
Gülen, Altınışık’a yolladığı 14 Mayıs 2013 tarihli mektubunda “Genel Müdürlükle görüştüm. Müracaatınızı alıp kendilerine ileteceğim. Onlar da değerlendirecekler. Büyük ihtimalle sonuç olumlu olacaktır” diyor.
Uzun yıllar medyada çalışan Enver Aysever gibi deneyimli gazetecilerin, muhalif ve özgür medya çalışanlarının “mesleki çalışmalarını yetersiz bularak” Sarı Basın Kartı taleplerini reddeden AKP, manipülatif haberler yapan dezenformasyonu yaygınlaştıran Metin Altınışık’ın mesleki çalışmalarını yeterli görüyor ve kendisini Sarı Basın Kartı’yla ödüllendiriyor.