İHD: Osmaniye Cezaevinde işkence var!

İHD, Osmaniye 2 No'lu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutsaklara dönük işkenceye ilişkin rapor hazırladı. Raporda tutsakların anlatımlarına da yer verildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyeleri, Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde yaşanan işkencelere ilişkin tutsaklarla görüştü. Komisyon üyelerinin yaptığı görüşmeler raporlaştırarak kamuoyuyla paylaşıldı. 
Raporda, hasta tutsakların tedavi edilmediği, ayakta sayımın dayatıldığı ve bunu kabul etmeyen tutsaklara şiddet uygulandığı, tutsakların yasal haklarını kullanamadığı ve yasal olan dergi, gazete ve kitapların verilmediği belirtildi.

'HASTA TUTSAKLAR TEDAVİ EDİLMİYOR'

Raporda yer alan tespitler şöyle:
"Mahpusların haftalık 1 saatlik spor yapma dışında diğer tüm sosyal aktivitelerden mahrum bırakıldığı. Koğuş avlularının üst tarafının tel örgü ile kaplanmış olmasının mahpusların psikolojileri üzerinde olumsuz etki yarattığı. Hasta mahpusların tedavilerinin yapılmadığı, hastaneye sevklerde muayenelerin kelepçeli yapıldığı ve hastanede muayene olan hasta mahpuslara, doktorların tedavi süreçleri ile ilgili bilgi vermediği, özellikle cezaevi doktoru hakkında tüm mahpusların ortak şikayetlerinin bulunduğu ve insancıl bir yaklaşım sergilemediği hususunun açıkça iddia edildiği.

'ŞİDDET VE KÖTÜ MUAMELE VAR'

Cezaevi personeli infaz koruma memurlarının ideolojik bir bakış açısı ile mahpuslara ayrımcılık yaptığı ve hakaret ettiği iddia edildiği. Mahpuslar ile cezaevi idaresi arasında iletişimin bulunmaması nedeniyle sorunların çözülemediği. Cezaevi savcılığının yaşanan hak ihlallerine müdahil olmaması ve cezaevi idaresi üzerinde bir denetim mekanizmasının bulunmamasının keyfiyetçiliğe neden olması koğuş mevcudiyetleri ve bugüne kadarki uygulamalarda herhangi bir sorun çıkmaması göz önünde bulundurulduğunda, ayakta sayım yapılmasını gerektirecek bir neden bulunmamasına rağmen, bu konuda idarenin ısrarcı olması. Cezaevi idaresinin, ayakta sayım ile ilgili mahpusların görüşünü alma ve diyalog mekanizmaları denemek yerine,  şiddet, darp, kötü muamele ile disiplin sağlama gibi usul ve yasaya aykırı yöntemlere başvurması. Darp ve kötü muameleye maruz kalan mahpusların yaralarının tespiti ve tedavisi için sağlık raporu alınmamış olması. Günlük yayın yapan ve yasallığı tartışmasız olan Evrensel ve Yeni Yaşam gazetesi gibi gazetelerin mahpuslara verilmemesi, bu yasağın hukuki ve kanuni  dayanağının bulunmaması.
Her ne kadar sayımların yapılış şekli idarenin tasarrufuna bırakılmış olsa da, uygulamada, koğuşlardaki mahpus sayısının gözle görülür şekilde az olduğu durumlarda dahi ayakta ve askeri nizamda sayım verilmesinin istenmesi, kaldı ki olayın yaşandığı gün sayıları 40’ı bulan infaz koruma memurlarınca bir anda koğuşlara girilmek suretiyle bu olayın başladığı da göz önüne alındığında, idarenin keyfiyetçi ve provoke edici bir tutum sergilediği açıktır. Yapılan görüşmelerde ayakta ve askeri nizamda sayıma karşı çıkan mahpusların vücutlarının çeşitli yerlerinde darp izleri gözlemlenmiş ve darp olayının doğru olduğu kanaatine varılmıştır. Koğuşlarda askeri nizam ve ayakta sayım dayatmasının, kurumun ya da mahpusların güvenlik ihtiyacından kaynaklanmadığı aşikardır. Cezaevi iç disiplinin sağlanması amacıyla; temel hakları ortadan kaldırıcı, insan onuruna yakışmayan sayım şekli bir yöntem olarak uygulanamaz. Elinde kamu gücü bulunan idarenin, hem mahpusların darp edilmesine sebebiyet vermesi hem de mahpuslar hakkında tutanak tutup haklarında disiplin soruşturması açılması adil bir soruşturma ve yargılanın sekteye uğramasına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle Cumhuriyet Savcılığınca yapılacak etkin bir soruşturma ile maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, darp olayı nedeniyle yaralanan mahpusların adli tıp raporunun derhal alınması gerekmektedir.

'ACİLEN DENETİM YAPILMALI'

Birbirini teyit eden mahpus beyanları esas alınarak tespit edilen ve gözlemlerimiz sonucunda söz konusu hak ihlallerinin son bulması için Adalet Bakanlığı ve Cezaevi Genel Müdürlüğü tarafından acil çözümlerin üretilmesi, Osmaniye 2 nolu T tipi cezaevinde 8 Ağustos 2019 tarihinde yaşanan darp olayının tüm maddi somut delillerinin tespiti ile darp edilen mahpusların adli tıp raporlarının alınması, Osmaniye Cezaevinde uzun süreden beri devam eden ve kamuoyunda da sürekli gündeme gelen hak ihlalleri iddia ve tespitleri karşısında Cezaevi Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığınca etkin bir denetim mekanizmasının hayata geçirilmesi gerekmektedir. Özellikle son dönemde Türkiye Hapishanelerinde insan onuruna aykırı ve neticesi kötü muameleye varan 'ayakta askeri sayım' uygulanmasından vazgeçilmesine, temel insan hakları anlamında yaklaşım ve pratik sergilenmesi, en temel insani hakların dahi çiğnendiği kötü cezaevi koşullarının ivedilikle düzeltilerek yasal güvence altına alınan 'insan onuruna yaraşır' bir yaklaşım ve pratiğin ortaya konulması gerekmektedir."

TUTSAKLAR ANLATTI

Raporda, tutukluların anlatımlarına da yer verildi.
Tutsakların anlatımlarından öne çıkan bölümler şöyle:
Sabri Kaya: "Ben Osmaniye 2 No'lu T Tipi Cezaevi'nde A6 koğuşunda hükümlüyüm. Yaklaşık 10 yıldır mahpusum ve son 1 yıldır bu cezaevindeyim. Bugüne kadar 2 defa açık kalp ameliyatı oldum. 2013 yılında kalp hastalığım nedeniyle infazımın ertelenmesine karar verilmişti. Ancak; 3 ay sonra tekrar tutuklanmam kararı verildi. Şu anda ağır kalp hastalığı,  Diyabet 2, hiper tansiyon hastalıklarım vardır. Günde 12 adet ilaç kullanıyorum. Bu hapishaneye geldiğim günden beri sorunlar bitmemektedir. Mektuplarımız ya gitmiyor ya da gelen mektuplarımız bize verilmiyor, dilekçelere cevap verilmiyor.  Kurumlara gönderdiğimiz mektuplarımızın cevabı gelmiyor, daha doğrusu cezaevi idaresinin kanun dışı işlemlerini şikayet ettiğimizde şikayet dilekçelerimiz gitmiyor. Yasal olan ve satışı serbest olan Evrensel ve yeni yaşam gazetesi bize verilmiyor. Bazı gardiyanlar çok sert ve ideolojik davranıyorlar. Haftada ancak; 1 saat spora çıkabiliyoruz. Diğer koğuşlarla sohbet hakkımız bulunmamaktadır. Atölyeye çıkarılmıyoruz. Kütüphaneye gidemiyoruz."
Kaldığımız oda aslında 3 kişilik ama 9 ranza koymuşlar ve 10 kişi kalıyoruz koğuşta. Bir arkadaşımız yerde yatıyor. 
Ayakta sayımı kabul etmediğimiz için gardiyanlar saldırdı. Yerde botlarıyla arkadaşların yüzlerini, karınlarını tekmelediler. Yere düşenleri yerde vurarak sürüklediler. Beni koğuştan çıkardılar. Beni koğuştan çıkarıp avluya çıkardıklarında gardiyanın biri beni tekmelemeye başladı, o sırada başka bir gardiyan 'ona dokunma, o hasta, başımıza bela olur' dedi. Ancak, bu arada yediğim dayaktan sersemleştiğim için bir anda yere düştüm. 
Burada hayati tehlike var, hem sosyal haklarımız verilmiyor hem de darp ve kötü muameleye maruz kalıyoruz."
Akar İkbal: "Ben Osmaniye 2 nolu T tipi A17 koğuşunda kalmaktayım. Yaklaşık 3 yıldır burada tutuklu olarak bulunmaktayım. Irak ülkesi vatandaşıyım. Yakalanmadan önce Nusaybin ilçesinde hendek olaylarında sol elimden yaralandım. Mermi çekirdeği sol elimden girip göğüs bölgesine zarar verdi.  Olaydan sonra tutuklandım ve Osmaniye 2 nolu cezaevine getirildim. Burada defalarca Osmaniye Devlet hastanesine ve Adana Devlet hastanesine götürüldüm. Ancak; her seferinde beni muayene eden doktorlar benimle hiç konuşmadı. Beni ameliyat etmediler. Neden ameliyat edilmediğimi dahi bilmiyorum. (...) Cezaevi doktoru bize insan muamelesi yapmıyor. Ben 3 yıldır doktorların bir tek cümle bana söylemesini bekliyorum, halen bana kimse bir şey demiyor. Sizinde gördüğünüz gibi sol kolumu kullanamıyorum. Sürekli acı çekiyorum. İltihap oluyor. Arkadaşların yardımı ile çoğu ihtiyacımı karşılıyorum. Benim koğuşumda benim gibi hasta olan Abdullah Topaloğlu'nun sol kulağı duymuyor ayrıca bildiğim kadarıyla verem hastalığı vardır. Yine benim koğuşumda 75 yaşında ağır hasta Hakkı Erdoğan vardır. Ağır kalp hastasıdır. 
Mikail Gülmez, Mehmet Emin Dal ve Veysi Baltaş’ı yerde sürükleyip dövdüler. Mehmet İpek'in yüzüne tekme attılar. Dudakları patladı ve ağzından kan gelmeye başladı. Bu arada sonradan baktım dişleri de yerinden oynuyordu. Benim kolum yaralı olduğu için beni boğazımdan tutup 'ayağa kalkmazsan seni öldürürüm' dedi gardiyanın biri. Daha sonraki gün kamera ile sayıma geldiler. Tutanak tuttular. Baş gardiyan ve diğer gardiyanlar bütün koğuşa 'şu bayram bitsin, sonra bakacağız size, göstereceğiz size' dediler."
Veysi  Baltaş: Ben 2 yıldır Osmaniye 2 nolu Tipi cezaevinde tutukluyum. Sürekli disiplin cezaları veriliyor ve özellikle hükümlülerin infazını yakarız diye tehdit ediyorlar. Cezaevi doktoru bizi insan yerine koymuyor, sürekli aşağılıyor dalga geçiyor bizimle. Mektuplara cevap verilmiyor. Dilekçelerimiz gitmiyor.  
08.08.2019 tarihinde sabah sayımında ilk defa cezaevi müdürleri kalabalık bir grup gardiyanla koğuşa geldiler. Sayım ayakta yapılacak dediler.  O sırada arkadaşlar itiraz edince herkesi darp ettiler. Yerlerde insanları sürüklediler. Birçoğunun yüzünde kolunda yaralanmalar oldu. Gardiyanın birisi 'siz insan değilsiniz, burası Türkiye Cumhuriyeti' diyerek bize kötü küfürler etti."
Mehmet İpek: "Ben Osmaniye 2 nolu T tipi A-17 koğuşundayım. 3 yıldır tutuklu olarak buradayım. Cezaevinin genel sorunları ve hak ihlalleri had safhada Sohbet hakkımız hiç olmadı. Kütüphane ve diğer hiçbir sosyal aktivite hakkımız yok. Sadece haftada bir 1 saat spora çıkıyoruz. Evrensel  ve Yeni Yaşam gazetesi verilmiyor.  İdarenin kantininden aldığımız radyolar bile toplandı. 
08.08.2019 tarihinde sabah sayımında ilk defa cezaevi müdürleri kalabalık bir grup gardiyanla koğuşa geldiler. Sayım ayakta yapılacak dediler.  Biz itiraz ettik. Ancak; anladığımız kadarıyla müdürler ve gardiyanlar hazırlıklı gelmişler ve bizim itiraz edeceğimizi bildikleri için hemen saldırın dediler. Hepimizi bir anda yere yatırdılar. O anda gardiyanın birisi tekme ile yüzüme vurdu ve dudağım patladı; kan geldi, bir dişim şu anda sallanıyor. O sırada yerlerde kan fışkırınca kendimi kaybedip ne olduğunu anlayamadım."
İbrahim Sütçü: "Ben A18 koğuşunda kalıyorum. 4 yıldır burada tutuklu olarak bulunuyorum. Çok kimsenin dikkatini çekmedi ama hepimizin ortak şikayeti havalandırmayı tel örgütlerle kapattılar. Başımızı yukarı kaldırdığımızda tel örgüler bulunmakta ve psikolojik olarak adeta bizi çöküntüye uğramaktadır. Milletvekillerinin bize gönderdikleri bayram kartları gibi mektuplar bize verilmiyor. 
08.08.2019 tarihinde sabahleyin gardiyanlar ve müdürler geldiler. Bizim koğuşta 15 kişi var. Biz ‘daha önce ayakta sayım yoktu ve bu şekilde hiçbir sorun çıkmadı’ dedik. Ancak; bundan sonra böyle dediler. Aslında bizi darp etmeye geldikleri her hallerinden belliydi. Koğuşa girip herkesi darp ettiler. 40 kişiden fazla gardiyan vardı."
M. Şirin Arat: "Ben yaklaşık 3 yıldır bu cezaevindeyim. A-18 koğuşundayım. Cezaevi idaresi, doktoru gardiyanı hepsi ideolojik davranıyor ve bizleri düşman olarak görüyor. Tüm haklarımız elimizden alınmış, dört duvar arasına almışlar ve havalandırmamızı dahi kapatmışlar. İnsani hiçbir şeyi bize bırakmamışlar. Cezaevi içerisinde Tecrit hayatı yaşatıyorlar. 08.08.2019 tarihinde sabahleyin kalabalık bir şekilde geldiler. Aslında geldiklerinde bizi darp etmek için geldiklerini anladık. Koğuşa daldılar ve birden herkesi darp etmeye başladılar, bazılarımız yere düştü, bazılarımız duvara yaslandırdılar. Benim ensemde ve sol kolumda morluklar oldu. Arkadaşım Yavuz Akar’a çok sert vurdular, sanırım epilepsi hastası olduğu için yere düşüp bayıldı."
Mehmet Faruk Engin: "birkaç kez beni Osmaniye Devlet hastanesine götürdüler. Ama ameliyat etmediler. Daha doğrusu sebebini bilmiyorum. Doktorlar yanımızda askerle ve elimiz kelepçeli iken bana 'neyin var diye sordu, ben de hastalığımı anlattım, 'tamam, çıkabilirsin' dedi. Hastalığım hakkında bana bilgi verilmediği gibi, ameliyat olup olmayacağım bile söylenmedi. Şu anda ne olacak bilmiyorum. Cezaevi doktoruna zaten soru dahi soramıyoruz. Bizimle ilgilenmiyor."
İbrahim Halil Karataş: "Ben 3 yıldır burada tutukluyum. A-18 koğuşunda kalıyorum. Bu cezaevinde 3 yıldır benim bulunduğum dönemden bugüne kadar sorunlar bitmedi. Sorunun nedeni ise cezaevi idaresi müdürler ve gardiyanların tavrıdır. Tamamen ideolojik davranıyorlar ve bize normal mahpus olarak bakmıyorlar. En ufak bir dilekçe ile bir şey talep etsek cevap bile vermiyorlar. Sürekli bize 'teröristler, hainler' gibi kelimeler kullanıyorlar."