Akil İnsanlar kayıp yakınlarıyla bir araya geldi

Akil İnsanlar kayıp yakınlarıyla bir araya geldi

Akil İnsanlar Marmara Heyeti kayıp yakınlarını dinledi. Geçmişle yüzleşme olmadan barışın gelmeyeceği mesajı veren aileler, sorumluların yargılanmasını, yakınlarının hiç olmazsa kemiklerinin bulunmasını, DNA bankasının oluşturulmasını ve toplu mezarların usulüne uygun olarak açılmasını istedi.  

Akil İnsanlar Heyeti Marmara Grubu üyeleri Ali Bayramoğlu, Levent Korkut ve Mithat Sincar, Cumartesi eyleminin ardından kayıp yakınları ile bir araya geldi.

Taksim'de bir cafede yapılan toplantıya, Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak ve kardeşleri Ali ve Maside Ocak, Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır, Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren, İrfan Bilgin'in kardeşi Kenan Bilgi, Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç, Seyhan Doğan'ın kardeşi Kadri Doğan, Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız, Mithat Aydoğan'ın eşi Halime Aydoğan, Hasan Gülünay'ın yakını ve İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe ile şube yöneticileri katıldı.

Toplantıda ilk olarak heyet içerisinde yer alan Mithat Sancar söz aldı, heyetin kuruluşu ve amaçları hakkında bilgi verdi.  Toplantıda söz alan Sincar, toplumun her kesimiyle düzenleyecekleri toplantılarla kaygı ve beklentileri raporlaştırarak Meclis'e sunacaklarını söyledi. Heyette yer alan kişilerin farklı kimliklerinin olduğunu belirten Sancar, "Sizin taleplerinizi, kaygılarınızı dinlemek istiyoruz" dedi. 

KATİLLERLE HELALLEŞMEM!

17 yıl önce gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin Kenan Bilgin, "Barış için gerçekten koşullar yaratılmalı, biz de barış istiyoruz" dedi, yakınlarının savaşta ya da bir çatışmada ölmediğini belirten Bilgin, "Bizim yakınlarımız evlerinden, işyerlerinden, sokaklardan silahsız bir şekilde silahlı kişiler tarafından gözaltına alındı ve katledildi. 20 yıldır yakınlarımızın kemiklerini bulmak ve sorumluların yargılanması için burada oturuyoruz. Ben kemiklerimi istiyorum. Benim ağabeyim silahlı değildi sadece muhalif olduğu için öldürüldü. Siz bize bugün nasıl cevap olacaksınız. Barış koşulları nasıl oluşturulacak. Biz de silahların susmasını istiyoruz. Ben katillerle helalleşmem. Ben katilleri her gün televizyonlarda gazetelerde görüyorum” diye konuştu.

12 Eylül darbesinin hemen ertesi günü gözaltına alınan ve halen haber alınamayan Cemil Kırbayır'ın kardeşi Mikail Kırbayır ise, "Yakınlarımız muhalifti öldürüldü. Bizi en çok zorlayan öldürülüş şekilleridir. İnanılmaz işkencelere maruz kaldılar. Bizim mezarlarımızı bize geri versinler başka bir şey istemiyoruz. Bu devlet geçmişiyle yüzleşmelidir" dedi. 1980'de, 26 yaşındayken gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren ise, "Bizim taleplerimizi devlet çok iyi biliyor. Biz yıllardır aynı taleplerle oturuyoruz. Taleplerimizi iletmemiz için ayrı bir heyete ihtiyaç yok. Benim ağabeyimin katillerinin yargılanmasını istiyorum" dedi.

Eren'in konuşmasının ardından Sancar, "Biz bunları duyurmaya varız. Biliyoruz yıllardır siz sesinizi farklı şekillerde duyurdunuz bir de biz duyurmaya çalışalım" diyerek cevap verdi. 

HEYET’LE AİLELER ARASINDA EMPATİ TARTIŞMASI

Komisyon üyesi Ali Bayramoğlu ise, "Sizler yıllardır taleplerinizi dile getiriyorsunuz. Bizim buraya size gelmemizin temel nedeni topluma sizin de yanımızda olduğunuzun mesajını vermek. Biz de biliyoruz barışın hakikat komisyonu olmadan yargılamalar olmadan olmayacağını. Biz bir görev olarak görmüyoruz. Bize teklif edildi biz de kabul ettik. Bu teklifin hükümetten gelmesi bizi de rahatsız etti. Ama bu teklife olumsuz cevap vermeyi de doğru bulmadık. Empati kurulmasını istiyoruz" şeklinde konuştuğu sırada Cumartesi Anneleri'nden biri "Siz Mehmet Ağar ile barışır mısınız?" diye sordu. Soru üzerine Bayramoğlu, "Ben de Mehmet Ağar ile barışmam. Ama bu şahsi bir barış değildir. Bu bir süreçtir" dedi. 1995 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın abisi Ali Ocak, "Başbakan Erdoğan bir yandan barış derken diğer yandan tek millet tek bayrak diyerek milliyetçi duyguları depreştiriyor. Sorumlular yargılansın ki demokratik bir ülkeye gidebilelim" dedi.

BAŞBAKAN’IN KULLANDIĞI DİLİN KENDİSİ SAMİMİ DEĞİL

Ali Ocak ise, samimiyetin önemli olduğunu söyledi. Devletin bugüne kadar işlediği suçların üzerinin örtülmemesi gerektiğini ifade eden Ocak, "Suçluları koruyan bir zırh daha oluşturulmamalı" dedi.

Yetkililerin söylemlerini hala "Tek dil, tek renk, tek vatan, tek bayrak" üzerinden sürdürdüğüne dikkat çeken Ocak, "Başbakan'ın kendisi hale Alevileri, Kürtleri öteleyerek konuşuyor. Bu dilin kendisi samimiyetsizliği ortaya koyuyor zaten" şeklinde konuştu. Tarihten bugüne yaşananlardan dolayı toplumun adalet duygusunun zedelendiğini belirten Ali Ocak, bu duygunun tamir edilmesi için kayıplardan sorumlu olanların, topluma acı yaşatanların cezalandırılması gerektiğini söyledi.

Ali Ocak, "Dönemin başbakanı, milletvekili, emniyet müdürü, işkenceci polisleri yargılanacak mı?" sorusunu da sordu.

NE BERFO ANA’YA VERİLEN SÖZ VAR, NE DE BERFO ANA’NIN KENDİSİ…

Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak da şunları söyledi: "Ben 19 yıldır bu yolda, alandayım. Oğlumu bulmak için mücadele ettim, gözaltına alındım, yerlerde sürüklendim, cezaevlerine atıldım, işkence gördüm. Ben oğlumun katilini istiyorum."

Hasan Karakoç, barışın konuşulması ile umutlandıklarını söyledi ve şöyle devam etti: "O dönem Başbakan Berfo Ana ile görüştü, söz verdi. Ortaya çıkan bir şey yok, Berfo Ana'da yok zaten. Barış konuşulurken Roboski'de 34 kişi katledildi. Başbakan dalga geçer gibi 'tazminatsa tazminat veriyoruz işte daha ne istiyorlar' dedi. 5 bin köy yakıldı, hesap veren yok. Bu devletin adaleti Kürtlere geldiğinde başkamı oluyor? Biz barış sürecini destekliyoruz ama bütün yaralarımızın sarılmasını istiyoruz. Çiller, Mehmet Ağar dönemiyle devlet yüzleşecek mi? Biz yakınlarımızı katleden, devlet tarafından da çok iyi bilinen kişilerin, katillerin yargılanmasını, cezalandırılmasını istiyoruz. İşte barış o zaman barış olacak."

‘DERSİM’DE OĞLUMUN ELİNDEN TUTUP DOLAŞAMADIM’

Barış sürecinin Kürt halkının mücadelesi ile başladığını belirten Maside Ocak, "Hükümet de barış diyor ama bunu sabote eden yine kendisi. Geçtiğimiz günlerde Dersim'deydim. Oğlumun elini tutup dolaşamadım. Çünkü onlarca noktada kimlik kontrolü var, her saniye savaş uçakları başımızın üzerinde uçuyor. Barış için adım attığını iddia edenler savaş için alanlarını genişletiyor, yeni karakolların yapılması, korucu kadrosunun genişletilmesi bunun kanıtı. Hükümetin gerçek anlamda yapmadığı şey barış için gerçekten adım atmak" dedi.

Ocak, her gerilla, her asker cenazesinin toplumu barıştan uzaklaştıracağını da vurguladı.

Kayıp yakınları, kaybedilen yakınlarının hiç olmazsa kemiklerinin bulunmasını, DNA bankasının oluşturulmasını ve toplu mezarların usulüne uygun olarak açılmasını da istedi.