Newroz ruhuyla direnmek

Newroza giderken tüm direnişlerin büyüyerek devam edeceği ve Newrozda doruğa ulaşacağı anlaşılıyor. Evet, belli ki bu Newroz bir zirve olacak ve de yeni bir süreç başlatacak!

Yeni bir Newroz sürecine girdik. Devam eden 8 Mart etkinlikleri giderek Newroz kutlamalarıyla birleşiyor. Hareket ve halk olarak 2019 yılı Newrozunu “Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım ve Kürdistan’ı özgürleştirelim” hamlesiyle karşılıyoruz. Her yerde Newroz ruhuyla ve zafer çizgisinde direniyoruz. Bu temelde, şimdiden Leyla Güven ve Nasır Yağız şahsında tüm açlık grevi direnişçilerinin ve tüm halkımızın Newrozunu kutluyor, yeni Newroz yılında yürütecekleri özgürlük mücadelesinde üstün başarılar diliyoruz. Büyük Newroz şehidimiz Mazlum Doğan şahsında tüm kahraman şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.

Çok açık ki, Kürdistan’da yeni bir Newroz sürecini yaşarken, Newroz özgürlük ruhu, direniş ve zafer ruhu yeniden ve çok daha güçlü olarak canlanıyor. “Tecridi kıralım ve faşizmi yıkalım” hamlesi çerçevesinde her yerde özgürlük eylemleri hamle düzeyinde gelişiyor. Hareket ve halk olarak, tüm dostlarımızla ve devrimci-demokratik güçlerle birlikte topyekûn bir özgürlük direnişi içinde bulunuyoruz. İmralı’da Önder Apo direniyor, dağda gerilla direniyor, zindanda tutsaklar, sokakta kadınlar ve gençler direniyor. Bakur’da, Rojava’da, dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında direniyoruz. Şimdiye kadar direnerek kazandık, bundan sonra da direnerek kazanmaya devam ediyoruz.

Belli ki böyle bir direnişle AKP-MHP faşizmini kuşatmış ve yıkımın eşiğine getirmiş durumdayız. Bunun içindir ki, faşist şefler Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli sinir krizleri geçiriyor, çılgınlık alametleri yaşıyor. Irkçı şoven kesimlerden oy alabilmek için her türlü yalana ve demogojiye başvuruyor. Kendisini de yalanlar bir biçimde Kürdistan’ın olmadığından ve kendine Kürdüm diyenlerin çıkıp gitmesinden söz ediyor. Tıpkı Talat ve Enver Paşaların Ermenileri yurtlarından sürmesi gibi, belli ki güçleri yeterse Kürtleri Kürdistan’dan sürmeye hazırlanıyor. Faşist çılgınlık işte böyle bir soykırım düzeyine ulaşmış durumdadır. Fakat bilmiyorlar ki, eğer bu memleketten gitmesi gereken birileri varsa, onlar da Erdoğan ve Bahçeli gibilerdir. Çünkü bu güzel ülkeye sonradan gelen ve işgal eden onlardır. Dolayısıyla birisini Gürcistan’a, diğerini de Orta Asya’ya göndermek gerekir.

Yeni bir Newroz sürecine “Tecridi kıralım ve faşizmi yıkalım” hamlesi ile giriyor olmamız, kuşkusuz tarihi bir öneme sahiptir. Hareket ve halk olarak her şeyden önce direniş tarihimizle, Newroz özgürlük ruhuyla birleşmiş oluyoruz. Tarihi direniş ve özgürlük çizgisiyle böyle bütünleşmek bizi kendimize getiriyor, tarihi gerçeklikle ve Önderlik çizgisiyle birleştiriyor. Her türlü sapmayı ve savrulmayı gidererek, her türlü zayıflığı ve örgütsüzlüğü aşarak Apocu özgürlük çizgisinde yaşar ve mücadele eder hale getiriyor. Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin, Agitlerin, Zekiye ve Saraların özgürlük ruhu ve direniş çizgisiyle buluşturuyor. Dolayısıyla başta Leyla Güven, Nasır Yağız ve İmam Şiş olmak üzere tüm açlık grevi direnişçilerinin de ifade ettiği gibi, direniş çizgisinde olmak bizleri özgürleştiriyor.

AKP-MHP faşizmi ne kadar saldırganlaşıp faşist baskı ve terörünü artırırsa artırsın, zayıflatmak bir yana mevcut direniş hamlemiz daha da büyüyor ve yayılıyor. Mart başından itibaren zindanlardaki bütün devrimci-yurtsever tutsaklar açlık grevi direnişine başlamış bulunuyor. Artık açlık grevi direnişinde olan eylemci sayısı yüzlerle değil, binlerle ifade ediliyor. Başta Bakur ve Avrupa olmak üzere her alandaki kitle eylemlerinde giderek bir artış ve büyüme gözle görülür düzeyde yaşanıyor. Dış çevrelerden, aydın, sanatçı, siyasetçi ve insan hakları kuruluşlarından mevcut direniş hamlesine destek açıklamaları geliyor. Newroza giderken tüm direnişlerin büyüyerek devam edeceği ve Newrozda doruğa ulaşacağı anlaşılıyor. Evet, belli ki bu Newroz bir zirve olacak ve de yeni bir süreç başlatacak!

Bu anlamda Strasbourg Direnişçilerinden Gülistan İke’nin de ifade ettiği gibi, mevcut özgürlük ve direniş hamlesi zafere son derece yakınlaşmış bulunmaktadır. Çünkü direnişçilerin amaç bağlılığı ve kararlılığı kanıtlanmış bulunuyor. Yine başta açlık grevi eylemleri olmak üzere direniş hamlesi hem kitleselleşmiş ve hem de her türlü eylem zenginliğine ulaşmıştır. Dikkat edilirse, başlangıçta kişisel bir tutum ve sınırlı bazı kişilerin girişimi gibi gözüküyordu. Bir süre direnilip çeşitli eylemler yapılır, ondan sonra vazgeçilir sanılıyordu. Açlık grevlerinin belli bir propaganda ardından bırakılacağı hesap ediliyordu. Nitekim bunu hızlandırmak için, AKP-MHP faşist yönetimi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kardeşini İmralı’ya götürüp görüşme yaptırmıştı. İstediği sonucu alamayınca, ardından Leyla Güven’i tahliye edip zindandan çıkarmayı denemişti. Fakat bütün bu özel savaş girişimleri sonuç almadı ve direnişçiler tarafından bir bir boşa çıkartıldı. Dahası beşinci aya girene kadar açlık grevi direnişi büyük bir irade ve kararlılıkla sürdürüldü ve hala aynı kararlılıkla devam etmektedir. Böyle bir irade, kararlılık ve direnç karşısında hiçbir güç duramaz, hiçbir gericilik dayanamaz. Dolayısıyla AKP-MHP faşizmi de dayanamayacak ve gümbür gümbür çökecektir.

Yaşanan yoğun mücadelede faşizmin çökeceği bir noktaya gelinmiştir. Çok açık ki, AKP-MHP faşizmi temellerinden sarsılmakta ve çatırdamaktadır. Çünkü Devlet Bahçeli çizgisine giren Tayyip Erdoğan’a gerek kalmamaktadır. MHP’illeşen AKP her gün mum gibi erimektedir. Bütün yırtınmalarına ve devlet imkânlarını kullanmalarına rağmen, 31 Mart yerel seçimlerini kazanamayacakları anlaşılmaktadır. Yapılan anketler bu sonucu gösterdikçe, faşist şefler Erdoğan ve Bahçeli adeta çılgına dönmekte ve Kürt düşmanlığında sınır tanımaz hale gelmektedir. Bu temelde Türkiye toplumunun beyni Kürt düşmanı, ırkçı-şoven yaklaşımlarla doldurulmaktadır. Kısaca eğer önü alınmaz ve düzeltilmezse, Türkiye’deki gidişat tehlikelidir. Sonunda faşist histeri ile doldurulmuş bir toplumu rehabilite etmek gerekecektir.

İşte bu noktada devrimci-demokratik mücadelenin Türkiye’de geliştirilmesi ve AKP-MHP faşizminin söz konusu tehlikeli gidişatına dur denilmesi önemli olmaktadır. Bu da Türkiye devrimci güçlerine önemli görev ve sorumluluk yüklemektedir. Özellikle çok sayıda devrimci partiyi birleştirmiş olan ve ilanının dördüncü yılına giren Halkların Birleşik Devrim Hareketi-HBDH’ye tarihi önemde görevler düşmektedir. Böyle kritik ve tarihi görevlerle yüklü bir dönemde HBDH öncülüğünün devrimci görev ve sorumluluklarına mutlaka sahip çıkması gerekir. Bu da daha çok halka gitmek ve faşizme karşı direniş çizgisinde pratikleşmek demektir. Bunu yaptığı ölçüde HBDH halkların birleşik öncüsü olabilecek ve tarihi bir rol oynayacaktır.

Diğer yandan Kürdistan’daki direnişin de her alanda daha çok geliştirilmesi, yaygınlaştırılması, zenginleştirilmesi ve her türlü bedel göze alınarak daha büyük bir kararlılıkla yürütülmesi gerektiği açıktır. Bu anlamda dar ve duygusal yaklaşımların her düzeyde mutlaka aşılması gerekir. Bugün beşinci ayında açlık grevi direnişini kararlılıkla yürütenler, çok açık ki özgür Kürtlüğün ve insanlığın en büyük değeri durumundadırlar. Onları böyle kılan, hiç şüphesiz kararlılıkları, ısrarları, amaç bağlılıkları ve büyük bir cesaret ve fedakârlıkla söz konusu direnişi yürütmeleridir. Bu temelde şehit de düşebilirler, mevcut direniş hamlesi onlarca şehit de verebilir. Buna herkesin hazır olması, olası şahadetleri özgür varlığın en temel değerleri olarak sahiplenmesi gerekir. Zaten Kürtler bu uğurda her gün şehitler vermektedir. Böyle bir konuma kırk bin kahraman şehit vermeyi göze alarak ulaşmışlardır. Bundan sonra da şahadet çizgisinde tarihi bir kararlılıkla direnecekler ve kazanacaklardır. Bundan hiç kimsenin bir şüphesi ve bu gerçekliğe farklı bir yaklaşımı olmamalıdır. Newroz meşalesi Mazlum Doğan’ın ifade ettiği gibi Direnmek Yaşamaktır! Teslimiyet İhanete, Direniş Zafere Götürür!

Kaynak: Yeni Özgür Politika