İran'da yoksulluk daha da arttı

İran’da son 40 yılda izlenen politikalar sistemli şekilde yoksulluğu getirirken, ABD’nin uyguladığı yaptırımlar da bunu daha da derinleştirdi.

İran, doğal kaynakları ve genç nüfus gücüyle dünyada sayılı zengin ve üretici ülkeler arasında yer alması gereken bir ülke. Fakat rejimin yanlış politikaları ve yine devrimi diğer ülkelere taşırma girişimleri nedeniyle, uluslararası yaptırımlara maruz kalması sonucunda şu an dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan İran’da yaşayan 80 milyonun yarısından fazlası, yoksulluk sınırının altında.

ABD YAPTIRIMLARIYLA DAHA ÇOK HİSSEDİLDİ

ABD ile İran arasında süren gerginlik, ABD’nin geçen sene tek taraflı olarak nükleer enerji anlaşmasından çekildikten sonra uygulamaya koyduğu yaptırımlar, yoksulluğu gözle görünür hale getirdi. 2 sene öncesine kadar yoksulluk sınırının 2 milyon 500 bin tümen olduğu ülkede, İran Parlamentosu Ekonomi Komisyonu Merkezi’nin sonbaharda açıkladığı rakama göre bu oran, 3 milyon 400 bin tümene ulaşmış durumda. 

YOKSULLUK SINIRI

İran İmdat (Yardım) Komitesi Başkanı Perwiz Fettah’a göre, Mart 2018'de İran’da 11 milyon yoksul insan bulunuyordu. Fettah’ın verdiği bu rakama Hewraman Parlamenteri Şehab Nadêrî’den itiraz geldi. Nadêri, İran’da halkın yüzde 80’inin yoksulluk sınırında olduğunu söyledi. İran ekonomistleri, İran’da gelişen yoksulluğa göre ailelerin  ihtiyaçları üzerinden yoksulluk sınırını ele alarak değerlendiriyor. Ekonomist Hüseyin Ragfer ise şehirde yaşayan 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 4 milyon İran tümeni olduğunu belirtti. Ragfer, İran’da halkın yüzde 33’ünün fakir olduğunu ve yüzde 6’lık bir kesimin yoksulluk sınırın altında yaşadığını kaydetmişti. 

1,5 MİLYON KİŞİ EKMEK BULAMIYOR!

İranlı yetkililerin açıklamasına göre, ülkede 1,5 milyon insan ekmek bulamıyor. 

İran’da işsizlik ve iş konularındaki düzenlemeler hatalı kabul ediliyor. İran Çalışma Bakanlığı’na göre, memur, 'haftada bir saat çalışan kişi' demek ve yoksulluk sınırı da buna göre düzenlenmiş. Buna göre İran’da ayda 700 liradan az gelire sahip bir kişi fakir sayılıyor. İran’da işçi ve memur geliri ve günlük enflasyona göre halkın yüzde 55’i fakirlik sınırında yaşıyor. Bu rakam 40 milyon kişiye tekabül ediyor. Geçen yıl sonbaharda açıklanan verilerin doğru olduğu varsayılırsa, şu an 3 kat olan enflasyon da hesaba katılırsa, bu istatistiğin yukarı doğru çıktığı görülür. 

YOKSULLUKLA MÜCADELE POLİTİKASI YOKTU!

İran’da devrimin ardından fakirliğin sona erdirilmesine ilişkin 2004-2005 yılına kadar devletin herhangi bir çalışması yok. Çünkü yetkililere göre ülkede yoksulluk diye bir şey yoktu. Yoksulluk diye tabir edilen ise olanakların olmamasından kaynaklanan şeyler olarak ele alınıyordu. Bundan dolayı o döneme kadar parlamentodaki ekonomi komisyonu, sorunu, olanakların yetersizliği olarak ele alıyordu. 

Tüm bu bu politikaların ardından ülkenin genelinde yoksullukla mücadele ve yoksulluğu sona erdirme planı yürürlüğe konuldu. Halka karneyle gıda yardımı yetkililer tarafından kabul edildi. Bu konuda ekonomist Hüseyin Ragfer, gelişen olumsuzluklar nedeniyle sadece 10 milyon kişiye değil, belki de 80 milyon kişiye bu karnelerden verilmesi gerekeceğini belirtiyor. Ragfer, ekonomik sorunların sürekli fakirliği ve adaletsizliği geliştirdiğini vurguluyor. 

'YOKSULLUĞUN NEDENİ KATI MERKEZİYETÇİLİK'

Yoksulluk ve toplumsal adalet konularında çalışmalar yapan araştırmacılar ve ekonomistler, Belucistan, Sistan, Kirman, Xorasan, Kürdistan, İlam ve Kırmaşan’daki yoksulluğun katı merkeziyetçiliğin sonuçlarından biri olduğunu belirtiyor. Bunun sona erdirilmesi için İmalat Kaynak Planlamasına ağırlık verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bunun için de eşitsizliğe ve adaletsizliğe karşı mücadeleden başka bir yol olmadığının altını çiziyor. 

RUHANİ'NİN EKONOMİ UZMANI DA YOKSULLUKTAN RAHATSIZ AMA...

Geçen yıllar ve  aylarda ekonomik sorunlara karşı genel protestolar yaşandı. Bu protesto gösterilerinde  işçi ve öğretmenler, seslerini yükselterek tepkilerini gösterdiler. Ekonomik sorunlar artık İslami rejim ile halk arasında bir meydan savaşına dönüşmüş durumda. 2018 Ocak'taki halk isyanı bu çelişkinin en somut kanıtı. O dönemde Ruhani’nin ekonomi yardımcısı Mesud Nili, İran’daki bir gazeteye verdiği demeçte, halkın güvenini kazanarak ve yoksulluğu bitirerek ekonomiyi düzelteceklerini ısrarlı bir şekilde dile getirmişti. Nili, yoksulluk konusunda uyarılarda bulunarak, böyle sürmesi halinde Ocak 2018'den daha ağır bir sorunla karşı karşıya kalacaklarını, kötü bir duruma düşeceklerini ve bir daha fırsat bulamayabileceklerini söyledi. Nili, devamında, “Ülkenin şu an durumu ağır bir hasta gibi. Fakat hastanın ailesi ile doktorlar arasında çelişki ve sorunlar mevcut” diyerek, sistemin iç çelişkilerine göndermede bulunuyordu. 

HALK SİSTEMDEN UZAKLAŞTI
 
İranlı Parlamenter Hidayetullah Xademî, 29 Temmuz 2018 tarihinde ekonomik sorunları sert bir şekilde eleştirmiş ve durumu, "kritiğin kritiği" olarak tanımlamıştı. Xadem, İran halkını mutsuz bir duruma düşürdüklerini belirterek, halkın kendilerine gösterdiği saygı ve inancı kaybettiklerini söylemişti. 

Yoksulluk ve çaresizlik yüzünden halk ne yapacağını bilemiyor. İnsanlar, ihtiyaçlarını karşılamak için organlarını satmak zorunda kalıyor. Dünyadaki ürünlerin yüzde 8’ine sahip bir ülkenin düştüğü durum böyle. 40 yıldır 200 aile, İran’ın geleceğini kaybettirdi. 

İranlı yetkililerin ülkedeki yoksulluğu uygulanan ambargolara bağladığı bir süreçte, çadır işçileri grubu eski sekreteri Şehram Hesenî Nejad, şöyle diyor: “Ekonomik sorunların çoğu uygulanan yanlış ekonomik politikalardan kaynağını alıyor. Ambargolarla ilgisi yok. Özelleştirmenin devam etmesi sağ siyasetten kaynaklanıyor. Ekonomiyi o kadar zayıflatmıştır ki en küçük bir darbede yıkılabilir. Öyle bir duruma gelindi ki öğretmen olsun, işçi, memur ve hemşire olsun, devletin bu siyaseti herkesi fakirleştirdi. Ülkede alım gücünün yüzde 90 azaldığı açıklanırken, duyarsızlık yoksulluğun daha da artmasına neden olacak gibi."