İmret, AYBYK'de AKP'nin gaspçı uygulamalarını anlattı

AYBYK'de işgal edilen belediyelere ilişkin düzenlenen oturumda, AKP rejiminin gasp ettiği Cizre Belediyesi'nin Eş Başkanı Leyla İmret konuşma yaptı.

Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi (AYBYK), işgal edilen belediyelerin eş başkanları için özel bir oturum düzenledi. Oturumda görevinden alınarak yerine kayyum atanan Cizre Belediyesi Eş Başkanı Leyla İmret dinlendi.

Türk delegasyonu da dahil AK üyesi 47 ülkeden belediye ve bölge temsilcileri de oturuma katıldı.

İmret, konuşmasında Efrîn gündemine de işaret ederek, 10 gündür BM Temsilciliği önünde işgale karşı açlık grevinin sürdüğüne dikkat çekti.

Türk devletinin siyasi soykırım, cezaevlerindeki işkenceci uygulamaları ve savaş politikalarına da değinen İmret, gasp edilen belediyelerle ilgili veriler sundu. İmret, Kongrenin, gasp edilen belediyelerin bulunduğu yerlerde araştırma ve inceleme yapmasının önemini vurguladı.

GÜVEN İÇİN TEŞEKKÜR ETTİ

İmret'in konuşmasının tam metni şöyle:

"Sayın Başkan, değerli üyeler,

Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresinde bana konuşma hakkı tanıdığınız için sizlere teşekkür ediyorum.

9 yıl once burada bir konuşma yapan ve daha sonra tutuklanıp 5 yıl cezaevinde kalan Leyla Güven için gösterdiğiniz dayanışmadan dolayı da ayrıca size teşekkür etmek istiyorum. Kendisi daha sonra 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde milletvekili seçildi, ancak Erdoğan’ın seçim sonuçlarını kabul etmeyip seçimleri tekrarlaması sonucunda milletvekilliği elinden alndı. Daha sonra DTK (Demokratik Toplum Kongresi) Eş Başkanlığına seçildi. Türk Ordusunun 20 Ocak 2018’de Afrine yönelik başlattığı saldırıları eleştirdği için 31 Ocak’ta tutuklanıp ceza evine konuldu; ve halen tutuklu bulunmaktadır.

ALTUN'UN SELAMLARINI İLETTİ

Yine üyeniz olan Nurhayat Altun’un sadece bir defa gelip burda konuşma yaptıktan sonra tutuklanıp ceza evine konulmasından dolayı göstermiş olduğunuz dayanışma nedeniyle minnettarlığımı ifade etmek istiyorum. Kendisi de avukatları aracılığıyla sizlere en sıcak selam ve saygılarını iletmemi istedi.

Türkiye’deki yerel demokrasinin mevcut koşullarını ve Demokratik Bölgeler Partili belediyelerin eşbaşkanlarının yaşadıkları baskıları sizlerle paylaşmak için buradayım. Kendim de Cizre Belediye Eşbaşkanı olarak görev yaptığım sürede Türkiye’deki anti demokratik uygulamalardan doğrudan etkilenmiş, görevimden uzaklaştırılmış ve yerine kayyum atanan bir belediye eşbaşkanıyım. Ayrıca, Cizre’de AKP hükümeti tarafından yürütülen savaşın canlı tanığı durumundayım. Şimdi de Türkiye’de cezaevindeki birçok arkadaşım gibi hakkımda tutuklama kararı çıkarıldığı için Almanya’da iltica etmek zorunda kaldım. Buraya gelip Türkiye’deki yerel demokrasinin ne halde olduğunu sizlerle paylaşmamı engellemek için hakkımda kırmızı bülten çıkarılarak Interpol tarafından tutuklanıp Türkiye’ye iade edilmek istendiğimi de biliyorum. Çünkü AKP Hükümetine göre muhalefet eden herkes 'teröristtir' ve bertaraf edilmesi gerekmektedir. Ama şunu da iyi biliyoruz ki Türkiye’nin terörist ilan ettiği birçok insan Avrupa kurumları tarafından insan hakları ödülleri almaktadırlar.

BELEDİYELERDEKİ İŞGALİN BİLANÇOSU

2014 yerel seçimlerinde yüksek oranlarda başarıyla Türkiye’deki toplam 2.101 belediyeden 103 belediye başkanlığı kazandık. (Kazandığımız tüm belediyelerde Türkiye’deki mevzuatta olmamasına rağmen gerçek anlamda kadın erkek eşitliğini sağlamak için belediye eş başkanlığı sistemini uygulamaya koyduk. Resmi olarak seçilen belediye başkanı erkek ise meclis üyesi bir kadın, seçilen belediye başkanı kadın ise meclis üyesi bir erkek belediye eş başkanı olarak seçilmektedir). Kazandığımız tüm bu belediyelerde İçişleri Bakanlığı tarafından müfettişler görevlendirilmiştir. Adeta “kamp” kurarak belediyelerimizde aylarca devam eden incelemelere rağmen, ne bir yolsuzluk ne bir haksız kazanç ne de yasa dışı bir uygulama tespit edilememiştir.

Tüm bunlara rağmen, AKP hükümeti olağanüstü hal ile hukuksuzca kendi yasalarını da Kanun Hükmünde Kararname yoluyla ihlal etmektedir. Şimdiye kadar 110 belediye eşbaşkanı tutuklanmış, 83’ü halen cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. 1 - 11 yıl arasında ceza alıp hüküm giyen belediye eş başkanlarımızın sayısı 15’tir. Yine ceza evinde bulunan Eş Genel Başkanımız Sayın Sebahat Tuncel hakkında geçen ay içerisinde propagandadan 2 yıl 6 ay ceza verilmiştir. Yine geçen yıl buraya gelip görüşmeler yapan eşbaşkanımız sayın Kamuran Yüksek hakkında istenen 8 yıl 9 aylık cezası onaylandığı için geri gidemedi. Onun yerine eşbaşkan seçilen Mahmet Aslan da yine Türk ordusunun Efrîn’e yönelik başlatmış olduğu saldırıları eleştirdiği için 6 Şubat'ta tutuklanıp cezaevine konulmuş; çok yoğun işkencelere maruz kalmıştır.

Tutuklanan belediye eş başkanlarına dönük açılan davaların hiç biri hükümet yetkililerinin iddia ettikleri gibi teröre mali destek davaları değildir. Bu yüzden kayyum uygulamaları güvenlik politikaları ile ilgili değil, AKP’nin Kürtler üzerinde yürütmüş olduğu savaş politikasının kendisidir. 2 yılı aşkındır cezaevinde olan belediye eşbaşkanlarımız yolsuzluk gibi suçlardan değil düşünce- fikir beyanları ve halkla birlikte gerçekleştirilen demokratik eylem ve etkinliklerden yargılanmaktadırlar.

103 DBP’li Belediyenin 94’üne kayyum atanmıştır. Etkilenen nüfus 6.1 milyondur.

Kayyum atanan illerde belediyelerimizin aldığı oy oranları:

Ağrı: % 51

Batman % 55.9

Bitlis % 43.9

Diyarbakır % 55.1

Hakkari % 66.8

Siirt % 49.4

Şırnak % 71.1

Tunceli % 42.4

Sokağa çıkma yasaklarıyla tahrip edilen bazı ilçelerimizde aldığımız oy oranları.

Cizre % 81.6

Sur % 54.4

Nusaybin % 78.8

Yüksekova % 86.6

Silopi % 78.2

Yine Kayyum atamalarıyla DBP’li belediye meclis üyeleri görevden alınmadıkları halde işlevsizleştirilmiş, fiili olarak görevlerinden uzaklaştırılmışlardır. Seçilmiş meclis üyelerinin belediyeler yasası gereği bütçe yapım süreçlerinde ve faaliyet raporlarının onaylanmasında yer almak zorundadırlar. Belediye meclisinin 3’te 2 çoğunluğunun onay vermediği faaliyet ve bütçe raporlarında belediye başkanlığının görevinden düşürülmesi söz konusuyken, kayyumların atandığı belediyelerde bugüne kadar tek bir belediye meclisi toplantısı yapılmamış ve belediyenin denetimi meclis tarafından sağlanamamıştır. Kayyumların belediyeleri işgal ettikleri süreden bugüne kadar kayyumlar kendi atadıkları devlet memurlarıyla çalışmalarını yapmakta ve her türlü yolsuzluk haberleriyle gündem olmaktadırlar.

Atanan kayyumlar, başta kadın çalışmaları olmak üzere demokratik, yerinden yönetim, şeffaf ve kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışını ve çalışmalarını hedef almış ve kriminalize etmiştir. Kayyumların halka karşı yapmış olduğu tüm çalışmalar Türk Milliyetçiliği, Sünni İslamcılık ve Cinsiyetçi politikalar olarak AKP’nin inşa etmeye çalıştığı anti-demokratik politikalarla paralel gitmektedir. Bu gaspçı ideoloji en çok kadınların hayatlarını ve yaşam alanlarını etkilemektedir. Türkiye’de kadın örgütlerinin yerel yönetimler bazında elde ettikleri tüm kazanımlar DBP’li belediyeler tarafından hayata geçirilmekteydi. Eşbaşkanlık Sistemi ile kadın-erkek eşitliği ve farklılıkların kendini ifade etme ve kültürlerini yaşatma, toplumsal ve politik anlamda gerçekleştirilirken; AKP hükümeti tarafından terörize edilen ilk mesele “Eşbaşkanlık” olmuş ve bu uygulamaya davalar açılmıştır.

'KADINLAR TASFİYE EDİLDİ'

Yine kadına yönelik şiddet ile mücadelede yerel yönetim mekanizmaları bir bir kapatılmış ya da içerikleri değiştirilmiştir. Kadın Sığınma Evleri, Kadın Merkezleri, Kadın Eğitim Müdürlükleri, Kadın Ekonomi Müdürlükleri, Kadın Kooperatifleri, Kadın Spor Kompleksleri, Kreşler, Kültür- Sanat Merkezleri gibi kadınların sosyal yaşamını toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinden örgütleyen ve kadının toplumsal statüsünü güçlendiren yüzlerce proje kayyumların hedefi haline gelmiş, kadın hareketinin kazanımları gasp edilmiştir. Bu alanlar kayyumlar tarafından Kur’an kurslarına, mescide ya da erkeklerin yönetimine devredilmiştir. Kadın yerine aile vurgusu sık sık işlenmiştir.

Belediye eşbaşkanlarımızın darbe dönemini aratmayan mahkemelerce yargılanması Türkiye’de demokrasi için acil çağrılar yapmamızı gerektirmektedir.

'RAPOR KATKI SUNACAK'

Kongrenin, kayyum atanan belediyelerin bulunduğu yerlere gelerek araştırma ve inceleme yapması, kayyumların demokrasiye, eşitliğe ve özgürlüğe nasıl zarar verdiğini ortaya koyacaktır. Hazırlanacak raporun Türkiye’deki yerel demokrasiye büyük bir katkı sunacağına inanıyorum."