Dr. Gülşen : Herkes çağrımıza kulak vermelidir

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlayan, başta binlerce siyasi tuksak olmak üzere birçok yerde katılımlarla genişlereyek devam eden süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemleri, kararlı bir şekilde devam ediyor.

Kürt Halk Önderi üzerindeki yoğunlaştırılmış tecridin kırılması amacıyla Fransa’nın Strasbourg kentinde 17 Aralık 2018 tarihinde başlayan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemleri ise 92’nci gününe girerken, açlık grevi eylemcileri yeniden sağlık kontrollerinden geçti.

Dr. Fahrettin Gülşen, eylemin ilk dönemlerinde ortaya çıkan ve giderek artan sağlık problemlerinin ciddi sorunları da beraberinde getirdiğini belirterek, eylemcilerin sağlığındaki son durumu değerlendirdi.

EYLEMCİLERDE İLERİ SEVİYEYE GELEN SAĞLIK PROBLEMLERİ

Dr. Fahrettin Gülşen, eylemcilerin sağlık durumlarında ki komplikasyonların yol açtığı fiziksel sorunların yanı sıra, giderek artan sağlık sorunlarını şu şekilde sıraladı: “Baş ağrıları, görme ve duyma yetisindeki azalmalar, kulak çınlamaları, burun ve boğaz enfeksiyonları, karın ağrıları, sıvı alamama, tansiyon düşüklüğü, nabız yüksekliği, gribal enfeksiyonlar, kas erimeleri ve buna bağlı kas ağrıları ile aşırı kilo kaybı, kokuya hassasiyet ve denge bozukluğu. Ayrıca bütün bu sorunlardan kaynaklı olarak eylemciler yatağa bağımlı hale gelmiş durumda.

AYAKTA DURMAKTA ZORLANIYORLAR

Eylemcilerin durumlarının giderek ağırlaştığını belirten Dr. Fahrettin Gülşen, yaptığı açıklamanın siyasi ve de ajitatif bir açıklama olmadığının altını çizerek, durumun kritik aşamaya geldiğine işaret etti. Tespitlerinin bilimsel olduğunu dile getiren Dr. Gülşen, eylemcilerin artık tek başına ayakta kalamaz durumda olduğunu sözlerine ekledi.

Gülşen açıklamasına şu şekilde devam etti: “Eylemciler ayağa kalktığı anda nabızları yükseliyor. Sendeleyerek, yere düşme tehlikesi geçiriyorlar. Dengede durmak için yataklarına ya da duvarlara tutunuyorlar. Birilerinin yardımıyla günlük ihtiyaçlarını giderebiliyorlar. 92 gün açlık grevinde olunması, her an ölümlerin yaşanacağı kritik bir sürece girildiği anlamına geliyor.”

‘UYKUSUZLUK VE UNUTKANLIK EN BÜYÜK PROBLEM’

Doktorlar olarak endişelerinin artığını belirten Dr. Fahrettin Gülşen, devamla şunları belirtti: “Daha önce belirttiğimiz sağlık sorunları, kat be kat artmış durumdadır. Bu sorunların başında uykusuzluk geliyor. Artık 24 saat boyunca kendilerinin sağlık durumunu takip ediyoruz. Ben de 24 saat boyunca eylem yerindeyim. Eylemciler sabaha kadar uyuyamıyorlar. Uyumaları için yaptığımız çeşitli tıbbi destekler işe yaramıyor. Bu uykusuzluk konsantrasyon sorununa yol açıyor. Bu da dikkat dağınıklığına ve unutkanlığa yol açmış durumda. Yaptığımız tetkiklerde, eylemcilerin sinirsel kontrol sistemlerinde ciddi sorunlar tespit etmiş durumdayız.”

Açlık grevlerine bağlı olarak eylemcilerde ciddi bir duygusallığın geliştiğini gözlemlediklerini sözlerine ekleyen Dr. Gülşen, bunun sinir sisteminin zayıflamasından ortaya çıkan bir semptom olduğunu belirtti.

‘KALP RİTİM BOZUKLUĞU, BEYNİ ETKİLEYEREK FELÇ GEÇİRMELERİNE NEDEN OLABİLİR’

Kendileri için kaygı verici problemin kardiyak sorunları ve kalp ritmi bozukluğu olduğunun altını çizen Fahrettin Gülşen, kardiyak sorunlarının ve kalp ritmi bozukluğunun daha başka sorunlara da yol açtığını ifade etti. Dr. Gülşen bu sorunları ise şöyle ifade etti: “Kalp ritmi 100’ün üstünde olan eylemci; dayanılmaz baş ağrıları, huzursuzluk, yorgunluk, psikolojik kaygılar yaşamaya başlıyor. Nabız yüksekliği eylemcide olumsuz etkiler ortaya çıkarıyor. Hemen hemen tüm eylemcilerde ciddi boyutta kalp ritmi bozukluğu tespit ettik. Gün itibariyle yaptığımız sağlık kontrolünde bu sorunun giderek arttığını belirlemiş durumdayız. Kalp ritmi bozukluğu, eylemcilerin yaşamlarını kaybetmesine yol açacak çok çok önemli bir problemdir. Nabız yüksekliği, tıp dilinde ‘emboli’ dediğimiz sorunun ortaya çıkmasına ve beyinde kan pıhtısının oluşmasına yol açarak, kişinin felç geçirmesine sebep olacak ciddi bir sorundur.”

‘KAS DOKUSUNUN ERİMESİ, DESTEK SİSTEMİNİ ÇÖKERTMİŞ DURUMDA’

Eylemcilerin böbrek ve akciğerinde işlev bozukluklarının aşırı şekilde fazlalaştığını vurgulayan Dr. Gülşen, “Bütün bu bulgular bizi korkutan sorunlardır”, dedi.

Bedenin dışarıdan besin almamasından kaynaklı olarak, ilkin yağ tabakasından gerekli enerjiyi sağladığını ve eylemcilerde bu yağ rezervinin kalmadığına dikkat çeken Gülşen, bedenin gereken enerjiyi artık kas dokusundan sağladığını vurguladı.

Gülşen, bu durumu ise şu sözlerle dile getirdi: “Bedenin enerjiyi kas dokusundan sağlaması, kasların zayıflamasına neden olmuş durumda. Kas ağrıları ise çok artmış durumda. Kas dokusunun giderek yok olması, kişinin destek sisteminin de bedeni taşıyamamasına neden oluyor. Her sabah yaptığımız masajlarla eylemcilerin kalan kaslarını ısıtıyoruz. Ve ancak bu şekilde eylemciler yattıkları yerden doğrulabiliyor.”

‘KORKTUĞUMUZ OLUMSUZLUKLAR HER AN GERÇEKLEŞEBİLİR’

Eylemin ileriki aşamasında belirledikleri sorunların giderek artacağını söyleyen Dr. Gülşen, çözüm bulunamaması durumunda ileriki süreçte eylemcilerin ciddi yaşam tehlikesi altında olduğunu dile getirdi.

Mide yanmalarının ve mide bulantılarının süreklileştiğini belirten Dr. Gülşen, eylemcilere verdikleri tuzlu su ve şekerli suyun, midenin pH dengesini bozduğunu söyledi. Bu durumdan kaynaklı eylemcilerde sıvı alamamanın söz konusu olduğunu sözlerine ekleyen Gülşen, şöyle belirtti: “Eylemin ilk gününden beri eylemcilere tuzlu ve şekerli su ile B1 vitamini veriyorduk. Eylemcilerin sıvı almada zorlanmaları ciddi tehlikeli bir durumdur. Sıvı almada zorlanma, korktuğumuz olası olumsuzlukların her an gerçekleşmesi anlamına geliyor.”

Dr. Fahrettin Gülşen, ziyaretçilerin durumuna da değinerek, eylemcileri ziyarete gelen bireylerin bu hassas durumu göz önünde bulundurmasını ve bulaşıcı herhangi bir hastalığa sahip kişilerin eylemcilerle tokalaşmamasını istedi. Eylemcilerin yatağa bağımlı halde olduğununun da altını çizen Gülşen, ziyaretçilerin eylemcileri görmek konusunda ısrarcı olmamasını da sözlerine ekledi.

‘ÇAĞRIMIZA KULAK VERİLMELİDİR’

Dr. Fahrettin Gülşen, tüm bu sağlık sorunlarını bir araya getirdiklerinde, eylemin geldiği aşama itibariyle, eylemcilerin yaşam tehlikesi altında olduklarını söyledi. Dr. Gülşen, telaşlı ve tedirgin olduklarını belirterek, uluslararası kurumlara, Kürt halkı ile Kürt halkının dostlarına da çağrıda bulundu.

Gülşen çağrısında şunları dile getirdi: “Herkesin bu vicdani ve insani bir duruma karşı duyarlı olması gerekiyor. Bir an önce eylemcilerinin taleplerinin karşılanması için eylemselliklerle, eylemcilerin sesi olmalıyız. Strasbourg’dan her an istemediğimiz ve vicdanımızı sonsuza kadar yaralayacak olumsuz bir durum ile karşılaşmak istemiyorsak, çağrımıza kulak verilmelidir.”