Fransa savaş alanı gibi

Fransa haftalardır eylemlerle sarsılıyor. Irkçılık karşıtı gösteriler, sokaklara dökülen sağlık çalışanları ve bir kentte Çeçen-Magrebliler çatışması kaotik görüntülere yol açtı.

Salı günü ülke genelinde onbinlerce sağlık çalışanı, hükümeti sözlerini yerine getirmeye çağırmak için sokaklara çıktı. Koronavirüs pandemisinden üç ay sonra gelen bu eylemler sırasında şiddetli çatışmalar yaşandı.

Paris’te 20 bini aşkın kişi sokaklara çıkarken, çatışmalar sonucunda 32 kişi gözaltına alındı. Polis eylemcilere karşı göz yaşartıcı gazlar kullandı, eylemciler de çeşitli cisimler fırlattı. Polisle çatışanların eyleme katılan antifaşistler ve Blacblock olduğu görüldü.

KADIN HEMŞİREYİ SAÇLARINDAN TUTARAK SÜRÜKLEDİLER

Polisin beyaz önlüklü kadın bir hemşireyi saçlarından tutarak sürüklediği ve darp ettiği görüntüler yoğun tepkilere neden oldu. Görüntüler ardından eylemler gece boyu devam etti.

IRKÇILIK KARŞITI GÖSTERİLER

2 ve 13 Haziran günleri Paris’te onbinlerce kişi ırkçılık ve polis şiddetine karşı sokaklara çıktı. Eylemlere “Adama Traore Komitesi” öncülük etti. Zorla para toplamakla suçlanan Traore, 19 Temmuz 2016’da polisten kaçtıktan sonra bir kovalamaca sonucunda, gözaltına alındıktan yaklaşık iki saat sonra jandarma kışlasında ölmüştü. İlk otopside herhangi bir şiddet izine rastlanmamıştı. Adli tıp “asfiksi sendromu” ve akciğer ile karaciğerde “bulaşıcı lezyonlar” olduğunu ancak ölümün net olarak nedenini tespit edemediklerini bildirmişti.

Ailesi, doktor raporlarını reddederken, olayların baştan itibaren yeniden ele alınmasını, ölüm nedeninin ortaya çıkarılmasını ve polis şiddetine son verilmesini istiyor. ABD’de Mayıs ayında bir Afro-Amerikalının öldürülmesinin etkisiyle tepkiler büyüdü. Komite, çok sayıda sivil toplum örgütü ve partiden destek alarak örgütlü bir yapıya kavuştu. Ancak Traore’nin ırkçılık mağduru olduğunu kabul etmeyen önemli bir kesim de var. Traore ailesinden bir çok kişinin kabarık adli bir sicili bulunuyor ve sembolleştirilmesine karşı çıkılıyor.

DİJON’DA ÇELER SAVAŞI: İÇ SAVAŞ GÖRÜNTÜLERİ

Tüm bu tepkilerin ortasında Dijon kentinde 10 Haziran günü Çeçen bir gencin Magrebli Araplar tarafından dövülmesini gerekçe gösteren Çeçenler kenti savaş alanına çevirdi. Ellerinde silahlarla ortaya çıkan grup, Allahu Ekber diye saldırıda bulunurken olaylar art arda dört gece sürdü. Polisin bu olaylara müdahalede geç kalması tepkiye neden oldu. Aynı polis, Sarı Yelekliler ve hemşirelerin eylemine karşı şiddetle saldırıda bulunmaktan çekinmemişti.

Çeteler arası çatışmalar iç savaş görüntüleri yarattı. Dövülen çocuğun babası, “Oğlumun saldırıya uğradığı öyküsü Çeçen toplumu içinde yayıldı. Biz hiçbir şey talep etmezken, tanımadığımız bir çok kişi başka yerlerden spontane olarak Dijon’a geldi ve tepki sert oldu” dedi.

Çeçen topluluğundan bazı bireyler yayınladıkları görüntülerde Araplarla sorunlarının olmadığını, uyuşturucu tacirleriyle sorunlarını olduğunu savunurken, El Kaide eski lideri Bin Ladin’in yol arkadaşı İbnül Hattab’ın kendilerine Çeçenistan’da yardım etmesini “Araplarla olan kardeşliğine” gerekçe olarak sunuyordu. Bir Dijon sakini kadının bir televizyon ekranında durumu yatıştırmaya çalışırken “Müslümanlar bir Hristiyan’a, başkasına saldırabilir ama kendi aralarında böyle şeyler yapmamalı” şeklinde ifadeler kullandığı görüldü.

Nice kentinde de Çeçen toplumu üyeleri ile uyuşturucu tacirleri arasında çatışmalar yaşandı. Nice Çeçen topluluğu “iç savaşı yeniden burada yaşamak için iç savaştan kaçmadıkları” tepkisinde bulundu.