GÖRÜNTÜLÜ

Cemil Bayık: Fuat arkadaş, Parti’ye, halka ve özgürlüğe adanmış bir yaşamdı

Ali Haydar Kaytan’ın tüm yaşamını Parti, yoldaşlık, Kürt halkı ve özgürlüğe adadığını belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bayık, “Bunlara hizmet etmeyen şeyleri kendisinde öldürdü, kendisine haram etti. Kendisinde büyük bir kişilik yarattı" dedi.

ALİ HAYDAR KAYTAN (FUAT)

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, PKK’nin kurucu kadrolarından şehit Ali Haydar Kaytan’ı anlattı.

Ali Haydar Kaytan (Fuat) ile tanışmanız hangi dönemde ve nasıl gerçekleşti?

PKK ve Kürt halkı için büyük bir önderi şehit verdik. PKK ve Kürt halkı büyük bir acıyı yaşıyor ve yaşayacak.

Eğer acı insanı zayıflatırsa ya da insanı ortadan kaldırırsa, Fuat arkadaşa ihanet etmiş oluruz. Acı ne kadar büyük yaşanırsa, bu, Fuat arkadaşı büyük yaşama ve yaşatmaya sebep olmalı. PKK ve Kürt halkının acıları bu biçimde anlamına kavuşur. Çünkü Fuat arkadaş da her zaman, ‘Acıyı zayıflatmamalı, unutmamalıyız’ diyordu. Bu nedenle ihanet etmemek lazım.

Acıyı ne kadar büyük yaşarsak, intikamı da bu biçimde büyük alabiliriz. Kürdistan’daki hedef ve amaçlarımızı bu biçimde gerçekleştirebiliriz. Çünkü Fuat arkadaşın düşmana karşı büyük bir kini vardı. Çünkü Fuat arkadaşın ailesi, Dersim katliamını yaşamış ve bu katliamın sürgünüydü. Bununla büyümüştü ve bu nedenle büyük bir acı hissediyordu. Büyük acı hissettiği için Türk sömürgeciliği ve katliamına karşı kin ve nefreti büyüktü.

‘FUAT ARKADAŞI BÜYÜK YAŞAYACAK VE YAŞATACAĞIZ’

Bu nedenle bu acıyı unutmamalıyız. Unutursak kendisine ve halkına ihanet ederiz. Şehitlere bir söz vermiştik. Bu vesileyle bu sözü bir kez daha tekrarlıyorum: Fuat arkadaşın şehadeti hem bizim hem de halkımız için Fuat arkadaşı büyük yaşamımıza ve yaşatmamıza vesile olacaktır. Bu, Fuat arkadaş şahsında özgürlük mücadelesinin bütün şehitlerine karşı borcumuzdur.

Her şart altında borcumuzu ödeyeceğiz. Bunu Önder Apo’dan öğrendik. Çünkü Önder Apo, her şehadeti özgürlük mücadelesi için büyük bir hamleye dönüştürdü. Eğer PKK ve Kürt halkı gelişmiş, büyük bir düzeye ulaşmış ve bugünlere gelmişse, sebebi Önder Apo’nun şehitlere yaklaşımıdır. Önder Apo ile yoldaşlık yapan, Önder Apo’nun şehitlere yönelik yaklaşımını kendisine esas alır. Fuat arkadaş da bunu esas almıştı.

Sürekli her şehit anlamına ulaşmalıydı. O da neydi? Fikirde, örgütte, mücadelede sürekli hamle üstüne hamle yapmaktı. Fuat arkadaşın şehadeti de bize bunu emrediyor. Bu esas üzerinden yürüyor ve tüm arkadaşlarımız ve halkımız da Fuat arkadaşın şehadetini böyle yaşayacak. Fuat arkadaşın şehadetinin acısını eksiltmeyecek, unutmayacak. Bu acıyı sürekli büyük yaşayacak ki özgürlüğünü yaratabilsin, hedeflerini gerçekleştirebilsin.

Fuat arkadaş büyük bir şehidimizdir. Mücadelesi ve emeğiyle nefsini terbiye etti, kendisinde Önder Apo’nun kişiliğini gerçekleştirdi. Bu nedenle, mücadelesi ve emeğiyle büyük bir yaşam ve bunun değerlerini gerçekleştirdi. Fuat arkadaş, bu büyük yaşamı sadece kendisi için değil, bizim için, halkımız için, hatta Ortadoğu halkları ve insanlık için büyük özgürlük değerlerini geliştirdi. Bu nedenle, tarihte yerini aldı.

‘ÖZGÜR YAŞAMA HİZMET ETMEYEN HER ŞEYİ KENDİNE HARAM ETTİ’

Özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirmek, sosyalizmi geliştirmek isteyenler için büyük değerler yarattı. Bu nedenle büyük bir yaşamdır. Bu biçimiyle yaşama büyük bir hayat verdi. Önder Apo, ‘Özgür yaşama hizmet etmeyen bir yaşamı yaşam kabul etmiyorum, kendime haram ediyorum’ dedi. Fuat arkadaş da kendisine bunu esas aldı. ‘Yaşam özgür olmalı’ dedi. ‘Özgür yaşama hizmet etmeyen bir şeyi kendime haram ederim’ dedi ve kendisine haram etti.

Tüm yaşamını parti, yoldaşlık, Kürt halkı, insaniyet ve özgürlüğe hizmete adadı. Bunlara hizmet etmeyen şeyleri kendisinde öldürdü, kendisine haram etti. Bu nedenle kendisinde büyük bir kişilik yarattı; bu nedenle büyük bir kişiliktir, bizim ve halkımızın bir önderidir. Fuat arkadaşı hiçbir zaman kaybetmedik, büyük kazandık, halkımız ve partimiz büyük bir kişiliği bir önderi kazandı.

Fuat arkadaşı Ankara’da tanıdım. Ankara’da üniversitede okurken, Önder Apo onu bana tanıttı. Bir ev kiralamak istedik. Önder Apo, ‘Birlikte kalacağız, Fuat arkadaş ve Ali Haydar Kaytan da bizimle kalacak’ dedi. Fuat arkadaşı hiç görmemiştim, tanımıyordum. Önder Apo, ‘Dersim’den bir arkadaş, siyasaldaki üniversitede okuyor’ dedi. ‘Çok iyi bir arkadaş, o da bizimle kalacak, üçümüz birlikte kalacağız’ dedi.

Arkadaşı daha önce hiç tanımadığım için “Acaba nasıl bir arkadaş” diye düşündüm. Önder Apo, Dersimli olduğunu belirttiği için bu beni etkilemişti. Dersim, tertele, katliam yaşamıştı. Göç yaşanmıştı. Bu nedenle arkadaş, Dersim halkından olduğu için, Dersim katliamı arkadaş üzerinde nasıl bir etki yaratmış, nasıl bir kişilik diye merak ediyordum. Onun şahsında Dersim’i ve Dersim halkını tanımak istiyordum. Ayrıca Dersim’de Türk devletinin halkımıza yaşattığı katliamı anlamak istiyordum. Çok merak ediyordum. Belki belli etmiyordum ama Dersimli bir arkadaşla birlikte yaşayacağımız için, moral olarak bende büyük bir etki yaratmıştı.

Önder Apo, Fuat arkadaşla birlikte kalacağımızı belirtirken ‘Bizim üniversitede okuyor, tanıyorum, iyi bir arkadaş ve çok mütevazi bir arkadaş’ demişti. Ben de iyi dedim. Evi tuttuktan sonra o arkadaş da geldi. Onu getirdi ve ‘Arkadaş bu arkadaştır’ dedi. Böylece tanıştık. 1973 yılıydı. Fuat arkadaşı tanımam böyle oldu. 

Tabii ki Fuat arkadaş şahsında ve onun yaşamında hem düşman gerçekliğini daha iyi tanımak istedim hem de Dersim halkının kişiliğini tanımak istedim. Yani o katliam nasıl bir sonuç yaratmıştı? Çünkü benim için bu çok önemliydi. Çünkü ben de Önder Apo ile gerçeğimi tanımıştım. Kürt halkının ve Kürt halkının düşmanının gerçeğini tanımıştım. Fakat bu tanımam derinlikli ve çok yönlü değildi. Önder Apo’nun bize kavrattıklarını, Fuat arkadaşın kişiliğinde daha derinden tanımak istiyordum. Çünkü Dersim halkındandı. Dersim çok şey yaşamıştı. Bu nedenle arkadaşın şahsında tanımak istedim Kürdistan’ı, Kürt toplumunu ve Kürt düşmanını, hatta kendimi de daha iyi tanımak istedim.

‘YAŞAMDA MÜTEVAZI VE SADEYDİ’

Fuat arkadaş yaşamda çok mütevazıydı ve sadeydi. Önder Apo’ya çok bağlıydı. İmkanlarımız olmadığı için sürekli dikkat ediyordu. Bir taraftan ailelerimizden bazı şeyler getiriyor, bir taraftan da bazı yerlerde çalışıyor, iş tutuyor ve bununla idare ediyorduk. Bu bile bize yetmiyordu. Üniversitedeki sosyalist, demokrat arkadaşlarımızdan da biraz yardım alıyor ve bu biçimde idare ediyorduk.

Böylesi bir yaşamı yaşadığımız için Fuat arkadaş, elimizdeki imkanları yerinde kullanmamız için çok dikkat ediyordu. O eksiklikler içinde bile imkanlarımızı daha çok zorlamalı ve Önder Apo’nun hizmetine koymalıyız ki Önder Apo daha çok çalışabilsin. Çünkü hepimizin ve halkımızın kaderi Önder Apo’ya bağlıydı. Önder Apo büyük bir kişilikti; felsefesi, sorunlara yaklaşımı, çözümü, duyguları çok güçlüydü. Bu nedenle daha iyi çalışabilmesi için sıkıntı yaşamasına izin vermemeliyiz diyordu. Ne kadar iyi çalışırsa, biz de o kadar iyi sonuç alırız diyordu.

Biz imkansızlıklar içerisinde daha çok yaşayabiliriz fakat Önder Apo’ya yaşatmamalıyız. ‘Tamam, imkanlarımız az, işlerimize yetmiyor ama böyle de olsa bunu esas almalıyız’ diyordu. Ama Önder Apo bunu kabul etmiyor, özellikle maddi imkanlar konusunda hiçbir zaman ona özel yaklaşmamıza izin vermiyordu. ‘İmkanlarımız zaten göz önünde, bu imkanlar hepimiz için. Ben de bir arkadaşım, bana böyle yaklaşmamanız lazım’ diyordu. Bunu yanlış görüyor ve eleştiriyordu.

Yaşamımız zaten komün bir yaşamdı. Daha o zaman Önder Apo hareket için komün yaşamı geliştirmişti. Maddi imkanlarımız az olduğu için bu komünü esas aldı. Zihniyeti, felsefesi ve duyguları buydu. Bu nedenle komün yaşamı geliştiriyordu. Çünkü ‘Kürdistan'da yaşam adı altında yaşam katlediliyor’ diyordu. ‘Kürt halkı için bir yaşam yok. Türk devletinin geliştirdiği yaşam, Kürt halkını yok etmektir. Kürt halkını öldüren, Kürtler için bir yaşam olamaz’ diyordu.

‘Kürt halkı tarihe büyük hizmetler etti, her şeyini insanlığın hizmetine sundu. Fakat Kürt halkına karşı bugün bir imha yürütülüyor, ölüm sürdürülüyor. Hem de bu, yaşam adı altında yürütülüyor. Bu nedenle yaşam anlamını yitirdi. Kürdistan’da bir kez daha yaşam anlamına kavuşmalı’ diyordu. ‘Yaşam nedir, neye yaşam denilebilir bunun iyi anlaşılması gerekir’ diyordu. ‘Madem var olan yaşam, yaşam değil de yaşamın katledilmesidir, o halde yaşam ne ise o geliştirilmeli.’ İşte Önder Apo komün yaşamı bu nedenle geliştiriyordu.

Fuat arkadaş bu yaşamı doğru bir yaşam olarak gördü. Bu yaşamın Kürt halkına hizmet ettiğini, Kürt halkını ölümden kurtardığını, geliştirdiğini, güzelleştirdiğini, kazandırdığını gördü. Bu nedenle Fuat arkadaş, bu yaşamın o ev dışında da gelişmesini istedi ve bunun için mücadele verdi. PKK militanlığı fedailik üzerine gelişmişse, daha o dönemde Önder Apo komün yaşamıyla geliştirdi. Önder Apo hiçbir zaman kendisi için bir şey istemedi. Önder Apo ile yoldaşlık edenler de bu temelde gelişti.

‘ZORLU KOŞULLARA RAĞMEN MÜCADELEDEN VAZGEÇMEDİK’

Burada bir örnek de vermek istiyorum: Maddi imkanlarımız sınırlı olup idare edemediğimiz için iş alıyorduk. Fuat arkadaş, ben, Önder Apo ve bazen birkaç arkadaşı daha dahil ederek o işi erken bitirmeye çalışıyorduk ki bununla kendimizi idare edebilelim. Hem ev hem de okul ihtiyaçlarımız için.

Çok zorlu koşullarda yaşıyorduk. Hiçbir zaman da arkadaşlar, bu zor şartlarda nasıl Kürdistan için bir mücadele yürüteceğiz demediler. Hiçbir zaman bu şikayetlerde bulunmadılar. Neden? Çünkü Önder Apo, Kürdistan devriminin gerçeğini kavratmıştı. O devrimin karekteri zorluktu. Zor koşullarda yaşayarak mücadele edebilirsin. Eğer bundan kaçarsan, Kürdistan’da bir mücadele yürütemez, Kürt halkı için alternatif bir yaşam geliştiremezsin. Bu belki acı yaratabilir ama acı ve zorluktan kaçmamak gerekir ki buna yanıt olunabilsin.

Daha başında Önder Apo bu zihniyeti ve kişiliği geliştirdi. Eğer Fuat arkadaşta büyük bir kişilik ve zihniyet oluşmuş, kendisi için hiçbir şey istemeyip her şeyi partinin hizmetine, halk ve özgürlüğün hizmetine koşmuşsa, bu yaşamın sonucudur.

İdeolojik grup döneminde Ankara’daki mücadeledeki rolü ve etkisi neydi, hangi özellikleri öne çıktı?

Bilindiği gibi hareketimiz önce Ankara’da başladı. Önder Apo ideolojik grubu kurdu ve bu grubu kurduğunda, bu öyle kolay olmadı. Çünkü hem Türk solu hem Kürt solu olduklarını belirten gruplar, hatta ‘demokratız’ diyerek Kürtler adına kendisini örgütleyip mücadele edenler çok gelişmişti. Hemen hemen tüm yerlerde hakimlerdi, iktidarlarını oluşturmuşlardı. Böyle bir zeminde Önder Apo grubu geliştiriyordu.

Önder Apo’nun çevresinde çok küçük bir grup vardı. Fakat militanlardı. Çünkü 12 Mart gerçekleşmiş ve sol, hatta Kürt hareketler darbe almıştı. Özellikle Türk solu tüm önderlerini kaybetmişti; şehit düşmüş, idam edilmiş, büyük bir kısmı tutuklanmış, yani özgürlükçü sosyalist, demokrat hareketler dağılmışlardı. Faşizm, 12 Mart darbesiyle birçok hamle yapmıştı.

Önder Apo, böyle bir ortam ve zeminde ideolojik grubu geliştiriyordu. Hem kendisini hem de çevresinde toplanan arkadaşları eğitiyordu. Önder Apo, daha çok ne yapmak istiyor, kimse fazla bilmiyordu. Düşman da Türk solu da hatta Kürtler adına mücadele yürüttüğünü belirten gruplar da Önder Apo’nun ne yapmak istediğini bilmiyordu.

12 Mart’ta Mahir Çayanlar için eylem yapmaları nedeniyle zindana giren Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnanlar idam edilmişti. Fakat Önder Apo bu idamdan sonuç çıkarmıştı. Bunun üzerine kendisini eğitti. O dönemde şöyle bir karar alıyor: ‘Öyle bir hareket geliştirmeliyim ki bu hareket her şart altında devam etmeli. Ayrıca, idam edilen devrimcilerin intikamını nasıl alabilirim’ diyor. Bunu kendisine esas alıyor ve intikam almak için geliştirdiği hareket, her şart altında mücadeleyi geliştirmeli. Kurduğu parti ve militanları bu esaslar üzerinde gelişmeli. Ankara’da geliştirdiği grubu bu esaslar üzerinden geliştirecek. Hareketin temelini bu şekilde kuracak. Bu çok önemli.

‘FUAT ARKADAŞ İLK GÜNDEN ÖNDER APO’YLA YÜRÜYORDU’

12 Mart’ta sosyalist, demokrat, özgürlükçü hareketler büyük darbe almış olsalar da Siyasal Fakültesi, demokratik sol örgütlerin bir merkeziydi. Böyle bir rol oynuyordu. Önder Apo da bu üniversitede okuyordu. Fuat arkadaş, Karasu arkadaş da orada okuyordu. Fakat Karasu arkadaş henüz gruba katılmamıştı. Türk solu içerisindeydi. Fuat arkadaş Önder Apo ile yürüyordu.

12 Mart’ta faşist devlet, polislerin yardımıyla MHP’yi siyasalda örgütlemişti. Yani orada siyasalın bir derneği vardı. 12 Eylül’de devlet, polislerin yardımıyla MHP’yi geliştirmiş, bu derneği ele geçirmişti. Önder Apo ve Fuat arkadaşlar bunu kabul etmeyip buna karşı durdular ve faşistlerin elinden bu derneği alarak Mahir Çayanların hareketine teslim ettiler.

Çünkü Siyasal Bilgiler fakültesinde tüm sol gruplar vardı ama ağırlıklı olarak Mahir Çayanların hareketi vardı. Önderlik de Mahir Çayan’a saygı duyuyordu. Hatta kendisini ona yakın da buluyordu. Bu nedenle bu derneği onlara teslim etti. Bunda Fuat arkadaş Önderliğe çok yardım etti. Bu, Ankara’da sol hareketleri etkiledi.

Faşistlere karşı cesaretle karşı duruyorduk. Kendimiz için bir şey de istemiyorduk. Faşistlerin elinden derneği aldık, Mahir Çayan’ın kendisi için esas aldığı arkadaşlara teslim ettik. Bu hareketin basit yaklaşan, olaylara dar yaklaşan bir hareket olmadığını gördüler. Bu hareket, Türkiye sosyalist ve demokratları, Türkiye’nin demokratikleşmesini kendisi için esas alıyordu. Bu bir etki yarattı.

12 Mart’tan sonra da polis ve faşistlere karşı hareket cesaretle mücadele ediyordu. Bunu da gördüler. Zaten Kızıldere’de Mahir Çayanlar şehit düştüğünde Önder Apo, siyasalda boykot geliştirmiş ve bunun için de zindana girmişti. Bu da bir etki yaratmıştı. Grubun her yerde faşist ve polislere karşı cesaretle, hem de herkesin gözü önünde direndiğini görünce bunların tümü büyük bir etki yarattı.

Yine Ankara’da ADYÖD adıyla öğrenci derneği gelişmişti. Türk solundan bir grup geliştirmişti. Önder Apo bunu kabul etmedi. ‘Bu dernek tümüyle sosyalist hareketlerin hizmetine girmeli, tüm hareketler bunda yer almalı’ dedi. Çünkü Türkiye’de büyük bir mücadele gelişmiş, büyük bedeller verilmişti. Bu, değerler yaratmıştı. Bir grup bunları hizmetine koymak istemişti. ‘Bu adil değil, bu kabul edilemez’ dedi.

‘Kan veren, idam edilen, öldürülen bedel veren ve değer yaratan onlardır; bu cemiyette yer almak onların hakkı’ dedi. Bu nedenle tüm üniversite ve okullarda bir mücadele geliştirdi. Bunun sonucunda ADYÖD bir grubun kontrolünden çıkarak tüm sol hareketin hizmetine girdi. 12 Mart’tan sonra Ankara’da sol, öğrenci hareketini çok güçlendirdi. Bundan tüm hareketler de yarar gördü.

Faşistlere karşı üniversitelerde büyük bir mücadele gelişti. 12 Mart’ta polis ve devletin yardımıyla birçok üniversiteyi ele geçirmişlerdi. Bu mücadeleyle birçok üniversite faşistlerin kontrolünden çıktı. Sol devrimci hareket oralarda hâkim oldu. Ankara’da öğrencilerin çok güçlü bir hareketi gelişti. Önder Apo o dönemde bu derneğin idaresinde yer alıyordu ve çok büyük bir çalışma yürüttü. Bu mücadelenin önderliğini yaptı. Bu da tüm gruplar üzerinde etki yarattı. Belki sayı azdı ama oraya çıkan pratik ve yaklaşımlar, faşist ve polislere karşı kararlı ve cesaretli duruş herkes üzerinde etki yarattı.

İdeolojik olarak da gruptaki ideolojik arkadaşlar nerede tartışma yürüttülerse başarı kazanıyorlardı. Çünkü kimse ideolojik olarak grupla tartışıp sonuç alamıyordu. Çünkü grubun geliştirdiği tartışmalar herkes üzerinde etki yaratıyordu. Herkes bu grubun yürüttüğü tartışmaların doğru olduğunu görüyordu. Bu nedenle kimse buna karşı duramıyordu.

Hatta bazı gruplar hareketimizle diyalog geliştiriyor, ‘Siz devrimi geliştiriyorsunuz’ diyorlardı. Bu nedenle diyalog geliştiriyordu. Hatta bizim olduğumuz yerde ‘Gelin seminer verin, konuşun ki herkes fikirlerinizi iyi kavrasın’ diyorlardı. Yani böyle önerilerde de bulundular. Hatta arkadaşlar bazı yerlerde böyle tartışmalar da yapıyorlardı. Yani arkadaşlar büyük bir saygı görüyordu.

‘KÜRDİSTAN’DA SÖMÜRGECİLİK VE KATLİAM VAR’

İdeolojik olarak Türk solunda Kemalizm güçlüydü. Ordunun etkisi güçlüydü, devlet ve iktidara yaklaşımda büyük hatalar vardı. Yine Kürt sorununda büyük hatalar vardı; konuyu gerçekçi dile getirmeye korkuyorlardı. Bu nedenle onların çok büyük engelleri vardı. Grup, Kürdistan’ı da cesaretle dile getiriyordu. Ne Türk solu ne de Kürt adına mücadele ettiklerini belirtenler hiçbir zaman Kürt sorununa bizim gibi yaklaşmadı. İlk kez Önder Apo, Kürdistan gerçeğini tespit edip dile getirmişti. ‘Kürdistan’da sömürgecilik ve katliam var’ dedi. Bu temelde ideolojik fikir, ideolojik mücadele gelişiyordu.

Eğer hareket ideolojik olarak güçlü olmasa, tartışmalarda başarı kazanmasa, hiçbir zaman gelişmezdi. Bu mümkün değildi. Zaten ideolojik olarak başarı kazanan bir hareket başarı kazanabilirdi. Böyle olmasa mümkün değildi. Bizim için de bu esastı. İdeolojik savaşımı geliştirmezsek, güçlenip yeni adımlar atamayacağımızı biliyorduk. İdeolik mücadeleyi doğru ve güçlü geliştirmezsek, Türkiye’de sol hareketlere hizmet edemeyeceğimizi de biliyorduk. Çünkü önlerinde çok engel vardı. Kendilerini birçok hatadan kurtaramıyorlardı. İdeolojik savaşımımız buna da hizmet edecekti. Bu da onları daha doğru bir çizgiye çekecekti.

Bu konuda belki çok zorluk yaşandı. Neden? Çünkü yeni bir hareketti, herkes her yeri kapmıştı, imkanları sınırlıydı, önünde çok engel vardı, herkes ‘Kürdistan öldü, taşları ayağa kaldırmak istiyorsunuz ama taşlar ayağa kalkmaz’ diyordu. ‘Devrimci savaş yürütecekseniz gelin içimizde yürütün’ diyorlardı. Türkiye solunda böyle bir yaklaşım vardı. Kürt tarafı da ‘Bu fikir çok tehlikeli, Kürdistan’a girmemeli, eğer Kürdistan’a girerse izin vermeyiz, ayaklarınızı kırarız’ diyorlardı. Yani her iki cephede de engel ve tehdit vardı. Onlara karşı durmak, onları etkisiz kılmak ve böyle bir grubu geliştirmek kolay değildi.

Ama Önder Apo, Kürdistan devriminin karakterini iyi kavratmıştı. Bu nedenle grupta yer alanlar cesaretle Önder Apo’nun fikirlerine sahip çıkıyor, o mücadeleyi geliştiriyor ve gittikleri her yerde bu fikirleri öne çıkarıyor ve başarıyorlardı. Hareket, ideolojik olarak bu biçimde kendisini ispatladı, güçlendi ve başardı.

Eğer grup ideolojik olarak çok güçlü gelişmişse, bunda esas rol Önder Apo’nundur. Bunun yanında tabii ki Fuat arkadaşın rolü de önemli. Çünkü Fuat arkadaş, faşist ve polislerin saldırılarına karşı sürekli öndeydi. Hatta bu nedenle faşistlerin ve polislerin saldırısında, siyasaldaki hukukta polisler onu ayağından yaraladı. Bu yarasıyla hastaneye gitti, sonra hastanede polisler onu yakalayıp zindana koymak istedi. Bu haliyle kaçıp eve ulaştı. Birkaç kez böyle çatışmalarda yer aldı. Hatta Kızılay’daki çatışmada yakalanmıştı. Herkes ne yaptıysa, kimin üzerinde ne yakalanmışsa, polisler Fuat arkadaşın üzerinden çıktığını belirtmişti. Savcı da bu temelde Fuat arkadaşı zindana koymak istemişti.

Fuat arkadaş, ‘Bu malzemelerin hepsini nasıl kaldırmış ve savaşmış olabilirim? Bu mümkün değil, mantıklı değil’ diyor. Savcı da görmüştü, Fuat arkadaşın üzerinden çıktığı belirtilen malzemeleri bir katır kaldıramaz. İşte o zaman onu serbest bırakmışlardı. Böyle bir militandı, korku nedir bilmiyordu. Cesaret ve fedakarlıkla sürekli ön saflarda mücadele ediyordu. Bunu herkes görüyordu. İdeolojik olarak da büyük bir etki yarattı. Kiminle konuşursa, çok yumuşak bir üslupla konuşuyor, fakat iyi izah ediyor, ona kavratıyordu. Onunla tartışan cevap veremiyordu. Bu nedenle ideolojik savaşta sürekli sonuç alıyordu. Bu, grubun gelişimine büyük hizmette bulundu.

Kürdistan’a geçiş süreci ve Fuat Yoldaş’ın Kürdistan’da, özellikle de Dersim’de yürüttüğü çalışmaların önemi nedir? Önderlik, Fuat arkadaş için ‘katliam bebeği’ diyor. Katliam bebeğinin soykırımın gerçekleştiği bir alanda çalışma yürütmesinin anlamı nedir? Etkisi nasıl oldu?

‘DERSİM’E GİTMESİ BİLİNÇLİYDİ’

İdeolojik grup Ankara’da gelişip tanındığı zaman, ilk önce Fuat arkadaş orada çalışma yürütmek için Kürdistan’a, Dersim’e gitti. Dersim’e gitmesi bilinçliydi. Çünkü Önder Apo, sürekli Dersim gerçeğini, o toplumun gerçeğini ve düşmanın Dersim’e yönelik politikalarını ya da bu toplumun insanını neden mahrum bıraktığını Fuat arkadaşa iyi kavratmıştı.

Çünkü Dersim, burada gerçekleşen tertele, katliam ya da jenosidiyle biliniyor. Düşman, Dersim’i tamamen ortadan kaldırmak istemişti. Yani Dersim adına hiçbir şey kalmasın. Dersim’e yönelik siyaseti bu temeldeydi. Bu nedenle kadın, çocuk, ihtiyar herkesi katliamdan geçirmişti. Büyük hakaretlerde bulunmuştu. Hatta annelerin karnındaki çocukları bile süngülerle öldürmüştü. Kalanların tümünü de göçertmişti. Her birini bir yere atmıştı. Yani onları da tamamen Türkleştirmek istemişti.

Hatta halen o dönemde götürdükleri bazı Kürt kızlarının nerede olduğu ve akibetleri bilinmiyor. Yine Dersimli bazı çocukları Elaziz’e getirip, orada Beşevler’de eğitimden geçirmişlerdi. Tamen Türkleştirmişlerdi. Sonrasında da onları öğretmen olarak yetiştirip Kürdistan’a dağıtmışlardı ki, onlar Kürtleri asimile etsin. Yani Dersim’e karşı büyük bir katliam uygulamışlardı. Buna beyaz katliam diyoruz. Önder Apo bu isimle bir broşür dahi hazırladı.

Önder Apo, Dersim’i iyi anlamıştı. Bu nedenle Dersim’e sahip çıktı. Dersim’e sahip çıkmak, Kürdistan’a sahip çıkmaktı. Sömürgecilik ve katliama karşı durmaktı. Kürt toplumunu ölümden kurtarmaktı. Ölümden özgür bir yaşamı ortaya çıkarmaktı. Gerçekleşen katliamı kabul etmeme, Kürdistan ve özellikle Dersim’de yaşama anlam vermekti.

Bunun için Önder Apo Dersim’e de gitmişti. Oranın toplumunu, insanını görmüştü, o katliamı yaşayan insanlardan bunun boyutlarını kavramıştı. Göç ettirilenlerin bir kısmını görmüştü. Yani Dersim hangi acıyı yaşamışsa, iyi anlamıştı. Onun kültürünü, tarihini, coğrafyasını tüm yönleriyle tahlil etmişti. Ondan oldukça sonuç çıkarmıştı. Önder Apo yazılarında da sürekli dile getiriyor, bu halka sahip çıkmak gerektiğini belirtiyor. Bu halka sahip çıkmak, Kürdistan’a sahip çıkmak; jenoside, soykırıma karşı durmaktı. Türk devletine karşı mücadeleyi geliştirmekti. Bu, tarihi bir karar, büyük bir cesaret ve büyük bir fedakarlıktır.

‘KİNİ VE NEFRETİ ÇOK BÜYÜKTÜ’

Fuat arkadaş da Dersim halkından olup, özellikle de ailesi o katliamı yaşadığı için -annesini bir kente, babasını Türkiye tarafında ayrı bir kente gönderdikleri için- Fuat arkadaş böyle bir aile ve bölgede büyümüş ve üniversiteye gelmişti. Dersim’den böyle bir aileden geldiği için düşmana karşı kin ve nefreti çok büyüktü. Çünkü Dersim’de ailesi ve kendisi büyük bir acı yaşamıştı. Bu büyük acıyı yaşadığı için ‘Acıya hafif yaklaşılmamalı, acı hafifletilmemeli, unutulmamalı’ diyordu. ‘Bu tarzda yaklaşılırsa kendimize ihanet ederiz, Dersim’e, Kürdistan’a ihanet ederiz. Bu nedenle bu acıyı sürekli büyük yaşamak lazım. Büyük yaşarsan kin ve nefretin de büyür’ diyordu.

Fuat arkadaşta sömürgeci Türk devletine karşı büyük bir kin ve öfke vardı. Zaten bu nedenle Önder Apo ile başından itibaren tereddütsüz olarak yoldaşlık kurdu. Önder Apo’nun Türk sömürgecileri ve katliamcılarına karşı geliştirdiği fikrin büyük olduğunu ve bu fikrin intikam alabileceğini gördü. Gerçeğini Önder Apo’da gördü. Bu nedenle Önder Apo’yu kendisine esas aldı.

Önder Apo da Fuat arkadaşla ilgilendi, Dersim katliamının gerçeğini kavratmak istedi. Bu nedenle Fuat arkadaşa özel yaklaştı. Fuat arkadaşın kişiliği şahsında bir kez daha Dersim’i ayağa kaldırmak istedi. Dersim’i ayağa kaldırmak için, Fuat arkadaşı ayağa kaldırması gerekiyordu. Fuat arkadaş gerçeğini ne kadar doğru kavrarsa, Dersim gerçeğini, düşman gerçeğini iyi kavrayabilir ve kişiliğini, özgürlük duygularını güçlü geliştirebilirdi. Bu nedenle Önder Apo, Fuat arkadaşı, Dersim’i, Kürt halkını çok seviyor ve bu sevgiyi büyütüyordu. Bu nedenle Fuat arkadaşla ilgileniyordu. Sürekli Fuat arkadaşın hatalarından uzaklaşmasını istiyordu. Bu nedenle sürekli eleştiriyordu da.

Bu eleştirilerle Fuat arkadaşın sürekli adım atmasını, Fuat arkadaşın Dersim ve Kürdistan halkına sahip çıkmasını istiyordu. Çünkü düşman Dersim katliamını geliştirmiş, Kürdistan kişiliğini parça parça yapmış, zihniyette parçalanma yaratmış, hatta toplumsallaşmaktan uzaklaştırmıştı. Bazıları ‘Kürt değiliz’ diyordu. Bazıları ‘Kürdüz ama diğer Kürtler gibi değiliz, farklıyız’ diyordu. Bu, tamamen sömürgecilerin Dersim’de geliştirdiği fikirdi.

Hedef ve amaçlarına ulaşmak için bir biçimiyle Dersim’i Kürdistan’dan koparmak istiyorlardı. Önder Apo da hem Dersim’i bu halden çıkarmak hem de düşmanın yaratmak istediği parçalanma ve bunun üzerinden geliştirmek istediği tasfiyenin önünü almak, Dersim ve Kürt halkının birliğini yaratmak istiyordu.

İşte burada Fuat arkadaşın rolü çok önemliydi. Bu nedenle Önder Apo, Fuat arkadaşı özel olarak hazırladı. Üzerinde durdukça, Fuat arkadaş da Türk sömürgeci ve katliamcılarına karşı yaşadığı kin ve nefreti daha da büyüttü, daha bilinçli yaşadı. Grup, ülkeye yönünü verdiğinde de Fuat arkadaş ilk olarak ‘Ben üniversiteyi bırakacağım, Dersim’de, Kürdistan’da mücadele edeceğim’ dedi. Hem Dersim halkından olduğu için -çünkü ailesi katliamı yaşamıştı- hem de kin ve nefreti büyük olduğu için, Önder Apo onu bir manaya ulaştırmıştı. Artık Fuat arkadaşın önünü kimse alamazdı. Bu nedenle Fuat arkadaş yönünü Dersim’e verdi.

Dersim’de Türk solunun çok sayıda hareketi vardı; ancak Kürtlerin yoktu. İlk kez Fuat arkadaş, Kürdistan adıyla bir hareketi Dersim’e götürdü. Dersim’e girip burada hareketi geliştirmek istediği zaman Türk solunun hepsi buna karşı durdu. Çok sayıda engel çıkardılar ki Fuat arkadaş orada çalışma yürütemesin, orada gelişip kendisini örgütlemesin. Çünkü kendisini örgütlerse, onlar için iyi olmayacaktı. Böyle anlamışlardı. Bu fikrin onları zayıflatıp etkisiz kılacağını düşünüyorlardı.

Dersim’i, kadrolaşmaları için bir depo olarak görüyorlardı. Tüm Türk sol hareketleri orada çok sayıda kadro oluşturmuştu. Öncü kadrolar yaratmışlar, kendileri için güçlü bir zemin yaratmış ve bunu kaybetmek istemiyorlardı. Dersim’de Fuat arkadaş çalışırsa, onlar zayıf düşecek, bu imkanları kaybedeceklerdi. Bunun olmaması için her engeli yaratıyorlardı; hatta onları korkutup hareketin gelişimini engellemek için şiddet bile geliştiriyorlardı.

‘FUAT ARKADAŞTA GERİ ADIM ATMAK YOKTU’

Fakat Fuat arkadaş geri adım atmadı. Çünkü Fuat arkadaşta hiçbir zaman geri adım atmak yoktu. Sürekli nasıl ileri adım atacağını esas alıyordu. Çok güçlü bir cesareti vardı, kendisini amaca kilitlemişti; ‘Dersim’de değişim yaratacağım, sonuç alacağım. Bunun için ölüm de olsa göze alacağım’ diyordu. Kendisi için bunu esas almıştı. Zaten böyle olmasaydı Dersim’de böyle adım atamazdı.

Dersim’de öğretmen okulu vardı. Orada öğrenciler vardı. Bazıları Urfa’dandı. Urfalılar, Önder Apo nedeniyle Fuat arkadaşa yaklaşıyorlardı. Fuat arkadaş, Dersim’de nereden başlamalıydı ki bu engelleri etkisiz bırakıp hareketi geliştirsin diye iyi tespit etmişti. Eğer öğretmen okulunu kendisi için esas alırsa hem kadrolaşmayı geliştirip hem de bunun da Dersim’deki engellere karşı koyarak burada hareketi örgütleyebileceğini anlamıştı. Bu çalışmayı yürüttü ve oldukça da sonuç aldı.

Orada büyük bir ideolojik mücadele yürüttü. Nasıl ki Ankara’da büyük bir ideolojik savaşım verilmişse, orada da büyük bir ideolojik mücadele verildi. Bu savaşımda Fuat arkadaşlar sürekli sonuç aldı. Ayrıca kadrolaşma için o okulu esas aldıkları için bu kadrolaşmayla o engellere karşı durdular ve bu engeller giderek zayıfladı, hareket orada güçlendi. İşte eğer sonrasında orada PKK ve gerilla gelişmişse, Dersim bir kez daha gerçeğiyle buluşmuşsa, burada Fuat arkadaşın emeği çok büyük. Gerçekten Fuat arkadaş çok zorlu koşullarda, tehlike altında, engeller karşısında bu çalışmayı yürüttü.

Bu çalışmada o gelişme ortaya çıktı ve Dersim bir kez daha ölümden sıyrıldı; Kürdistan ile bir oldu. Orada yürütülen savaşı sadece şovenizme, Türk ırkçılığına karşı vermedi, aynı zamanda devlete karşı da verdi. Çünkü devletin stratejik bir politikası vardı. Devlet, Dersim’i Kürdistan’dan koparmak istiyordu. Bunun için büyük bir çalışma yürütmüştü. Orada çalışma yürüten sol da kendini kemalizmden tamamiyle kurtaramamış, şovenizmin etkisinden çıkamamıştı. Bu nedenle her ne kadar sosyalizm adına çalışma yürütüyor olsalar da bu çalışma, Dersim gerçeğini ortaya çıkaramıyordu. Devlet bundan faydalanıyor ve Dersim’i tamamiyle asimile etmek, koparmak istiyordu.

Fuat arkadaş buna karşı da durdu. Hem ‘solcuyuz’ diyenlere karşı ideolojik savaşım verdi, hem de Türk devletinin stratejik siyasetine karşı durdu. Bu çok zorlu bir mücadeleydi. Eğer büyük bir kişilik olmasaydı, cesareti, fedakarlığı, kararlılığı, hedefe kilitlenme, zorlukları göze almasaydı Türk devleti ve o gruplara karşı mücadele edip hareketi böyle geliştiremezdi. Eğer Dersim kopmamış, Dersim bir kez daha tarihiyle buluşmuş, Kürdistan ile buluşmuşsa, bunda Fuat arkadaşın büyük bir emeği var.

Dersim’de Kürtlüğün diriltilmesinde Fuat arkadaşın rolü nedir? Dersim, Fuat arkadaşın şekillenmesinde nasıl bir rol oynadı? Fuat arkadaş Dersim için ne önem ifade ediyor?

Fuat arkadaş Dersim çocuğuydu, ailesi Dersim katliamını yaşamış, sömürgeciler onları göç ettirip her birini bir yere göndermişti. Bu, Fuat arkadaş üzerinde büyük bir etki yaratmıştı. Önder Apo bu nedenle ‘Sen katliam çocuğusun’ diyordu. Bununla Önder Apo, Fuat arkadaşın bunu her yönüyle derinlikli anlamasını istiyordu ki sömürgeciliğe karşı her şart altında durabilsin ve Dersim halkını ölümden kurtarabilsin.

Eğer Dersim’de Kürtlük yeniden canlanmışsa, bu, Fuat arkadaşın çalışmalarıyla oldu. Çünkü Dersim’de büyük bir korku, kendine güvenmeme, gerçeğini dile getirmeme, hatta biraz bundan uzaklaşma gelişmişti. Bir daha katliamı yaşamaması gerekiyordu. Çünkü düşman sadece bir yolu göstermişti: Kendini inkâr edeceksin, kendine sahip çıkmayacak, beni yaşayacak, hem de benim istediğim biçimde yaşayacak ve benim hizmetimde olacaksın. Benim için propaganda yapacak, çalışacaksın diyordu.

Bunu yaparsan senin fiziki olarak yaşama hakkın var ve bu biçimde ancak yaşayabilirsin diyordu. Bu, Dersim halkı için bir yaşam değildi, yaşamla hiçbir alakası yoktu ve tamamıyla ölümdü. Yani Kürtlüğü unutmak bir tarafa, ölümü yaşıyordu. İşte bu halkı ölümden kurtarmak, bir kez daha gerçeğiyle buluşturmak, Kürtlüğünü ona kavratmak öyle kolay değildi.

Bir taraftan devlet çalışıyor, bir taraftan da sosyalizm adı altında bazı hareketler çalışıyordu. Bunlar bile Dersim halkına gerçeğini kavratamıyorlardı. Belki niyetleri iyi olabilir, sosyalizm adına hareket ediyor olabilirler ama Dersim gerçeğiyle bir alakaları yoktu. Bu nedenle devlet amacında sonuç alıyordu. Hem Kürtlükten uzaklaştırıyor hem de onları öldürüyordu. Eğer ölümden kurtulur da bir kez daha Kürtlükle buluşmuşsa, Kürdistan halkıyla buluşmuşsa bu, Fuat arkadaşın mücadelesi sayesinde oldu. Böyle olmasaydı orada Kürtlük ölmüştü.

Tam o dönemde yazdığı şiirler var. O şiirlerde de bunu dile getiriyor. Bu da Fuat arkadaşın bir özelliğidir. Yani kritik dönemlerde, ağır sorunların yaşandığı dönemlerde onları nasıl kavratır, yoldaşlarını bu durumdan nasıl çıkarır, bunu sadece ideolojik savaşımla değil, sanatla da özellikle şiirle de yürütüyordu. Bir taraftan ideolojik savaş yürütüyor, bir taraftan orada yaşanan gerçeği kavratmak istiyor, bir taraftan da sanatı geliştiriyor, sanat ile kavratmaya çalışıyordu. Bunların tümüyle Dersim halkı gerçeğiyle buluşabildi. Eğer orada Kürtlük gelişmişse, böyle gelişti.

‘DERSİM’DE KÜRTLÜK, FUAT ARKADAŞIN YÜRÜTTÜĞÜ ZORLU ÇALIŞMALAR SAYESİNDE GELİŞTİ’

Bu olmasaydı, Dersim’de Kürtlük ölmüştü, Dersim ölmüştü. Dersim adına hiçbir şey dile getirilmeyecekti. Eğer herkes bugün Dersim’den söz ediyor, tarihimiz, kültürümüzle, din ve mezhebimizle bir olmalı, Dersim’e sahip çıkmalı, hatta Dersim adını geri getirmeliyiz diyorsa bunun sonucudur. Bunların tümü Fuat arkadaşın Dersim’de zor koşullarda yürüttüğü çalışmalar sayesinde gerçekleşti. Kimse hiçbir zaman bunu unutmamalı.

Kürdistan ve Apocu harekete olan sevgisini anlatabilir misiniz?

Fuat arkadaş, Kürdistan’ı sevdiği için Apocu oldu. Kürdistan’ı sevmeseydi, hiçbir zaman Apocu olamazdı. Hislerini Önder Apo’da buldu. Bu nedenle tereddütsüz olarak Önder Apo’nun yanında yer almaya karar verdi. Çünkü Dersim katliamının çocuğuydu. Dersim büyük bir acı yaşamıştı. Bu acı, Kürt halkının, insanlığın acısıydı. Halka ve insanlığa bağlılığı güçlü olduğu için bunu Önder Apo’da gördü. Önder Apo’da halk ve Kürdistan sevgisini, Önder Apo’nun sömürgecilere karşı kin ve nefretini gördüğü için onun yanında yer aldı. Hem de daha ilk başta yaptı.

Önder Apo, Çubuk’ta bir toplantı gerçekleştirdi. O zaman Önder Apo’nun yanında kimse yoktu, imkân yoktu. Kimse böylesi bir hareketin gelişebileceğine inanmıyordu. Hayal bile etmiyorlardı. Ama Fuat arkadaş tereddütsüz olarak Önder Apo’nun yanında yer aldı ve şehit düşünceye kadar da böyle yaşadı. Her geçen gün de Önder Apo ile yoldaşlığını, bağlılığını her yönüyle derinleştirdi. Bu temelde ne kadar derinleştiyse, tüm kadro ve savaşçıları da bu esaslar üzerinde geliştirmeye çalıştı. Bu nedenle büyük bir emek verdi.

Eğer Kürdistan, Kürt halkı ve insanlığa karşı sevgisi olmasaydı, hiçbir zaman bu adımları atmazdı. Diğerleri gibi zorlukların olduğunu gördüğü zaman bir kenara çekilebilirdi. Ama tam tersi olduğunu görüyoruz. Diğerleri bir kenara çekiliyor ama o, tehlikedeyken Önder Apo ile olan yoldaşlığını daha çok geliştiriyor. Her şart altına Önder Apo ve parti için tehlikeyi gördüğünde de tehlikeye karşı gözü kara biçimde duruyor.

‘ÖNDER APO’NUN YANINDA TEREDDÜTSÜZ YER ALDI’

İşte bu, insanlık ve Kürdistan için büyük bir sevgisi olduğunu, düşmana karşı büyük bir nefret beslediğini gösteriyor. Bu nedenle Önder Apo ile yoldaşlık yapıyor ve bugüne kadar yaşayıp yaşatıyor.  Çünkü Dersim katliamının acısını yaşıyor, bunun intikamını nasıl alabilir? Önder Apo’nun bunu yapabileceğini görüyor. Önder Apo’nun felsefesi ve bu esas üzerinde geliştirdiği çizgi buna yanıt oluyor. Bu nedenle Önder Apo’nun yanında tereddütsüz olarak yer alıyor.

Yoldaşlıkta bir hata yapmak istemiyor. Önder Apo, ‘Hâkî Karer, Kemal Pir şehit düşünceye kadar bir kusur yapmadılar, yürüdüler’ diyor. Bunu Fuat arkadaş için de belirtebiliriz. Hiçbir zaman zor koşullardan uzak durma, rahatını esas almayı düşünmedi. Zor koşullarda Parti Önderliği ve yoldaşlığa sahip çıkması daha güçlüydü. Bu da onun halka, ülkeye, Parti Önderliği ve özgürlüğe olan bağlılığını gösteriyor.

Zaten eğitimde dinlediğimiz zaman bunu görebiliyoruz. Yani Önder Apo, yurtseverliği nasıl geliştirdi, ihanete, işbirlikçiliğe karşı nasıl direndi bunu dile getiriyor. Zaten PKK ve Önder Apo’nun bir gerçeği de ihanete karşı durmaktır. Asta ihaneti kabul etmediler. Bu, PKK ve Önder Apo’nun bir gerçeğidir. Fuat arkadaş ve Önder Apo gerçeğini anlamak isteyen bunu anlayacak.

Kürdistan’da işbirlikçi ve ihanete karşı durmayan biri, hiçbir zaman Kürt halkı ve insanlığı sevemez, ona sahip çıkamaz ve onlar için özgürlük mücadelesi yürütemez. İhanete ve işbirlikçiliğe karşı duran; halkı, Kürdistan’ı ve insanlığı sever, PKK ve PKK yoldaşlığını sever. O zaman her şart altında özgürlük mücadelesi için savaşım verebilir. Yani Kürdistan tarihinde, Önder Apo’nun yaptığı büyük hizmetlerden biri de budur. Eğer Önder Apo ve Fuat arkadaşı anlamak istiyorsak, onları ihanete karşı duruşlarıyla anlayabiliriz. Çünkü ihanete karşı duramazsak, özgürlük mücadelesini geliştiremeyiz.

Düşman toplumu, Kürt halkını dağıtmış ne Kürtlerin ne değil bilinmiyordu. Ne özgürlüğe hizmet ediyor ne etmiyor bilinmiyordu. İşte bunu birbirinden ayırdı. Ne yurtseverliktir ne değildir, nasıl yurtseverliğe sahip çıkarsın, nasıl ihanete karşı durursun, bunları çok net belirledi ve bunlar, Kürdistan’da değişim ve gelişmeyi yarattı.

İşte Fuat arkadaşın yaşamını araştırdığımız zaman, ihanete karşı hiç taviz vermez, göz yummaz. Şehadet olsa bile bunu göze alır. Çünkü ihanete karşı durmazsa, tüm emek boşa gider. Eğer Fuat arkadaşı anlamak istiyorsak, bu konuda da anlayabiliriz.

Lice Fis’te Birinci Kongre, partinin kuruluş ve ilan süreci var, buna yönelik Fuat arkadaşa ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

PKK Birinci Kongresi gerçekleştiğinde Elaziz’de çalışma yürütüyordum. Fuat arkadaşlar da Dersim’de çalışma yürütüyordu. Sürekli diyaloğumuz vardı. O dönemde Sakine Cansız da Elaziz’deydi, birlikte çalışma yürütüyorduk.

Önder Apo, Hâkî Karer arkadaş şehit düştüğünde, Hâkî Karer arkadaşı nasıl büyük yaşatabilir, bunu esas almıştı. Bu nedenle hareketi partileşmeye ulaştırmak istiyordu. Bu nedenle PKK’nin ilk programını Önder Apo, Antep’te Hâkî Karer arkadaşın katledildiği yerde yazdı. Çünkü Önder Apo’nun şehitlere yönelik bir yaklaşımı vardı. Nasıl şehitleri ölümsüzleştirip büyük yaşatabilir. Sürekli bunu esas alıyordu.

Her şehadeti, hareketi ideolojik, örgütsel ve pratik alanda geliştireceği bir halka haline getiriyordu. Bu nedenle Hâkî Karer arkadaş katledildiğinde onu büyük yaşatmak için Antep’te, arkadaşın katledildiği yere giderek parti programını yazdı. Onu bize verdi ve bunu tüm yerlere dağıtmalısınız, okumalı, üzerinde tartışmalısınız dedi. Görüşlerinizi gönderin, eğer programda değiştirilecek yerler varsa değiştirelim, programa son halini verelim dedi. Programı tüm arkadaşlara dağıtın dediği zaman, Haki’yi böyle yaşatacağız dedi. Sonra da PKK kurulduktan sonra, PKK Haki’dir dedi. Haki’yi anlamak isteyen PKK’yi anlamalı dedi. Bu, Önder Apo’nun gerçeğidir.

PARTİLEŞME SÜRECİ

Biz de programı tartışıyorduk, Fuat arkadaş da tartışıyordu. Bunun üzerine bazı toplantılar da yapıldı. Daha çok yürütülen pratikler üzerine değerlendirmeler yapılıyordu. Hareket nasıl partileşmeye doğru gidecek, hangi engeller var, ne eksiklikler var; bu toplantılarda bunun üzerinde duruluyordu. Partileşmeye doğru adım atılıyordu. Partileşmeye doğru gittiğimiz anlaşılıyordu. Fuat arkadaş da bunu anlıyordu.

Sonunda bir kongrenin toplanması ve parti kuruluşunun gerçekleşmesi için karar alındı. Hatta bunu bir eylemle de geliştirelim, denildi. Fuat arkadaş onlar da bu temelde hazırlıklarını yapmıştı. Düşmanın haberdar olmaması için kongrenin toplanmasını Önder Apo çok gizli biçimde hazırlamıştı. Çünkü düşman duyarsa tasfiye olurdu. Bunun için gizli olmalı ve kimse nerede olduğunu bilmemeliydi. Ne zaman olacağını ve kimlerin katılacağını kimse bilmemeliydi. Bunu bazı arkadaşlar biliyordu. Abbas, Mazlum ve Seyfettin Zorlu arkadaşlar biliyordu. Çünkü onlar, arkadaşları kongre yerine götürecekti. Sadece onlar biliyordu.

Önder Apo sadece onlara kimlerin katılacağını belirtmişti. Böyle biliyorlardı. Arkadaşlar geldiği zaman, onlar kongre yerine götürecekti. O hazırlık gizlilik içinde yürütülmüştü. Fuat arkadaş onlara da haber vermiş ve Dersim’den gelmelerini söylemiştik. Biz de Elaziz’den gittik. Ben ve Sara arkadaş bu biçimde gidip kongreye katıldık.

Kongre toplandığı zaman hepimizde bir coşku vardı. Çünkü partileşecektik. O zamana kadar bir gruptuk. İdeolojik gruptuk, sonra gelişti siyasi bir grup oldu. Bunda da adım atıp partileşiyorduk. Bu bizde bir coşku yaratmıştı. Ama partileşme bizden ne istiyor, bu konuda çok derinleşmemiz yoktu. Tabii ki parti ve grup kişiliği ayrıdır. Partiyi örgütlemek ayrıydı. Bunları derinliğine kavramamıştık. Önderlik bunu hem kongre öncesi hem de sonrasında hepimize kavratmak istiyordu.

‘ÖNDERLİK GERÇEĞİYLE BÜTÜNLEŞEBİLİYORDU’

Bazı arkadaşlar anlıyor, Önderlik gerçeğiyle bütünleşebiliyorlardı. Bunlardan biri de Fuat arkadaştı. Çünkü Fuat arkadaş, ideolojik olarak güçlüydü. Önderlik gerçeğini, çizgisini, felsefesini, duygularını anlamıştı. Anladıklarını da pratikte, yaşamında uyguluyordu. Hangi düzeyde anlamışsa o düzeyde uyguluyordu. Hakkını verebilmek için Önderliğin yaptığı hamleleri daha iyi anlamak istiyordu. Çünkü Fuat arkadaşta bu esastı.

Belki bazı arkadaşlar konuşmalarında bazı şeyler dile getiriyorlardı ama Fuat arkadaş daha çok ideolojik olarak, bu hamle bizden neler istiyor, örgütsel olarak bu hamle bizden ne istiyor, bu hamleye ne kadar hazırız, özellikle kendisi bu hamleye ne kadar hazır bunun muhasebesini yapıyordu. Fuat arkadaşın kongredeki yaklaşımı bu temeldeydi.

Ülke dışına çıkış, Bekaa’daki çalışmaları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Fuat arkadaş dışarı çıktığı zaman, o dönemde Türkiye’de 12 Eylül faşist darbesi gerçekleşmişti. Önder Apo, hareketi çekmeye karar vermişti. Bekaa’ya tüm kadrolar gelmeyecekti; kimi arkadaşların bazı işleri sürdürmesi gerekiyordu. Hareket ağırlıklı olarak geri çekilmeliydi. Bu, tarihi bir karardı. Çünkü sadece bu kararın alınması önemli değildi, ötesi de vardı. Çünkü tarihte çok sayıda örgüt geri adım atmış, sonra ne kadar istemişlerse de yeniden geri dönememişlerdir. Belki hareketimizin başına da bu gelebilir. Çünkü örgütün dışardaki imkanları güçlü değil, kısıtlı.

Tarihte birçok hareketin başına gelenlerin bu hareketin başına gelmesi de mümkündü. Belki Kuzey Kürdistan’a yeniden dönüş olmayabilir, dışarda mülteci olabilir, tasfiye olabilirdi. Böyle bir tehlike vardı. Önder Apo bunların tümünü göze almıştı. Tarihteki diğer hareketler gibi olmaması için hem hareketi Kuzey’den çekip 12 Eylül’de tasfiye olmasını engelleyecek, hem de geri çektikten sonra yeniden ülkeye dönebilmesi için hareketi hazırlayacaktı. Ülkeye yerleşmesini ve gelişmesini sağlayacaktı. Kendi cephesinde bu tedbiri de almıştı.

Bu koşullarda o hamle geliştirilmişti. Birçok arkadaşın yanında Fuat arkadaş da dışarı çıktı. Fuat arkadaş kamplarda kaldı. O dönemde arkadaşlar Filistinlilerin kamplarında kalıyordu. Arkadaşlar sadece bir örgütün yanında değil; Fetih hareketi, Demokratik Cephe, Cephe Şabii, Nidal Cephe gibi Filistinlilerin dört hareketinin içine dağıtılmıştı. Belki ağırlıklı olarak Demokratik Cephe’nin yanındaydılar, fakat tümüne dağılmışlardı.

Fuat arkadaş da bu kamplarda kalıyordu. Bu kamplarda önce ideolojik ve örgütsel eğitim veriliyordu. Bir program ve eğitim komitesi oluşturulmuştu. Bu komite, bu programı tüm kamplarda yürütmeliydi. Kadroyu ideolojik ve örgütsel yönüyle güçlendirilmeliydi. Program bu temelde hazırlanmıştı. Bununla birlikte askeri program da hazırlanmıştı. Askeri olarak da kadro eğitim görmeliydi. O eğitimler verildi.

Fuat arkadaş yurt dışına çıkmadan önce ideolojik faaliyetleri yürüyordu. İdeolojik bir örgütlenmemiz vardı, bu örgütlenmenin komitesinde yer alıyordu. Zaten ideolojik olarak önce de güçlüydü, daha da derinleşmişti. Kamplara geldiği zaman eğitimlerde yer aldı. Kadrolar için hazırlanan programı kamplarda gerçekleştirdi, bir çalışma yürüttü. Eğer kadrolar kamplarda ideolojik ve örgütsel olarak eğitilmişse, bunda Fuat arkadaşın rolü belirleyicidir. Diğer bazı arkadaşlar da vardı ama Fuat arkadaş görev almıştı ve bunu başarıyla yerine getirdi.

Örgütsel ve ideolojik olarak kadroda toparlanma, gelişme, değişim yaşandıktan sonra askeri eğitimler de verildi. Fuat arkadaş o eğitimleri de gördü. Bu eğitimler kadroyu oldukça geliştirdi. Sömürgecilik ve faşist iktidarın hükmü altında yaşanan tahribatlar giderildi. Kadroda oldukça toparlanma yaşandı.

Birçok arkadaş artık Kürdistan’a gideceklerini düşünüyordu. Ama Önder Apo bunu kabul etmedi. Doğru, kadroda toparlanma yaşandı, değişim ve gelişme yaşandı; belki tahribatlar da ağırlıklı olarak giderildi ama bu, kadronun benim istediğim düzeyde hazır olduğu anlamına gelmiyor. Aceleye gelmemeli dedi. Bunun için kadro eğitimlerine devam etmeli dedi.

Çünkü Önder Apo’nun hedefinde, o sahada yürütülen çalışmaları konferans düzeyine getirmek vardı. Bu temelde çalışma yürütüyordu. Kadroda eğitimle bir gelişme yaşandıktan sonra, kadronun önüne konferans çalışmasını koydu ve o konferansı gerçekleştirdi. Kimse o şartlar altında PKK’nin bu adımları atmasını beklemiyordu. Bu, tarihi ve çok güçlü bir hamleydi.

Çünkü 12 Eylül hükmü altında birçok hareket tasfiyeyi ve mülteciliği yaşıyordu. Yönlerini Avrupa’ya veriyor, mülteci oluyorlardı. Hatta içimizde Semir de vardı, o da hareketin tekrar ülkeye dönememesi için hareketin yönünü Avrupa’ya vermeye çalışıyordu. Semir’in arkasında bazı Türk örgütleri, hatta bazı Avrupa devletleri de vardı. Onlar birlikte çalışıyordu.

Hem Önder Apo hem de Fuat arkadaş gibi bazı arkadaşlar, Semir’in çalışmasına karşı duruyor ve mücadele ediyorlardı ki diğer hareketlerin karşılaştığı durumlar PKK’de yaşanmasın, tasfiye olmasın. Eğitim ve konferans çalışmaları bu tehlikeyi önledi. Yani tasfiyeyi tasfiye etti. Artık tasfiye, kadro ve hareket üzerinde bir tehlike yaratamazdı. Çünkü Önder Apo ve Fuat arkadaşlar kadroya iyi kavratmışlardı. Bu nedenle kadro buna karşı durdu. Bu, hareket içerisinde daha güçlü adımları getirdi.

Konferanstan sonra da arkadaşlar ülkeye gideceklerini düşünüyordu. Yine Önder Apo, ‘Hayır, henüz erken’ dedi. Bu temelde ideolojik, örgütsel alanda bazı çalışmalar yürüttü, çok sayıda kitap hazırladı. Onları kadronun gündemine getirdi. Kadro bunlar üzerinde de eğitim görmeli, kadro daha güçlü olmalı ve ülkeye gittikten sonra zayıflık, tahribat yaşamamalıydı. Gerilla mücadelesine başlamak için Kürdistan’da yerleşmeliydi.

Bazı arkadaşlar bunu anlamıyordu. Yeterli, artık gitmemiz gerekiyor, geç kalmamalıyız diyorlardı. Çünkü Türk devleti, Amed zindanında idam kararı veriyordu. Bu, bazı arkadaşlarda duygusal etki yaratıyor, artık gitmeliyiz diyorlardı. Önder Apo, ‘Önerdiğiniz şey mümkün değil, Türk devletini iyi tanıyın. Birkaç eylemle idamların önünü alamazsınız, idamları engellemek istiyorsanız bunun yolu Kuzey’de, Türk devletine karşı bir gerilla mücadelesini geliştirmektir’ diyordu. ‘Eğer bunu geliştirirseniz, idamı engelleyebilirsiniz’ dedi.

Fuat arkadaşlar bunu anladı ve diğer arkadaşlara da kavratmaya başladı. Bu temelde de acele eden yaklaşımlar ortadan kalktı. Daha güçlü bir eğitim gerçekleşti. Önder Apo, bunu da bir kongre ile tamamlayıp, daha sonra kadro ve örgütün yönünü ülkeye yöneltmek istiyordu. Hem 2. Kongre’de hem de konferans kararlarında ülkeye dönüş kararlaştırıldı. Bu temelde hareket ülkeye yöneldi.

Güney’e geçiş ve 15 Ağustos hamlesi hazırlıkları kapsamında Fuat arkadaşa ilişkin neler söylemek istersiniz?

Önder Apo, gerilla savaşının gelişmesini istiyordu ama gerilla savaşını geliştirecek yönetim, bazı gerekçelerle bunu geciktiriyordu. Kadronun gerilla savaşını yürütmeye hazır olmadığını düşünüyorlardı. Belki bazı güçlü adımlar atılmıştı ama bunlar ülkede tamamlanmalıydı. Böyle bir yaklaşım vardı.

Ama Önder Apo bunu eleştiriyordu. ‘Yaptığımız işi tekrar etmeyin, boşa çıkarmayın, gerillanın geliştirilmesi için tüm çalışmalar gerçekleştirildi’ diyordu. ‘Sizden istenen bu atılımı gerçekleştirmek, bazı gerekçelerle tekrarları yapmamalısınız. Lübnan’da yaptığımız şeyleri tekrar etmemeli, geriye çekmemeli, boşa çıkarmamalısınız’ diyordu.

GERİLLA HAMLESİNİN BAŞLATILMASI

Bu temelde eleştiriyor, üst üste talimatlar veriyordu. Önder Apo, bu adımın geciktirildiğini, atılmadığını gördükten sonra Fuat arkadaşı göndermişti. Fuat arkadaş Önderliğin yanındaydı, daha önce de ülkede kalmıştı. Merkez toplantısı için gelmiş, orada kalmıştı. Önder Apo, arkadaşı bunun için hazırlamıştı. Bir talimatla birlikte Fuat arkadaşı gönderdi. Fuat arkadaş bir talimatla Lolan’a geldi. O dönemde ben de Lolan’daydım. Önder Apo’nun eleştirilerini bize aktardı. Önder Apo’nun yazılı talimatını verdi. ‘Bunu okumalı ve derhal toplantı yapmalı ve gerilla hamlesini geliştirmelisiniz’ dedi.

Bu temelde Lolan’da bir toplantı gerçekleştirdik. O toplantıda Fuat arkadaş da hazırdı. Toplantıda Önder Apo’nun eleştiri ve önerilerilerini dile getirdi, zaten talimatı da okuduk. Bu temelde artık o toplantıda 15 Ağustos’un gerçekleştirilmesi için karar alındı. Eğer o toplantıda o karar alınmışsa, burda Önder Apo’nun emeği esastır fakat bunu bize kavratan, bu adımların pratikte atılmasını sağlayan da Fuat arkadaştır. O toplantıda böyle bir rolü oldu. Çünkü Önderlik sahasından gelmiş ve Önderlikle birlikte tartışmışlardı yürütülen çalışmalar hakkında. Önderliği iyi anlamıştı. Yani, Önderlik neden eleştiriyor, neden bu adımların bir an önce atılmasını istiyor iyi anlamıştı. Bu nedenle toplantıda da o değerlendirmeleri, eleştirileri dile getirdi hem de çok kararlı bir biçimde dile getirdi. Bu nedenle toplantıda o karar alındı.

Fuat arkadaşın komplo sürecinde fedai eylem önerisi var. O atmosferi ve Fuat arkadaşın fedai eylem tavrının genel mücadele yapısındaki etkisini değerlendirebilir misiniz?

Önder Apo, uluslararası komplo ile esir alındığı zaman kongre yapıyorduk. Önder Apo, kongreyi değerlendirmek, tedbirler almak istiyordu. Fakat Kani, kongreye bazı yanlış bilgilendirmelerde bulunmuştu. Bu nedenle, her ne kadar kongre komplo konusu üzerinde durarak bazı tedbirler almak istese de verilen yanlış bilgiler nedeniyle tehlike olmadığı sanılıyordu.

Sonra basından, Önder Apo’nun esir alınıp Türkiye’ye getirildiğini duyduk. Bunu duyduğumuzda şok olduk. Birçok arkadaş ne yapacağını bilmiyordu. Çünkü Önder Apo’nun böyle esir alınıp Türkiye'ye getirilebileceğini düşünmüyordu. O zaman kongreyi sona erdirdik. Aslında o zaman kongre gerçek gündemine girdi. Her yerde savaşı büyütme kararı alındı.

‘FEDAİ EYLEM YAPMAK İSTİYORUM’

O zaman Fuat arkadaş bir öneri yaptı; ‘Fedai eylem yapmak istiyorum’ dedi. Binlerce arkadaş bunun için (rapor) yazıyor ve öneride bulunuyordu. Çünkü arkadaşlarımız gerçekten Önder Apo’ya bağlıydı. Çünkü herkes gerçeğini Önder Apo ile kavramıştı. Bu nedenle Önder Apo’ya güçlü bir bağlılık vardı ve fedai eylem gerçekleştirmek istiyorlardı.

Zaten Önder Apo, PKK, PKK’de gelişen militanlık, Kürt halkında gelişen militanlık fedailikti. Çünkü böyle olmasaydı, Kürdistan’da hiçbir zaman bir özgürlük hareketi gelişmezdi. Fakat Önder Apo’nun geliştirdiği fedailik, böylesi bir günde amacına, anlamına ulaştı. Çünkü Önder Apo, kadroları böylesi bir gün için hazırlamıştı. Önder Apo, kadro için görevlerini yerine getirmişti. Artık kadronun Önder Apo için görevlerini yerine getirmesi gerekiyordu.

Bu nedenle tereddütsüz olarak binlercesi, yaklaşık 5 bin kişi diyebilirim, fedai eylem yapmak istiyoruz dedi. Zaten hareket de savaş kararı almış, büyük bir savaş geliştirmeye karar vermişti. Bu dönemde Fuat arkadaşın verdiği kararın çok büyük bir anlamı vardı. Neden? Çünkü Çubuk’ta ilk önce Önder Apo ile yoldaşlık yapan arkadaştı. Hareketin temeli orada atıldı. 6 kişiydiler, bunlardan 4 kişi mücadele etmedi, bir kenara çekildi, geriye Önder Apo ile Fuat arkadaş kaldı.

Önder Apo, Türk devletine esir düştüğü zaman Fuat arkadaş hem yoldaşlık hem de gerçeğini Önder Apo’da gördüğü için kendisini Önder Apo’ya karşı borçlu hissediyor, borcunu ödemek istiyordu. Çünkü Fuat arkadaş şu şekilde Önder Apo’yu anlamıştı; Hâkî Karer arkadaş şehit düştüğü zaman bunu hareketin partileşmesine vesile yaptı. Şimdi de Önder Apo esir alınmış, düşman büyük bir saldırıda bulunuyor ve hareketi tasfiye edeceğini belirtiyordu. Bunun önü alınmalıydı.

O döneme kadar gelişen fedaileşmeyi daha üst bir aşamaya ulaştırmak istiyorlardı. Daha çok derinleştirmek ve anlam katmak istiyorlardı. Çünkü Önder Apo’nun yanında bu hareketin temellerini atan arkadaş, hareketin büyük bir tehlike yaşadığını görüyor ve yanıt vermek istiyordu. Kurucularından olduğu için, Çubuk’ta yapılan hamlede yer aldığı ve hareketi, Önderliği yaşattığı için de bu görev herkesten daha çok onun omuzlarına düşüyordu.

‘KENDİSİNİ ÖNDER APO’YA BORÇLU HİSSEDİYORDU’

Bunu kavradığı için o önerisini geliştirdi. Hem yoldaşlık borcunu ödemek hem de Önder Apo ve PKK’ye karşı kurucu kadro görevini yerine getirmek istiyordu. Eğer Fuat arkadaş gibi biri böylesi bir kararı vermişse, o halde kimse buna karşı duramazdı. Herkes de kendileri için bunu esas alacaktı.

Kurucu ve hareketin ilk kadrolarından olup, o dönem Önderliğin yanında kalan tek arkadaş böylesi bir karar alıyorsa, bizim daha çok vermemiz gerekiyordu. Parti ve yapısını bir bütünen yeni bir mücadele içerisine çekmek istedi. Hareket komploya karşı böyle mücadele etmeli, Önder Apo ve direnişe böyle sahip çıkmalıydı. Kendisini PKK ve Önder Apo’ya karşı sorumlu hissetti ve bunu bu biçimde yerine getirmek istedi.

Tabii ki kendisiyle konuştuk; ‘Tamam önerinin bir anlamı var ama senin böyle bir eylem yapman gerekmiyor. Bunu yapacak binlerce arkadaş var’ dedik. Onu zorla ikna ettik. Mesele sadece gidip kişisel bir eylem yapmak değildi. Tüm hareketi ve halkı bu temelde ayağa kaldırmak istiyor, büyük bir direniş içerisine koymak istiyordu. Bunun için böyle bir öneri yaptı.

Sizce düşmana olan büyük öfkesinin kaynağı nedir?

Dersim halkından olduğu için sömürgeci, işgalci devlete karşı kin ve öfkesi burdan geliyor. Çünkü katliam yaşandı, ailesi de bu katliamda göç ettirildi. Ailesinden, akrabalarından, aşiretinden çok sayıda kişi katledildi. Bu nedenle kin ve nefreti büyük. Eğer Kürdistan ve halkını seviyorsa, o da bundan kaynaklanıyor. Çünkü kin, nefret ne kadar büyükse, sevgi de o derece büyük olur.

Devrimcilikte iki şey esastır; onlar olmazsa devrimcilik olmaz. Biri, kin ve nefret, diğeri de sevgidir. Bunlar sürekli birbirini tamamlar ve birbirine hizmet eder. Eğer düşmana karşı nefretin büyükse, düşmana karşı büyük bir mücadeleyi beraberinde getirir. Bu da gelişme yaratır, değer yaratır. Bu sağlandığında bireyde sevgi hissi güçlenir, birey mutlu olur. Bu olduğunda düşman da bundan nefret eder ve o da nefretle sana yönelir. Bu da düşmana karşı daha büyük bir kin ve nefreti geliştirir. Bu da düşmana karşı mücadeleyi büyütmeye, gelişmeye ve başarılara vesile olur. Bir kişide sadece nefret varsa, devrimciliği sonuç almaz. Ya da sadece sevgi varsa, nefret yoksa devrimciliği yine sonuçsuz kalır. İkisi birlikte olursa güçlü bir devrimcilik olur.

Eğer Fuat arkadaşta kin ve sevgi büyükse, devrimciliği kendisine esas aldığı için böyledir. Temelinde de Dersim katliamı var. Çünkü bu, düşmana karşı büyük bir nefreti yaratmış, bu da Fuat arkadaşta katliama karşı devrimciliği geliştirmiştir. Bu devrimciliği geliştirmek için de ülkesini, halkını, yoldaşını sevmeli. Çünkü anlamı budur. Ne kadar severse, düşmana karşı nefretini o düzeyde geliştirir. Bu nedenle Fuat arkadaşta hem sevgi hem nefret güçlüdür. Birbirini sürekli güçlendirir, geliştirir. Bu nedenle Fuat arkadaşın militanlığı çok güçlüdür.

2002-2004 tasfiyeciliğine karşı sarsılmaz bağlılığı ile Fuat arkadaşın tutumu var, buna ilişkin ne söylemek istersiniz?

Fuat arkadaşın bir özelliği var, örgütümüz bunu iyi biliyor; üslubu çok yumuşaktı. Nasıl izah edeceğini, kavratacağını biliyor ve çok sabırlı hareket ediyordu. Herkesi dinliyor, herkesin fikirlerine değer veriyordu. Doğru fikirleri varsa alıyor, eksiklikleri varsa tamamlıyordu. Fakat yoldaşça, yumuşak bir üslup ile bunu yapıyordu.

Herkes Fuat arkadaşı nasıl tanıyordu? Çok mülayim diyorlardı. Doğru, tamamen öyleydi fakat hareketin tehlikede olduğunu gördüğü anda veya bazı tehlikeli anlayışların geliştirildiğini fark ettiğinde, o zaman bir yıldırım gibi ses çıkarırdı. Bu arkadaş o değil sanırdınız. Yani böyle sert bir üslubu vardı. Bu konuda üslubu Hayri Durmuş arkadaşınkine benziyor. Hayri Durmuş arkadaş da böyleydi. Tehlike olduğunda öyle sert yöneliyordu ki bu Hayri değil, başka bir arkadaş sanırdık. Fuat arkadaş da böyleydi. Tehlikeye karşı hep böyle tavır alırdı.

Ankara’da aynı evde kaldığımızda da Önderlik, mülayim ve çok iyi bir arkadaş olarak söz etmişti. Fakat bir sorun vardı. Önder Apo’ya ‘Bu sorunu nasıl çözebiliriz, Fuat arkadaşa da söyleyelim mi’ diye sordum. Önderlik ‘Ona söylemesek daha iyi olur, çünkü söylersek Fuat arkadaş tahammül edemez, yaklaşımları çok sert olur’ dedi. Çok mülayim olduğunu belirttiğini söyledim. ‘Doğru, böyle dedim ama mesele yanlış anlayış ve tehlike olduğunda o zaman Fuat arkadaş farklılaşır’ dedi. Gerçekten de böyle oldu ve şaşırdım. Böyle mülayim bir arkadaş nasıl böyle sert olabilir, dedim.

Yani o zamandan tasfiye sürecine kadar da mülayimdi. Ama yanlış ve tehlikeli anlayışların geliştiğini gördüğünde de kendisi için hiçbir engel tanımıyor ve öyle yöneliyordu ki herkesi şaşırtıyordu. Fuat arkadaş nasıl böyle davranıyor diyor ve inanamıyorlardı. Bu, aslında şunu ifade ediyor: Önder Apo felsefesi, onun tarzı ve Önder Apo’nun duygularında ne kadar derinleştiğini gösteriyordu. Çünkü Önder Apo’nun özelliği de böyleydi. Bu özellik Fuat arkadaşta çok derindi.

Tasfiyecilik döneminde de Lolan’da merkezi bir toplantı gerçekleştirdik. Sanırım 2002 yılıydı. O toplantıyı ben yönetiyordum. Fuat ve Karasu arkadaşlar, daha sonra tasfiyeci olan gruba karşı bazı değerlendirmelerde bulundular. Zaten ben de bunu bekliyordum.

O arkadaşlar, bu grubun kendilerini harekete karşı nasıl örgütlediğini deşifre edince ben de üzerlerine gittim. Fuat ve Karasu arkadaşlar belirttikten sonra ben de yöneldim ve onlar, kendileri için tehlikeli olduğunu görünce geri adım attılar. Yani gruplarını dağıtacaklarını belirttiler, bu şekilde ifade ettiler.

Sonra diğer toplantılar gerçekleşti. O toplantılarda da yine Fuat arkadaş üzerlerine gitti. Ayrıca kongrede de bu anlayışlara karşı çıktı, yani tasfiyeye karşı güçlü durdu. Hiçbir zaman harekete hizmet etmeyen, zarar veren, tahribat yaratan anlayışları affetmezdi. Ne olursa olsun bireysel hesapları hiç yoktu. Kendimi savunayım, ses çıkarmayayım, göz yumayım demedi. Neden? Çünkü parti ve Önderliğe güçlü bir bağlılığı vardı. Bilinçte derindi. PKK’nin amacına hizmet etmeyen bir şeyi hemen anlıyor ve affetmeden üzerine gidiyordu.

Bireysel bir hesabı yoktu. Yani, buna karşı gelirsem benim için sonu acaba nasıl olur hesabı yoktu. Nasıl ki genel düşmana karşı cesaret ve kararlılıkla karşı duruyorsa, örgüt içinde de düşmana hizmet eden anlayış ve tutumları affetmiyordu. Sonuçta ona neye mal olursa olsun affetmiyordu. Fakat affetmediğinde de izah ediyor, kavratıyordu.

Sadece tasfiyeye karşı durup bazı doğruları dile getirmek, hatalarını belirtmekle sınırlı kalmıyordu. Harekete karşı gelişen tasfiyeyi arkadaşlara nasıl kavratacağını düşünüyor, kavratmayı esas alıyordu. İzahında da güçlüydü. Çünkü felsefe, his konusunda. Bu nedenle izah ve kavratmada güçlüydü. Tasfiyeye karşı 2002 yılı toplantısında başladı, tasfiyeciler kongrede kendilerini deşifre edinceye kadar onlara karşı cesaretle durdu. Kongreden sonra da cesaretle durdu. Tasfiye tehlikesini harekete kavrattı. Burada büyük bir rol oynadı.

PKK’nin kurucularından biri olarak hareketteki yeri ve önemi nedir?

Bu hareketin temeli, Ankara Çubuk’ta Newroz gününde atıldı. Çünkü Newroz sadece Kürt halkı için değil, Ortadoğu halkları için özgürlük ve mücadeleyi, birliği, inşayı ifade ediyor. Önder Apo’nun geliştirdiği mücadele de Newroz gerçeğini ifade ediyordu. Bir Newroz gününde hareketin temellerini atıyor. Çünkü hedeflerinde birlik, paylaşım, özgürlük, zulme karşı durmak, haksızlığa karşı durmak var. Eğer Önder Apo bir Newroz gününü esas alarak hareketin temelini bugün de atmışsa, bunun içindir.

Newroz ruhunu kendisine esas aldı. Newroz ruhu hiçbir zaman köleliği kabul etmez. Zulmü, sömürgeciliği, katliamı kabul etmez. Özgür yaşam dışında hiçbir şeyi kabul etmez. O toplantıda bile Önder Apo, tarihi, halkları nasıl esas alıyor? O toplantıda 6 kişiler, 4’ü sonra hareketi terk etti, kalanlar Fuat arkadaş ve Önder Apo’dur. Fuat arkadaş bu hareketin temellerinin atılmasında Önder Apo ile birlikte yer aldı. Bu nedenle çok önemlidir. Bu tarihten şehit düşünceye kadar da her yönüyle Önder Apo’yu esas aldı; felsefesini, duygularını, yaşamını, kişiliğini kendisine esas aldı. Tüm zor şartlarda derinleşmeyi esas aldı.

Önderliği nasıl büyük yaşatacağını düşündü. Büyük yaşatmak için de Önder Apo’nun duygularını pratikte uygulamayı esas aldı. Eğer hareket bu temelde gelişip bugünlere ulaştıysa, bunda Fuat arkadaşın rolü büyüktür. Sadece ideolojik mücadelede değil, pratikte de nasıl ideolojik savaşımı her yerde cesaret ve kararlılıkla yürütmüşse, pratiği de böyle geliştirdi.

Hiçbir zaman şahsi bir hesap yapmadı. Tehlike var, bu tehlikeye karşı kendimi biraz savunayım demedi. Her zaman hareketi nasıl savunacağını düşündü, sonunda ölüm de olsa bunu göze alıyordu. Çok büyük bir cesareti vardı. İdeolojik, felsefik, duygusal olarak güçlü olanın iradesi de güçlü olur. Böyleleri cesaret ve karar sahibi olur; hesapsızca fedakâr olur.

Bu nedenle hareketin temellerinin atılması ve her şart altında hareketin savunulması ve geliştirilmesinde büyük bir rolü var. Dikkat edersek 6 kişiler ama o toplantıdan sonra 4 kişi korkup bir kenara çekiliyor. Çünkü böyle bir hareketin tehlikeli olduğunu görüyorlar. Hepsi de o sürece kadar kendilerine ‘sol’ diyorlar. Önder Apo ile de arkadaşlık yapıyorlar. Ama Önder Apo’nun da diğer hareketler gibi yapacağını düşünüyorlar.

Hem üniversitelerini okuyacak, memur olacak, maaşlarını alacak hem de devrimcilik yapacaklar. Fakat Çubuk’ta Önder Apo ilk kez ‘Kürdistan’da sömürgecilik var’ diyor. İlk kez Önder Apo bunu dile getiriyor. Bunu ifade etmek büyük bir meseledir. Bunu dile getirmek sömürgeciliğe karşı mücadeleyi gerektirir. Kürdistan’ı kimse kabul etmiyor, Kürdistan’a sahip çıkmak suç, hatta idamdır, bunu görüyorlar.

Önder Apo ile yoldaşlık yapar, bu harekette devam ederlerse, büyük tehlikeler yaşayacaklar. Onlar da bunu istemiyorlar. Herkes gibi yapmak istiyorlar. Önder Apo herkese göre bir hareket geliştirmiyor. Yani daha başından itibaren idamı göze alıp yüreğini, başını eline alıp yürüyor.

İşte Fuat arkadaş, eğer diğer 4 arkadaş gibi yapmayıp Önder Apo ile birlikte yürüyorsa, bunun anlamı çok büyüktür. Önder Apo’nun gerçeğini çok iyi anlıyor. Sadece onun geliştirdiği hareketin Kürt sorununa çözüm getirebileceğini görüyor. O, Dersim’in katliam ve jenosidlerin intikamını alabilir. Bu nedenle vazgeçmiyor.

Kürt halkı için Önder Apo’nun önderliğinin ne kadar gerekli olduğunu anlıyor. Bunun için bu önderlikle nasıl güçlü bir yoldaşlık geliştirir, kendisinde nasıl pratikleştirir bunu esas alıyor. İşte bu, sadece hareketin temelini geliştirmekle sınırlı kalmıyor, hareketin militan ölçülerini de geliştiriyor.

Yani bu hareketin militanı hangi esaslar üzerinden gelişecek, nasıl gelişirse Önder Apo ile doğru bir yoldaşlık yapabilir bunu harekette gerçekleştiriyor. Büyük bir cesaret ve fedakârlık, kararlılıkla kendisini tamamıyla feda ediyor ki bu özellikler PKK militanında gerçekleşsin. Bunun için böyle büyük bir hizmette bulunuyor.

Bir insan ve yoldaş olarak sizde yarattığı ilk duygu ve izlenimler nelerdi? Sizi en çok etkileyen ya da dikkatinizi çeken yanı neydi?

Fuat arkadaşın herkes üzerinde etkisi var ve benim üzerimde de var. Çünkü daha ilk günlerde ben, Önder Apo ve Fuat arkadaş, Ankara Aşağı Ayrancı’da bir evde kaldık. Fuat arkadaşın birçok konuda benim üzerimde etkisi oldu. Yani Kürdistan gerçeğini Önder Apo bana ne kadar kavrattı, gerçeğimi biraz anlamamı sağladıysa, bunda derinleşme konusunda Fuat arkadaşın rolü oldu.

Çünkü ben evde Fuat arkadaşın yaşamını yakından gördüm. Çok sade, mütevazı; hiçbir zaman kendisini üstün görmüyor, her zaman önce kendisini değil, arkadaşını düşünüyor, yani önce arkadaşları gelişmeli, onların önünü almamalı, engel oluşturmamalı, arkadaşlarının böyle olmasına sebep olmamalı, her zaman bunu kendisine esas alıyordu.

Örneğin, felsefe ve duyguda çok güçlüydü. Belki bizden de güçlüydü, ama hiçbir zaman öne çıkmak istemedi. Arkadaşlarını öne çıkarıyordu. Önder Apo’nun partileşme için geliştirdiği ilkelerle bütünleşmişti. Bu nedenle bunu esas alıyordu. Çünkü partileşmenin bir ilkesi de arkadaşların için yaşaman ve arkadaşlarını büyük yaşatmandı. İşte Fuat arkadaş bu ilkeyi gerçekleştiriyordu.

Yoldaşlık için yaşıyordu. Yoldaşlığını nasıl büyütecek, yoldaşını nasıl büyük yaşatacağını düşünüyordu. Çünkü yoldaşını büyük yaşatmak, büyütür. Ben onu gördüm. Önder Apo’nun yanında Fuat arkadaşın da bunu yaptığını gördüm. Bu nedenle kendisini öne vermiyordu. Birçok arkadaşta bu ortaya çıkıyor. Fakat bu arkadaş sürekli dikkat ediyordu. Birçok arkadaş üst düzeyde yer almak istiyor, yetki sahibi olmak istiyordu. Ama Fuat arkadaş, hiçbir zaman kendisi için bunu esas almadı. Yani nasıl çalışacak, hizmet edecek, nasıl arkadaşlarını, partiyi geliştirecek bunu kendisi için esas alıyordu. Bu, Önder Apo’nun bir partileşme özelliğiydi. Bu nedenle bu özelliği kendisine esas alıyordu.

Yine orada Fuat arkadaşta şunu gördüm; imkanlarımız çok sınırlı, zorla idare ediyorduk ama buna rağmen Önder Apo’ya sıkıntılarımızı yansıtmamalıyız diyordu. Önder Apo bizim, halkımız, insanlık için gereklidir, Önder Apo’yu yaşatırsak, Önder Apo rolünü oynarsa yaşayabiliriz, kaderimiz bir bütünen bu önderliğe bağlı, bunu iyi kavramalıyız diyordu.

Biz zorlukları yaşayabiliriz fakat Önder Apo yaşamamalı ki rolünü oynayabilsin. Bunu kavratmaya çalışıyordu. Yani Önderlik gerçeğini iyi anladığını, bize de kavratmaya çalıştığını gördüm. Yine cesareti, faşistlere, polislere karşı duruşu, kararları, fedakarlıkları, yaşamdaki mütevaziliği ve felsefe vermeyi kendisi için esas alması, bunda derinleşmesi, sürekli büyük, yüksek duygular yaşaması, Önder Apo’nun felsefe ve duygularını kendisi için esas alması, bunun dışında bir duyguyu kabul etmemesi, sürekli okuması, araştırması vardı.

Bir kitap kurduydu. Hatta son dönemde sürekli elinde kitap vardı. Her zaman okuyor, araştırıyordu. Hep okuyup araştırdığı için felsefik ve duygu boyutuyla büyük bir derinleşme yaşıyordu. Bu nedenle izah etme ve kabul ettirme de çok gelişmişti.

Parti, Önderlik, yoldaşlığa, değerlere bağlılığı, özgür yaşama bağlılığı, edebiyatı güçlü yaşaması, konuşmalarında bir şair gibi konuşması vardı. Bu düzeyde etkiliyordu. Bunların tümü tabii ki beni de etkiledi. Kişiliğimde, şekillenmemde bazı arkadaşlar ve Önder Apo var, o arkadaşlardan biri de Fuat arkadaştır. Kişiliğimi biraz o arkadaşlara göre geliştirdim. Bunu rahatlıkla belirtebilirim.

Nasıl bir mücadele ve çalışma arkadaşıydı?

Fuat arkadaşın yanında yaşayan, çalışan hiçbir arkadaşın Fuat arkadaştan memnun olmadığına tanık olmadım. Bunu ne gördüm ne de duydum. Tüm arkadaşlar ondan çok memnunlardı. Fuat arkadaşı dinlemek istiyorlardı. Çünkü Fuat arkadaş nerede olursa olsun, hangi arkadaş ile çalışıp ya da hangi arkadaşı gördüyse, mutlaka ona bazı şeyler veriyordu. Yani onları nasıl geliştirecek, onların zihniyetini, kişiliğini nasıl güçlendirecek, Önder Apo ve parti gerçeğini onlara nasıl kavratacak, militanlıklarını nasıl geliştirecek bunu esas alıyordu.

Kendisinde pratikleştirdiği şeyleri tüm yoldaşları için istiyor, kendisinde gerçekleştirdiği her şeyi de arkadaşların hizmetine sunuyordu. Bunun için tüm arkadaşlar ondan güç alıyordu. Bu nedenle arkadaşlar ondan memnundu. Bu nedenle hiçbir arkadaşın ondan rahatsız olduğunu görmedim. Herkes Fuat arkadaşı görmek istiyordu. İmkânı olmayanlar bile Fuat arkadaşa mektup yazıyordu. Çünkü Fuat arkadaş onlara da cevap yazıyordu. Bu yanıtlarda da hem bilinç hem de moral olarak onları nasıl geliştirip güçlendireceğini hesaplıyor ve bunu veriyordu. Bu nedenle arkadaşlar ondan güç alıyordu.

Yani çok okuyor, araştırıyordu. Bunu şahsı için yapmıyordu. Kendisi için ne yaptıysa, bunu arkadaşlarını geliştirmek için yapıyordu. Hiçbir zaman kendisinde geliştirdiği şeyleri kendisi için değerlendirmedi. Buna ihtiyaç duymadı. Bunu nasıl parti hizmetine, arkadaşların ve halkın hizmetine sunacağını düşündü. Kendisinde gerçekleştirdiği şeyleri parti, halk ve yoldaşlarda da gerçekleştirdiği için halk da arkadaşlar da onu seviyordu.

Fuat arkadaş parti ve yoldaşları için açıktı. Hiçbir zaman kendisini gizlemedi. Yani yaşamında ne olduysa, iyisi ve kötüsüyle partiye veriyordu. Sadece Önder Apo için değil, herkese açıyordu ki onun pratikleri üzerinden ders alsınlar. Onun yaşadığı hata ve eksiklikleri parti ve yoldaşlarının yaşamasını istemiyordu.

Sorumluluk ve ciddiyet konusunda büyük bir sorumluluk yaşıyordu. Bu nedenle herkes ondan memnundu. Çünkü ondan güç alıyorlardı. Fuat arkadaş hiçbir zaman arkadaşlar arasında da ayırım yapmadı. Hepsini hareketin bir değeri olarak görüyordu. Eksiklik ve yanlışları ne olursa olsun, bunlar parti ve halk için mücadele etmeye geldiler diyordu. Bundan daha büyük bir insan olamaz, bunlar büyük değerlerdir ve eğer hata ve eksiklikleri varsa, bunları gidermek bizim görevimizdir diyordu.

Bu nedenle bir bütünen bu temelde yaşıyordu. Nasıl ki tüm arkadaşları bir değer olarak görüyorsa, tüm arkadaşlar da aynı değildi. Arkadaşlar içinde Önderlik gerçeğini iyi anlayanlar vardı. Pratikte bunu cesaretle uyguluyorlardı. Bu arkadaşlarla yoldaşlığı kendisi için esas alıyordu. Bildiklerini bu arkadaşlara aktarıyor ve onlardan da alıyordu. Çünkü arkadaşların militanlığında bazı yönlerini görüyordu. O duyguları kendisinde daha güçlü yaşatmak istiyordu.

Örneğin Kemal Pir gibi arkadaşlarla yoldaşlık kurmak istiyor, onun gibi arkadaşları örnek alıyordu. Neden? Çünkü Kemal Pir arkadaş korkusuzdu, fedaiydi, partiye, Önderliğe, yoldaşlığa, halkın özgürlüğüne bağlıydı. Bir su gibi akıyordu. Kimse ona karşı komplo kuramıyordu. Böyle bir mücadeleye sahipti. Hem fikir hem pratikte kimse önünü alamıyordu. Konuşmaları herkes üzerinde çok etkiliydi. Önder Apo’nun geliştirmek istediği militanlığı görüyor, bu nedenle her zaman o arkadaşın yanında kalmak istiyordun.

Parti içinde çok sorun olan, parti anlayışına hizmet etmeyenlerle fazla yoldaşlık kurmak istemiyordu. Fuat arkadaşın böyle bir özelliği vardı. Her arkadaş, ‘Fuat arkadaş ne diyecek, nasıl konuşacak’ diyordu. Her arkadaş onu bir bilge olarak görüyordu. Çünkü felsefede çok güçlüydü. Duyguda çok güçlüydü. Bir filozof, bir alim, bir derviş gibiydi. Toplumda herkes bunlara değer verir, onları dinler. İçimizde de arkadadaşlar böyle yaklaşıyordu.

Örneğin toplantılarda, acaba Fuat arkadaş ne diyecek, neyi dile getirecek, toplantıya ne katacak diyorduk. Sürekli olarak toplantılarda da Önderlik üzerinde duruyor, Önderlik gerçeğini iyi kavratmak istiyordu ki o toplantı Önderliğin amacı doğrultusunda başarıyla gerçekleşsin, o toplantı hareket için bir rol oynasın. Bu nedenle her arkadaş onu dikkatle dinliyordu.

Eğer toplantılarımız gelişiyor ve sonuç alıyorsa, Fuat arkadaşın rolü elbette önemli. Sadece toplantılarda değil, yaşamda da öyle. Yaşamın her anında hangi arkadaşın yanındaysa, sürekli onlara parti ve Önderlik gerçeğini aktarıyordu. O zayıflıkların giderilmesini esas alıyordu.

Fuat arkadaşın yanındayken sürekli kendinizi eğitimde hissederdiniz. Çünkü üslup, yöntem ve konuşmaları insanları böylesine etkiliyordu. İnsan sürekli Fuat arkadaştan bir şey kavrıyordu. O ana kadar kavramadığımız, anlamadığımız bir şeyi ondan anlıyorduk.

Bu şehadet Kürt halkı ve PKK için ne ifade ediyor?

Fuat arkadaşın şehadeti elbette bizim için ağırdır, halkımız için ağırdır. Çünkü Önder Apo ile daha Ankara Çubuk’ta yoldaşlık yapan ve PKK’nin temelini atan bir arkadaş. 6 arkadaştan ikisi kaldı ve onlar içinden Fuat arkadaş şehit düştü. Bunun için bizim için ağırdır, büyük bir acı veriyor.

Ayrıca Önder Apo’nun hislerini ve felsefesini derinden anlayan bir arkadaştı. Önder Apo’nun üslup ve yöntemini uygulayan bir arkadaş. Bu konuda da büyük hizmetlerde bulundu hareketimiz ve halkımız için. Böyle bir arkadaşın şehadeti tabii ki bizim için ağırdır, acı veriyor ve vermesi gerekir. Ama bizim Önder Apo ve Fuat arkadaştan anladığımız, acıyı hafifletmemektir. Hafifletirsek o zaman düşmana karşı duramayız. Acıyı hafifletmemeliyiz ki düşmana karşı durup intikam alabilelim. Hareketi güçlü geliştirip, özgürlüğü gerçekleştirelim.

Önder Apo ve Fuat arkadaşın gerçeği bu olduğu için bu gerçek bizim için de esastır. Bu nedenle hiçbir zaman acıyı hafifletmeyecek, ortadan kaldırmayacağız ki Fuat arkadaş şahsında şehitler, Önderlik, Kürt halkı, insanlığa karşı bir ihaneti yaşamayalım. Çünkü hareketimiz ihanete karşı kuruldu. İhanete karşı kurulan bir hareket, sürekli ihanete karşı mücadeleyi büyütmeli. Bu nedenle acıyı unutmak ihanet olur.

İhanetin gerçekleşmemesi için acıyı unutmamalıyız ki ihaneti yaşatmayalım, özgürlük mücadelesini geliştirelim, Fuat arkadaşın, şehitlerin, Önder Apo’nun, insanlığın ve halkımızın istemlerini yerine getirelim. Bu şehadete bu temelde yaklaşıyoruz.

Halkımız, arkadaşlarımız ve özellikle kadın arkadaşlarımız Fuat arkadaşı tanıdığı için şehadet onlara ağır gelebilir. Fakat Fuat arkadaşın istemi de Önder Apo gibi şehadete yaklaşmaktır. Kendi şehadetine de bu temelde yaklaşmaktır. Bunu istiyor. Bu nedenle herkes Fuat arkadaşın şehadetine böyle yaklaşmalı. Eğer farklı yaklaşılırsa, bu ona saygısızlık yapmak, Fuat arkadaşı inkâr etmek olur. İnkâr etmek ihanettir. Ben Fuat arkadaşın yoldaşıyım, ona borçluyum diyen biri inkâr edemez, ona ihanet edemez. Onun intikamını nasıl büyük alabilir bunu esas alır. Önder Apo gibi, Fuat arkadaşı nasıl büyük yaşatacağını, onun hayalini, amacını nasıl gerçekleştirir bunu esas alır. Bu acıyı, bu hatayı böyle giderir.

Belki Fuat arkadaş sürekli hislerimizi büyütüyor, felsefik olarak bizi geliştiriyor, bize sürekli parti ve Önderlik gerçeğini vererek, bu nedenle bize güven, moral ve coşku aşıladığı için bundan mahrum kalacak ve bizim için bu bir eksiklik olacak ama bunu nasıl gidereceğiz?

Fuat arkadaşın sürekli dile getirdiği gibi acıyı hafifletmeyeceğiz. İşte o zaman bu eksikliği giderebiliriz. İşte o zaman bu acıyı başarıya dönüştürebiliriz. Yaklaşımımız bu temelde olmalı. Böyle olmazsa, Fuat arkadaş da kabul etmez. Çünkü şehadetler üzerine birçok değerlendirmesi var. Herkes bunu biliyor.

Nasıl yaklaşılacak, nasıl bunu örgütü, yoldaşlığı, mücadeleyi güçlendirmeye vesile edecek, özgürlüğü geliştirip intikam alacak, buna yönelik çok sayıda konuşması ve değerlendirmesi var. Kimse başka türlü Fuat arkadaşın şehadetine yaklaşamaz. İşte böyle bu şehadete anlam verebilir, bununla bütünleşip, Fuat arkadaşa borcunu ödeyebilir. Doğrusu budur. Bunun dışında bir yaklaşım yanlıştır, inkâr etmektir; inkâr da ihanettir ve bu doğru değildir.

Fuat arkadaş Önder Apo’nun ilk arkadaşlarından biridir. İlk yoldaşlarından biri olarak Önder Apo ile ilişkileri nasıldı? Önder Apo’ya bağlılığını bütün yönleriyle nasıl tanımlarsınız ve inancı, bağlılığı ve tehlikeli anlarda tutum sergilemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önder Apo ile Fuat arkadaş arasında büyük bir yoldaşlık ve güven vardı. Önder Apo sürekli Fuat arkadaşı örnek verirdi. Neden? Çünkü Fuat arkadaş, Parti ve Önderlikten hiçbir şeyi saklamadı.  Önderlikle her şeyi paylaşıyordu. Önderliğin onu güçlendirmesi için bunu yapıyordu.

Önderlik de onu çok seviyordu. Çünkü hem Dersim halkındandı hem de Önderliği anlamada sınırsız davrandığını görüyordu. O nedenle zayıflık ve eksikliklerini kavratmaya çalışıyordu ki Fuat arkadaş daha da güçlensin ve partiye, Dersim halkına ve tüm Kürdistan’a yönelik görevlerini yerine getirsin.

Fuat arkadaş da sürekli Önder Apo’ya karşı açıktı. Örneğin, hiçbir zaman hata ve eksikliklerini gizlemedi. Önder Apo’nun eleştirmesini istiyordu ki bunlardan sonuç çıkarsın. Çünkü Fuat arkadaş eleştiriye çok anlam veriyordu. Belki bazı arkadaşlar eleştiriden rahatsız olur, eleştirilmek istemez, bu eleştirilerin onları zayıflattığını, etkisizleştirdiğini, değerlerini düşürdüğünü sanır. Ama Fuat arkadaşta bu yoktu. Çünkü Önder Apo’nun partileşme ilkelerinden biri de eleştiri ve özeleştiridir ve bu ilkeyle de bütünleşmişti.

Sürekli hem eleştiriyor hem de özeleştiri veriyordu. Bu, sürekli Fuat arkadaşı geliştiriyordu. Çünkü bununla kendisini eğitiyordu. Önder Apo’nun onu eğitmesi için de sürekli böyle davranıyordu. Bu nedenle sürekli Önder Apo’ya kendisini açıyor, hiçbir zaman eleştiriden rahatsız olmuyordu. Eleştirilmek istiyordu ki eksikliklerini kavrasın ve güçlenip gelişebilsin.

Önder Apo da bunu görmüştü, bu nedenle Fuat arkadaşa rahat yaklaşıyordu. Mesela, belki Önderlik bize böyle rahat yaklaşmaz, eleştirmezdi, ama Fuat arkadaşı rahat eleştirirdi. Bu nedenle tüm arkadaşlar Fuat arkadaş gibi de olmalı. Yani hiçbir şeyini, hiçbir eksikliğini saklamamalı, onlarla yaşamamalı. Bu bizi zayıflatır, değersizleştirir. Bu durumda kendilerine ve partiye, halka zarar verirler.

Önder Apo, ‘Fuat arkadaş sürekli hatalarını ve eksikliklerini dile getiriyor, bu nedenle sürekli adım atıyor. Bunun için içinizde beni en çok anlayan Fuat arkadaştır’ diyordu. Çünkü Önder Apo'nun partileşme için geliştirdiği ilkeleri Fuat arkadaşın pratikte uyguladığını görüyordu. Bu nedenle Önder Apo ile Fuat arkadaş arasında çok güçlü bir yoldaşlık vardı. Birbirini anlama, birbirini tamamlama çok güçlüydü.

Değişen paradigma ile değişim dönüşüm ve gelişmesindeki rolü nasıldı?

Önder Apo esir alındığında, paradigmada esir alınmadan önce değişiklik yapmak için yaptığı çalışma yarım kalmıştı. Önder Apo zindanda bunu tamamladı. Bazıları Önder Apo’nun PKK’deki paradigmasal değişikliği esir alındıktan sonra başlattığını düşünür. Önder Apo onu bundan önce başlatmıştı. Fakat komplo ile önü alınmıştı.

Bu değişimin olmasını istediler ki hareketi tasfiye edebilsinler. Önder Apo İmralı zindanında en zorlu koşullarda, kimsenin cesaret edemeyeceği biçimde bunu devam ettirip tamamladı. Bunun için PKK paradigmasında çok güçlü bir değişim gerçekleştirdi. Bununla PKK, amaçları çerçevesinde büyüdü. Eğer bu değişimler olmasaydı, PKK büyük bir darbe alacaktı. Komplo ile tasfiye olması mümkündü.

Önder Apo, PKK’nin amaçları doğrultusunda hareketi nasıl yaşatabileceğini, yürütebileceğini esas aldı. Komploya karşı böyle durdu. Paradigmada değişim yarattı, komployu boşa çıkardı. O şartlarda paradigmada yapılan değişimleri anlamak ve kavratmak öyle kolay değildi.

Bu paradigmayı önce anlayan Fuat arkadaştı. Herkesten daha önce anladığı için tüm partiye de kavrattı. Paradigmanın değişiminden sonra yeni paradigmanın yapıya kavratılmasında herkesten daha çok Fuat arkadaş çalıştı. Belki diğer arkadaşlar da çalıştı ama en çok o arkadaş çaba gösterdi. Çünkü Önder Apo'nun Çubuk’tan arkadaşıydı. Daha o dönemde bu hareketin savunulmasını, gelişmesini kendisi için esas almıştı.

Önder Apo’nun yoldaşlığı, Fuat arkadaştan bunu istiyordu. Doğrudur, Önder Apo paradigmanın değişimiyle parti, halk ve insanlığa karşı görevini yerine getirmişti fakat bunu kavratacak, yaşamda pratikleştireceklerin olması gerekirdi. Böyle olmasa Önder Apo görevlerini ne kadar yerine getirse de yeterli olmazdı. Bunun tamamlanması gerekiyordu.

İşte Fuat arkadaş bu noktada tarihi bir rol oynadı. Önder Apo’nun yerine getirdiği görevleri nasıl parti ve halkta pratikleştirecekti, bunun üzerinde durdu. Bu nedenle Önder Apo’nun hazırladığı savunmaları tekrar tekrar okudu. Bu konuda araştırmalar yaptı, anlamak ve bunları partiye kavratmak için. Bunun için büyük bir emek verdi.

Birçok yerde bu temelde eğitimler verdi. Eski paradigma nedir, değişim nasıl oldu ve neden gerçekleşti, bu paradigmayla Önder Apo ve parti ne yapmak istiyor? Bu temelde çok eğitim verdi. Eğer partide paradigma giderek anlaşılmaya başlanmışsa, bunda Fuat arkadaşın rolü önemli. Belki herkesten daha çok. Eğer Fuat arkadaş Önder Apo’ya karşı kendisini borçlu hissedip bu sorumluluğu üstlenmeseydi, Önder Apo’ya bağlılığı, yoldaşlığı bu kadar güçlü olmasaydı, paradigma değiştikten sonra böyle çalışmazdı. Gece gündüz durmadan çalışıp, yazıp okuduysa, arkadaşlara eğitim verip, tartışıp kavratmışsa, Önder Apo, halk ve partiye karşı sorumluluğunu yerine getirmek içindi.

Bu büyük bir sorumluluktur. Nasıl ki Önder Apo büyük bir sorumluluğu yerine getirmişse, dışarda da Fuat arkadaş bu sorumluluğu yerine getirdi, geliştirdi. Eğer hareket komplo ile tasfiye olmayıp kendisinde yenilik yaratmış, birçok hamleler gerçekleştirmiş ve sonra insanlık için bir umut olmuşsa, burada Fuat arkadaşın rolü önemli. Bunu sadece ben söylemiyorum. Birçok arkadaş bunu biliyor. Çünkü bunu yaşamışlar.

Fuat arkadaş bir eğitimden diğerine gidiyordu. Eğitim vermediği bir gün yoktu. Hem Önder Apo’nun savunmalarını tekrar tekrar okuyor, araştırıyor, hem de sürekli her düzeyde eğitim veriyordu. Okullardan tutalım birliklere, yeni savaşçılara kadar. Yine eskilere, kadın arkadaşlara, gençlere kadar her kurumumuzda eğitim verdi.

Kendisi için bir gün yaşamadı. Bir gün de dinleneyim, yaşayayım demedi. Yoruldum demedi. Önder Apo gibi hiçbir zaman bunu kendisine layık görmedi. Çünkü Önder Apo da örgütü nasıl eğitip geliştireceğini, ruh vereceğini, özgürlük duygularını geliştireceğini esas alıp bunun için gece gündüz çalıştıysa, Fuat arkadaş da kendisine bunu esas alıyordu. Hareket içinde paradigmanın değişimi böyle gelişti.

Önderlik savunmaları üzerine olan yoğunlaşmaları, redakte etme, yayınlama çabası ve emekleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Önderliği başından itibaren kendisi için esas alan Fuat arkadaştır. Önderlik ve parti gerçeğinde kendisini derinleştirmişti. Sürekli bu konuda da sınır tanımadı. Kendisini ne kadar derinleştirmişse de bu konuda daha çok yoğunlaşıyordu. Bu da Önder Apo’nun gerçekleştirdiği partileşmenin bir özelliğidir.

Yani ne kadar gelişme yaratırsan yarat, hiçbir zaman buna razı olmamalı, bunu yetersiz görmeli, daha çok, daha iyi geliştirmeli, yani kendine sınır tanımamalısın ki dogmatizm ve tıkanma gelişmesin. Böylece örgütün amacı ve örgüt tarzından uzaklaşmamalısın ki amacını gerçekleştirebilesin. Bu çok güçlü bir özellik. Eğer PKK’de dogmatizm, tıkanma yaşanmamışsa, hep canlı kalmış, sürekli kendisini yenilemiş, gelişmiş, böylece PKK’yi engelleyememişlerse, bu gerçeklikten dolayıdır.

Fuat arkadaş kendisinde bu özellikleri esas almıştı. Bu nedenle tekrar tekrar Önderliğin savunmalarını okudu, araştırdı ve redakte etti. Okuyup redakte ettikçe daha çok okumaya ihtiyaç duydu ki redakteyi güçlü yapabilsin. Çünkü edebiyat konusunda güçlüydü. Felsefe ve duyguda da güçlüydü. Önder Apo’nun felsefesi ve duygularını kendisinin bilmişti. Bu nedenle Önder Apo’nun savunmalarını herkesten daha iyi, daha derin anlayabiliyordu.

Bu nedenle onları redakte etmeyi bir görev bildi. Kendisini Önder Apo’ya borçlu hissetti. Çünkü Önder Apo o savunmalarını İmralı zindanında büyük bir emekle yazmış, harekete ulaştırmıştı. Fuat arkadaş nasıl redakte etmeliydi ki herkes iyi kavrayabilsin ve Önder Apo’nun bu emekleri amacına ulaşabilsin. Çünkü dünyada hiç kimse Önder Apo’nun şartları altında böyle bir emek vermedi. Sadece Önder Apo bunu yaptı.

İşte Önder Apo’nun halka, özgürlüğe, şehitlere, partiye, yoldaşlığa, halklara bağlılığı güçlü olduğu için İmralı şartlarında sorumluluğunu böyle yerine getirdi. Bu büyük bir sorumluluğu yerine getirmektir. Bu şartlarda bu sorumluluğu yerine getiren birinin tarihi bir önderlik yaptığı, insanlık için önderlik yaptığı anlaşılır. Bunun için insanlık, Önder Apo’yu önderi olarak görüyor. Fuat arkadaş da bunu görmüştü. Daha Çubuk’tan başlayarak bunu görmüştü. Fakat İmralı’da bunu daha derinden gördü.

Çok büyük bir emek olduğunu ve buna hakkını vermesi gerektiğini gördü. Çünkü Fuat arkadaş, sürekli hakikat rejimini esas alıyordu. Hakikat rejimini esas alan Önder Apo’nun emeğini görür ve buna tam olarak hakkını vermek isterdi. Bu nedenle tekrar tekrar redakte üzerinde duruyordu.

Bu savunmaları herkesin okumasını istiyordu ki herkes anlayabilsin. Zaten Önder Apo’nun üslubunu herkes anlayabiliyordu, fakat bunu edebi olarak da daha güçlü redakte ediyordu ki okuyanlar sorun yaşamadan daha rahat anlayabilsin, Sadece okuyup redakte etmekle kalmadı, onu biraz yorumladı ki bu biçimiyle anlaşılabilsin. Çünkü teorik birçok şey de var. Okuyanların bunu anlayabilmesi için başka şeylerden de yararlanması gerekiyor.

Fuat arkadaş bu çalışmayı da yaptı. Bazılarını eğitimde, bazılarını da yazılarında yaptı. Yani hem eğitimde hem de yazılarında herkesin savunmaları, paradigmayı anlamasını sağladı ki bu temelde kendilerini yeniden inşa edip paradigmayı pratikte uygulayabilsinler ve böylece Önder Apo’nun emeği boşa çıkmasın. Bu nedenle büyük bir çalışma ve emek verdi. Yani paradigma anlaşılmışsa, Fuat arkadaşın çalışması sayesinde anlaşıldı.

Bir bütünen yoldaşlarıyla ilişkileri, eğitici, geliştirici yanı, derin yoğunlaşmaları, değerlendirme ve dersleriyle eğittiği binlerce militanın mücadeleye etkisi nasıl oldu?

Fuat arkadaşın hem örgüt hem de halk üzerindeki etkisi çok büyük. Çünkü felsefe ve duyguda çok güçlüydü. Önder Apo ve parti gerçeğini tanımada güçlüydü. Önder Apo nasıl Kürt insanını, özellikle de Kürt kadınını, Kürt gençlerini güçlendirmeyi esas alıyorsa, Fuat arkadaş da bunu esas almıştı. Tüm yaşamını örgütün, yoldaşlığın, halkın ve özgürlüğün hizmetine koymuştu.

Önder Apo kendisi için kadını esas almıştı, toplumun özgürlüğünü kadın özgürlüğü üzerinden geliştirmişti. Önder Apo, tarihi toplumu kendisi için esas aldığı için -ki bu toplumda kadının rolü esastır- bu nedenle kadın özgürlüğünü tüm özgürlüğün temeli haline getirmişti. Fuat arkadaş da kendisi için bunu esas almıştı.

Nasıl ki Önder Apo her şeyi eğitimin hizmetine koyuyorsa, arkadaşlarını, insanını geliştiriyorsa; Fuat arkadaş da her şeyi eğitimin hizmetine koymuştu. Sürekli eğitim veriyordu. Eğitimi temel görev bilmişti. Çünkü bir insanı nasıl eğitirsen, o insanla bu biçimde çalışma yürütebilirsin. Eğer doğru eğitirsen, doğru çalışma yürütür sonuç alırsın. Eksik eğitirsen, eksik sonuç alırsın. Yanlış eğitirsen, yanlış sonuca ulaşır, büyük tahribat yaratır, kaybedersin. Görev içinde en temel görev eğitimdir. Diğer görevler buna bağlıdır.

Bu nedenle Önder Apo, ‘PKK’nin yüzde seksen işi eğitim, yüzde yirmisi diğerleridir’ diyordu. İşte Fuat arkadaş da bunu esas almıştı. Esas görev olarak eğitimi bildiği için sürekli eğitim veriyordu. Her düzeyde veriyordu. Hiç ‘bu eski arkadaş ya da yeni savaşçı’ demedi. ‘Bu kadın, bu erkek, bu yönetim’ demedi, yani tüm hareketi esas aldı. Bunda da kadına, kadın özgürlük hareketine, kadın özgürlük çizgisine ağırlık verdi.

Önder Apo, erkeği erkeklikten uzaklaştırmak için bir teori de geliştirdi, ‘erkeği öldürmek’ dedi. Yani erkek egemen zihniyetini öldürmek dedi, bu temelde kadına yaklaştı. Çünkü kadın özgürlüğü, toplum ve erkeğin özgürlüğünü de ortaya çıkarır. Hedefinde toplumun özgürlüğü olan, kadın özgürlüğünü geliştirir. Ancak o zaman bu hedefi gerçekleştirebilir.

Bu nedenle Önder Apo buna ağırlık vermişti. Çünkü karekteri, amacı özgürlüktü. Özgürlük de kadın özgürlüğü temelinde gelişir.

İşte Fuat arkadaş, Önderliği esas aldığı için; nasıl ki tüm hareketi geliştirmeyi esas aldıysa, kadın özgürlüğünü de bunun temeline koymuştu. Yeni savaşçılara da bu temelde yaklaşıyordu. Herkesle yoldaşlık ediyor, her şeyi eğitimin hizmetine koyuyordu.

Bu nedenle kiminle yaşıyor, diyalog geliştiriyorsa, onları eğitiyor, geliştiriyordu. Bu nedenle herkes Fuat arkadaşı seviyordu. Nasıl ki herkes Önder Apo’yu seviyorsa -çünkü Önder Apo’dan güç alıyorlardı- Fuat arkadaştan da güç alıyorlardı. Herkes Fuat arkadaşı görmek ya da onun yanında olmak istiyordu. Çünkü Fuat arkadaştan birçok şey alıyor, güç alıyor, iradesi, kişiliği güçleniyordu. Onunla direnişçi yönü, militanlığı gelişiyordu. Hareketi, konuşmaları, oturup kalkması, yaşamda mütevaziliğiyle, üslubuyla bunu yaratıyordu.

Fuat arkadaşın gençlerin eğitimi, devrimci şekillenmesi için özel çabaları, coşkusu ve sevgisiyle gençleri eğitmesine yönelik neler söyleyebilirsiniz?

Önder Apo, ‘Biz bir gençlik hareketiyiz; genç başladık, genç devam edecek ve genç olarak amacımıza ulaşacağız’ dedi. Önder Apo bunu sebepsiz olarak belirtmedi. Yani PKK gerçeği, gençlik gerçeğidir dedi.

Gençliğin özellikleri var. Bu özellikleri harekette geliştirdi ki hareket sürekli genç kalsın ve sürekli ilerlemenin ardından koşabilsin, sürekli kendisinde yenilik yaratsın ve tıkanma yaşanmasın. Çözüm gücünü yitirmemesi, sürekli çözüm hareketi olmasını istedi.

Sadece bir şeye razı olmamasını, sürekli ilerlemesini, Kürt halkını ölümden kurtarmasını istedi ki insanlığı zulmden çıkarsın ve insanlığın, Kürt halkının umutlarını böyle gerçekleştirsin. Çünkü gençler hiçbir zaman yenilik ve çözüm gücünden uzaklaşmaz. Sürekli yeni şeylerin peşinde, yeni hedeflerin peşinde koşar ve enerjiktir.

İşte Önder Apo, gençliğin bu özelliklerini hareketin özellikleri haline getirdi. Bu hareketin hep genç kalmasını istedi. Hep genç kalmak, aynı zamanda hep çözüm gücü olmak ve Kürt halkı ile insanlığın sorunlarını çözebilmektir.

Bu nedenle Fuat arkadaş da sürekli genç kalmayı esas aldı. Önder Apo, PKK’yi böyle ifade ettiği için, PKK gerçeğini böyle ifade ettiği için Fuat arkadaş da Önderliği esas aldığı için, PKK’yi bir gençlik hareketi olarak gördü.

Nasıl yapmalı ki PKK militanları sürekli gençliği yaşayabilsin, diye düşündü. Kendisi için bunu esas aldı. Bu nedenle sürekli gençlere saygı duydu, onlarla ilgilendi ki onlara tecrübe kazandırsın, bilinç geliştirsin ve bununla kişiliklerini PKK kişiliği haline getirebilsin. Gençlerin özellikleri ve Önder Apo’nun gençlerde geliştirdiği özellikleri bütünleştirmeyi hedefledi. Bununla hareketin sürekli canlı kalmasını, sürekli gelişmesini istedi.

Bu nedenle gençleri çok seviyordu. Yani nerede bir genç varsa onun yanına gidiyor, onunla ilişkileniyordu. Gençler de bunu görüyordu. Eski bir arkadaştı, başından itibaren harekette, yönetimde yer alan bir arkadaştı ama yaklaşımları harekete yeni katılan bir arkadaş gibiydi. Bunu görüyordu. Bu nedenle onu farklı bir arkadaş gibi görmüyorlardı. Fuat arkadaşta kendilerini buluyorlardı. Bu nedenle yaklaşımlarında rahatlardı, onu seviyorlardı.

Bu hem kadın hem erkekler için böyleydi. Genç kadın arkadaşlar da Fuat arkadaşa böyle yaklaşıyorlardı. Çünkü Fuat arkadaş, Önder Apo gibi kendisinde erkekliği öldürmüştü. Bir erkek gibi yaklaşmıyordu. Bu hareketin bir militanı gibi herkese yaklaşıyordu. Kadınlar da erkekler de bunu görüyor ve bu nedenle onu çok seviyorlardı.

Fuat arkadaşın tüm kadrolar için verdiği emekler önemlidir ama özellikle gençlere verdiği emek ayrı önem taşıyor. Çünkü ‘Bu arkadaşlar yeni geldiler’ diyordu. ‘PKK’yi, Önder Apo’yu anlamaya, savaşmaya geldiler, bizim görevimiz de onlara kavratmak’ diyordu. ‘Bunların ihtiyacı eskilerden daha çok’ diyordu.

‘Eğer bunları iyi eğitmezsek, eksiklik ve yanlışlıklar yaşar; bununla harekete de zarar verirler, insan vicdanı da bunu kaldıramaz’ diyordu. ‘Eğer tahribat olmamasını, gelişme yaşanmasını istiyorsak, bunun yolu bu arkadaşlardan geçiyor. Bu nedenle bunlar üzerinde ciddi durmalı, Önderliğin, PKK’nin tüm doğrularını onlara kavratmalıyız’ diyordu.

Zaten harekete gelenler de daha çok Önderlik için geliyorlardı. Yani Önderliğin toplum üzerindeki, özellikle de gençler üzerindeki etkisi çok büyüktü. Bu temelde gelip katılıyorlardı.

Vazifemiz neydi? Onlara Önderlik gerçeğini doğru kavratmaktı. Bu nedenle Fuat arkadaş, ‘PKK’ye katılmak Önder Apo’ya katılmaktır’ diyordu. ‘PKK’ye katılmak isteyen Önder Apo’ya katılır. Önder Apo’ya katıldıktan sonra PKK’ye katılır. PKK gerçeği budur’ diyordu.

Çünkü toplumda da gençler içerisinde de özellikle kadınlar içinde bu gerçek vardı. Yani Önder Apo’yu esas alıyorlardı. Bu nedenle Fuat arkadaş da ‘Önder Apo’ya katılmak, partileşmeye katılımdır’ diyordu.

Eğittiği binlerce yoldaşı, PKK militanları, mücadelesini yürüttüğü halkı ve katkı sunduğu insanlık Fuat arkadaş için neler yapmalı? Şehadeti bu kesimlere nasıl bir görev yüklüyor?

Fuat arkadaş için ne yapsak azdır. Fuat arkadaşı ne kadar büyük yaşamak istesek de eksik kalırız. Bu bir gerçektir. Fakat çok eksik kalmamak ve ters düşmemek için, Fuat arkadaşın gerçeğini iyi anlamamız gerekiyor. Gerçeğini anlarsak, ancak Önder Apo’nun gerçeğini doğru anlayabiliriz. Fuat arkadaşın gerçeğini anlarsak, Kürt halkı ve Dersim halkının gerçeğini iyi anlayabiliriz. Düşmana, Türk devletinin katliamlarına karşı kin ve nefretimizi daha doğru büyütebiliriz.

Sömürgeci ve katliamcı Türk devleti, hareketimiz ve halkımıza karşı, emperyalist, işbirlikçi hainlerin eliyle bir konsept yürütüyor. Hareketi tasfiye etmek, geliştirdiği Kürt soykırımını tamamlamak istiyor. Bu nedenle tasfiye ve soykırıma karşı durmak isteyen, kölelik yaşamak istemeyen, özgürlük isteyenler her yönüyle Fuat arkadaşı anlamalı.

Fuat arkadaşı anlamak, onu pratikleştirmektir. Onu ne kadar anlarsak, pratikte de o kadar uygulayabiliriz. Önder Apo’nun dediği gibi, anlamak özgürlüktür. Çünkü anladıkça yapabiliriz. Yaptığımızda da bu, kendisiyle birlikte özgürlüğü gerçekleştirir. Bu nedenle herkes Fuat arkadaşın verdiği emeklere doğru yaklaşmalı, kendisini bu emeğe karşı borçlu hissetmeli ki bunun hakkını verebilsin.

Fuat arkadaşın herkese verdiği emek çok fazla. Partiye, partideki tüm arkadaşlara, özellikle kadın ve gençlere, halka, Dersim halkına büyük bir emek verdi. PKK ve Kürt halkı şahsında insanlık için büyük bir hizmettir. İşte hem Önder Apo’nun isteklerini hem şehitlerin, Kürt halkı ile Dersim halkı ve insanlığın istemlerini yerine getirmek isteyen biri, Fuat arkadaşın verdiği eğitimi iyi anlamalı.

Bu kitap olur, kitap olacak. Bu kitapları herkes almalı, okumalı, araştırmalı. Yine Fuat arkadaşın şiirleri var, onların okunması gerekir. Yani Fuat arkadaşın anlaşılması lazım ki PKK, Önder Apo, Kürt halkı, özgürlük mücadelesi anlaşılsın. Bununla görevimizi yerine getirebiliriz.

‘BÜYÜK YAŞADI’

Nasıl ki Fuat arkadaş, gece gündüz demeden her şeyini hareketin, yoldaşlığın, partinin, şehitlerin, halkın, Önderliğin ve insanlığın hizmetine koymuşsa, herkes de kendisini Fuat arkadaşa karşı borçlu hissetmeli ve borcunu nasıl ödeyebileceğini düşünmeli. İşte ancak o zaman Fuat arkadaşın emeğine anlam verebilir ve ancak o zaman Fuat arkadaş ölümsüzleşebilir.

Fuat arkadaş büyük yaşadı, Fuat arkadaşı büyük yaşatmak kendimizi de büyük yaşatmaktır. Herkesten istenen de budur. Öncelikle de bu bizden isteniyor. Hem arkadaşlara hem halkımıza hem Dersim halkı ve insanlığa diyebilirim ki, Fuat arkadaşı büyük yaşayacak ve yaşatacağız. Büyük bir kişiliktir, tüm şehitlerimize verdiğimiz sözü bir kez daha Fuat arkadaş için de tekrar ediyorum; Fuat arkadaş şahsında tüm PKK ve Kürdistan şehitlerini büyük yaşatacağız.

Dersim’de bir gelenek var. Son olarak Seyit Rıza onu temsil etti. Hiçbir zaman size baş eğmeyeceğim dedi, bu geleneği Fuat ve Sara arkadaşlar devam ettirdi; bunu da Önder Apo ve PKK’de gördüler. Bu nedenle PKK içinde yer alarak, Önder Apo ile yoldaşlığı kendilerine esas aldılar ve bu gerçekle birlikte yürüdüler.

Özellikle Dersim halkımızdan istenen, kendileri için bu geleneği, bu yolu esas almalarıdır. Çünkü bu gelenek, bu yol haklı olan, doğru olandır; Dersim’e ait olandır. Bu, Dersim halkının gerçeğidir. Eğer bu gerçeği kendilerine esas alırlarsa, Dersim katliamının hesabını da sorabilirler. Ancak bununla sorabilirler. Bunun dışında sorabilecekleri bir yer yok.

İnanıyorum ki, Fuat arkadaşı öncesinde ne kadar seviyorlarsa, şehadetinden sonra daha çok seveceklerdir. Fuat arkadaşın gerçeğini daha çok anlamak isteyeceklerdir. Önder Apo, PKK ve geliştirdikleri mücadeleyi daha çok anlayacaklardır. Bu temelde de hem Fuat arkadaş hem de tüm şehitlere karşı görevlerini yerine getireceklerdir.

Devrimci şair, ozan kimliği de var, Fuat arkadaş etkili şiirler de yazıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Fuat arkadaşın militanlığının yanında edebi yönü de güçlüydü. Daha çok da şiirde çok güçlüydü. Her zaman değil, bazen şiir yazardı. Daha çok da hareket zor koşullardan geçtiğinde yazıyordu. Yani konuşmayla arkadaşlara aktaramadıklarını, şiirle vermek istiyordu. Bu şiirleri bu nedenle yazıyordu. Duyguları çok güçlüydü ve yazdığı şiirlerde bu görülüyordu. Duygularını ve Önder Apo’nun çizgisini birleştiriyordu. Yazdığı şiirlerde bu rahatlıkla görülür.

Eğer militanlık yapmasaydı, belki Kürdistan’da büyük bir şair olabilirdi. Ahmed Arif var, herkes Ahmed Arif’i esas alır; Kürdistan’da büyük bir şair olarak biliniyor, sanırım sadece bu iş üzerinde dursaydı, en az onun kadar güçlü şiirler yazabilirdi. Birçok şiir kitabı yazabilirdi. Çünkü çok güçlü bir yönü vardı. Hem duyguları çok güçlüydü hem de dili kullanmada ustaydı. Zaten şiir yazabilmek için duygu, dil ve edebiyat lazım. Bunlar bütünleştirilirse şiir yazılabilir. Bunlar da Fuat arkadaşta vardı.

Çok güçlü şiirleri var. Kendisi de okuyordu. Çok da seviyordu. İyi bulduğu şiirleri arkadaşlara okuyordu. Arkadaşlar da onun yazdığı şiirleri okuyor, yanlarında yazıyorlardı. Çünkü bu şiirler, Kürdistan gerçeğini, mücadele gerçeğini, Dersim, Kürdistan, insanlık arasındaki bağı dile getiriyor. Bu nedenle çok güçlü şiirler.

Fuat arkadaşın şehadeti anlamlandırma tarzı ve şehadete yaklaşımı nasıldı?

Fuat arkadaş, her yönüyle Önder Apo’yu esas aldığı için, Önder Apo’nun şehitlere yaklaşımını kendisi için esas almıştı. Önder Apo nasıl ki her şehadeti, hareketi ve mücadeleyi geliştireceği bir hamle haline getiriyorsa, Fuat arkadaş da şehadetlere böyle yaklaşıyordu. Hiçbir zaman Önder Apo, arkadaşlar şehit düştüğü zaman bunun altında kalmadı. Yani toplumun yaşadığını yaşamadı. Hatta şehitlere yaklaşımında, daha önce toplumun yaşadığını gidermeyi esas aldı.

Yani tarihte şehitlere anlam veren esas olarak Önder Apo’dur. Zaten ‘Ben şehitlerin sözcüsüyüm, şehitleri esas alıyor ve temsil ediyorum’ dedi. ‘Bu nedenle kimsenin şehitler üzerinde oynamasına izin vermem, buna müsade etmem’ dedi. En büyük değer şehitlerdir. Ne olduysa şehitler sayesinde oldu. Bundan sonrasında da şehitlerle olacak. Bu nedenle herkesin şehitleri örnek alması, şehitler gerçeğiyle kendisini eğitmesi, kişiliğini geliştirmesi gerekir. Bundan daha büyük bir değer olamaz. Büyük yaşamak istiyorsak, şehitleri esas almalıyız. Ancak o zaman büyük yaşayabiliriz.

Toplumda nasıl bir yaklaşım vardı? Biri öldüğü zaman yas tutulur, ağlanırdı. Hatta kimisi kendisini yaralardı. Günlerce, aylarca hatta kimisi yıllarca yas tutardı. Önder Apo bunda köklü bir değişim yarattı. Artık kimse yas tutmuyor. Herkes kendisi için şehitleri bir onur olarak görüyor, şehitlere böyle yaklaşıyor. Herkes kendisini bir şehidin sahibi, yani bir değerin sahibi olarak görüyor. Çünkü her şeyi şehitler sayesinde kazandığı için kendisini şehitlerle ifade ediyor.

Tarihte kendisi için değer yaratmayan yaşayamaz. Yaratan, fakat onu yaşatmayan da yaşayamaz. Önder Apo tarihten ders çıkardığı için hem değer yaratmayı hem de o değerleri büyütmeyi esas aldı. Bunun felsefesini de geliştirdi. Yani ölümde yaşam yaratmak, ölümsüzlüğü yaratmak. Şehitlere böyle bir anlam verdi ve kendisini de şehitlerin sözcüsü olarak tanımladı.

Eğer Önder Apo, İmralı şartlarında yaşıyor ve parti, halk, insanlık için görevlerini yerine getiriyorsa, bu gerçekten kaynağını alıyor. Nasıl yapmalı ki şehitleri büyük yaşatmalı ve ölümsüz kılmalı, bunu kendisi için esas alıyor. Bu nedenle İmralı’da bu zülm altında mücadele ediyor. Bu nedenle komployu, sömürgecileri boşa çıkardı. Bu gerçekten kaynaklanıyor. Eğer kendisi için şehitleri esas almayıp kendisini şehitlerin sözcüsü olarak görmeseydi, İmralı’da böyle yaşaması mümkün değildi. İşte bunu topluma ve halka da aktardı.

Fuat arkadaş da şehitlere yaklaşımını esas aldı. Bu nedenle her şehadet gerçekleştiğinde, bu şehadeti herkese kavratmaya çalışıyordu ki, bu şehadet düşmana karşı kin ve nefreti büyütsün. Bilincini, anlayış ve kişiliğini, örgütlülüğü, mücadeleyi büyütsün ki böylece intikam alabilsin. Bunu esas aldı, bunu herkese verdi ve böyle mana verdi. Zaten bunun dışında bir anlam verme de olmaz.

Önder Apo, Hâkî Karer arkadaş katledildiği zaman nasıl bu şehadete anlam vererek, Hâkî Karer’i ölümsüzleştireceğini esas aldı? Bir taraftan program yazıp, partiyi grup düzeyinden parti düzeyine ulaştırarak intikam aldı; diğer taraftan da Hâkî Karer’i katledenleri ortadan kaldırdı, tasfiye etti. Böyle intikam aldı ve hareketi büyüttü.

Fuat arkadaş da bu ilkeyi esas aldı. Örneğin verdiği eğitimlere bakarsak, sürekli olarak şehitlere nasıl yaklaşılması, şehitlerin nasıl büyük yaşatılarak ölümsüzleştirilebilecekleri üzerinde durduğunu görürüz. Yapıda bu duyguları büyüttü.

Bu nedenle arkadaşlarımızda şehitleri kendileri için esas almak çok güçlüdür. Bir şehit için şehadeti kendisi için esas alıyor. Dünyada böyle bir şey görülmez. Belki bazılarında kısmen vardır, fakat bu, tüm PKK militanlarında var, hatta Kürt toplumunda da var. Kürt toplumu gerillaya çoçuklarını gönderdi ve şehit düştüklerinde ağlamıyor, bundan onur duyuyor. Bunu kendisi için bir sermaye haline getirmiyor, benim şehidim var, bu benim için bir sermaye olmalı demiyor. Böyle yaklaşmıyor. Şehit nasıl şehit düştüyse, bunu esas alıyor ve şehitlerin gerçeği üzerinden kendisini yaratmayı esas alıyor. İşte bir halk şehitlere böyle yaklaşırsa, o halk ne kadar zorluk yaşarsa yaşasın sonuçta başarıyı kazanır.

Lolan’da da Fuat arkadaş ile birlikte kalmıştınız. O zamanki yaklaşımları ve yoğunlaşmalarından söz edebilir misiniz?

Lolan’da da bir süre birlikte çalışma yürüttük. Lolan’dayken yine Fuat arkadaş, yoldaşlarla tartışıyordu. Arkadaşların eğitimini esas alıyordu. Onların hatalarını, eksikliklerini kendilerine nasıl kavratacağını, bunun nasıl giderileceğini, kişiliklerinin nasıl güçlendirip geliştirileceğini esas alıyordu. O zaman da kadın arkadaşların üzerinde özenle duruyor ve saygıyla yaklaşıyordu. Yani eleştirmeden ziyade, adım atmaları için onlara nasıl moral ve güven vereceğini düşünüyordu. Bunu esas aldı.

Fuat arkadaş, hiçbir zaman maddiyatı esas almadı, her zaman maneviyatı esas aldı. Bu nedenle ideoloji ve felsefede, duyguda çok güçlüydü. Bu, Önder Apo’nun da bir özelliğidir. Önder Apo da hiçbir zaman maddiyatı esas almadı, her zaman maneviyatı esas aldı. PKK bu nedenle manevi bir harekettir.

Zaten tarihte insanlığı yaşatan da maneviyattır. Sürekli maddiyat bozmuştur. Ortaya çıkan hareketler, manevi hareketlerdir ve maddiyatın ortaya çıkardığı tahribatları gidermek istemişlerdir. Bu nedenle Önder Apo, tarihte bunu esas aldı. Fuat arkadaş da bunu esas almıştı.

Bu nedenle nefsin terbiyesini esas alıyordu. Bunu eğitimlerde de yapıyordu. Tarihte dervişler, peygamberler bunu gerçekleştirdiler. Önder Apo, nefsin terbiyesini PKK’de eleştiri ve özeleştiri olarak geliştirdi; Fuat arkadaş buna önem verdi. Sürekli nefsin terbiyesini esas aldı. Bu nedenle Fuat arkadaşta maddiyatın tahribatı olmadı. Bu nedenle kendisini maneviyatta çok güçlü geliştirdi. Tüm arkadaşlara yaklaşımı da bu temeldeydi. Sürekli arkadaşlara maneviyat aşıladı, sürekli bu konuda değişimi esas aldı. Bu da arkadaşlarda irade ve güven yaratıyordu.

Lolan’daki pratiği bu temeldeydi. Bazen istirahat etmek istediğinde de Lolan’da coğrafyayı dolaşıyor, coğrafyayı tanımak istiyordu. Coğrafyaya aşıktı. Dersim coğrafyası da muhteşem ve çok güzel bir coğrafya ve orada yaşamıştı. Lolan’da, Dersim’de dolaşır gibi coğrafyayı dolaşıyordu. Bu gözle coğrafyaya bakıyor, coğrafyayı seviyor ve her yeri tanımak istiyordu.

Hayvanları çok seviyordu. Mesela oradaki hayvanların öldürülmesine izin vermiyordu. ‘Nasıl bizim yaşam hakkımız varsa, onların da yaşam hakkı var, onlar olmadan zaten yaşam olmaz’ diyordu. Ayrıca düşmana karşı savaşıyorduk, düşmana karşı iyi savaşabilmek için de coğrafyayı iyi tanımak gerekiyor. Bunun için de coğrafyayı tanımak istiyor ve arkadaşlara kavratmak istiyordu. ‘Burada boş oturmayın, coğrafyayı tanıyın, fiziki, fikri olarak da sizin için daha iyi olur’ diyordu. Coğrafya ve hayvan sevgisini de arkadaşlara aşılamak istiyordu. Sadece ideolojik konular üzerinde değil, bu konular üzerinde de duruyordu.