Chemnitz’de uyuyan istihbarat AfD’yi takibe alacak mı?

Geçtiğimiz haftadan bu yana ırkçı saldırı ve gösterilerin yaşandığı Almanya’nın Chemnitz kentindeki olayların planlayıcısının aşırı sağcı parti AfD olduğu belirtiliyor. Peki bundan sonra AfD istihbarat tarafından yakın takibe alınacak mı?

Almanya'nın doğusunda yer alan Chemnitz kentinde geçtiğimiz hafta bir Alman'ın öldürülmesinin ardından patlak veren ırkçı gösteriler ve saldırılar dinmek bilmiyor. Cumartesi ve Pazar günü de yabancı düşmanı gösterilerin sürdüğü kentte bugün ise "Biz çoğunluktayız” adıyla altında ırkçılık karşıtı bir konser gerçekleşecek.

Bir Alman’ın öldürülmesini bahane eden ırkçı grupların kol gezdiği ve “yabancı avına” çıktığı kentte olayların arkasında aşırı sağcı parti Almanya İçin Alternatif (AfD) olduğu görüşü siyasetçilerde hakim. Ayrıca zamanında uyarılar yapmayan ve ırkçı gruplara karşı gözünü kapatan istihbarata da ciddi eleştiriler yöneltiliyor. Hem hükümet hem de muhalefet yanlısı politikacılar artık AfD’ye karşı ciddi tedbirlerin alınması gerektiğini belirtiyorlar.

MUHALEFET AfD İLE HESAPLAŞMADAN YANA!

Koalisyon hükümetinin büyük ortağı Hıristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) Federal Meclis Grup Başkanı Volker Kauder dün “Welt am Sonntag” gazetesine verdiği demetçe AfD'li siyasetçilerin Chemnitz'deki ırkçı gösterilere arka çıkan açıklamalarını eleştirerek şunları söylemişti: “AfD’nin durumu kaygı yaratan bir duruma dönüştü. AfD bizim devletimize zarar vermek istiyor.”

Kauder’in sözleri siyasetçiler arasında tartışmalara yol açtı. Merkel hükümetine yakın bir kesim de AfD’nin iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Örgütü tarafından yakın takibe alınmasından yana görüşler belirtirken, muhalefet buna sıcak bakmıyor. Sol Parti Grup Başkanı Sahra Wagenknecht sadece istihbarat takibinin işe yaramayacağını belirterek “AfD ile siyasi anlamda hesaplaşmalı” çağrısını yaptı.

Benzer bir açıklama Sol Parti Eş Başkanı Katj Kipping’den de geldi. ARD televizyona konuşan Kipping, AfD’nin izlenmesinin sorunu çözmeyeceğine savunarak “AfD’nin anayasa düşmanı bir parti olduğunu tabii ki biliyoruz, bunun için takip yetmez” ifadesini kullandı.

İÇİŞLERİ BAKANI: İZLENME İÇİN BULGULAR YETERLİ DEĞİL

Tartışmalara katılan İçişleri Bakanı Horst Seehofer ise AfD’nin istihbarat tarafından izlenmesine karşı çıktı. Söz konusu partinin izlenmesi için yeterli bulgulara sahip olmadıklarını savunan Seehofer “Tabii ki parti içindeki bazı kesim ve kişiler yakın takip altına alınmalı. Ama tümden partinin izlenmesi doğru olmaz” diye konuştu.

Seehofer’e destek federal hükümetin diğer ortağı SPD kanadından geldi. SPD’li parlamenter Burkhard Lischka da AfD’nin bir kesiminin takibe alınması gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Yıllardır solu izleyen istihbarat artık sağı unutmamalı.”

Hali hazırda AfD için “iç güvenlik için tehlikeli” denilip istihbarat tarafından izlenmesini ısrarla savunan ise Yeşiller Partisi. Alman haber ajansı DPA’ya konuşan Yeşiller’in Eş Başkanı Annalena Baerbock “AfD’nin istihbarat tarafından incelenmesi ve yakın takibe alınması hayati bir öneme sahiptir” dedi.

Geçtiğimiz Cuma günü açıklanan bir kamuoyu yoklanmasında siyasetçilerin aksine Almanların çoğu AfD’nin izlenmesi gerektiğini belirtmişti. İzlemeden yana olan kesimlerin başını ise CDU, SPD ve Yeşiller Partisi üyesi seçmenler çekmişti.

ESKİ LİDERLERİ İSTİHBARAT BAŞKANINDAN ÖĞÜTLER ALMIŞTI

Almanya’da başta solcular olmak üzere, Kürt özgürlük mücadelesi, Türkiyeli ve Tamilli devrimcilere kafayı takan istihbarat, Neonizi ve aşırı sağcı grupları görmemezlikten geliyor. Geçtiğimiz Temmuz ayında ise Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın Başkanı Hans-Georg Maaßen’in 2015 yılının sonbaharında birçok kez dönemin AfD’nin lideri Frauke Petry ile biraraya geldiği ve ona öğütlerde bulunduğu belirtilmişti.

Petry’ye yakın isimlerden Franziska Schreiber’in “Inside AfD” adıyla kaleme aldığı kitapta bizzat istihbarat başkanının partinin istihbarat tarafından takip altına alınmaması için taktiler verdiği belirtmişti. Alman kamuoyunda yankı bulan kitaba ilişkin istihbarat başkanı Maaßen ayrıntılı açıklama yapmaktan kaçınmıştı.

2017’nin Eylül ayında yapılan seçimlere AfD'nin yükselişi damgasını vurmuştu. Başbakan Angela Merkel'in Euro krizine karşı politikalarına tepki olarak 2013 yılında kurulan ve 2015'teki mülteci akını ardından yükselişe geçen AfD, önce birçok eyalette meclise girdi, ardından Federal Meclis'te üçüncü büyük grup kurmayı başardı.

Anti-İslam, göçmen karşıtı söylemleriyle AfD'nin bütün partilerden, özellikle de CDU'dan oy devşirdiği belirtiliyor. SPD ve Sol Parti’den de oy çalmayı başaran AfD yüzde 13’lük bir oy aldı. Merkel’in liderliğinde Hıristiyan demokratların sosyal demokratlarla yeniden koalisyon hükümeti kurması ardından AfD Federal Meclis’te ana muhalefet partisi oldu.