Meksikalılar cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler için sandık başına gitti. “AMLO” lakaplı Lopez Obrador, ezici bir şekilde önde gidiyor. İlk resmi tahminlere göre Obrador, oyların yüzde 53’ünden fazlasını aldı. Karşısında iki temel rakip vardı. Sağ ve sol koalisyonun başındaki Ricardo Anaya, oyların yüzde 22’sini, iktidardaki Kurumsal Devrimci Parti adayı José Antonio Maede yüzde 16’sını aldı. Her iki aday da yenilgilerini kabul etti.

Obrador, yolsuzluk ve şiddetin hakim olduğu ülkede kampanyasını her iki soruna karşı yürüttü. Derin yolsuzluğa karşı “radikal değişim” propagandası yürüten Obrador, geniş kitleleri arkasına almayı başardı. Obrador, sistem karşıtı aday olarak kendisini sundu. 70 yıldır ilk kez solcu bir aday Cumhurbaşkanı oluyor.

Meksika’da 2017 yılında resmi rakamlara göre 25 bin cinayet işlendi. Son yirmi yılda cinayetler konusunda üzücü bir rekoru ifade ediyor. Seçim kampanyası sırasında da 145 siyasetçi öldürüldü. Pazar sabahı, İşçi Partisi’nin bir üyesi öldürüldü.

Mafyanın etkin olduğu ve yolsuzluğun tüm kurumlara yayıldığı ülkede, solcu liderin önünde ağır ve zorlu bir iş duruyor. Diğer temel bir sorun da ABD Başkanı Donald Trump ile göçmen krizi ve ekonomik anlaşmalar şeklinde öne çıkıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine paralel olarak genel, bölgesel ve belediye seçimleri de yapıldı. Obrador’un seçimlere konu olan yedi valilikten en az 5’ini alabileceği belirtilirken, öncülük ettiği 2014’te kurulan “Ulusal Yenilenme Hareketi-Morena” koalisyonunun, Kongre’de çoğunluğu sağlayabileceği tahmin ediliyor.

Seçimlere katılım yüzde 63 olarak kayda geçti. Seçimlerden önce yapılan anketlerde her 10 kişiden 7’si mevcut cumhurbaşkanı Enrique Pena Nieto’nun politikalarına olumsuz bakıyordu. Nieto’nun partisi ülkeyi 1929’dan 2000 yılına kadar yönetti. Sonra 2012’den 2018’e kadar yeniden iktidar oldu. Aradaki dönemde de sağcı bir parti iktidar olmuştu.