'AKP Kürt siyasetini savaş konseptiyle tasfiye peşinde'

'AKP Kürt siyasetini savaş konseptiyle tasfiye peşinde'

Türkiye Barış Meclisi (TBM) Sekretaryası’ndan Hakan Tahmaz, Kürt sorununda devletin 90’lı yılların ötesinde bir savaş konseptiyle, demokratik Kürt siyasetini tasfiye etmeyi hedeflediðini belirtti. Tahmaz, Oslo’daki masanın milliyetçilik ve nefret söylemi nedeniyle devrildiðini ve AKP’nin son yıllarda buna sarıldıðını söyledi. Tahmaz, Başbakanın farklı Adalet Bakanı’nın farklı söylemlerde bulunduðunu, bunun da AKP’de ikili bir siyaset yürütüldüðünün göstergesi olduðunu ifade etti.

Türkiye Barış Meclisi’nin TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Genel Merkez binasındaki yıllık olaðan toplantısı devam ediyor. Toplantının ikinci oturumunda “Türkiye Barış Meclisi’nin Yönelimi ve Çalışmaları” başlıklı gündemi tartışıldı. TBM Sekretaryası’ndan Hakan Tahmaz, “Kürt sorunundaki deðişim ve barışın imkanları” üzerine konuşma yaptı.

TBM’nin bir döneminin Kürt sorununun geldiði eşikle birlikte kuruluş sürecini, ihtiyaçlarını, yönelimleri açısından bir dönemini tamamladıðını kaydeden Tahmaz, “Önümüzü görmemiz, çalışmalarımızı yönlendirmemiz doðrultusunda Kürt sorunundaki deðişimi doðru okumaktan hareket ediyoruz. Bu deðişimin parametreleri bölgede ciddi bir deðişim söz konusu. Kürt sorunu bölgenin temel sorunu açısından pozitif bir deðişim olduðunu tespit etmek gerekir” dedi.

Kürtlerin kendi kimlikleriyle, varlıklarıyla tarih ve siyaset sahnesinde yer almaya başladıðını söyleyen Tahmaz, “Güney’deki gelişmelerde belirleyici aktör Kürtler oldu. Yine Suriye’deki gelişmelerde de. Türkiye Kürdistan’ındaki Kürt hareketinin ve Kürtlerin geldiði eşik açısından da yeniden Kürtler bir tür toplumsal, siyasal yaşamda etkin rol oynadı. Bu durumlarını her geçen gün Türkiye’de dahil olmak üzere pekiştirerek, yer alıyor” diye belirtti.

KÜRT DEMOKRATÝK SÝYASETÝNÝN TASFÝYESÝ HEDEFLENÝR HALE GELDÝ

Küresel gelişmelerde Türkiye’nin Kürt sorunuyla eskisi gibi yürüyemeyeceðini, gerek bölge siyasetinde gerek dünya çapında inkar ve imha siyasetini 90’lı yıllardaki gibi sürdürme imkan ve olanaklarıyla var olabilmesinin mümkün olmadıðını vurgulayan Tahmaz, şöyle konuştu: “Küresel ve bölgesel gelişmeler Kürt sorununda Türkiye’nin siyasetinde deðişikliði ifade ediyor. Hem bölgede hem Türkiye’de cin şişeden çıktı. Türkiye bunu kavramış görünse de özellikle de Kürt açılımı diye başlayıp sonra milli birlik projesi olarak adlandırılan, yeni savaş konseptiyle sürdürülen süreçte Kürt sorununun ne olduðuna dair idrak problemiyle boðuşuyor. Kürtler var ama hakları nelerdir? Kürtlerin hakları vardır ama bunların kullanımına Türkler ne kadar içine sindirecek? Gibi tanımlar getirebiliriz. Problem devlet, Kürtlerin kendi kimlikleriyle nasıl toplumsal, siyasal yaşama ya da eşit yurttaşlık temelinde var olacaðı için karar verebilmiş deðil. Bir tür uzatmaları oynuyor. Yani geçiş süreci yaşanıyor. Bir taraftan eski siyasetin imha ve ezme siyasetini uygulama, vahşice uyguluyor. 80’lerde 90’larda 2000’lerde PKK’ye karşı yürütülen mücadele artık Kürt demokratik siyasetinin tasfiyesini kapsar hale geldi. Son yıllarda yasalar ve evrensel haklarından kaynaklanan en küçük haklarını, basın açıklamasına müdahil kısıtlamaya doðru gidiyor. DTK binasında açlık grevi yapan Kürt siyasetçilerine gaz bombalarıyla müdahale edilmesi örneðinde olduðu gibi.”

Devletin mitinglere dahi izin vermeyerek 90’lı yıllarda olmayan başka unsurları katladıðına işaret eden Tahmaz, Kürtlerin demokratik haklarını savunan, onların yanında duran insanları kapsayan bir baskı, sindirme sisteminin geliştirildiðini ifade etti. KCK operasyonları adı altında akademisyenler, gazeteciler, avukatlar gibi toplumun farklı kesimlerinin de hedeflendiðini belirten Tahmaz, “Bu siyasetle yürünemeyeceðini, bir taraftan da Barzani üzerinden mi çözeriz ya da müzakereleri şöyle mi yapsak tartışmaları var. Tamamen eskisi gibi siyasete çatışma ve müzakere zemini kurma siyaseti var. Açlık grevlerinde net görüldü. Bakan çözüme yönelik hissiyatı uyandırıyor, Başbakan ise ırkçı ve nefret söylemiyle açlık grevlerini aşaðılıyor. Bu da ikili siyaseti gösteriyor. Böyle yürümeyeceði açık” diye ifade etti.

OSLO’DAKÝ MASA NEFRET SÖYLEMÝNDEN DOLAYI DEVRÝLDÝ

“Oslo’daki masanın devrilmesinden sonraki süreçte görünen o ki devlet milliyetçilik ve nefret söylemine AKP sarılmış vaziyette” diyen Tahmaz, şunlara dikkat çekti: “Son bir yılda buna çok sarıldı. Kürtleri aşaðılama, anadilde savunma hakkında bile ayrımcılık yapma cesareti göstermeye vardırdı. Bu artık Kürt olmanın potansiyel suçlu olma haline getirildi. Kürt olmanın kendisi, Diyarbakırlı ve Vanlı olmanın kendisi batıda lince ve ayrımcılıða uðraması durumu resmiyete dönüştü. Son seçimlerde bu söylem üzerinden çalışma yürütüldü. Devlet de izin verdi buna. Siyasetin ve medyadaki bu nefret söylemi ciddi noktalara vardı. Barışın önündeki en büyük tehlikenin bu olduðunun altını çizmek gerekir. Kürtçeyi evinde konuşabilirsin ama okulda konuşamazsın. Patatesin etiketi Kürtçe olabilir ama kamusal hizmetlerin etiketi Kürtçe olmaz diyen bir zihniyet var. Ne kadar içinin boşaltılarak yapıldıðı görülüyor. Bu nedenle masa devrildi. Devlet eşitlik temelinde yaklaşmamakta ısrar ediyor. Yeni anayasa tartışması tam da bu sorunun eşit yurttaşlık temelinde çözümü için kullanılacak bir süreçti. Barış meclisi olarak da biz 2008’de AKP anayasa tartışmaları gündeme getirdiðinde 17 yerde etkinlik yaptık. Son dönemde meclis komisyonuna anayasaya ilişkin önerilerimizi taşıdık. Bunun ne kadar ihtimal dahilinde olduðu tartışma konusu. Yeni anayasa yapımı sürecinde en temel insan hakları konusunda tartışmalar yapıldı. Eşitlik temeline doðru ilerlemenin mümkün olmadıðını görünce bu da zayıfladı. Barış meclisinin kuruluşundan bu yana Kürt sorununun çözümünde şiddet dışı, eşit yurttaşlık temelinde çözüm ve toplumsal barışa ulaşmaktır.”

Kürt sorununda başka dinamiklerin de son süreçte ortaya çıktıðını dile getiren Tahmaz, “BDP’nin mecliste bir grubu var. Kürtlerin kendi arasında kurduðu DTK var. HDK var. Bunlar da geçmişteki sivil toplum örgütlerinin yürüttüðü çalışmalar gibi şiddetsiz çözüme yönelik bir arayışın içindeler. Bu gelişmeleri dikkate alarak , sorunun geldiði eşik ve aldıðı yeni biçimin siyasal gerçekleri yeniden yapılanması diye söz ettiðimiz kendine önümüzdeki dönemde kendi rolünü yönelimlerini bu sürece uygun olarak tarifini amaçlıyoruz. Bugün bir gerçekle yüz yüzeyiz. Barışa daha yakın görmüyoruz. Hissiyattan bahsediyorum. Uzak olmasak bile daha yakın deðiliz. 5 yıldır faaliyet sürdüren insanların demek ki ciddi eksiklikleri yetmezlikleri var. Barış Meclisi’nin yetmezlikleri oldu. Özeleştiri olarak söyleyecek olursak yapamadıklarımızı, kendimize bu süreçte herkesin payı var. Özeleştiri yapılması gerekiyor. barış sürecinin neden ete kemiðe bürünemediðinde eksiklerin muhasebesinin yapılması gerekir. Barış talepleri dediðimizde nerede hata yaptık? Bunları görmemiz gerekir.. bugüne kadar yaptıklarımızın ötesine taşmak gerekir” dedi.

TÜM KESÝMLERÝ KAPSAMALIYIZ

Tahmaz, AKP ve CHP’ye, hatta MHP’nin tabanından insanları çekmedikleri zaman Kürtlerle eşit yaşam konusunda eksik kalmış anlamından öteye gidilemeyeceðini kaydederek, “Toplumun tüm kesimini kapsamamız gerekiyor. bunların toplumsal siyasetini deðiştirmeye yönelik, zorlamaya yönelik bir şey yapmadıðımız zaman kendimiz söyler kendimiz dinleriz. Bu fırsatı kaçırmamamız lazım. Ýki yıl sonra niye böyle yaptık dememek için buraya gelmemiz lazım. Ortak hassasiyetleri nasıl harekete geçireceðimize kafa yormadan bir şey yapamayız. Kürt sorununda çözümü kapsayan kesimleri kucaklıyorsa başarılı olduðunu söyleyebiliriz” diye konuştu.

Siyasi partilerin programından çok barışa nasıl yaklaştıklarına baktıklarını ifade eden Tahmaz, kendi pozisyonlarını bu şekilde belirlediklerini söyledi. “Herhangi bir siyasi partinin yanında olmadıðımız gibi partilerle pozisyonumuzu Kürt sorununda çözüm önerilerinin olduðunun altını çizmek istiyorum” diyen Tahmaz, bunu yapamadıkları sürece diðer dinamiklerden farklarının olacaðını düşünmediðini belirtti.