Türk faşizmi Kurdistan ve halkları tehdit ediyor

Türkiye’nin Doğu- Kuzey Suriye’de yaptıklarının Gazze’den ne farkı var? Gazze için İsrail’i suçlayanlar, sorunu uluslararası kurumlara götürenler Kürtler söz konusu olduğunda suskunluğa gömülüyor.

Türk devleti gerilladan yediği darbeler sonrası bütün Kurdistan’ı savaş alanı ilan etti. Gerçekleri tartışma gücünü ve cesaretini gösteremediler. Yüz yıllık Kürt düşmanlığı konusundaki ezberlerini bozmadılar. "Daha fazla saldıracağız, daha fazla öldürüp, yıkımı artıracağız" açıklamaları peş peşe gelmeye devam ediyor. Kürtleri ve hak arayışlarını, direnişlerini terör dışında ele almıyorlar ve tartışmıyorlar. "Son terörist kalana kadar öldürmeye ve yıkmaya, soykırımına devam edeceğiz" diyorlar.

Türk basını toplumu savaşa razı etmek ve bilinçlerini çarpıtmak için inanılmaz bir çalışma yürütüyor. Bu savaşa milyarlarca dolar harcıyorlar, binlerce insan yaşamını yitiriyor. Demokratik ortamın zehirlenmesi, faşizmin kurumlaşması, hukukun ve adaletin çökmesi görmemezlikten geliniyor. Savaştan başka yol yokmuş, bu tanrısal bir emirmiş gibi Türk halkına anlatıyorlar. Herkesi bu savaşın ve yıkımın bir parçası yapmaya çalışıyorlar. Milliyetçilik, militarizm egemen hale getiriliyor. Türk ordusu neden Suriye ve Irak’a giriyor, işgal alanları neden sürekli genişletiliyor, milyonlarca insan neden göçe zorlanıyor gibi sorular sorulmuyor ve düşünülmesi engelleniyor. Bu kadar yıkıma, ölüme yol açacağınıza neden Kürtlerle anlaşmıyor ve barışmıyorsunuz? "Kürtler size ne kötülük yapmış, onları öldürerek, sürerek nasıl birlikte yaşamı inşa edeceksiniz" diyen yok!

"Suriye ve Irak’ı artık ayrı görmüyoruz" diyorlar. Bu Kuzey- Doğu Suriye’nin sürekli savaş alanı olacağı anlamına geliyor. Irak’ta, Güney Kurdistan’da Türk ordusu onlarca üs kurmuş. Saldırıları artırıp yeni üsler kurmaya devam ediyorlar. Yaz kış, gece gündüz savaş uçakları ve helikopterler Güney Kurdistan’ı bombalıyor, top atışları aralıksız sürüyor. KDP buna meşruluk kazandırıyor, savaşın nedeni olarak PKK’yi, Kürt cephesini gösteriyor. ABD ve NATO, Türk devletinin bu saldırılarına onay vermiş, bütün uluslararası kurumlar tam bir sessizliğe gömülmüşler. Türk faşizmi aynı şeyi Doğu-Kuzey Suriye’de de yapacağım, diyor.

Türk ordusu Kürt koridoru olarak tanımladığı bölgeleri ortadan kaldıracağını, ne pahasına olursa olsun Kürtlerin bir statü sahibi olmasını engelleyeceğini yıllardır söylüyor. "Kürt koridorunu parçaladık, Cerablus, Efrîn ve Serékaniyé’yi işgal ettik, geri kalan bölgeleri de temizleyeceğiz" diyorlar. Çok pervasızlar ve bütün insanlık suçlarını, savaş yasalarını ihlal etmelerini teröre karşı mücadele kavramıyla açıklamaya çalışıyor. Petrol tesislerini, elektrik santrallerini, buğday ambarlarını, su istasyonlarını bombalıyor. Bunların askeri hedefler olmadığı açık. BM, ABD ve Avrupa ülkeleri bu savaş suçlarını sadece seyrediyor. DAİŞ’e karşı savaşmış ve halen de onlarla çalışan, operasyonlara katılan SDG’li güçler PKK savaşçıları diye katlediliyorlar.

PKK ve teröre karşı mücadele denilince Kürtlerin katledilmesi, halkın soğuğa ve açlığa mahkum edilmesi ve göçe zorlanması meşrulaşmış oluyor. Türkiye’nin Doğu- Kuzey Suriye’de yaptıklarının Gazze’den ne farkı var? Gazze için İsrail’i suçlayanlar, sorunu uluslararası kurumlara götürenler Kürtler söz konusu olduğunda suskunluğa gömülüyor, gözlerini ve kulaklarını kapatıyorlar. Türkiye bu saldırları ABD, Avrupa gibi güçlerin desteği ve göz yummasıyla yapabiliyor. ABD, Rusya hava sahasını Türkiye’ye kapatırsa bu katliamlar ve yıkımlar önlenir. Sessiz kalmak onaylamak ve suç ortaklığı yapmak dışında bir anlama gelmez.

TC’nin kırk yıldır bu savaşı sürdürmesinin, on binlerce insanın yaşamını yitirmesinin ve milyonlarcasının göçe zorlanmasının esas sorumlusu ABD ve Avrupa’dır. Bu güçler savaşın bitmesini istemiyorlar. Bu güçler PKK’yi terörist ilan etmeseydi ve Kürtler meşruiyetin dışına atılmasaydı şimdiye kadar Kürt sorunu çoktan çözülmüş olacaktı. Önder Apo şimdi İmralı’da rehin olarak tutulmayacaktı. ABD ve Avrupa’nın PKK’yi terörist ilan edip dışlamasını Türk devleti çok kötü kullandı. Bu terör kavramına sığınarak Kürtlerle sorunu çözmek yerine onları öldürmeyi ve bütün insanlık suçlarını işlemeyi sürdürdü.

Faşist Erdoğan ve şürekası terör koridoru gibi tanımlamalarına şimdi de "Teröristan’’ kavramlarını eklediler. Tabii biz Teröristan’ı Kurdistan olarak okuyoruz. Kürt ve Kurdistan’ı ağızlarına alamıyorlar. Çünkü onlar inkar ve imha üzerine soykırım politikalarını, zihniyetlerini şekillendirmişler. Kürt’ü tarihten silmeyi varlıkları için güvence olarak görüyorlar.

Doğu- Kuzey Suriye’ye saldırdıklarında her defasında bazı bahaneler uyduruyorlardı. Özerk yönetim, Kürtler Türkiye’ye saldırmış veya ona savaş ilan etmiş değil. Bu savaşı Türkiye tek yanlı olarak yürütüyor. Saldıran ve işgal eden odur. Biz hep şunu söyledik, Kürtler bir şey yapsın veya yapmasın, Türk devleti Doğu- Kuzey Suriye’ye saldırılarını sürdürecektir. Çünkü Kürt koridorunu dağıtacağız ve herhangi bir statü elde etmelerine izin vermeyeceğiz, diyorlar. Hedef ve niyetleri böyle açıkken, saldırmaları için Kürtlerin bir şey yapmasına gerek var mı? Tabii ki, yok. Sağı solu oyalamak, kafaları karıştırmak için basit numaralara başvuruyorlardı. Ama 22 Aralık’tan beri süren saldırılarda artık bir bahane uydurma sorunları da kalmadı. Açıktan Kürtler ve Kurdistan parçaları arasında ayrım yapmayacağız, hepsini vurup dağıtacağız, diyorlar. Süleymaniye’yi, YNK’yi hedef tahtasına koymaları, herkesi tehdit etmeleri niyetlerini açığa vurmaya yetmiyor mu?

Kaynak: Yeni Özgür Politika