Anne sütü Afrika’da yüz binlerce hayat kurtarabilir

Kuzey ülkelerine göre bir çocuğun doğumdan sonraki bir ayda ölme riskinin 14 kat daha fazla olduğu Afrika’da anne sütüyle beslenmenin her yıl yüzbinlerce çocuğun yaşamını kurtarabilecekken, kıtanın ekonomisi için de önemli görülüyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayınlanan tavsiyelerde, bebeklerin doğumdan sonraki en az ilk 6 ayda mutlaka sadece anne sütüyle beslenmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. Anne sütünün bebeğin bağışıklık sisteminin güçlenmesinde ve hastalıklara karşı direnç geliştirmesinde oldukça etkili olduğunun altı çiziliyor.

SOSYO-EKONOMİK STATÜSÜNDEN BAĞIMSIZ KORUYAN TEK BESLENME KAYNAĞI

Anne sütünün en önemli özelliği ise, ekonomik durumundan bağımsız olarak tüm annelerin bebeklerine sunabilecekleri en kaliteli gıda olması. Bundan dolayı da bebeklerin sağlıklı bir çocukluk ve ileride daha dirençli bir vücuda sahip olmalarının en önemli garantisi olarak görülüyor.

YÜZ BİNLERCE ÖLÜM ANNE SÜTÜYLE ENGELLENEBİLİR

DSÖ’ye göre, bebeklerin doğumdan itibaren gece ve gündüz ‘istedikleri kadar’ anne sütü içmeleri oldukça önemli. Bu yapılırken ek olarak su veya başka gıdaya ihtiyaç duyulmuyor.

Her yıl 5 yaşın altındaki 5 milyon çocuğun yaşamını yitirdiği 1,3 milyar nüfuslu Afrika’da ishal, zatürre, sıtma, bulaşıcı hastalıklar ve kötü beslenme çocuklar arasındaki ölümlerin başlıca nedenleri.

Ayrıca kıtada doğan bir çocuğun 1 ayını doldurmadan ölme ihtimali Kuzey Yarımküre ülkelerine oranla 14 kat daha fazla.

SADECE BATI AFRİKA’DA 200 BİN HAYAT KURTARILABİLİR

DSÖ’nün yanı sıra BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından görevlendirilen uzmanlara göre, anne sütünün düzenli olarak en az 6 verilmesiyle bebeklerdeki doğum sonrası dönem ile 5 yaşına kadar olan dönemdeki ölümlerin azaltılması mümkün. Uzmanlara göre her yıl bu sayede sadece Batı Afrika ülkelerinde 200 bin hayat kurtarılabilir.

Anne sütünün yüzde 88 oranında sudan oluştuğunu ve bebeğin gelişimi için geçerli olan tüm besinler ile antikorları içerdiğinin altını çizen DSÖ beslenme danışmanlarından Adelheid Onyango, hastalıkların önlenmesindeki rolüne işaret ediyor. Onyango’ya göre, anne sütünün bebeğe en az 6 ay düzenli bir biçimde ve istediği miktarda verilmesi halinde solunum yolu enfeksiyonlarının üçte biri ile ishallerin yarısı engellenebilir. Onyango, ayrıca yetişkin yaşa gelindiğinde oluşabilecek obezite ve yüksek tansiyon riskinin azaltılabileceğini vurguluyor.

Anne sütüyle emzirmenin bebeğin yanı sıra anneye de faydalarına dikkat çeken uzmanlar, vücudun yeniden toparlanması ve göğüs kanseri riskinin azaltılmasının emzirme sayesinde sağlanacağının altını çiziyor.

SÜT ÜRÜNLERİ LOBİCİLERİ BOŞ DURMUYOR

Sadece Batı ve Orta Afrika’daki 24 ülkede her yıl 4,9 milyon çocuğun ağır beslenme sorunu yaşadığı biliniyor. Bunun ilk nedenleri arasında birçok ülkede çocuğa doğduktan sonra farklı karışımlardan kaynatılan maddeler ile merhemlerin verilmesi gösteriliyor.

Ancak bir diğer önemli tehlike ise, nüfusu hızla artan kıtayı ‘güçlü bir pazar’ olarak gören süt sanayisi ve lobicileri. İleriki ay ve yaşlarda önerilmesine rağmen süt mamasının anne sütünün oynayacağı rolü oynayamayacağı ve anne sütünün önündeki en büyük engel olduğu biliniyor.

2019 yılı itibariyle 71 milyar dolarlık bir hacme ulaşan Afrika’daki süt maması piyasasını büyütmeyi amaçlayan lobiciler, yaptıkları reklamlarla mamaların anne sütüyle aynı beslenme değeri ya da koruyuculuğa sahip olduğunu iddia ediyor.

YILDA 42 MİLYAR DOLAR TASARRUF SAĞLAYABİLİR

UNICEF uzmanlarından Anne-Sophie Le Dain’e göre, Sahra Çölü’nün güneyindeki Afrika ülkelerinde oldukça düşük kalan anne sütüyle beslenmenin ekonomiye katkısı da büyük olabilir. Le Dain, anne sütüne yapılan her 1 dolarlık desteğin, sağlık veya doğrudan süt maması giderlerinin azalmasıyla 35 dolarlık bir tasarruf sağlanmasına imkân tanıdığının altını çiziyor.

Bir başka uzman Aita Cisse’ye göre, anne sütünün yaygınlaşması halinde yıllık 42 milyar dolarlık bir ekonomik tasarruf sağlanabilir.

UNICEF’e göre ise, anne sütünün halen yüzde 50’lerin çok altında bir oranda tercih edilmesi nedeniyle yaşanan ekonomik kayıp, Sahra Altı Afrika’sı ülkelerinin toplam yıllık milli gelirlerinin yüzde 2,57’sine denk geliyor.