Erdoğan-Bahçeli terörizmi, savaş suçları ve insanlık sınavı

"Önder Apo’nun demokratik ulus perspektifiyle kendi öz yönetimini kuran Kürtlerin ve kürt halkının dostlarının direnişi, bu komployu boşa çıkaracak güçtedir. Onur direnişine yakışan da budur."

Akp-mhp faşist iktidarının rojava’da başlattığı işgal ve soykırım saldırısı başta Rojava olmak üzere tüm dünyada Kürtlerin direnişine çarptı. Kürdistan’da ve dünyada kürt halkı ve dostları alanlara çıkarak işgali protesto etti. Direniş alanlarından yükselen “terörist Erdoğan” sloganı tüm dünya halklarının ortak sloganı oldu. Yine yer yer “Terörist türkiye” sloganları da atıldı. Türkiye’ye silah satmama kararı alan, Türkiye’nin nato üyeliğinden çıkarılmasını gündemleştiren, Türkiye’nin uluslararası adalet divanında savaş suçu işlemekten yargılanmasını isteyenler oldu. bunları artırabiliriz.

Faşist şef Erdoğan, çok yalan söyledi. Hatta tüm iktidarını yalanlar üzerine kurdu denebilir. Sadece bu süreçte söylediği yalanlar öyle çok ki, varsa kendi dini için bir cennet, artık oraya gitme olasılığı, ebedi olarak gündemden çıkmış olmalı. En son “Kürtleri hedef almıyoruz” dedi. Ancak Afrin, Bab ve Azez’de açılan türk okulları, en son üniversite kurmaları kürtleri nasıl hedef aldıklarını gösteriyor. Kürtler için türk işgalciliğinin tek düsturu “öldürebildiğini öldür, öldüremediğini türkleştir” şeklinde somutlaşıyor.

Serekani ve Gire Spi için yapılan planlar, savaş, tüm kürtlerin katledilmesi, kalanlarının türkleştirilmesi, çeteleştirilen ve yağma-talanla karnını doyuran, kendi ülkesine de ihanet etmiş Arapların oraya yerleştirilmesi temelindedir.

 Türk devleti, Kürtler üzerinde soykırım saldırıları uyguluyor. Türk devletinin yaptığı, katliam, talan, işkence, mülklere el koyma, mülkleri yok etme, talan etme kadar geriye kalanları teslim alma, asimile ederek türklüğün kötü bir malzemesi haline getirmedir. Başka bir amaç, pratik ya da fikir yoktur.

Türklerin kürtlere uyguladığı kültürel soykırım, bugün rojava’da fiziksel soykırımla birarada uygulanıyor. Dünyanın gözü önünde yapılan kürt soykırımına rağmen kürtleri hedef almadığını söylemesi, salt algı oluşturmayı amaçlamıyor. Bunun yanında tüm dünyaya rağmen, kürt soykırımıyla kendi bekasını sağlayacağına inanmaktan ve buna kilitlenmekten kaynağını alıyor.

Soykırımcı faşist türk devleti için ne kendi, ne de başka ülkenin sınırları ve bölünmez bütünlüğü esastır. “Ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlük” denilen yalan, sadece Suriye sınırını geçip işgal saldırısı başlatılmasıyla deşifre olmadı. İşgalci türk devleti Irak topraklarına da girip işgal saldırıları yaptı, yapıyor. Irak ülkesi ve başur Kürdistan’a yönelik her türlü hava saldırısını yaptı, her türlü yasaklı silahı kullandı. Özel savaş konusunda uzmanlaşan istihbarat ordusunu salarak başur kürdistan toplumunu işbirlikçileştirmenin, ajanlaştırmanın, kendi muhbiri haline getirmenin her türlü kirli oyununu sergiledi. Bugün Suriye’ye yapılan saldırı için faşist türkiye’nin bu kadar arsız-pervasız davranmasında, bakur kürdistan’da yapılan soykırım saldırıları karşısındaki sessizliğin ve başur kürdistan’a yapılan işgal saldırıları karşısındaki sessizliğin de payı vardır. Türk soykırım rejimi için esas olan, ülkelerin toprak bütünlüğü değil, kürt soykırımının nerde olursa olsun gerçekleştirilmesidir.

Türk devleti savaş suçu işliyor. Ancak daha önemlisi ve doğru olan şudur: Türk devleti kürtler karşısında insanlık suçu işliyor. Kürtlerin insan dahi sayılmadığı bir zihniyetin, olağan koşullarda suç sayılan her türlü şeyi yapması mümkündür. Faşist akp-mhp rejiminin bugün yaptığı ve savaş suçu denilen her şey, Kürtlerin daha önce de yaşadığı, ancak ilk kez tüm dünya kamuoyunca, dünya insanlığınca görünür olan saldırılardır, soykırım suçlarıdır.

Afrin’de işlenen insanlık suçları, savaş suçları, soykırım uygulamaları karşısında dünya gözünü kapattı. Yapılan başvurular için ilginç bir şekilde Kürtlere “iç hukuk yollarının tükenmesi gerektiği” belirtildi. Cerablus, Azaz ve Bab’da defacto bir türk egemenliği kuruldu. Hatay’ın türkiye’ye nasıl dahil olduğunu unutmamak gerekir. Bundan dolayı savaş suçu gündemine Afrin ve Cizre dosyasını sürekli eklememiz gerekir.

Bugün de tüm dünyanın gözü önünde Türkiye, Rojava’da insanlık suçu işliyor, savaş suçu işliyor.

Hastanelerin bombalanması savaş suçudur. Türkiye bunu ilk kez yapmıyor. Çocukların katledilmesi türkiye’nin sicilinde vardır. Yaralıların katledilmesi türkiye’nin sicilinde vardır.

Sivil halkın katledilmesi savaş suçudur. Türkiye bunu ilk kez yapmıyor. Türkiye tarihi, Kürt katliamlarıyla doludur ve her gün kürtler tek tek ya da toplu olarak katledilmektedir. Bakur kürdistan’da her gün zırhlı araçlar kürt insanlarını ezerek öldürmektedir. Afrin ve Cizre Botan’da yüzlerce Kürtün katledildiği saldırılar unutulacak değildir.

Uzun yıllar boyunca, tarlaları yakma, su kaynaklarını zehirleme, geçim kaynaklarını kurutma, hayvanlarını katletme, yağmalama gibi soykırım suçları işlendi. Kürtler katledildi, sayısızca katledildi.

Bugün Rojava’da Kürtlere yapılan saldırılar türk soykırımcı zihniyetini bir kez daha ortaya koymaktadır. Kürt varlığı yok edilmeye çalışılıyor. Rojava’da yapılan işgaldir ve Kürt soykırımıdır. Akp-mhp faşizmi kendi yaptığı saldırılar ve katliamlar kadar, karın tokluğuna kendilerine bağladıkları çeteler yoluyla yaptırdığı infazlar da savaş suçudur. Bu saldırılara her karşı çıkış ve her direniş adımı da, insanlık eylemidir, onur eylemidir.

Kuzey doğu suriye’ye yapılan işgal saldırısı büyük bir direnişle karşılaştı. Kürt halkı bir oldu ve bu işgale karşı koydu. Rojava halkı, kendi özsavunmasını yaptı ve tüm gücüyle direnişe katıldı. Tüm dünyaya, tüm halkları kendi direnişine katacak, kürt dostu yapacak bir enerji verdi. Bu direniş karşısında, bekasını kürt soykırımında gören Erdoğan-Bahçeli faşist iktidarı çöküşün eşiğine geldi. Çünkü, tüm dünya bu iktidarın faşist diktatörlük olduğunu gördü, dillendirdi. Akp-mhp’yi çöküşten kurtarmak için ABD kendince hamle yaptı ve ateşkes ilan edildiği belirtildi. Nasıl bir ateşkes ise,  soykırım saldırısı altında olan ve direnen güçlere geri çekilmeleri için mühlet verildiği söylendi. Ve ilanın hemen ardından saldırılar daha da arttırıldı, hastaneler vuruldu, sivil halk konvoyları vuruldu ve türk uçakları durmaksızın Rojava’yı vurmaya devam etti. 

Ortada ateşkes diye bir şey yoktur. ABD ve Türkiye’nin ateşkes dediği, komplodur.

Önder Apo’nun demokratik ulus perspektifiyle kendi öz yönetimini kuran Kürtlerin ve kürt halkının dostlarının direnişi, bu komployu boşa çıkaracak güçtedir. Onur direnişine yakışan da budur.