Gençleri dağa çıkaran şehitlerimizdir

Onları gerillaya koşturan da götüren de tüm Kürdistan şehitlerinin çağrısıdır. Gerillaya katılımları; herkes de Süleyman Soysuz tarafından HDP’nin camlarını kırması için gönderilen aileler de böyle anlamalıdır.

Son zamanlarda ise gerillaya katılım gösteren gençlerin aileleri üzerinden oyunlar oynanmaktadır. Neredeyse gidip kapısı çalınmayan, bin bir hile, oyunla üzerinde baskı uygulanmayan aile kalmamış gibidir. Gerillaya karşı savaşı sadece tankla, topla, uçakla, bombayla yürütmüyorlar, toplum içinde de bu savaşı yürütmektedirler.

Kürt gençleri gönüllü gerilla oluyor ve en zor koşullarda savaşıyor. Kürt gençlerini ve Türk gençlerini zorla silah altına alan ise bizzat Türk devletidir. Zorla savaşa süren Türk devletidir. Bir Türk Yarbayı bile kardeşi Botan’da çatışmada yaşamını yitirince AKP iktidarına siz niye çocuklarınızı savaşa sürmüyorsunuz, diyordu.

Türkiye Cumhuriyeti başından itibaren Kürt halkına karşı bir özel savaş devleti olarak kurulmuştur. Amaç Kürtleri soykırıma uğratmaktır. Böyle insanlık dışı bir amaç vardır. Böyle bir amacı olanlar çok kirli bir özel savaş uygularlar. Türk devletinin 95 yıldır Kürt halkına uyguladığı özel savaş kitabı yazılsa insanlık tarihinin utanç duyacağı bir belge ortaya çıkar. Kuşkusuz çok yazılıp çizilmiştir; ancak yine de yeterince ortaya konulmadığı anlaşılıyor. Hala en çirkin ve kirli yöntemlerin 21. yüzyılda sürdürülmesi bunu gösteriyor. Sadece 1926’da uygulamaya konulan Şark Islahat Planı, yani Kürt soykırım planı ve uygulamaları Türk devletini soykırımcı olarak mahkum etmeye yeter.

Ermeni ve Asuri-Süryani soykırımını bu devlet yapmıştır. Bu soykırımlar daha açık yöntemlerle yapılmıştır. Kürt soykırımı ise daha örgütlü yapılmıştır; yapılmaktadır. Çünkü Ermeni soykırımı yakın zamanda olduğu için aynı yöntemleri kullanma imkanı bulamamıştır. Ancak zihniyet ve amaç aynıdır. Aslında bugünkü 3. Dünya Savaşı koşullarında soykırımı daha açık yapmaya yönelmiştir. Bu yönelimlerini yine özel savaş yöntemleriyle örtmeye çalışmaktadır.

Bu özel savaş karakterini Seyid Rıza ben sizlerin hilelerinizle baş edemedim, diyerek çarpıcı biçimde ifade etmiştir.

Türk devleti 12 Eylül 1980 yılından bu yana Kürt halkına karşı yeni bir soykırım hamlesi başlatmıştır. PKK öncülüğündeki Özgürlük Hareketini ezip bunun üzerinden Kürtler üzerinde yürüttüğü soykırımı hızlandırmak, yaygınlaştırmak ve sonuçlandırmak istemiştir. Özellikle esir alınıp zindana atılan PKK’li tutsaklar üzerinde her türlü işkence ve psikolojik yöntemleri deneyip tümünü itirafçılaştırmaya çalışmışlardır. İtirafçıları sürekli konuşturarak nasıl Kürdistan davası denilerek aldatılıp kandırıldıklarını söyletmişlerdir. Bu dönemde Kürt halkının özgür yaşam inancını kırmak için her yol ve yöntem denenmiştir. Sadece zindan içinde itirafçıları değil; dışarıda da birçok insanı PKK ve Kürt halkının özgürlük davası aleyhinde konuşturarak amaçlarına ulaşmak istemişlerdir.

12 Eylül faşizmine karşı zindanda, daha sonra dağda gerilla ve şehirlerde serhildanlar gelişince 1990’lı yıllarda kirli özel savaşı tırmandırmışlardır. ‘Mehmetçik basın’ olarak tanımlanan tüm gazete ve televizyonlar bu özel savaş merkezinin denetiminde bu kirli savaşı gerekçelendirmeye ve meşrulaştırmaya çalışan yayınlar yapmışlardır. PKK Önderliği ve gerilla aleyhinde görülmedik karalama kampanyaları yürütmüşlerdir. Dağda ellerine geçen bazı gerillaları işkence ile itirafçılaştırıp konuşturmuşlardır. Hatta propagandayı o kadar kirli biçimde yapmışlardır ki, şehit düşen gerillaların sünnetsiz olduğu söylenerek toplumda yarattıkları Ermeni düşmanlığını da bu propagandanın parçası yapmışlardır. Gerillanın kafasını kesme, üzerlerine ayaklarıyla basıp fotoğraf çektirme, cesetlere her türlü hakareti yapma, böylece toplumda yılgınlık yaratmayı amaçlamışlardır. Yine bu dönemde binlerce gencin gerillaya koşmasını engellemek için her türlü kara propaganda ve kirli savaş yöntemini kullanmışlardır. Gerilla yaşamını olumsuzlamak için akla hayale gelmedik yalanlar uydurmuşlardır.

Son zamanlarda ise gerillaya katılım gösteren gençlerin aileleri üzerinden oyunlar oynanmaktadır. Neredeyse gidip kapısı çalınmayan, bin bir hile, oyunla üzerinde baskı uygulanmayan aile kalmamış gibidir. Gerillaya karşı savaşı sadece tankla, topla, uçakla, bombayla yürütmüyorlar, toplum içinde de bu savaşı yürütmektedirler. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketini ezme, tasfiye etme, sonunda da soykırımı tamamlama politikasını en başta da gerillaya katılımı engelleyerek yapmak istemektedirler. Yani dağda, ovada yürütülen kirli savaşla; şehit aileleri, gerilla aileleri üzerinde yürüttükleri politika aynı amacın parçası olmaktadır. Kayyumlara karşı direnişle birlikte gerillaya katılım gösteren bazı gençlerin ailelerinin HDP binasının önüne gönderilmesi, cam ve çerçevenin kırdırılması da bu özel savaşın kullandığı araçlardan olmaktadır.

Dağlara atılan bombalar, sürdürülen savaş, orman yakmalar gibi bu aileler de savaşın başka bir aracı olarak kullanılmaktadır. Bu yönüyle gerillaya ve halka açılan savaşın düşman cephesinden kullanılan silah olmaktadırlar. Bu aileler ya farkındalar yada farkında değiller ama Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı kullanılan ölüm makineleriyle aynı konuma düşmektedirler. Koruculuk nasıl ki düşmanın bir kullanım biçimiyse bu aileler de ellerinde silah olmasa da aynı özel ve kirli savaş oyununun bir parçası olmaktadırlar.

Kuşkusuz bu ailelerin HDP binası önünde oturtulması HDP’nin kendi belediye başkanlarına ve iradelerine sahip çıkmasına yönelik de bir provokasyon ve komplodur. Kayyuma karşı direnişin özellikle Türkiye toplumunda sempatiyle karşılanmasının ve desteklenmesinin önünü alma oyunlarıdır. Kayyumlara karşı direnişlerin meşruiyetini tartışmalı hale getirmek istenmektedir. Hatta bu direnişe saldırmanın gerekçesi yapma hesapları da olabilir. Bu konuda HDP açıklamasını yapmıştır. Ancak bunu sadece HDP’ye ve kayyumlara karşı gösterilen direnişe bir saldırı olarak görmek de yetersiz bir yaklaşım olur.

Bazı HDP’lilerin bu aileleri anlıyoruz ama gerillaya gitmelerinin bizimle alakası yok, demesi de yanlıştır. Bu ailelerin anlaşılacak bir yanı yoktur. Kürt halkının özgürlük savaşına karşı özel savaş aracı olarak kullanılmalarının nesini anlayacağız?! Anlayışla karşılarsak o zaman bu aileler üzerinden yürütülmek istenen kirli özel savaş politikalarına meşruiyet kazandırılmış olunur.

Kürt gençleri şu anda Kürt halkının özgürlük ve onur savaşını veriyorlar. Kürt gençleri bu savaşı vermeselerdi Kürt’ün ne onuru olurdu ne de özgürlük davası. Bu savaşın verilmediği tarihler Kürtler için en zorlu ve acı yıllardır. Soykırıma karşı direnmemek kadar zillet ve lanetli bir durum olabilir mi? Boyun eğmek, soykırımın gerçekleşmesini beklemek en büyük onursuzluk olurdu. Kürt gençleri bu onursuzluğu kabul etmedikleri için onlarca yıldır savaşıyorlar, Kürt halkı özgür olana kadar da bu mücadele sürecektir. On binlerce şehit, yüz binlerce insanın 30 yıl, 20 yıl, 10 yıl cezaevinde yatması Kürt halkını onurlu ve özgür kılma mücadelesidir. Kürt halkının en değerli evlatları bu gençlerdir.

Dünyada her toplumun gençleri halkının özgürlüğü için mücadele ederler; ama Kürt gençleri mücadele etmeyecek! Bu düşünülebilir mi? İlk toplumsallığı ve insanlığı yaratan bu coğrafyanın gençleri tabi ki dünyanın her yerinde olduğu gibi halkının özgür ve demokratik yaşamı için mücadele edecektir. Kürt gençleri gönüllü gerilla oluyor ve en zor koşullarda savaşıyor. Kürt gençlerini ve Türk gençlerini zorla silah altına alan ise bizzat Türk devletidir. Zorla savaşa süren Türk devletidir. Bir Türk Yarbayı bile kardeşi Botan’da çatışmada yaşamını yitirince AKP iktidarına siz niye çocuklarınızı savaşa sürmüyorsunuz, diyordu. Tayyip Erdoğan Türk gençlerini Efrîn’de, Kürdistan’ın her yerinde savaşa sürmek için savaş ve şehitlik edebiyatı yapacak ama ülkesi ve halkı özgür olmayan Kürt gençleri gerillaya katılmayacak! Böyle bir şey düşünmek bile Kürtlerle, Kürt gençleriyle alay etmektir. Bu tür sözler, düşünceler Kürtleri soykırıma uğratmak isteyen özel savaşın ağzından çıkan sözlerdir.

Dünyanın en haklı mücadelesini Kürtler vermektedir. Kürt gerillaları dünyanın en kutsal savaşçılarıdır. İnsanlığı bile DAİŞ belasından bu fedai gerillalar kurtarmıştır. Êzîdîleri soykırımdan bu gençler kurtarmıştır. DAİŞ’in Hewlêr’i işgal etmesinin, Kerkük’ü ele geçirmesinin önüne bu gerillalar geçmiştir. Bu açıdan gerillaya katılmak kadar onurlu bir şey olamaz. Gerillaya katılanlar alınlarından öpülecek gençlerdir. Türk devletinin katılımı engelleme çabalarının aksine katılımı teşvik etmek ve artırmak gerekmektedir. Kürt halkı, Kürt aydınları, Kürt yazarları, Kürt sanatçıları, tüm Kürt yurtseverleri gençlerin gerillaya katılımı için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Bu özel savaş oyunları, provokasyonları ve komplolar karşısında binlerce Kürt genci gerillaya koşmalıdır.

Kürtlerin özgürlük savaşı 100 yıldır sürüyor. Şeyh Said ve arkadaşları, Seyid Rıza ve arkadaşları özgürlük savaşçılarıydılar. Dersim’de 70 binden fazla genç, yaşlı, kadın ve çocuk öldürülmedi mi? Bu soykırımı kim yaptı? Tabi ki soykırımcı sömürgeci Türk devleti. Bu soykırımın şahidi olan Kürt aydını Nuri Dersimi gençliğe çağrıda bulunmuştu. Kendi sesinden okuduğu bu şiirde Kürt gençliğine çağrısı ‘intikam, intikam’ değil miydi? Gençler bu çağrının gereklerini yapıyorlar.

Şeyh Said ve arkadaşları darağaçlarında onurlu dik duruşlarıyla; biz Kürdistan davası için yaşamımızı onurluca veriyoruz; torunlarımız da bu onurlu duruşumuza dayanarak direnecek ve Kürt halkını özgürlüğe kavuşturacaklar, dememiş miydi? Bu halkı ve ülkeyi Kürt gençliğine emanet etmemişler miydi? İdam ipi Şeyh Said’in boğazındayken; ‘Dünya yaşantımın sonu geldi. Ulusum için kurban edildiğimden dolayı pişmanlık duymuyorum. Yeter ki torunlarımız bizi düşmanlarımızın önünde mahcup bırakmasınlar’ çağrısı kimeydi? Yine idam edilen Bitlis milletvekili Yusuf Ziya “Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi aldatabilirsiniz endişesi içindeydim. Şükür Allah’a ki bizi mermi ve iple karşılıyorsunuz ve bundan dolayı biz hiç pişman değiliz. Verdiğiniz ders sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır” derken bu çağrılar kime yapılmıştı? HDP kapısına gidip düşmanın ağzıyla batsın Kürdistan davanız, diyen o aileler Şeyh Said ve arkadaşlarının son sözlerini öğrensinler. Tüm Kürt gençleri Şeyh Said, Seyid Rıza, İhsan Nuri ve arkadaşlarının torunlarıdırlar. Tabi ki Kürt’ün çocukları ve torunları gerillaya koşacaklardır; sokaklarda, meydanlarda serhildanların öncüsü olacaklardır. Şeyh Said ve arkadaşlarının anıtı Dağkapı meydanına dikilene kadar da bu mücadele sürecektir.

Diyarbakır 5 nolu zindanındaki işkencelere tüm Amedliler şahittir. İşkence sesleri yıllarca Amed halkının kulağında çınlamış ve bunun acısı çekilmiştir. Aileleri HDP kapısına gönderenler; binlerce tutsağa işkence yapmış, birçoğunu katletmiş ve sakat bırakmıştır. Buna karşı direnen ve yaşamını veren Kemal Pir Kürt gençlerinin yurtseverliğine, Kürt halkının onurlu karakterine inanarak bugün 16 kişiyle direniyoruz, yarın milyonlarla direneceğiz, demiştir. Bu çağrı tabi ki en başta da Kürt gençlerine olmuştur.

20 yaşında ölüm orucunda şehit düşen Kürt gençliğinin idolü Ali Çiçek şehadetlerinden sonra Kürt gençlerinin halkının özgürlük davasını yürüteceğine inancını belirterek son nefesini vermiştir. Hayri Durmuş yaşamını verirken bile ‘mezarıma halkına borçludur yazın’ demişti. Kürt tarihi Hayri’yi Kürt’ün en bilinçli, en sorumlu, duygusu en yüksek Kürt genci olarak yazacaktır. Bu çağrılar ve duruşlarla verilen mesajlar tüm Kürt gençlerineydi; tabi ki Kürt gençleri de bu çağrılara uyarak gerillaya katılmaktadır. Bu çağrı Seyid Rıza, Şeyh Said, Kemal Pir, Hayri Durmuş, Ali Çiçek, Mazlum Doğan, Ferhat Kurtay, Mahsum Korkmaz, Sara, Zilan, Delal, Çiçek, Baran Mawa, Şevin ve tüm şehitlerin çağrısıdır. Onları gerillaya koşturan da götüren de tüm Kürdistan şehitlerinin çağrısıdır. Gerillaya katılımları; herkes de Süleyman Soysuz tarafından HDP’nin camlarını kırması için gönderilen aileler de böyle anlamalıdır. Devletin ağır baskısı, tutuklaması ve saldırısı olmazsa on binlerce gerilla ailesi, binlerce şehit ve gazi ailesi HDP’nin camlarını kıran bu ailelere neler neler söylemezdi ki! Gerçek Kürt anaları da aileleri de onlardır; Kürt’ü temsil edenler de onlardır. HDP binası önüne gönderilen o aileler iyi bilmeli ki, Kürt’ün yaşamı da onuru da gerillaya giden o gençlere bağlıdır. Bir onurlu yaşam yaşanacaksa ister çocuklarımız olsun yada olmasın bu gerillaya sahiplenilerek yaşanılacaktır.

Bu gençleri HDP gerillaya göndermiyor. Gerillayı HDP yaratmadı, gençleri dağa gerilla olmaya onlar göndermedi, aksine gerilla mücadelesi, serhildanlar ve Türkiye’deki devrimci demokrasi mücadelesi demokratik siyasal mücadele alanını ortaya çıkardı. Bunu herkes de bilecek, HDP de ya da başka siyasal partiler de bilecek. Dolayısıyla HDP’nin savunmaya geçmesine de, aileleri anlıyoruz demesine de gerek yok. HDP’nin anlayacağı tek şey var; o da bu ailelerin özel savaş planlaması ve oyunları temelinde oraya gönderildiğidir. Büyük bir özgürlük savaşı yürütülürken bazı insanların bilinçli ya da bilinçsiz biçimde kullanılacağı açıktır. Kürt tarihinde bu tür şeylere maalesef fazlasıyla rastlamaktayız. Bu tür insanlar da Kürdistan tarihine Kürt düşmanı özel savaşçılarının aleti olarak geçeceklerdir.

O ailelere de birkaç sözüm olacaktır. Bu topraklarda soykırımlara karşı tarihin en kutsal direnişi sürdürülmektedir. Bu direniş, Kürt soykırımını gerçekleştirmek için savaş yürütenlere karşı verilmektedir. Eğer Kürt gençlerinin kendi topraklarında aileleriyle ve halkıyla özgür ve demokratik temelde yaşamaları isteniyorsa o zaman bu kirli savaşçılara ve zalimlere karşı tutum takınmaları lazımdır. Bunun için direnen milyonlarca Kürt halkı gibi bu direniş içinde yer almalıdırlar. HDP’nin camlarını kırmak için değil, o halkla birlikte kayyumlara karşı direnmek için orada oturmaları gerekmektedir. Acılar, hasretler ancak böyle son bulabilir. Kendi yaptıkları ise bu savaşı sürdürenlere hizmet etmektedir. HDP binasına gönderilen aileler özgür ve demokratik yaşam için mücadele edenlere ve bu savaşın bitmesini isteyenlere karşı bu kirli savaşı sürdüren zalimlerin yanında yer almaktadırlar. Gençlere böyle sahip çıkılamaz; bu tutum gençlere düşmanlık yapmaktır, bu savaşın sürdürülmesini istemektir. Nitekim bu ailelerin HDP’nin kapısına gönderilmesinden sonra her gün onlarca genç gözaltına alınmaktadır. Bu gözaltına alınmaların nedeni bu aileler üzerinden yaratılan gençlik düşmanlığıdır. Bu gençlerin tutuklanmasını kabul ediyorlar mı? Bunun için gidip karakolların önünde oturabilirler mi?

Bu aileler Kürt halkının iradesini tanımayan, Kürt halkının seçilmişlerini zindana atan ve attıran, her gün tek millet diyerek Kürt’ü yok sayan Süleyman Soysuzlardan mı yanadır; yoksa bu halka onur kazandıran, bu halkın varlığını savunan gençlerden mi yanadırlar? Bu sorunun cevabını vermelidirler. Yoksa gerillayı bitirmek isteyenler gibi özel savaşçıların, kirli savaşçıların, katillerin yanında olarak, çocuklarımız gelsin demekle ne gerilla bu direnişi bırakır ne de çocukları onları dinler. Çünkü bu gençler annelerinin, babalarının onurlu yaşamaları için dağlara çıkmışlardır. Kendi analarının, babalarının, kardeşlerinin, komşularının özgür ve demokratik yaşama kavuşması için gerilla saflarına katılmışlardır. Çünkü gerçek yaşam bu özgürlük mücadelesi içinde olmaktır. Özgür yaşayanlar onlardır, ölmüş olanlar ise çocuklarının karşısında düşman tarafında yer alanlardır. Bu açıdan bu aileleri de ölümden çıkıp gerçek yaşam içinde olmaya çağırıyoruz.

Kaynak: Yeni Özgür Politika