Öcalan: Demokratik Modernite geleceğin gerçekleşmiş ütopyasıdır

Demokratik toplum ve Demokratik Modernite geleceğin gerçekleşmiş -farklılıklar içinde eşitlik ve özgürlük- ütopyasıdır.

Demokratik modernite paradigmasıyla yapısal krizi ve çatışmaları çözümlemek ve çözüm olasılıklarını sunmak mümkündür. Tarihsel bütünlük ve ulus-devlet çıkmazının derinleşmesi bu yönlü olasılıkların gerçekleşme şansını gittikçe daha çok arttırmaktadır.

Ortadoğu jeokültürünün ulus-devlet parçalayıcılığıyla derinliğine çelişki içinde olması bütünlük, entegrasyon eğilimlerine güç vermektedir. Bölge kendi tarihinin hiçbir döneminde ulus-devletler dönemindeki kadar bir parçalanmışlığı yaşamamıştır. Yaşanan parçalanmışlıklar dahi iktidar boyutlarında kalmış, kültürel yaşamı fazla etkilememiştir. Etnik ve dinsel farklılıkların binlerce yıl iç içe yaşayabilmeleri jeokültürün bütünselliğiyle ilgilidir. Hatta iktidarla ilgili hegemonik yükselişler bile hep bölge çapında gelişmiştir.

1-Bir Japonya, Çin, Hint, hatta Britanya gibi ucu kapalı bir uygar kimlik Ortadoğu jeokültüründe yaşanmamıştır. Şüphesiz benzer jeokültürler Afrika ve Güney Amerika için de söz konusu olmakla birlikte, Ortadoğu’daki kadar gelişmiş merkezî uygarlık düzeyinde değildir. Kapitalist modernite unsurları bölgenin tarihsel olan her iki jeokültür eğilimiyle çelişki ve çatışmayı yaşamaktadır. Ortadoğu’nun ve sorunlarının çokça tartışılıp da bir türlü çözümlenememesi bu derin çelişkilerle bağlantılıdır.

Demokratik modernitenin temel unsurları olan ekonomik, ekolojik, ahlaki ve politik toplum bölge jeokültürünü esas almaktadır. Herhangi bir parçalayıcı unsur dayatmamaktadır. Tersine var olan parçalayıcı unsurların alternatiflerini oluşturmaktadır.

DEMOKRATİK ULUS

Demokratik modernite ulus anlayışında esnektir. Dil, etnisite, din ve devlet esaslı olmayan ulusal inşa perspektifi, bünyesinde çok dilli, etnisiteli, dinli, mezhepli ve siyasi oluşumlu unsurları bütünleştirerek muazzam çözümleyici bir rol oynar. Devlet, dil, din, mezhep veya etnisite temelli ulus anlayışlarına karşı demokratik modernitenin bu çok unsurlu bütünsel ulus anlayışı Ortadoğu jeokültüründe ihtiyaç duyulan barış ve kardeşliğe gerekli temeli güçlü bir biçimde sağlamaktadır. Denilebilir ki, üç büyük tek tanrılı dinden her tür farklı dil, etnisite ve siyasal oluşumlardan müteşekkil bir büyük bölge milleti, yani Ortadoğu ulusu bile oluşturulabilir. Nasıl bir Amerika (ABD) ulusu, Avrupa ulusu (AB) varsa, Ortadoğu ulusu da var kılınabilir.

Demokratik ulus paradigmasının ulus-devletteki homojenleştirici, çatışmalı, milliyetçi, cinsiyetçi, dinci ve pozitivist zihniyetlerle birlikte iktidarcı ve sömürücü tekellerin yol açtığı derin çıkmazlar ve çatışmaları ortadan kaldırabilecek nitelikte ve kapasitede olduğu gayet açıktır.

Demokratik modernitenin ekonomik ve ekolojik unsuru, kapitalizmin ve endüstriyalizmin dayattığı ekonomiyi ve çevreyi sadece krizlere uğratmakla kalmayan, ulus-devlet temelinde parçalayan ve böylece muazzam verim düşüklüğünde önemli bir etken olan olumsuzluklarını gidermekle kalmaz, aynı zamanda ekonomik ve ekolojik toplumun ihtiyaç duyduğu bütünselliği sağlayarak azami verimliliğe imkân tanıyan ve çevreye en az zarar veren çerçeveyi de sunar. Tarım-su-enerji komünleri etrafında geliştirilecek her tür ekonomik ve ekolojik komünal birlikler, ekonomik ve ekolojik toplumun ihtiyaç duyduğu ve tarihsel kültürün dayattığı dayanışmaya imkân veren, işsizliği önleyen, çalışmayı özgürleşme sayan ve verimliliğe yol açan düzeni mümkün kılar.

Demokratik modernitenin ahlaki ve politik toplum unsurları, hukuk ve iktidar fetişizmi yaratan ulus-devletçi hegemonyayı aşarak demokratik toplumun gelişimine yol açar.

DEMOKRATİK ULUSLARIN BÜTÜNLÜĞÜNE İLİŞKİN SOMUT ÖNERİLER

2- Bu ana çözümlemeler temelinde demokratik ulusların bütünlüğüne ilişkin somut öneriler sunulabilir.

Kapitalist modernitenin yol açtığı sorunlara çözüm için yakın geçmişte geliştirilen Bağdat Paktı, CENTO, RCD (Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Örgütü) türü ulus-devlet birliklerinin bünyesel nedenleri dolayısıyla çözümleyici ve uzun ömürlü olmadıkları bilinmektedir. Halen yaşatılmak istenen Arap Birliği, İKÖ (İslâm Konferansı Örgütü) gibi örgütlerin bölgenin hiçbir önemli sorununa çözüm getiremedikleri ve etkisiz kaldıkları, yine ulus-devlet niteliklerinden ötürü anlaşılır bir husustur. Kaldı ki, bölgenin her ulus-devleti kendine özgü bir kapitalist hegemonik merkeze bağlıdır. Bağlı oldukları merkezin denetimi dışına çıkacak kapasiteden yoksundur. Toplantı üstüne toplantı, zirve üstüne zirve yapmalarına rağmen, çözümsüz ve etkisiz olmaktan kurtulamamaları bu gerçeklikle bağlantılıdır.

Demokratik modernitenin bölgenin politik bütünlüğüne ilişkin çözüm gücü, temel aldığı unsurların çözümleyici kapasiteleriyle bağlantılıdır. Politik bütünlüğün önüne dikilebilecek bir iç engelleyici unsur yoktur. Tersine tüm ekonomik, ekolojik, ahlaki ve politik unsurlar politik bütünlük çerçevesinde en çok arzuladıkları demokratik toplumu inşa edebilirler. Kapitalist modernitenin dıştan kaynaklı hegemonik müdahalelerine karşılık, politik bütünlük içindeki tüm bölge toplumsal güçleri rahatlıkla ve başarıyla karşılık verip sorunlarını çözümleyebilir.

ORTADOĞU DEMOKRATİK KOMÜNÜ

Dolayısıyla Ortadoğu Demokratik Komünü, her alandaki komünler komünü siyasi oluşumu olarak önerilebilir. Ulus-devletçi zihniyetin kıskacındaki Irak, İsrail-Filistin, Afganistan sorunlarına sorunun bizzat kaynağı olan bir zihniyetle elbette çözüm getirilemez. Sorun kaynaklı zihniyetlerin bölgenin tümünde yaşanan siyasal-toplumsal sorunlara yaklaşımlarının son iki yüzyılda yol açtığı tahribatlar ve kaybettirdikleri yeterince ders vericidir. Hem laiğinin hem de dincisinin, çözüm geliştirmek şurada kalsın, çözümsüzlüğü derinleştirmekten öteye rol oynamadıkları yeterince açığa çıkmıştır.

Ortadoğu jeokültürü jeopolitikasına yansıtılmak durumundadır. Bunun için en uygun çerçevenin demokratik komünal ve konfederatif (Devlet konfederalizminden ve federasyonundan bahsetmiyorum) olacağı açıktır.

DİCLE-FIRAT TARIM-SU-ENERJİ KOMÜNÜ

Olası politik bütünlük merkezlerinden birisi, Dicle-Fırat Tarım-Su-Enerji Komünü’yle bağlantılı olarak, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni, Suriye Arap Cumhuriyeti’ni (Büyük Suriye, Lübnan, Ürdün, Filistin-İsrail dahil) ve Irak Federal Cumhuriyeti’ni yıkma temelinde değil, bu devletleri süreç içinde reformlarla dönüştürerek inşa edilebilir. Mevcut cumhuriyetler ulus-devlet niteliğini başlangıçta korusalar da, süreç içinde esnek, ucu açık ulus-devlet kimliklerine dönüşerek demokratik birliğe doğru adım atabilirler. Ortaya çıkacak siyasi oluşum ABD ve AB’ninkinden de daha ileri bir demokrasiye açık olmak durumundadır. Komünal demokratik unsurların ağır basacak olmasından ötürü böyle olacaktır. İçerisinde bölgenin mozaiği durumunda olan bütün kimlikler bu oluşumların içinde yer alabilir. Öncelikle bu kimlikler demokratik ulus birimleri olarak inşa edilebilir. Böylesi bir inşa ulus-devletin içerdiği ucu kapalı, katı, tek dilli, tek etnisiteli milliyetçilikten kaynaklanan çatışma riskini asgariye indirebilecektir. Tarihte de binlerce yıl sürüp gelen iç içe yaşam gerçekliğini yenileyebilecektir.

Bölgenin çekim merkezi olarak geliştirilecek Demokratik Konfederalizm (Federasyon, demokratik birlik vb. unvanlar da mümkündür) ekolojik ve ekonomik komünleri esas alacağından (Çünkü toprak-su-enerji başka türlü verimli kılınamaz), kapitalist modernitenin üç mahşeri atlısı olan kapitalist kârcılığın, endüstriciliğin ve ulus-devletçiliğin yol açtığı yapısal kriz, kaotik durum, çatışma ve savaş ortamlarına karşı en ideal tarihsel yanıt niteliğinde olacaktır.

Kürdistan’ın jeokültürü ve jeopolitikası (Araplar, Türkler ve Farsların ortasında yer alması, tüm kültürlerin kesişme noktası olması) bu tür bir siyasal bütünlüğü âdeta zorunlu kılmaktadır.

Tarih Kürdistan ve Kürt sorununu âdeta ikinci bir Yahudi sorununa dönüştürmüştür. En azından bugün böylesi bir süreci yaşamaktadır. Şüphesiz bunda bölgedeki kapitalist modernitenin eşitsiz ulus-devlet yaratma politikası belirleyici rol oynamaktadır. Arap, Türk ve Fars ulus-devletçiliği Kürdistan’ın silinmesini ve Kürtlerin kurban edilmesini dayatmaktadır. Böylesi üçlü bir imha kıskacına minimal bir Kürt ulus-devletçiliğiyle karşılık verilemez. Verilse bile halen yoğunca yaşandığı gibi hep katliam ve soykırımlarla sonuçlanır. Bu tarihsel paradokstan çıkarılması gereken tarihsel ders, ulus-devlet olmayan demokratik siyasi oluşumlarla, ekolojik ve ekonomik komünlerle başta komşu uluslar olmak üzere tüm bölge halklarını demokratik modernite çözümüne ortak etmektir.

DEMOKRATİK ORTADOĞU ÇAĞI

Zengin tarihsel mirasın yığdığı sorunlarla güncel kriz, çatışma, katliam ve soykırımlara karşı somutlaştırılması gereken çözümün ilk ortaklaşa adımı, Dicle-Fırat Demokratik Konfederasyonu düşüncesi veya projesi olabilir. Böylesi bir düşünce Arap, Türk, Kürt ve Fars çoğul uluslarıyla azınlık ulus ve kültürleri arasındaki çatışmalı, asimilasyonist süreci tersine çevirip dayanışmacı, komünal demokratik siyasi oluşumlarla barışa, ulus-devlet ötesi ortaklıklara yol açabilir. Dicle-Fırat Demokratik Konfederasyonu projesi bu tarihin mecrası doğrultusunda atılacak en anlamlı ilk adım olacaktır. Hiç kuşku duymuyorum ki, bu proje üzerinde adım adım ve çok yönlü yükseltilecek ekolojik, ekonomik ve demokratik toplum komünleri tarihine ve kültürüne yaraşır Demokratik Ortadoğu Çağı’nın altın değerinde başlangıcını oluşturacaklardır. Demokratik Ortadoğu Çağı hem eski tarihin uyanışı, hem de yeni tarihin özgür yaşamının haykırışı ve sevinci olacaktır.

Ortadoğu gerçekliğine bu ana proje kapsamında bakıldığında, ikinci dereceden bazı projelerden bahsetmek mümkün olacaktır. Tıpkı neolitik ve uygarlık çağında hep oluşageldiği gibi, Verimli Hilal’in Mısır ve Kuzey Afrika’ya uzanan batı ucunda Mısır veya Libya merkezli (Nil Vadisi merkezli) Kuzey Afrika Demokratik Konfederasyonu Projesi geliştirilebilir. Verimli Hilal’in doğu ucunda Pencab merkezli Doğu İran, Afganistan, Pakistan (Bu ulus-devlet adları tarihsel jeokültür ve jeopolitiğe uygun değildir) Demokratik Konfederasyonu Projesi daha da aciliyet kazanmaktadır. Ortadoğu Demokratik Modernitesinde düşünülmesi gereken doğu ucundaki ikinci bir anlamlı proje, bugünkü Özbekistan merkezli Seyhun ve Ceyhun Vadilerinde geliştirilecek Orta Asya Demokratik Konfederasyonu olacaktır. Güney Arabistan’da halen çok güçlü ve canlı yaşanan kabile ve mezhep cemaatleri nedeniyle geliştirilmesi gereken Güney Arabistan Demokratik Konfederasyonu diğer anlamlı bir proje olarak düşünülebilir.

Tüm bu projelerden çıkarılacak büyük bir Ortadoğu Demokratik Modernite Projesi bir ütopya olarak düşünülebilir. Şüphesiz bu proje ABD hegemonyasının çizdiği BOP’tan (Büyük Ortadoğu Projesi) daha gerçekçidir. Bir projenin gerçekliğini belirleyen, tarihsel arka planı ve kültürel temelidir.

İktidar hastalığı gerçekten yaşamı öldürür. Bunu çok iyi bilerek, Demokratik Ortadoğu Çağı’nın projesinin aynı zamanda yaşamın iktidar hastalığıyla kaybedildiği yerde, iktidar olmayan özgür kadın yaşamının ekolojik ve ekonomik toplumlu olarak keşfedildiği, bulunduğu gerçekliğin projesi olduğunu unutmamalıyız. Her proje aynı zamanda gelecek ütopyasıdır. Demokratik toplum ve Demokratik Modernite geleceğin gerçekleşmiş -farklılıklar içinde eşitlik ve özgürlük- ütopyasıdır.

 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ORTADOĞU’DA UYGARLIK KRİZİ ve DEMOKRATİK UYGARLIK ÇÖZÜMÜ adlı savunmasından derlenmiştir.