Sakine olma zamanı

Sakine katledildi ama mirası dünya kadın hareketine mal oldu. Etkisi Kürdistan sınırlarını aştı... Türk soykırımcılığını durdurmanın yolu Sakinelerin militan kişiliğinden geçer.

Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylamez katledilmelerinin yıl dönümünde anılıyorlar. Bu devrimci üç kadının katledilmesi tarihe iz bırakacak nitelikte. Tarihi katliamlar ve soykırımlarla örülü olan Türk devleti Avrupa’nın göbeğinde, Paris’te bu katliamı gerçekleştirdi. Üstelik İmralı’da Kürt halkını temsil eden Önder Apo ile görüşmeleri başlatmışken. Sözde çözüm ve barış için masaya oturmuşlardı. Türk devletinin tarihten devraldığı tüm hile, komplo ve arkadan vurma yöntemlerini zamana taşıdığı ve güncelleştirdiği görüldü.

Bu katliamı yapanın Türk istihbaratına bağlı bir katil olduğu ortaya çıktı. Bunu Fransa’da davaya bakan savcı iddianamesine yazdı. Ancak Fransa hükümeti ve ilgili kuruluşlar sorumluluklarının gereğini yerine getirmediler. Türk devleti onların kalbinde, başkentlerinde yasalarını hiçe sayarak cinayet işledi. Hedef olanlar da kadınlardı ve Fransa hükümetinin, yasalarının koruması altındaydılar. Hem hukuki hem de ahlaki açıdan sorumlulukları vardı.

Türk devleti soruşturma için Fransız yetkililere yardımcı olmadı. Bu doğru. Ama zaten katliamı yapan ve yaptıran Türk devletinin resmi güçleriydi. Yardımcı olmayacakları, saptırmaya çalışacakları ve zamana yayarak gündemden düşürmeye, siyasi ve ekonomik pazarlıkların konusu yapacakları açıktı. Adalet mekanizması buna rağmen işlemeliydi ki, insani ilkeler, hukuk darbelenmemeliydi. Türk devleti gibi ırkçı ve katliamlarla muhaliflerini susturan güçlerin önü kesilsin. Avrupa devletleri bu tür cinayetlere karşı maalesef etkili bir duruşun sahibi olamadı. İran KDP liderleri Qasimlo ve Şerefkendi de Avrupa’da katledildiler.

Türk devletinin Sakineleri katletmeleri üzerine çok şey söylendi, kapsamlı değerlendirmeler yapıldı. Kürt halkı ve dostları katillerin yargılanması ve adaletin sağlanması için yıllardır mücadele ediyor. Bu katliamın unutulmasını ve üstünün örtülmesini önlemek için çalıştılar. Halkın ve arkadaşlarının bu çabası olmasa şimdi olay gündemden düşmüş ve unutulmuş olacaktı. Unutturmamak çok önemlidir. Roboskî katliamı da yine ailelerinin ve Kürt halkının büyük çabalarıyla gündemde tutulabiliyor. Yoksa Dersim, Koçgiri, Ağrı katliamları gibi arşivlere kaldırılıp üstü kapatılacaktı.

Sakine’nin katledilmesini Önder Apo, Dersim katliamının devamı olarak niteledi. Katliamcı bir geleneğin terk edilmediği ve günümüze taşırıldığı çok net. Türk devleti Kürt halkının varlığını ve yaşam hakkını tanısa bu kanlı politikalara ihtiyaç duymaz. Ancak bir halkın varlığını ortadan kaldırmayı bir strateji olarak kabul ettiği sürece her türlü katliamı yapacak. Bu açıdan Türk devletinin psikolojik savaş propagandalarına, demagojilerine kulak asmamak gerekir. Türk devleti bugüne kadar tarihi gerçeğiyle yüzleşmeyi kabul etmedi. Tarihini hep haklı ve doğru yaptığı üzerine kurguladı. Irkçı ve milliyetçi hamaseti esas aldı. Bu açıdan katliamcı ve inkarcı gelenek günümüzde de yaygın ve aktif kullanılıyor.

Sakine Kürdistan devriminde özgün bir katılım ve öncülüğü temsil ediyordu. Bir kadın olarak öncü olması toplum dinamikleri açısından önemliydi. Ayrıca PKK’nin kurucu kadrolarından olması ve yaşamı boyunca direngen bir çizgide durması Türk devleti açısından hazmedilecek bir durum değildi. Sömürgeci ve ırkçı geleneğe göre Kürtler ya boyun eğecek ya da kendisini inkar edecekti. Asi, isyancı ve bilinçli bir kadın onlar için tehlikeliydi. Çünkü onlar insanlık ve halklara düşmandılar.

Sakine katledildi ama mirası dünya kadın hareketine mal oldu. Etkisi Kürdistan sınırlarını aştı. Bunu hak etmişti. Özgür kadın arayışı güçlüydü ve hep bunun peşinden koştu. Arkadaş canlısıydı. Cesur, gözüpek ve eşitlikçiydi. Ezilenlerin, çocukların militanlığına her an hazırdı. Tepeden tırnağa mücadele ve devrimin ruhuydu. Arayışı hep toplumsal ve özgürlükçü temeldeydi. Bitmez tükenmez bir mücadele azmine sahipti. Zorlukları ne olursa olsun dik duruşundan, asaletinden hiç taviz vermedi. Kavga ve isyankarlık ona çok yakışıyordu.

Fidan ve Leyla gençtiler. Ama sevgi doluydular. Arkadaşlarına ve halkına son derece bağlıydılar. Özlüydüler. Sorumluluk bilinçleri güçlüydü. Etkili çalışıyorlardı. Ciddiydiler. Bireysel arayışları yoktu. Kendilerini mücadeleye adamışlardı. Bu nitelikleriyle devrimin öncü kadınları olmayı hakkediyorlar.

Türk devleti katliamcı geleneğini artırarak sürdürüyor. Şimdi Kürdistan’ı her gün uçaklarla bombalıyor. Erfîn’i işgal etti. Binlerce kadın ve genci daha katletti. Etmeye devam ediyor. Ordusunu ve çetelerini Rojava sınırına yığmış, bırakın beni girip dağıtacağım diye dünyaya posta koyuyor. Nasıl olsa Kürtleri dünyada sahipsiz bir halk olarak görüyor! Ve Ergenekon, MHP ve AKP ırkçı-katliamcı ittifakını da kurmuş. Kan dökmeye doymuyor. Yine soykırım ve katliam Kürtlerin kapısına dayatılmış.

Türk soykırımcılığını durdurmanın yolu Sakinelerin militan kişiliğinden geçer. Onlar Sakine’nin şahsında Dersim’in dirilişini kabullenemediler. Kürtlerin mezar kazıcısı olmaya devam ediyorlar. Kürtler de Sakine’nin kişiliğini kuşanarak katliamcılardan hesap soracak güce ulaşabilirler.

Kaynak: Yeni Özgür Politika