Diyanet İşleri provokasyonu

Tayyip Erdoğan toplum içinde kullanılacak hangi hassasiyet varsa onu kullanıyor. Bunun için özel provokasyonlar planlıyor. Sabah akşam hangi provokasyonu yapsam, iktidarıma yarar diye düşünüyor. İşte böyle toplum ve insan düşmanı bir kişilik var.

Tayyip Erdoğan başından beri sürekli provokasyonlar yaratarak iktidarını ayakta tutmaktadır. En son provokasyonunu Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden yapmıştır.

LBGT bireylerine yönelik Diyanet İşleri Başkanı'nın konuşmasına Ankara Barosu, hukuk insanları olmanın gereği bunun anayasaya aykırı olduğunu söylemiştir. İşte bunun üzerine yine din tacirliği yaparak Ankara Barosu’nun din düşmanlığı yaptığı ve İslam’a saldırı olduğu biçimde yaygarayı koparmıştır. Bugün Diyanet İşleri Başkanı üzerinden yaptırdığını geçmişte de birçok kişi ve kesim üzerinden yaptırmıştır. Bir gün türban üzerinden, bir gün bayrak üzerinden, başka bir gün de farklı bir hassasiyet üzerinden bu tür yaygaralar koparmıştır.

Ankara Barosu’nun söyledikleri ile 10-15 yıl önce Tayyip Erdoğan’ın söyledikleri arasında ne fark vardır? Eğer Ankara Barosu’nun söyledikleri İslam düşmanlığıysa Tayyip Erdoğan’ınki de İslam düşmanlığıdır. Zaten Tayyip Erdoğan’ın İslam’la, dinle, imanla bir alakası yoktur. Tüm faşistler nasıl ki dini kullanmışsa, Tayyip Erdoğan da sadece iktidarı için kullanıyor.

AKP iktidarının her gün yaptıkları tüm dinlerin mahkum ettiği uygulamalardır. Kürdistan’da mezarlar ve mezarlıklar her gün tahrip ediliyor, gerilla cesetlerine dünyada yapılmayan hakaretler yapılıyor. Yüzlerce ceset ailelere eziyet olsun diye mezarlardan çıkarıldı. Açıkça; çocuklarınız neden gerilla oldu, bunun cezasını çekeceksiniz, diyorlar. Dünyada görülmemiş biçimde; bir gerillanın kemiklerini kargoyla annesine gönderiyorlar. Bunlar her dinde ve inançta kabul edilmeyen uygulamalardır. Şimdi Türk ve Müslüman olmayanların mezarlarını da tahrip ediyorlar. Efrîn’de Êzîdî Kürtlerin mezarlarını tahrip etmişlerdir.

Dinde milliyetçilik yoktur, şovenizm yoktur. Tayyip Erdoğan ise şovenizmi şahlandırarak iktidarını ayakta tutmaya çalışıyor. Kürtler üzerinde tam kapsamlı soykırım politikası yürütüyor. Kürt dindarları buna karşı çıktığında onları da hedefliyor. Alternatif cuma namazı kıldıranları tutukluyor.

Cami kutsal deniyor ama içinde teröristler olduğu düşünülerek camiler bombalanıp yerle bir ediliyor. Gerilla güçlerinin bulunduğu Gare alanında 2 cami böyle vuruluyor. Yine Rojava’da camiler vuruluyor. Kürdistan’da şehitliklerde yapılmış camiler de bombalanarak yıkıldı. Başkaları camiye bir çizik atsa kıyameti koparacak olan Tayyip Erdoğan bu emirleri veriyor.

Yakın zamanda Kürdistan’da türbanlı HDP’liler yerlerde sürüklendi. Buna ses çıkarılmazken türbanlılar için şöyle denildi, gibi uydurmalarla yandaş basında linç haberleri yapılıyor. Nasıl ki kadın da olsa çocuk da olsa gereğini yapın, diyen Tayyip Erdoğan, benzer biçimde türbanlı da olsa dindar da olsa gereğini yapın, talimatı veriyor; camileri bombalatıyor. İçlerinde bir PKK’li olduğu düşünülerek 34 Roboskîli genç ve çocuk katledilmedi mi? İşte Tayyip Erdoğan’ın dindarlığı budur.

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Tayyip Erdoğan işbirliği yaparak bir provokasyonla gündem değiştirmişlerdir. Tayyip Erdoğan iktidarını kaybetme korkusu yaşıyor. Bu nedenle Koronavirüs salgınını hükümeti cilalama yönlü bir algı operasyonu haline getirdiler. Topluma yalan söyleyerek başarılı oldukları imajını yaratıyorlar. Her konuda el açıp dilencilik yaptığı ABD dahil her yere göstermelik maske, dezenfekte ve çaput önlükler göndererek Koronavirüsle mücadelede başarılı olduklarını göstermeye çalışıyorlar. Yani toplumu aldatmak için her yola başvuruyorlar. LBGT’liler konusunda bazı toplumsal kesimde olan hassasiyeti de iktidarına destek haline getirmek istiyor. Özcesi Tayyip Erdoğan’ın iktidarı için yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Zaten iktidarı için her yere savaş açmakta, binlerce, on binlerce insanın ölümüne yol açmaktadır.

Tayyip Erdoğan toplum içinde kullanılacak hangi hassasiyet varsa onu kullanıyor. Bunun için özel provokasyonlar planlıyor. Sabah akşam hangi provokasyonu yapsam, iktidarıma yarar diye düşünüyor. İşte böyle toplum ve insan düşmanı bir kişilik var. Dünyanın en kirli iktidarlarından biri olarak tarihe geçecektir.

Türkiye’ye demokrasi AKP iktidarına karşı örgütlenme ve mücadele yapmak ile gelir. Yoksa Tayyip Erdoğan’ın her lafına laf yetiştirerek ya da onun provokasyonlarına gelerek demokratikleşme geliştirilemez. AKP’ye karşı doğru tutum ve muhalefet yapılmazsa bundan Tayyip Erdoğan ve AKP yararlanır. AKP-MHP zihniyeti ve iktidarı aşılmak isteniyorsa AKP ile laf yarışı ya da kayıkçı kavgası yapmayı bırakmak gerekir. AKP iktidarını aştıracak olan doğru demokratik tutum ve mücadeledir. Bu iktidara karşı temel konularda muhalefet yapılmayacak, ama lafına lafla karşılık verilecek! Demokrasi böyle gelmez. AKP iktidarının Kürt düşmanlığına, savaş politikalarına, Alevilere, farklı inanç ve kimliklere yönelik düşmanlığına karşı çıkmadan şu bu politika ve söylemlerini eleştirerek bir yere varılamaz.

Türkiye’de otoriter ve baskıcı sistem hangi temel üzerinde yürüyor ya da neden bu kadar baskıcı oluyor, bunu görmek ve buradan AKP iktidarına karşı muhalefeti yükseltmek gerekir. Bu da Kürt sorunudur, Alevi sorunudur, farklı inanç ve kimlikler sorunudur, kadın sorunudur. Bu konularda gerçek tutum ve muhalefet yapılmadan AKP’nin provokasyonlarına gelerek bir yere varılamaz; hatta AKP’nin özel savaş ve psikolojik savaşının değirmenine su taşınır ve gündem saptırmasına alet olunmuş olur.

Kaynak: Yeni Özgür Politika