Gazeteci Adil Yiğit: Gasp edilen hakkımı istiyorum

Gazeteci Adil Yiğit, Almanya’da sınır dışı sürecine yönelik tepkiler sonrası ’insani gerekçeler’le oturumunun uzatılmasına itiraz edeceğini belirterek, “Hukuki statümü ve gasp edilen hakkımı istiyorum“ dedi.

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Berlin ziyareti sırasında Almanya Başbakanı Angela Merkel ile düzenlediği basın toplantısında "Gazetecilere Özgürlük" yazılı bir tişört giyerek protesto eylemi düzenleyen gazeteci Adil Yiğit, sınır dışı kararının, eyleminden sonra hızlandırıldığını söyledi.

Yiğit, Hamburg Yabancılar Dairesi'nin basına yansıyan yeni kararını da kabul etmeyeceğini belirtti. Gazeteci Adil Yiğit'in Almanya'daki oturma izninin uzatılmayacağı haberleri, geçtiğimiz günlerde basında yer almıştı. Ancak Hamburg Yabancılar Dairesi Sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, yeni bir oturum izni verileceği belirtilmişti. Buna göre Yiğit, Almanya’dan sınır dışı edilmeyecek. Yiğit yaşadıklarını ANF’ye anlattı.

İŞBİRLİĞİNİ PROTESTO İÇİN

Erdoğan ve Merkel’in basın toplantısında eylem kararını nasıl aldığını anlatan Yiğit, şunları söyledi:

“Erdoğan'ın Almanya'nın başkenti Berlin'de Merkel'in gözlerine bakarak "Can Dündar basın toplantısına katılırsa biz boykot ederiz" şeklindeki açıklaması sosyal medyaya düşünce, buna karşı göstereceğim tepki üzerinde yoğunlaştım.

Basın toplantısında soru sormama izin verilmezse "Gazetecilere özgürlük" yazan tişörtle resim çekerek iki ülkenin kirli işbirliğini protesto etmek istedim. Düşündüğüm gibi defalarca soru sormak için parmak kaldırmama rağmen görmezden gelindim. Bende ayağa kalkarak "Gazetecilere özgürlük" tişörtü ile fotoğraf çektim. Eylemimle birlikte anında müdahale edildi. Yan bir odaya götürüldüm.”

TİŞÖRTTEN SONRAKİ TARTIŞMA

Yiğit’e göre Başbakanlık Basın Dairesi görevlisinin, tişörtü çıkarttıktan sonra en arkadaki sıraya tekrar oturabileceğini söyledi. Yiğit, sonrasını ise şöyle anlatıyor:

“BKA (Federal Kriminal Dairesi) yetkilisi ise ‘Türk tarafının tepkisini hesap edemeyiz’ diyerek tepki gösterip içeri alınmama karşı çıktı. Basın toplantısı bitiminde eşyalarımı almak için içeriye gittiğimde ise benimle konuşmak isteyen basın mensupları ile arama adeta duvar çekildi. Güvenlik görevlilerince aşağıda, binanın dışında basın ile görüşebileceğim söylendi. Aşağıda ise her tarafta yoğun güvenlik önlemleri alınmış, her tarafı bariyerlerle çevrili başbakanlık binasına yaklaşık 300 metre uzaklıkta olan bir sokağa bırakıldım. Yani dışarıda da basınla görüşmem böylece engellendi.”

TERK ETME BİLDİRİMİ HIZLANDIRILDI

Kasım 2017’de hakkında sınırdışı edilme kararı verildiğini belirten gazeteci Yiğit, “G-20 zirvesi sırasında akredite edilen 5 bin 108 gazeteci arasındaydım” diyor.

7 Temmuz 2017’de yapılan birinci gün toplantılarına girebildiğini ancak ikinci gün akreditesi iptal edilen 32 gazeteciden biri olduğunu ifade eden Yiğit, şöyle konuştu: “Oturma müsaademi uzatmak için Kasım 2017'de gittiğimde, üç aylık oturma müsaadesi verilerek, sınır dışı tehdidine maruz kaldım. Erdoğan-Merkel basın toplantısı sonrası ise bu süreç hızlanarak 22 Ocak 2019’da Almanya'yı terk etmem için avukatıma yazı geldi. Yazıda, Almanya'yı terk etmezsem zorla gönderileceğim ve yol masraflarımın karşılanmayacağı belirtilmişti.”

GELECEK KARARA İTİRAZ

Yiğit, şunları ekledi: “Sınır dışı kararımı gönderen Hamburg Yabancılar Dairesi'nin basın ve kamuoyundan gelen yoğun baskı ve tepkiler sonrası geri adım atarak, ’insani gerekçeler’le oturma müsaadesi verilmesi kararı, henüz bana ve avukatıma ulaşmadı. Gelse bile buna itiraz edeceğiz. Ben 37 yıldır yaşadığım Almanya'da, eski hukuki statümü ve gasp edilen hakkımı istiyorum.”

ALMANYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ DAİMİDİR

Almanya ile Türkiye arasındaki işbirliğini de değerlendiren Yiğit, bu ilişkilerin Osmanlı’dan günümüze kesintisiz devam ettiğine dikkat çekti.

Yiğit, şöyle değerlendirdi: “Almanya-Türkiye ilişkileri Osmanlı'dan günümüze kadar kesintisiz devam ediyor. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası bile askeri, diplomatik ve ekonomik işbirliği kesintiye uğramadı. Merkel, son 2 yılda 6 kez Erdoğan ile görüştü. Türkiye'de sadece Alman kökenli 7 bin şirketin var olduğu (120 bin çalışan) resmi kaynaklarca açıklanıyor. Almanya cezaevlerinde 50'den fazla Türk ve Kürt siyasi tutuklu var. Almanya'da Türkiye'deki gibi bazı kurum ve partiler, hatta semboller yasaklıdır. Kürtlerin Almanya'da gerek kitlesel gerekse de her alanda yoğun etkileri bilinmektedir. Alman hükümetinin korkusu, bunun önlenemez olmasındandır.”