Göçmen anlaşması AB’nin iflası

Avrupa Birliği’nin göçmenler üzerine yine utanç verici bir anlaşmaya imza attı. Türkiye’ye 3 milyar euro yardımın önü açıldı. İnsani örgütler hedef tahtasına oturtuldu. SOS Méditerranée “Avrupa devletlerinin iflası” dedi.

Avrupa Birliği’nin 28 ülkesi, göçmen sorununa “çözüm” adı altında yeni bir anlaşmaya vardı. Saatlerce süren müzakereler sonucunda, başarılı bir anlaşma olarak sunuldu. Bugüne kadarki tedbirlerin hiçbiri soruna çözüm olmadığı gibi, daha fazla mülteci üretti, Akdeniz’in göçmenler için dünyanın en büyük mezarlığı olmasının önüne geçilmedi. Göçe yol açan sorunlar artarken, utanç duvarları, sınırların kapatılması, sınırdışılar, baskıcı ülkelerde kampların kurulması gibi gayrı insani tedbirlerle soruna çözüm arandı.

Son yapılan anlaşma ise SOS Méditerranée isimli insani kurum tarafından “Avrupa devletlerinin iflası” olarak değerlendirildi. Bu sivil toplum örgütü, Akdeniz’de zor durumda kalan göçmenlere ilk yardımda bulunmaya çalışıyor. Ancak çalışmalarını bir gemiyle yürüten örgüt, hedef tahtasına oturtularak, insan tacirlerini teşvik etmekle suçlandı. Denizdeki kurtarma faaliyetleri engellenmeye çalışıldı.

Sos Méditerranée, “Sivil toplum örgütleri, Avrupa devletlerinin deniz sözleşmelerine saygı göstermedeki iflasının biraz kolayca şamar oğlanı haline getirildi” dedi.

Marsilya’da bir basın toplantısı yapan örgütün operasyonlar müdürü Frédéric Penard, özellikle Libya’nın kurtarma operasyonları resmi merkezi olarak meşrulaştırılmasına tepki gösterdi Penard, “Libya sahil güvenliğine bu şartsız dersek, denizde kurtarma faaliyetleri ile örtüşmüyor zira Libya limanları güvenli limanlar olarak değerlendirilemez” dedi.

Libya, 2011’de NATO’nun kanlı müdahalesi sonucu Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden bu yana kaos içerisinde yaşıyor. Göçmenlerin geçiş noktası olan Libya’daki kamplarda koşulların korkunç olduğuna dair çok sayıda belge ve tanıklık ortaya çıktı. Göçmenlerin kamplarda köle olarak satıldığını gösteren görüntüler yayınlandı.

GÖÇMENLER KÖLELİĞE VE ÖLÜME GÖNDERİLİYORLAR

SOS Méditerranée’nin müdürü Sophie Beau da, Cuma günü Brüksel’de varılan anlaşmanın “tamamen bulanık” olduğunu belirtti. Beau’ya göre bu anlaşma denizde göçmen kurtarma operasyonlarını daha belirsiz hale getirdi.

Libya sahil güvenlik birimlerinin göçmen gemilerini yakalamasında da tepki gösteren örgüt, “Gemilerin yakalanması, kurtarma operasyonu değildir, zira göçmenleri Libya’ya, daha büyük bir tehlike durumuna götürüyorlar. En iyi ihtimalle, köleliğe ve işkenceye, en kötü ihtimalle ölüme gönderiyorlar” dedi.

SOS Méditerranée, 28 aylık faaliyetleri boyunca 29 bin 319 göçmeni kurtardı. Bunlar arasında gemide doğan altı bebek de vardı. Diğer gemiler de aynı dönem içerisinde 290 bin kişinin yardımına koştu.

ANLAŞMADA NELER VAR?

Avrupa Birliği zirvesinde varılan anlaşmada “iniş platformları”, “kontrolü merkezler” ve “dış sınırların korunması” gibi temel noktalar öne çıkıyor.

Bölgesel merkezler: Avrupa dışında denizde kurtarılan göçmenlere ilişkin “bölgesel iniş platformları” muğlaklığını koruyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Uluslararası Göç Örgütü ile işbirliği halinde öngörülen bu tedbirle, Akdeniz’deki geçişlerin caydırılması hedefleniyor. Şimdiye kadar hiçbir ülke bu tür karşılama merkezleri konusuna yer vermeyi önermedi. Uluslararası sularda alınan göçmenlerin konulacağı merkezlerde, “uluslararası hukuka saygı” çerçevesinde kabul edilebilir ilticacıların diğerlerinden ayrıştırılması öngörülüyor.

TÜRKİYE’DE MÜLTECİNİN HAKKI NASIL KORUNACAK?

Batılı hükümetler “uluslararası hukuka saygı”dan bahsederken, bu merkezlerin kurulacağı ülkelerde bu saygının nasıl sağlanacağına bir açıklık getirmiyor. Türkiye gibi mülteci haklarının olmadığı, faşist ya da baskıcı bir yönetimin olduğu ülkelerde bunun garantisi yok. Batılı ülkelerin mülteciler konusunda işbirliği yaptığı ve anlaşmalar imzaladığı Libya’nın durumu ise yeterince açık bir tablo ortaya koyuyor.

Fas ve Arnavutluk, şimdiden bu tür merkezlere yer vermeyeceklerini açıkladı. Avrupa ülkelerinde de bu platformların uluslararası hukuka uygun olup olmadığı konusunda tartışmalar sürüyor.

KONTROL MERKEZLERİ Mİ HAPİSHANE Mİ?

Kontrolü merkezler: Bu plana göre, Avrupa sularında kurtarılan göçmenler AB topraklarındaki “kontrollü merkezlere” konulacak. İltica talebi kabul edilebilir olanlar birlik ülkelerine dağıtılacak, aksi durumda ise ülkelerine geri gönderilecek. Göçmenlerin ülkeler arasında dağıtılması konusunda da şüpheler devam ediyor. Dağıtım, gönüllülük esasına dayanıyor. İtalya öneriyi selamlasa da kendi topraklarında böyle bir yer kurulmasına izin verip vermeyeceğine açıklık getirmedi. AB zirvesinin sonuç bildirgesinde Fransa’nın önerdiği “kapalı merkez” yerine “kontrollü merkez” tanımı kullanıldı ancak aradaki fark pek anlaşılamadı. Bir çoğu bu merkezler için şimdiden “göçmen hapishanesi” diyor.

Dış sınırların korunması: Anlaşma Avrupa sınır güvenliği ajansı Frontex’in olanaklarının arttırılmasını öngörüyor. Frontex’e daha fazla kaynak ve daha geniş yetkiler verilmesi planlanıyor.

28 AB ülkesi ayrıca Türkiye’ye göçmenlere yardım adı altında 3 milyar euroluk bir yardım paketi ile Afrika’ya yönelik AB fonlarının beslenmesi kararını aldı.