Türk devleti ve ona bağlı çetelerin Rojavaya saldırıları Avustralya’nın Sydney kent merkezinde düzenlenen bir gösteri ile protesto edildi.
Demokratik Kürt Toplum Merkezi (DKTM) tarafından organize edilen eyleme Yeşiller Partisi Senatörü David Shoebridge, Green Left Gazetesi Editörü Peter Boyle, Uniting Church of Australia kilisesi papazı Bill Crews katıldı.
Yeşiller Senatörü David Shoebridge şunları belirtti: “Birçoğunuz gibi, son üç-dört gündür Suriye ve Rojava alanında yaşanan gelişmeleri izliyorum. Sahada inanılmaz bir değişim yaşanıyor. Hiçbirimiz, o zalim, şiddet dolu Esad rejiminin kaybı için gözyaşı dökmeyeceğiz. Rus askeri güçleri tarafından desteklenen Esad rejiminin olası çöküşü için de gözyaşı dökmeyeceğiz. Ama bence insan hakları, cinsiyet eşitliği ve özgürlük mücadelesine değer veren herkes, bunun Suriye halkı için ve özellikle Rojava halkı için ne anlama geldiğinden derinden endişeleniyor. Çünkü biliyorum ki, buradaki Kürt toplumu, Rojava'daki Kürt halkı ve Rojava'da farklı dini ve etnik kökenlerden gelen dostları, cinsiyet eşitliğine saygı gösteriyor. İnanç özgürlüğüne ve demokrasiye saygı gösteriyorlar. Ve Rojava'da dünyaya daha fazla dikkat etmesi gereken, desteklemesi gereken, Rojava özerk yönetiminin başarılarının görülmesi ve desteklenmesi gerekiyor. Kürt halkı, Türk askeri tarafından şiddete maruz kalmaya devam ediyor. Türk ordusu, HTŞ'yi, eski IŞİD, eski El-Kaide güçlerini ciddi şekilde destekliyor. Ve biliyorum ki birçoğunuz, bu grubun Suriye üzerinde daha fazla kontrol elde etmesi durumunda bunun ne anlama geldiğini düşünüyor. Bu, Suriye halkı için ne anlama gelir? Dini azınlıklar için ne anlama gelir? Êzidî halkı için ne anlama gelir? Kürtler için ne anlama gelir? Hristiyanlar için ne anlama gelir? Ve bir Yeşiller Senatörü olarak endişelerinizi paylaşıyorum.
Avustralya hükümetimizden, Rojava'ya destek verme ve Rojava yönetiminin başarılarını kabul etme konusunda net bir açıklama bekliyorum. Yüz binlerce kadın, çocuk korunmaya ihtiyaç duyuyor. Dini ve etnik azınlıklar korunmaya ihtiyaç duyuyor. Ama geri kalan dünya nerede? Ne yapıyor? Ayrımcılığı, şiddeti ve savaşı finanse etmeye devam ediyor. O yüzden önümüzdeki günler ve haftalar geçtikçe, bu son derece öngörülemez çatışmanın önümüzdeki haftalarda nereye gideceğini kimse bilmiyor.
Hükümetimizden net açıklamalar almalıyız. Rojava'daki olağanüstü başarıları onayladığımızı ve bu başarıların riske atılamayacağını belirtmeliyiz. Rojava yönetiminin bölgeleri korumayı sağlama çalışmalarını kabul ettiğimizi belirtmeliyiz. Herhangi bir rehinenin serbest bırakılması çağrısında bulunmalı ve şu anda meydana gelen inançlar arası şiddeti, etnik temelli şiddeti ve en azından inançlar arası şiddeti kesinlikle kınamalıyız.”
Green Left gazetesi editörü Peter Boyle şunları paylaştı: “Şu anda Suriye’de, Rojava'da, sizin kardeşlerinizin yaşadığı son derece tehlikeli bu anı paylaşıyor ve büyük endişe duyuyorum. Bu, saatten saate, dakikadan dakikaya değişen bir dönem. Hiç kimse kesin olarak ne olacağını bilmiyor. Hiçbirimiz Esad rejiminin sonu için üzülmüyoruz. O bir diktatörlük, gitmesi gereken bir şeydi. Ama soru şu; yerine ne gelecek? Ve ben burada, sizinle dayanışma gösterdiğim için şunu söylemek istiyorum: Suriye halkı için harika bir çözüm sunan tek bir cevap var. O da Rojava'nın sunduğu cevaptır. Tüm dinlerin, tüm etnik grupların kadın özgürlüğüyle, herkesin özgürlüğüyle bir arada yaşama örneği, Rojava'nın ifade ettiği o aşağıdan yukarıya otonomi ve demokrasi modelini kabul ederlerse mümkün. Rojava'nın büyük siyasetçisi Salih Müslim, şu anki tüm çatışmaların ortasında bu fikri genişletmiş. Diyor ki, evet, şu an Suriye'de birçok güç mücadele ediyor ama birbirimizi öldürmemiz gerekmiyor. Sonuna kadar savaşmak zorunda değiliz. Eğer herkesin var olma, kimliğini, dinlerini ifade etme, kendi topluluklarına sahip çıkma hakkına sahip olduğu ilkesini kabul edersek, bir siyasi çözüm mümkündür. Ve Rojava halkı, bu fikri, bu ideali paylaşmak istiyor ve sadece bir fikir, bir ideal değil, aynı zamanda gerçek bir yaşam pratiği olarak, Araplar, Kürtler, herkes, Ermeniler ve diğerleriyle uyum içinde yaşamanın mümkün olduğunu gösteriyorlar. Bu yüzden, burada sadece bir korku, endişe ve tedirginlik anı değil, aynı zamanda daha iyi bir çözüm için umutlu bir an olma potansiyeli de var. Son olarak şunu eklemek istiyorum, ben, Avustralya halkının bir parçası olarak, hükümetimize taleplerde bulunmalıyız. Evet, net olmalılar. Suriye’deki tüm halkların özgür olma, özgürleşme ve baskıdan kurtulma hakkını desteklemeliler. Ama şu anda daha fazlasını yapabilirler. Büyük bir insanlık trajedisi var. Yüz binlerce insan evlerinden kaçıyor ve Rojava onlara yardım ediyor. Ama yurt dışından yardım nereden geliyor? Eğer Avustralya hükümeti gerçekten bu insanlara değer verse, şimdi Kürt Kızılayı Heyva Sor'a milyonlarca dolar bağış yapmalıdır. Sadece sözlerle değil, parayı şimdi gönderin. Evlerinden kaçan, terörden kaçan, güvenli bir yer arayan, dondurucu soğukta, korkunç koşullarda büyük riskler alarak geceyi geçiren, çöle kaçan insanlara yardım edin. Avustralya hükümeti, bu insani zorluğa karşı çıkmalıdır.”
Avustralya Demokratik Kürt Toplum Federasyonu Eşbaşkanı Brûsk Ayveri ise, Kürt halkının 21. yüzyılda soykırım tehdidi altında varlık yokluk savaşı yürüttüğünü ifade ederek, “Uluslararası toplum, DAİŞ barbarlığı gibi insanlığı büyük bir tehditten koruyan Kürt halkının özgürlük mücadelesine daha fazla sahip çıkmalı ve dayanışma içinde olmalıdır. DAİŞi besleyen silahlandıran ve destekleyen güç Türk devletidir. Kürt halkını katliam ve soykırımla tehdit eden de bu devlettir. Buna sessiz kalamayız. Bulunduğumuz her alanda sesimizi yükseltmeli, Rojava’yı savunmalıyız” diye konuştu.
DKTM adına konan Baran Söğüt de, “DAİŞ faşizmini yenilgiye uğratan Rojava’da Kürt halkının DAİŞ destekçisi Türk devletinin saldırı, katliam ve işgal tehditleriyle yüz yüzedir. Başta Avustralya olmak üzere uluslararası toplumun Rojava halkıyla dayanışmasını yükseltmesi gerekiyor” dedi.
Protesto eylemi, “Katil Erdoğan”, “Terörist Türkiye”, “Bijî Rojava”, “Rojava’ya Özgürlük” sloganlarıyla son buldu.