Ekolojik yıkımın önü tam açılıyor

Enerji ve madencilik alanlarındaki düzenlemeler, ekolojik yıkımın; imar planlarını dahi işlevsizleştirerek sömürge tarzı madencilik faaliyetlerinin önünü açıyor.

MADENCİLİK VE EKOLOJİ

Enerji ve madencilik alanlarında düzenlemeler içeren 16 maddelik Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Türkiye Meclisi Genel Kurulu'nda iki gün süren görüşmelerin ardından kabul edildi.

Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) kodu ile raporlama zorunluluğu sadece '4. Grup' maden işletme ruhsatları açısından devam edecek. 4. grup dışındaki diğer maden grupları açısından bu zorunluluk ve taksir yaptırımı kaldırılıyor. İçme-kullanma suyu temin edilen rezervler ve sulak alanlar ile Kıyı Kanunu kapsamında kalan kıyı ve sahil şeritleri hariç denizler, baraj gölleri, suni göller ve doğal göllerin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 'yenilenebilir enerji kaynak alanı' olarak ilan edilen alanlarında "imar planı yapılmaksızın" yenilenebilir enerji üretim santralleri kurulabilecek ve Elektrik Piyasası Kanunu'na göre hidrolik kaynaklara dayalı ön lisans veya üretim lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından yenilenebilir enerji kaynağına dayalı birden çok kaynaklı üretim tesisi kurulması mümkün olacak. Nükleer Düzenleme Kanunu'nda yapılan değişiklikle, nükleer madde taşıyan kişinin talebi, nükleer tesis işletenin muvafakatı ve Nükleer Düzenleme Kurumu’nun onay yönündeki kararıyla, taşıyıcının sorumlu olabilmesine imkan tanınıyor. Buna göre, işleten, nükleer maddelerin taşınmasına ilişkin sigorta yaptırma veya teminat gösterme yükümlülüğünü kurumun onaylaması şartıyla taşıyıcıya devredebilecek. Yükümlülüğü devralan taşıyıcı, düzenleme kapsamında işleten olarak sorumlu olacak.

RAPORLAMA ZORUNLULUĞU KALDIRILAN UMREK KODU NEDİR?

UMREK (Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Kodu) maden arama sonuçlarının, maden kaynaklarının ve maden rezervlerinin açık, güvenilir ve şeffaf bir şekilde raporlanması için asgari standartları, önerileri, yasal gereklilik ve uygulama esaslarını belirleyen bir nitelik taşıyan kodlama sistemi. 20.08.2016 tarih ve 6745 sayılı kanunla Maden Kanunu'na eklenen 14. madde ile kurulan komisyonun yönetmelikçe belirlenen üyeleri, Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM), Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) veya Türkiye Bankalar Birliği (TBB), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) veya Borsa İstanbul A.Ş. (BİST), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye madencilik sektörü içinden gelen ve ilgili sivil toplum kuruluşlarına kayıtlı temsilcilerden oluşuyor. UMREK aynı zamanda CRIRSCO (Uluslararası Maden Rezerv Raporlama Standartları Komitesi) üyesi. Yani UMREK kodu ile raporlama zorunluluğunun kaldırılması, Türkiye'de madencilik faaliyetlerindeki uluslararası raporlama standartlarına uygunluk kriterlerini de devre dışı bırakmak anlamına geliyor.

UMREK RAPORLAMA SİSTEMİ NE İŞE YARIYOR?

UMREK çerçevesinde teknik açılardan mümkünlüğü olan, çevresel açıdan kabul edilebilir ve ekonomik açıdan da makul bir madencilik standardı oluşturulmaya çalışılıyor. UMREK'in aynı zamanda ülke genelindeki maden rezervlerine ve işletmelere dair bir veri tabanı niteliği taşıdığını söylemek mümkün. Rezervlerin raporlaştırılması ve işletmelerin hangi rezervlerde bulunduğunun kayıt altına alınması ile bu bilgilerin herkesin erişimine açık olma zorunluluğu, maden işletmelerinin faaliyetlerine dair halkın ve sivil toplum kuruluşlarının denetim ve takip yapabilmesini sağlıyor. UMREK raporları ile maden sahalarının niteliksel geliştirilmesinin dışında, firmaların hem rezerv alanındaki faaliyetler sırasında hem de ilgili bölgede madencilik faaliyetlerinin sonlandırılmasından sonra yaşanabilecek olası ekolojik, jeolojik, çevresel, sosyal, sağlık ve güvenlik etkilerine dair çok boyutlu bir çerçeve çizilebiliyor.

HANGİ MADEN GRUPLARI RAPORLAMA SİSTEMİ DIŞINDA?

Maden Kanunu çerçevesinde belirlenen 6 maden grubu bulunuyor. 4. grup dışında kalan tüm gruplar, yasa ile birlikte artık UMREK raporlama sistemi dışında kalacak. Maden gruplarına yakından bakacak olursak;

* 1. grubu inşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl ile tuğla-kiremit kili, çimento kili, çimento ve seramik sanayilerinde kullanılan ve diğer gruplarda yer almayan kayaçlar oluşturuyor. Bu grup aynı zamanda inşaat sektörünün bel kemiğini oluşturuyor.

* 2. grubu kalsit, dolomit, kalker, andezit, bazalt gibi kayaçlar oluşturuyor. Bunlar ağırlıklı olarak hazır beton ve asfalt yapılarak kullanılan kayaçlar. Yine mermer, traverten, granit gibi blok olarak üretilen ve dekoratif amaçla kullanılan doğal taşlar da bu grupta.

* 3. grubu ise deniz, göl, kaynak suyundan elde edilen ve eriyik halde bulunan tuzlar, karbondioksit (CO2) gazı (jeotermal, doğal gaz ve petrollü alanlar hariç) ve hidrojen sülfür oluşturuyor.

* 5. grup değerli taşlar olarak adlandırılabilecek elmas, safir, yakut, zümrüt, oniks, opal, topaz, Oltutaşı, kehribar, lületaşı gibi takı, aksesuar ve kuyumculuk sektörleri açısından önemli taşları kapsıyor.

* 6. grup için yasa kapsamında doğrudan bir belirleme bulunmuyor. Bahsedilen beş grup dışında kalan madenler için oluşturulmuş bir grup.

Tüm bu gruplara dair madencilik faaliyetleri artık UMREK raporlama sisteminin dışında. Hala raporlama sistemi içerisinde bulunan;

* 4. grup ise altından petrole, bordan uranyuma kadar bir dizi önemli maden bulunuyor. Bu gruba dair madencilik faaliyetlerin raporlama sistemleri dışında tutmak, uluslararası yasalara da aykırı olduğu için değişiklik kapsamına almak, elbette diğer gruplara göre daha zor. Ancak halihazırda raporlama sistemi dışında bırakılan beş grubun madencilik faaliyetleri de hem ekolojik hem de iş sağlığı ve güvenliği açısından ciddi bir denetimi gerektiriyor.

YASA KAPSAMINDA RİSK OLUŞTURAN DİĞER DEĞİŞİKLİKLER

İmar planı yapılmaksızın yenilenebilir enerji santrallerinin kurulabilmesi ise ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) rapor sistemini işlevsiz ve geçersiz kılıyor. Su kaynakları ve civarında, jeolojik ve ekolojik fizibilite ve olası risk tablosu baz alınmaksızın açılacak tesislerin, ekoloji ve sürdürülebilirlik açısından büyük riskler taşıyacağı öngörülüyor.

Sulak araziler ve kuş cennetleri ne kadar koruma statüsündeyse de etraflarındaki alanın ve hinterlandın kullanımına dair yasalar çerçevesinde doğrudan hükümler bulunmuyor. ÇED ile olası risklerin önüne geçilmesi hedeflense de, devlet ÇED raporlarına aykırı projelere yalnızca yüksek maddi getiri sebebiyle başlama izni verebiliyor. Yapılan değişiklik ise mevzuat gereği oluşturulması gereken imar planlarını dahi işlevsizleştirerek sömürge tarzı madencilik faaliyetlerinin önünü açıyor.

Nükleer Düzenleme Kanunu'nda yapılan değişiklik ise, talep olması halinde doğrudan nükleer maddeyi taşıyan kişinin tesise dair sorumlu olabilmesine imkan tanındı. Diğer bir deyişle taşıyıcı firma, nükleer santral sahibi şirketin yasal sorumluluklarını üstlenebilecek. Nükleer atıklardan da olası bir kaza durumundan da santral sahibi şirket sorumluluklarından yapılan düzenleme ile sıyırabilecek.