Karayılan: Fuat arkadaş ideolojik bir projektördü
PKK 12. Delegesi Murat Karayılan, şehit Ali Haydar Kaytan’ın, Önder Apo’nun ideolojisinin projektörü olduğunu belirterek, “Buna göre aydınlatıyor, detaylandırıyor ve ortaya çıkarıyordu” dedi.
PKK 12. Delegesi Murat Karayılan, şehit Ali Haydar Kaytan’ın, Önder Apo’nun ideolojisinin projektörü olduğunu belirterek, “Buna göre aydınlatıyor, detaylandırıyor ve ortaya çıkarıyordu” dedi.
PKK kurucularından Ali Haydar Kaytan’ın, Önder Apo çizgisinin geliştirilmesindeki büyük rolüne işaret eden PKK 12. Delegesi Murat Karayılan, şunları vurguladı: “O, hiçbir zaman ölmedi, hiçbir zaman ölmeyecek; sürekli devrimin öncüsü, Kürt halkının rehberi ve bilgesi olarak yaşayacak, yine sınırsız olarak Kürt halkına hizmet edecek. Yaklaşık 50 yıllık yaşamıyla bu hakikatı ortaya çıkardı.”
PKK 12. Delegesi Murat Karayılan, yaklaşık 40 yıll birlikte yol yürüdüğü PKK’nin kurucu önderlerinden Ali Haydar Kaytan’ı anlattı. Söyleşinin 2. bölümü şöyle:
Şehit Ali Haydar Kaytan’ın ARGK Genel Komutanlığı’nda yer aldığı süreci anlatır mısınız?
Fuat arkadaş büyük zorlukların yaşandığı bir dönemde ARGK Komutanlığı için görevlendirildi. O dönemde çok fazla sayıda sorun vardı. Önderliğin bir müdahalesi olarak gelip görevi devraldı. Her ne kadar Fuat arkadaşın askeri tecrübesi çok fazla olmasa da ideolojik derinliği, örgütsel tecrübesi ve duruşu güven veriyordu. Tüm komutanlar ona güven duyuyordu. Bu biçimde çalışma yürüttü. Eskisine oranla daha iyi yürüttü.
Bilindiği gibi ARGK Komutanlığı aynı zamanda genelin koordinesi gibiydi. 1995 yılı sonunda, sanırım Aralık ayında uzun bir süreden sonra Zap’ta Dola Şivê alanında PKK Merkez Komite toplantısı oldu. Bu önemli bir toplantıydı ve çok sayıda konu tartışıldı. Çelişkiler vardı. Fuat arkadaş toplantının sonuca ulaşması için sonuna kadar büyük bir tecrübe ve sabırla yönetti. Burada onun örgütsel tecrübesi oldukça büyük rol oynadı. Karşıt görüşler vardı. Toparlamada, siyasi, felsefik, örgütsel bir değerlendirme yapıyor ve performans sergiliyordu. O toplantıdan sonra Şemo, ARGK Komutanlığı Askeri Yardımcılığı olarak görevlendirildi. O kış böyle geçti. 1996 Mayıs ayında ilk Askeri Konsey toplantısı gerçekleşti ve o toplantı ardından yeniden görevlendirme yapıldı. Fuat arkadaşın görevi olduğu gibi kaldı, Şemo da benim yerime Botan’a düzenlendi. Ben de Şemo’nun yerine görevlendirildim. 3-4 ay Fuat arkadaşla birlikte çalıştık.
ONUN İÇİN ESAS OLAN ÇİZGİYDİ
O dönem karargah yapısıyla birlikte toplantı yaptık. Karargahın taburları vardı. Rıza arkadaşla birlikte toplantı yaptık. O toplantılarda, o kış Şemo’nun çok fazla tahribat yarattığını fark ettik. Yani bireyleri kırma, haksız olarak cezalandırma, derslerden ve çalışmalardan atma, hakaret etme, yani yapının kırılması için birçok yöntem uyguladığını gördük. Yapıyı eğitme ve hazırlamanın fazla gelişmediğini gördük. Bunu tespit ettik. O zaman nasıl yapalım diye düşündük. Bu Fuat arkadaşın sorumluluğu altında gerçekleşmişti. Gittik ve Fuat arkadaşla paylaştık. Kışın bunların yaşandığını belirttik. Yani Fuat arkadaş hiç bireysel çıkarların peşine düşmedi ve “Doğru, böyledir” dedi. Bazı örnekler verdik ve ikna oldu. “Bu arkadaşlar böyle diyorsa, bu şahıs Botan’a gittiğinde aynı tarzı sürdürürse Botan’ı tasfiye eder. Onu durdurmamız gerekir” dedi. Nasıl durduralım diye düşündük. Çünkü düzenlemeyi Önderlik yapmıştı, o halde Önderlik ile paylaşalım, dedik ve bunu yaptık. Zaten o sorumlu komutan olarak Önderlik ile paylaştı. Sonrasında biz de konuştuk. Önderlik biraz eleştirdi, o dönem bir şey olmadı. Önderlik sonra karargahtan giden arkadaşlarla da görüşmüştü. Bu da karargah hakkında soruşturmanın açılmasına vesile oldu. Ardından Şemo, Botan’dan çekildi ve tutuklandı.
Genel bir soruşturma açıldığı için otomatikman Fuat arkadaş da soruşturmaya girdi. Çünkü o dönemde o da ordaydı ama bu konularla meşgul olmamıştı. Zaten “Her şeyi ona bıraktım, eksiklik yaptım. Tecrübesi vardı ama tahribat yarattı, ona güvenmekle hata yaptım” diyordu. Kendisi soruşturmanın yapılmasını istedi, o süreci de kendisi yürüttü. Yani kesinlikle bireysel bir kaygısı yoktu. Biraz alttan alabilir, yumuşatabilirdi ama bunu yapmadı. Daha önce de eleştirilmişti, aniden olmadı. Gerçekleşen düzeyi tam olarak anlaşılmamıştı. O toplantılarda bu durum ortaya çıktı. Konsey toplantısında da eleştiriler oldu. Arkadaş da özeleştiri verdi ve eleştirdi. Zaten kendisi Konsey toplantısını yönetiyordu. Yardımcısının gizli yöntemlerle bu düzeyde tahribat yaptığını görünce, “ne gerekiyorsa yapılsın” dedi. Örgüt çıkarları için kendisini feda eden bir arkadaştı. Bu konuda hiç kaygı taşımıyordu.
Onun için esas olan çizgiydi. Parti ve Önderlik çizgisi. Bu da o kadroların, savaşçıların geliştirilmesiydi. Esas olarak bunun üzerinde duruyordu. Orada eksiklik yaşandığını görünce özeleştirisini verdi ve “Her şeyi ona bırakmakla hata yaptım. Bu nedenle tahribat yarattı. Bunlar partiye çok zarar verdi. Botan’a giderse bu daha da büyür. Bunun önünün alınması lazım. Bunu Önderlik ve partinin gündemine koymak ve ne lazımsa yapmak gerekir” dedi. Yani kendisi bu süreci geliştirdi ve bu tasfiyeciliğin önünü aldı.
Fuat arkadaşın özeleştiri ya da eksikliklerini dile getirmede hiçbir sorunu yoktu. Örgütün her düzeyinde görev aldı ama hiçbir zaman bireysel kaygılar taşımadı. Yetki alıp almamayı önemsemedi. Fuat arkadaş için önemli olan devrimci sorumluluk, önderlik çizgisinin uygulanması ve başarıydı. Onun için en temel şey buydu.
HPG içerisinde Önderlik çizgisinin uygulanmasında nasıl bir rol oynadı?
Fuat arkadaş, “Genç arkadaşlara, savaş gücüne, savaşçılara ve komutanlara Önderlik gerçeğini ne kadar kavratırsak onlar o kadar savaşçı olur ve başarı kazanır” diyordu. “İnsan, Önderliği savunma güçlerine kavratırsa zafer kesin olur. Er ya da geç böyle olur. Savaşçı ve komutanlarımız Apocu ruhu edinirse mutlaka başarılı olur ve sonuç alır” diyordu. Buna inanıyordu. Bunun için de HPG ve savaşçı yapısıyla ilgilenme, eğitme, sohbet etme, onların içinde yaşamayı büyük bir heyecanla yürütüyordu. Büyük bir aşkla yürütüyordu. Hiç yorulmuyordu. Her koşulda arkadaşlarla meşgul olup ders veriyor, tartışıyordu. Çünkü, “Bu arkadaşlar dağlara gelen dürüst, temiz, bu ülkenin çocuğu genç kadın ve erkekler, eğer bunlar Önder Apo’nun düşüncelerinde derinleşirse her biri Egîd olur, devleşir. Egîdleşmek Apoculaşmakla, partileşmekle olur. Askerleşme böyle gelişir” diyordu. Profesyonel askerleşmekten söz ediyorduk ki bunu çok destekliyordu. “Partileşme ve profesyonelleşme böyle gelişir. Temelinde ideolojik derinleşme varsa askerleşme böyle gelişir, profesyonel asker böyle başarı kazanır” diyordu. Son yılarda YPS’nin geliştirilmesini de önemli buluyordu. Zaten YPS konferansı ve YPS toplantılarında da yer aldı. YPS’nin örgütlenme tarzını çok önemli buluyordu. Bu nedenle zaten hangi çalışmayı önemli bulursa oraya gidiyordu. Zaten serbestti, nerede çalışmak istiyorsa öneriyordu. Tüm Hareket ona açıktı. YPS konferansında da baştan sona kadar katıldı ve önemli değerlendirmelerde bulundu.
ÇALIŞMA VE TARZININ FAYDASI ÇOKTU
Genel olarak Fuat arkadaşın askeri güçlerle ilgilenmesi, eğitmesi ve Önder Apo çizgisine çekmeyi başarı ve zaferin kaynağı olarak görüyordu. Bu nedenle büyük bir istekle yürütüyordu. Gerçekten üslubu, tarzı çok göz önündeydi. Yani arkadaşları etkiliyordu. Arkadaşlar için çok dikkat çekiciydi ve bu tarzı arkadaşlar üzerinde çok etki yaratıyordu. Önder Apo çizgisinin geliştirilmesinde Fuat arkadaşın bu çalışması ve tarzının çok büyük faydası vardı. Hatta şunu da belirtebilirim; son 9-10 yıl içerisinde HPG ve savaşçı yapısı içerisinde daha büyük bir fedai ve savaşçı ruh var. Bu ruhun gelişiminde de ideolojik çalışmaların çok büyük önemi var. Bu ideolojik çalışmaları yürütenlerden biri de Fuat arkadaştır. Ayrıca arkadaşlar için yaşayan, canlı bir örnektir. Bu parti nasıl ortaya çıktı, o ilk arkadaştı. O ve başkan başlatmışlardı. Bunu açıklayınca arkadaşlarda çok büyük ilgi uyandırıyor ve sonuç alıcı oluyordu. Önder Apo çizgisinin geliştirilmesinde çok büyük rolü vardı. Önder Apo’nun aynası gibiydi. Bu nedenle bu hususlarda çok büyük emeği ve çalışması vardı.
HPG Askeri Konsey toplantısına da katıldı. Bu katılımı komutanlar ve HPG savaş tarzı üzerinde nasıl bir etki yarattı?
Fuat arkadaşın tüm parti yapısı ve HPG yapısı üzerinde etkisi vardı. Hem komuta yapısı hem de genç yapı üzerinde ağırlığı ve böyle bir etkisi vardı. Bu nedenle karargah olarak sürekli Fuat arkadaşın her toplantıya katılmasını istiyorduk. Belki bazen uzaktı, her toplantıya katılamıyor ama çoğu zaman gelip katılıyordu. Zaten imkanı oldukça kendisi gelip katılmak istiyordu. Bazen katılamadığında, başka alanlarda görevi olduğunda da özeleştirisini veriyordu. Son yıllarda Genel Başkanlık Konseyi içerisinde yer alıyordu, genel sorumluluğu vardı. Bu nedenle bazı toplantıları ve planlamaları oluyordu.
ÖNDERLİĞİN BİR TEMSİLCİSİ GİBİYDİ
Toplantılarda dinliyor ve yol gösteriyordu. Hangi konuda derinleşilmesi konusunda yol gösteriyordu. Ayrıca örgüt dışı görüş ve ifadeler varsa düzeltiyordu. Bunları saygılı bir üslupla dile getiriyor, kavratmaya çalışıyordu. Askeri Konsey toplantılarında hiçbir zaman kendisini odak haline getirmiyordu. Sürekli platforma bırakıyor, kısa konuşuyordu. Oysa uzun da konuşabilirdi ama bunu yapmadı. Arkadaşların konuşmasını istiyordu. Kısa ve öz konuşuyordu. Partileşme, Önderliğin yaklaşımı konusunda konuşuyordu. Toplantıdaki konuşmalara ilişkin daha çok teorik temeli açımlıyordu. Bu arkadaş şunu dile getirdi, bu şu anlama geliyor biçiminde açımlıyordu. Bu konuda çok rol oynadı, toplantıyı tamamlıyor, derinleştiriyordu yani. Güç içerisinde partileşmenin, doğru askerileşmenin gelişmesi, doğru tespit ve kararların ortaya çıkması için rol oynuyordu. Örneğin biz ya da daha çok askeri alanlarda kalan arkadaşlar askeri bir çerçeve belirliyorlardı, o da kalkıp bunu perçinliyordu. Bunun örgütsel ve ideolojik temelini güçlendirerek katılımını ortaya koyuyordu. Eksik bulduğu noktaları da dile getiriyor ve katıldığını belirtiyordu. Yeniden görüşlerini dile getirmiyor, şu arkadaş dile getirdi, bunu önemli buluyor ve katılıyorum diyordu. Felsefik, ideolojik, örgütsel yanı budur, bu nedenle bu çerçevede pratiğe uygulanmalı, diyordu. Bu nedenle toplantıdaki divan ve arkadaşları rahatlatıyordu. Onları bir tarafa almıyor, onları esas alıyordu. Onlar üzerine eleştiri varsa bunu da dile getiriyordu. Özel bir üslubu vardı. Bu konularda bize çok yardımcı oluyordu. Fuat arkadaşın değerlendirmeleriyle toplantının ne kadar çizgiye göre olup olmadığı anlaşılıyordu. Önderliğin perspektiflerini askeri olarak dile getiriyordu. Orada Önderliğin bir temsilcisi gibiydi Ama bir gözlemci gibi değildi. Her şeye bir anlam veriyordu. Kendisini o yapının bir parçası haline getiriyordu. İçinden çıkmış gibiydi, böyle bir üslup kullanıyordu. Bu nedenle her arkadaş dikkate alıyordu. O da her arkadaşın görüşlerini dikkate alıyordu. Fuat arkadaş eksik olan yönü tamamlıyordu. Örneğin HPG planlaması yapıldığında o da kalkıp destekliyor, perçinliyordu. Bunu başarmalı, bunu yapmalıyız, diyordu. Toplantılarda rol oynuyordu.
Çok bilgiliydi, bu bilgisiyle üstten yaklaşmış olsaydı belki bu etkide bulunamazdı. Fuat arkadaş hiçbir zaman üstten yaklaşmayıp sürekli alttan hakikati yükselttiği için çevresini ayağa kaldırıyor, yüceltiyordu. Önderlik çizgisinde karar alınması, planlama yapılması, askeri yürüyüş olması için rol oynuyordu. Belki askeri alanı koordine etmiyordu ama bu biçimiyle askeri alanda yönetimden daha çok rol oynuyordu. Bu yönüyle Fuat arkadaş bir dönem savaşçısıydı. Özellikle dönem gerillasının tasdik ve teşvik edilmesi, uzman gerillacılığın gelişimi, YPS konusu, değişim dönüşümde mutlak zaferin nasıl olabileceği konusunda tartışmalarda içeriğin doldurulması ve özün derinleştirilmesinde çok büyük yararı oldu.
HPG içerisinde verdiği eğitimler, gençlerle ilişkileri ve onların gelişiminde oynadığı rol neydi?
Fuat arkadaş en çok gençler, kadın ve özel kuvvetler üzerinde duruyordu. HPG içerisinde bunları daha çok dikkate alıyor, daha çok bu alanda ilgilenmek istiyordu. Bulunduğu alanda ölümsüzler taburu varsa gidip orada kalıyor ve günlerce orada yoğunlaşıyordu. Fedailerin, yani ölümsüzler taburunun yanına gittiğinde orada rahatlık hissediyor, bu nedenle orda kalıyordu. Önderlik çizgisine daha çok yaklaşmak isteyen arkadaşlar, bunların eksiklikleri üzerinde durmak, Önderlikle yoldaşlıkta onları güçlendirmek gerekir, diyordu. Aynı şekilde gençlerin iyi bir militan, başarılı bir Apocu olması için onlarla ilgileniyordu. Bu nedenle eğitime ihtiyaçları var deyip onlarla çok fazla ilgileniyordu. Bir genç arkadaşın sorunu ya da düzenlemeye ihtiyacı varsa Fuat arkadaşla konuştuğunda, kendisi durumu aktarıyordu. Arkadaşlarla toplumsal konularda da ilgileniyordu. Hem genç kadın hem de genç erkek arkadaşlarla ilgileniyordu. Onların toplumsal sorunları var da aktarmışsa ilgileniyordu. Zindandaki arkadaşlara da yazıyordu. Özellikle zindandan Amedli bir arkadaş mektup yazmıştı. Felsefe, tarih konusunda derinleşmişti, bunu bizimle de paylaşıyordu. Onu çok övüyor, “genç 30 yaşında bir arkadaş ama bu düzeyde araştırmaları var“ diyordu. Zindandaki arkadaşlara da mektup yazıyordu. Zaten genç arkadaşlardan rapor alıyor ve mektup yazıyordu. Önderlik hakkında yazılan romanlardan söz ediyordu. Bazılarını okumuştu. Özellikle bir arkadaşınkini okumuştu, bunu okuyunca sanatın ne olduğu anlaşılıyor, diyordu. İnsan bunun sıradan bir Önderlik olmadığını hissediyor, diyordu. Fuat arkadaş her şeyin hakkını veriyordu. Romana, gençlere, zindanda araştırma yapan bir arkadaşa hak veriyordu. Dünyası zengindi. Çok yönlü ilgileniyordu, tek yönlü değildi.
GENÇLERDE ZAFERİ GÖRÜYORDU
Ama bu zenginlik içinde en çok meşgul olduğu alan gençlerdi. HPG içindeki arkadaşlarla ilgileniyordu. Onları kucaklıyor, onlardan büyük biri gibi değil, onlardan biri gibi sohbet ediyor ve ilgileniyordu. Onlara hediyeler gönderiyor, bir şeyler gönderiyordu. Bir kez kadın arkadaşlar eleştirdi. Genç arkadaşları kendisiyle birlikte bir alana götürmüştü, bunun için özeleştirisini verdi. Doğru, komutanlarına haber vermem gerekirdi, diyordu. Yani gençlerle çok ilgilenen bir arkadaştı. Çünkü gençler gelecekti. Gençlerde geleceği, zaferi görüyor, onları buna ulaştırmak istiyordu. Şehitlerden örnekler veriyordu. “Nasıl bir Kemal Pir olunabilir? Zîlan ne anlama geliyor?” diyordu.
SAYGIYLA ÖNEM VERİYORDU
Zîlan arkadaş eylemini gerçekleştirdiğinde birlikte merkez karargahtaydık. 1996 Haziran ayında eylemini gerçekleştirip arkadaşlar ilk haber verdiği zaman birlikte cihazda dinledik. Önce ağırlığının farkına varmadık. Sonra mektubu var dediler, okunmasını istedik. Bir kadın arkadaş okuyordu. Sonra düşman Zîlan arkadaşın kendisi okumuş gibi demişti ama Heval Zîlan’ın kendisi değildi. Bir kadın arkadaş okuyordu, heyecanlı okuyordu, bazen cümleler kopuyordu. Sonra farkına vardık. “İşte çizgi bu” dedi. Zaten sonra mektubu Önderliğe gönderdik ve bunun ardından Zîlan arkadaşı daha geniş değerlendirdi. Gençlerin özünde zaferi görüyordu. Bunların her biri Zîlan, Kemal Pir, Egîd olmalı. Bunu ne kadar iyi anlarlarsa o kadar zafer militanı olurlar, diyordu. Onlarda zaferi görüyordu. Bu nedenle büyük bir duygu ve istemle, bir aşkla bu çalışma üzerinde duruyor ve yürütüyordu. Bu, hem genç arkadaşlar için hem de kadın arkadaşlar için böyleydi. Örneğin genç kadın arkadaşların devresi varsa mutlaka oraya gidip ders veriyordu. Özellikle devre sonunda hazır olmak istiyordu. Biz de bazen gidiyorduk. Büyük bir saygı gösteriyordu. Bunda önemli olan şu; belki herkes eğitim ve gençlere önem verebilir ama Fuat arkadaş saygıyla önem veriyor, saygı gösteriyordu. Bu nedenle çok özlü oluyor ve sonuç alıcı oluyordu.
BİZİM İÇİN CANLI BİR ARŞİVDİ
İnanıyorum ki genç arkadaşlar bunu dinlediklerinde etkileneceklerdir ama Fuat arkadaş arkasından ağlanacak bir arkadaş değildir. O, kendisi için bunu bir hakaret olarak görür. Doğru bizde de duygusallık olur ama önemli olan onun izinde yürümek, onu takip etmektir. Böyle öncü ve lider bir arkadaşı pratikte nasıl temsil edeceğimiz konusunda yoğunlaşmalıyız. Genel olarak genç, kadın ve fedai arkadaşlar onun ilgilendiği hususlardı. Genel hareketimiz ve HPG için canlı bir arşivdi. Parti, Hareket ve her dönem için neyi sorsak bilgi sahibiydi ve büyük bir istekle dile getiriyordu. Zaten kendisi duruşuyla her şeyi ortaya koyuyordu. Çalışmasının her anında Önderliği ve fikirlerini dile getiriyordu. Bununla tek parça olduğunu ortaya koyuyordu. Kaderini, geleceğini her şeyini Önderlik hakikatiyle bütünleştiren bir arkadaştı. Arkadaşlarda, “Böyle uzun yıllar emek veren, rol oynayan bir arkadaş Önderlik gerçeğine bu düzeyde bağlı ve bununla bütünleşmişse bunu ben de esas almalıyım” hissi gelişiyordu. Bu konuda Fuat arkadaş HPG’de hatta genel savunma güçleri içerisinde partileşme ve askerleşmenin geliştirilmesinde rol sahibiydi, yeri vardı, emeği vardı. Çalışması ve emeğiyle Önderlik çizgisinin savunulmasında sembol olan, emek veren bir arkadaş. Partileşme tarzını geliştirdi ve temsil etti. Bir militan nasıl Önderlik çizgisinde derinleşir, nasıl kararlı Apocu olur, dürüstlük, samimiyet, cesaret, büyük bir kararlılıkla nasıl bu devrime hizmet edebilir, nasıl bir parti kadrosu, Apocu militan olabilir konusunda bunların tümünü Fuat arkadaşın pratiği, mücadelesi, emeği ve sözlerinde görebilir.
EMEĞİNE CEVAP OLMALIYIZ
Bize ve HPG güçlerine düşen Önder Apo’nun çizgisinde öncülük düzeyine ulaşan böyle lider ve öncü bir arkadaşın, pratiği ve emeğiyle bunu ispatlayan bir arkadaşın, tüm arkadaşlar üzerinde emeği olan Fuat arkadaşın emeğine cevap olmalıyız. Nasıl yanıt olabiliriz konusuda önemli. Yanıtı şöyle olabilir: Fuat arkadaşın tüm çabaları, emeği ve çalışmaları ve gücünü Önder Apo’nun yoldaşlığını tamamen yerine getirmeye adadı. Zaferin gücü olmaya adadı. Büyük devrimci, öncü Fuat yoldaşın izinde yürümek, onun şahsında tüm şehitlerin takipçisi, Önder Apo’nun takipçisi olmak istiyorsak o halde kendimizi zafer gücü haline getirmeliyiz. Başarılı militanlar haline getirmeliyiz. Önder Apo ile tam bir yoldaşlık yapmak, Fuat yoldaşlara yanıt olmak için zafer ve başarı gücü haline gelmemiz gerekiyor. Fuat arkadaşın en büyük hayali ve kaygısı gücümüzün zafere ulaşmasıydı. O, zafere çok inanıyordu. Gençlere, kadınlara, Kürdistan halkına, bölge halklarına, işçi sınıfına çok inanıyor ve onlarda zaferi görüyordu. Bu nedenle zafere inancı çok büyüktü. Bu inanca göre hareket etmeli, zafer gücü haline gelmeli ve bu tarzda öncü şehitlerimize, Fuat yoldaşlara yanıt olmalıyız. Bu da ancak ve ancak doğru bir partileşme, askerileşme, dönemin gerilla çizgisinde derinleşmeyle olur. Bu mümkündür ve her arkadaşın bu doğrultuda derinleşmesi, üzerinde durması gerekir. Mutlaka Fuat arkadaşın ve kahraman şehitlerimizin istemlerini gerçekleştirmeliyiz. Bu yürüyüş Kürdistan’ın özgürleştirilmesi ve Önder Apo’nun özgürleştirilmesi yürüyüşüdür. Kutsal bir yürüyüştür. Bunu kahraman şehitlerimizin yolunda ilerlediğimiz bir yürüyüş haline getirmeliyiz. Ancak bu tarzda ölümsüzlere yanıt olabilir, Fuat arkadaşları ölümsüzleştirebiliriz. Fuat arkadaş zaten ölümsüzdür, şehadetiyle de bize öncülük edecek, emeği, çabası, performansı, perspektifiyle sürekli yolumuzu aydınlatacaktır. Bu nedenle şehitler ölmez, şehitler ölmez, Fuat arkadaşlar ölmez diyoruz.
Bir bütün olarak yoldaşlarıyla ilişkileri, eğitici, geliştirici yanı, derin yoğunlaşmaları, değerlendirme ve dersleriyle eğittiği binlerce militan ve mücadele üzerindeki etkisi nasıl oldu?
Fuat arkadaş bir bilgeydi. Tam bir bilgeydi. Devrimci yaşamın farkına varmıştı. Yaşamın bilgesiydi. Bu nedenle tüm diyaloglarında eğitici rolü vardı. Sohpetleri, tartışmaları, diyalogları, ilişkilerinin tümünde eğitici rolü vardı. Felsefe, ideoloji, sosyoloji, din gibi konularda çok derindi. Sohbetleri de bu konudaydı. Zaten eğitim de veriyordu, yazıları vardı. Parti kültürünü, ideolojisini derinleştirmede rol sahibiydi. Bir kişi nasıl Apocu olabilir, bir PKK’li nasıl yaşamalı, özgür yaşam nedir, yanlış yaşam nedir, sürekli bunun üzerinde yoğunlaşıyordu. Tüm amacı arkadaşları iyi bir Apocu, güçlü bir militan ve çizgiye göre yaşayan biri olarak yetiştirmekti. Çünkü o zaferi bunda görüyordu. Bir militan Apocu çizgide ne kadar güçlü olursa zafer o kadar yakın olur. Buna inanıyordu, o nedenle bu yönlü çabaları vardı.
Bunları belirtirken Fuat arkadaş dört dörtlüktü, hiç eksiklikleri yoktur da demiyoruz. Doğru, onun da eksiklikleri vardı ama herhalde biz onun kadar eksikliklerini dile getiremeyiz. Yazılarında, verdiği derslerde kendisini açıyor, eksikliklerini dile getiriyordu. Eğer bugün Önderlik İmralı’da ise ve eksik bir yoldaşlık yapmışsak buna yönelik kendisinden örnekler veriyor, kendisini açıyordu. Önderlik sahasındayken Rojava’da çalışma yürütüyordu, Önderliğin kendisine okula gitmesini, Önderlik gerçeği ve partileşme üzerine eğitim vermesini istediğini, okula gittiğinde ise arkadaşların kendisine dersin bittiğini belirttiğini söylemişti. Bunun üzerine Fuat arkadaş özeleştirisini vermeye başlıyor. Bu günlerce sürüyor. Sonrasında Önderlik de geliyor, ne yapıyorsunuz diye soruyor. Fuat arkadaş da “İtiraflar yapıyoruz” diyor. Bunun üzerine Önderlik de onunla hakkında 3 gün konuşuyor. Yani böyle açık bir arkadaştı. Kimse belirtmeden o kendisi hakkında konuşuyordu.
ELEŞTİRİ-ÖZELEŞTİRİYİ BİR ERDEM OLARAK GÖRÜYORDU
Eleştiri-özeleştiri tarzının geliştirilmesi sanırım önce 3. Kongre’de kapsamlı olarak gelişti. Zaten Önderliğin çıkışı başından itibaren eleştiri-özeleştiridir. Bu doğru ama örgüt içinde bireyin kapsamlı olarak ele alınıp değerlendirilmesi 3. Kongre’de başladı. O kongrede ben de hazırdım, Fuat arkadaşın platformuyla başladı. En kapsamlı onun oldu. Bir gün sürdü, hatta bu da yetmedi, diğer gün de devam etti. Eleştiri-özeleştiri tarzında Önderlik, Fuat arkadaş üzerinde çok duruyor, Fuat arkadaş da bu konuda eğilim gösteriyordu. 1986 yılıydı. O dönemde arkadaşların eleştiri-özeleştiri Serxwebûn dergisinde yayınlandığı zaman çok büyük bir etki yarattı. Çünkü hiçbir parti böyle yapmamıştı. Örneğin Lenin’in partisinde bu yoktu. Hiç kimse bu düzeyde eleştiri-özeleştiri geliştirmemişti. İlk kez PKK’de gelişti. Bundan sonrasında bu yöntem bizim için bir tarz haline geldi. Partileşme bu temel üzerinde gelişti. Kürt toplumu ve Kürt kişiliğini değerlendirme, partlileşmeyi geliştirdi, bu temelde gelişti. Dönemin militan kişiliği gelişti. Bir birey nasıl dönemin militanı olabilir, sistemden kopabilir, sistemin dışına çıkarak sisteme karşı mücadele edebilir temelinde eleştiri ve özeleştiri geliştirme örgütümüzde, partileşmede büyük rol oynadı. Hatta bugünkü kavrayışımızda reel sosyalizmin aşılarak yeni paradigmanın geliştirilmesi bu temelde oldu. Bunu şüphesiz Önderlik geliştirdi ama bu konuda içimizde öncülük eden kişi Fuat arkadaştı. Fuat arkadaş, eleştiri ve özeleştiriyi bir erdem olarak görüyordu. Erdemli olan kişi özeleştiri verebilirdi. Özeleştiriyi kendini temizleme, yeniden yaratma olarak görüyor ve özeleştiriye çok anlam veriyordu. Bu nedenle özeleştiride çok derinleşiyordu. Kendisini çok rahat açıyordu. Hatta savaşçı arkadaşların eğitimine gittiğinde bile özeleştiriyle başlıyor, arkadaşları şaşırtıyordu. Yıllarca bu düzeyde emek veren bir arkadaş, Önderlik çizgisinin uygulanması için titizlikle yaklaşan bir arkadaşın böyle yapması sizi başka bir dünyaya götürüyordu. Böylelikle değişim ve partileşmeyi yaratıyordu. Eleştiri-özeleştiri verme tarzında Önderlikle birlikte Fuat arkadaşın büyük bir emeği var. Bunu öncelikle kendisinde geliştirdi. Bu konuda kendisini adeta laboratuvar haline getirdi ki herkes bu konuyu tartışabilsin. Gizleyeceği hiçbir şeyi yoktu. Çok netti. Her yönüyle böyleydi.
Hatta hatırlıyorum daha 3. Kongre platformundayken bazı arkadaşlar kalkıp kendisine sorular yöneltiyordu. Çok farklı sorular da soruldu ama çok olgun yanıtlar verdi. Belki başka biri olsa bu soruları sormaya ne hakkın var ya da bunlar hakaret gibi oluyor da diyebilirdi ama böyle yapmadı ve sakince, saygıyla her sorunun yanıtını verip açıyordu. Platformda bazı sorular tekrar soruldu, yeniden cevapladı. İçimizde eleştiri-özeleştiri tarzının geliştirilmesinde Fuat arkadaş öncülük yaptı. Bu partimizi yeniliyor ve diğer hareketlerde olmayan bu tarz partimizde bu tarzda eleştiri-özeleştirinin gelişmesine yolaçtı.
HALKÇI ÖZELLİKLERİ ÇOK GÜÇLÜYDÜ
Fuat arkadaş PKK yapısı ve Kürdistan’da, çünkü Kürdistan’da da çalışma yürüttü. Avrupa, Rojava’da çalıştı, basın yoluyla her gün Kürdistan’a hitap etti. Aynı zamanda halkçı bir kişilikti de. Halkçı özellikleri çok güçlüydü. Halkla diyalogu ve ilgilenmeyi çok anlamlı buluyordu. Özellikle katılımlarına, dostluklarına çok önem veriyordu. En çok saygı duyduğu şey de şuydu; çok araştırma imkanı olmasa da bize katılması çok önemli, buna saygı duyulmalı diyordu. Yeni savaşçılara, yeni katılan arkadaşlara çok saygı duyuyordu. Onun gibi 50 yıl bu mücadeleye emek vermiş biri gibi yaklaşıyordu. Çünkü bilinçlenmesi henüz az olsa da bu haliyle saygı duymuş, demek ki saygı duyulması gerekir, diyordu. Henüz tam bilinçlenmemiş olsa da dağlara gelmiş ve silah kuşanmış, bu çok büyük bir fedakarlık, diyordu. Özellikle genç kadın arkadaşlara çok saygı duyuyordu. Arkadaşlarla bu düzeyde ilgilenmesi parti yapımızın, parti sempatizanlarının eğitimi ve yoğunlaşmaları, şekillenmeleri ve Önderlik çizgisini anlayabilecekleri bir düzeye ulaşmalarında Fuat arkadaşın emeği çok büyüktü. Şüphesiz binlerce kişiyi eğitti. Partinin kuruluşundan bugüne kadar eğitim çalışmalarında büyük bir emeği oldu. Eğitimde sadece anlatan bir öğretmen değildi. Bir filozof gibi değerlendiriyordu. Kendisi, karşıdaki, yaşananlar hakkında sosyolojik ve felsefik değerlendirmeler yapıyordu. Bu da insanlarda bilinç geliştiriyordu. Fuat arkadaşın derste dile getirdikleri kitaplarda, derslerde bulunabilecek şeyler değildi. Yeni şeylerdi. Yani Önder Apo’nun düşüncelerinin açılımıydı. Önder Apo’nun düşüncelerini açımlıyor, daha çok göz önüne seriyordu. Detaylarını dile getiriyordu. Bunlar yeni şeylerdi. Bu nedenle kültür ve bilincin geliştirilmesinde büyük emeği oldu ve bu konuda mücadelemizde çok büyük rol oynadı.
Hareket içerisinde dağların devrimci filozofu olarak tanımlanıyordu. Önder Apo’nun felsefik ve ideolojik düşüncelerine yaklaşımı nasıldı, buna nasıl anlam veriyordu?
Daha önce şehit düşen diğer bazı arkadaşlar için de ‘dağların filozofu’ tanımı kullanıldı. Fakat bu tanımlama Fuat arkadaş için eksik kalır, yeterli olmaz. Diğer arkadaşlar için de belirtilebilir ama Fuat arkadaş için sadece özgür dağların filozofu değil, dönemin devrimci bir filozofuydu diyebiliriz. Çağımızda devrimci bilincin geliştirilmesinde bir filozof, bir bilgedir. Böyle tanımlarsak daha çok yerinde olur. Dağlar denildiğinde sanki sadece dağlarda bir bilge gibi anlaşılır. Oysa Fuat arkadaş zamanla birlikteydi. Spordan dünya siyasi gündemine kadar her yönüyle gündemi takip etme vardı. Sosyoloji, felsefe, tarih, din, edebiyat, toplumsal bilimlerde genel olarak çok derin bir yoğunlaşması vardı. Bu nedenle gerçekten de bilgeydi ve çağımızın devrimci bir filozofuydu, diyebiliriz. Tüm yaşamında sürekli kitaplarla meşgul oldu. Diğer filozoflar gibi sadece bilmekle kalmadı, aynı zamanda uyguladı, yaşadı ve hakikata ulaşmak istedi. Bir hakikat savaşçısı ve arayışçısıydı. Hakikatin peşindeydi, bu nedenle bilgisi, bilinci daha derindi. Masadaki bir filozof değildi. Arayış için emek verdi, bu nedenle kitapla yaşadı. Önderliğin kitapları kadar, tarihi kitaplar, dini kitaplar, bilimin farklı dallarıyla ilgilendi. Bu konularda derinleşmesi vardı.
KÜRT HALKININ BİR BİLGESİ VE FİLOZOFUYDU
Kürt halkının bir bilgesiydi. Kürdistan’da yaşayan bir bilge ve filozoftu. Paradigma ve Önder Apo’ya yönelik değerlendirmeleri de aynı düzeyde. Bu konuda da derinleşme, uzmanlık, tanıma vardı. Örneğin kapitalist sistem nedir, kapitalist modernite insandan neleri çaldı, insanı nasıl düşürdü ve bu insan nasıl yeniden insan olur, doğal insan, temiz insan, özgür kadın, özgür toplum nasıl yaratılacak gibi konularda derinleşmesi vardı. Ulus devlet, kapitalist, hegemonya sistemi bugün hangi düzeyde ve buna karşı birey kendisini nasıl savunmalı ve nasıl karşı çıkmalı konularında derinleşmesi vardı. Bu nedenle Kürdistan özgürlük mücadelesinde bu düzeyde rol oynadı. Bundan sonra da oynayacaktır. Arkadaşın bir çok eseri henüz yayınlanmadı. Örneğin hakikat konusunda, hakikat rejimi nedire ilişkin yıllarca ders verdi. Bu henüz kitaplaştırılmadı. Belki bir değil, birkaç kitap olur. Okuyanlar bu yoğunlaşmalarının, ne kadar derin olduğunu görecektir. Yani Fuat arkadaşın ulaştığı düzey çok derin ve bu Önder Apo’nun fikir ve düşüncelerini, paradigmamızın derinliğini ortaya koyuyor. Zaten Fuat arkadaş bu konularda bir ayna gibiydi. Yani Önder Apo’nun aynasıydı. PKK ilmi ve ideolojisinin aynasıydı. Onu dinlediğinizde Önder Apo’yu, PKK devrim bilinci, bilgisinin derinliğini görürsünüz. Bu çok önemli. Fuat arkadaş bu rolü oynadı. Kendisinin de belirttiği gibi bunu dediğimizde birey fiziki olarak olsa da olmasa da artık o kadar önemli değildir. Önemli olan bu hakikata ulaşmak ve bu rolü oynamaktır.
Devrimci şair, ozan kimliği de var, etkili şiirler de yazdı. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Şüphesiz Fuat arkadaş bir siyasetçi, devrimci, savaşçı, davanın militanı, propagandacısı, örgütleyicisi olduğu kadar aynı zamanda bir şairdi. Fuat arkadaş zor koşullarda, o duygu ve heyecanı yaşadığı anda yazıyordu. Sürekli yazmıyordu. Yani doğal bir tarzda, önemli dönemler yaşandığında, kendisinde heyecan uyandığında bu heyecanını aktarıyordu. Hakiki, gerçek bir şairdi. Yürekten bir şairdi. Sözleri böyledir. Bu nedenle şiirlerindeki her kelime insanı titretir. Bir anlamı, derinliği var. Hissetmiş, gelişme yaşanmış, kendisinde heyecan ve hisler yoğunlaşmış ve böylece şiir yazmıştır. Bu yönüyle doğal ve özel bir yön. Hareketin başında Haki arkadaş hakkında yazdığı şiirden bugüne kadar yazdığı tüm şiirler gerçekten çok derin ve birey üzerinde büyük etki yaratıyor. Masada yazılan bir şey değil, yaşamış, heyecanını hissetmiş ve yazmıştır. En doğal ve özlü haliyle bir şair böyle olur. Fuat arkadaşın şairliği doğal, devrimci ve özlü bir şairlikti. Bu nedenle tüm cümleleri bir anlam ifade ediyor ve derinliği vardı. Bir devrimci, militan, savaşçı, örgütleyici, propogandacı, yazar, bilge, filozof olduğu kadar bir şairdi de.
Şehitlere, şehadetlere yaklaşımı ve şehadeti anlamlandırma tarzı nasıldı?
Fuat arkadaşın şehadetlere ilişkin oldukça fazla değerlendirmesi vardı. Felsefik, manevi olarak konulara yaklaşıyor, bu biçimde ele alıyordu. Onun için hakikat kavramı önemliydi. Bu nedenle fiziki olarak varsın ya da yoksun, bir yerdesin ya da değilsin bu kadar önemli görmüyordu. Önemli olan ruhsal olarak bir bütün olman ve her yerde olmandı. Bu nedenle fiziki olarak varlık ya da yokluğu bu kadar önemli bulmuyordu. Hakikat yolunda şehadeti de büyük bir mertebe olarak görüyordu. Şehadetler nedeniyle duygusallaştığımda daha çok felsefe okuman gerekir, zamanın çok yok ama felsefe okuman iyi olur, diyordu. İnsan anlam vermeli, diyordu. Şehadeti kutsal yürüyüşte karşılaşılan doğal bir şey olarak görüyordu. Yürüyüşümüz kutsaldır, hakikat içindir ve şehadet de burada bir mertebedir, diyordu. Şehadeti bir ölüm olarak değil, sonsuzluk, ölümsüzlük olarak görüyordu. Onun değerlendirmeleri böyle. Fiziki olarak darbe almak ölüm değil, sonsuzluk, ölümsüzlüktür ve insan o düzeye ulaşmalı, diyordu. Önderliğin özellikle savaşçılara yönelik şu cümlesinin mutlaka altını çizerek, bu durumda şehadet kaygısını yaşamadan, kendinizi savunmadan şehadete gitmemelisiniz diye belirtiyor ve şöyle diyordu: “Bir militan, bir savaşçı ölümden korkmamalı ama ölüme de koşmamalı, aksine zafere koşmalı. Ya da gözleri zaferde olmalı.”
PERSPEKTİF VE DURUŞUNDA FEDAİLİK VARDI
Önderliğin bu sözünü sürekli arkadaşlarla paylaşıyordu. Bu yolda şehadet bir mertebedir ama bize gerekli olan zaferdir. Kendini zafer gücü, zafer militanı haline getirmeli, bu nedenle şehadete doğru değil, zafere doğru koşmalı, zafer için her fedakarlığı yapmalısın, diyordu. Fuat arkadaş şehadete bu biçimde yaklaşıyordu. Kendisi için de hiçbir zaman bir kaygı ve korku yaşamadı. Bu nedenle hiçbir arkadaşın Fuat arkadaşın korku ya da heyecan yaşadığını belirttiğini duymadım. Sürekli sakindi. Hatta bu konuda çoğu zaman kendisiyle de konuşuldu, çünkü hiçbir zaman güvenliği esas almadı. Onun güvenliği vardı ama o arkadaşların verilmesini istemiyordu. Zorlukla iki arkadaşı yanında tutuyor, çoğu zaman da o arkadaşları bir yerde bırakıp kendisi başka yere gidiyordu. Yani bir militandı. Yani güvenliği üzerinde yoğunlaşan, bu konuda meşgul olan bir değildi. Bu nedenle şehadetinden yaklaşık iki hafta önce kendisiyle bir konuşmam oldu. Bunu belirtmemiş olsaydım belki daha çok incinirdim. Bu konuda kendisiyle konuştum. Uyarı ve kalacağı yer vb. konularda kendisiyle konuştum ve gerekli şeyleri belirttim, bunu rahatlıkla belirtebilirim. Şehadetten korkan, bunun kaygısını taşıyan bir arkadaş değildi. Bilinçli yaklaşıyordu. Savaşçılara belirttiği gibi gidip kendinizi hedef haline getirmemelisiniz, diyordu. Bu düzeyde de değildi ama şöyle bir yaklaşımı vardı; şehadeti hakikat kavramı ve yürüyüşünde, kutsal yürüyüşte yolumuza çıkacak bir şey olarak görüyordu. Gerekli olduğunda da bundan sakınılmamalı, diyordu. Fakat gerekli ise diyordu. Bundan öncesinde de herkes kendisini korumalı diye belirtiyordu. Bu konuda da bir bilge gibiydi. Arkadaşları, savaşçıları bu konuda eğitiyordu. Kendilerini nasıl savunup, zafer gücü haline getireceklerini söylüyordu. Bazen arkadaşlar, ‘ama sizin de kendinizi savunmanız gerekir dediklerinde, bana bakmayın, siz savaş gücüsünüz ben sizin gibi önde değilim, diyordu. Bu konuda da şehadete anlam veriyor, arkadaşlara perspektif veriyordu. Zaten perspektif ve duruşunda fedailik vardı. O nedenle duruşunda fedai anlayışı derinleşiyordu. Ama kimsenin kendisini hedef haline getirmemesi ve kendisini savunması için de Önderliğin sözlerini sürekli vurguluyor, sürekli zafer gücü olmalarını söylüyor ve bunun üzerinde de duruyordu.
Eğittiği binlerce yoldaşı, PKK militanları, mücadelesini yürüttüğü halkı ve katkı sunduğu insanlık, Ali Haydar Kaytan için neler yapmalı, şehadeti bu kesimlere nasıl bir görev yüklüyor?
Fuat arkadaş, öncü bir devrimci ve bir önder olarak tüm yaşamını halka adadı. Tüm yaşamını hakikat yolunda özgürlük ve demokrasi için emekle sürdürdü. Kapitalist moderniteye karşı, demokratik modernitenin başarısı için, hak ve adalet, hakikatın yerini bulması için, dünya yüzünde eşitlik, adalet ve özgürlüğün egemen olması için kendisini feda etmişti. Bunun için çok fazla emek verdi. Buna karşılık da kendisi ya da yaşamını iyileştirmek için hiçbir şey istemedi. Önder Apo’nun dediği biçimde ‘bir lokma ve bir hırka’ ilkesiyle bir derviş gibi yaşayan bir militandı, bunun için Fuat arkadaş bir örnekti. Hiçbir şeyi yoktu. Hiçbir zaman özel bir şeyi olmadı, bir lokma ve bir hırkayı yeterli gördü. Sadece yaşamını sürdürmek için gerekli temel şeyleri ve çalışmayı yeterli gördü. Her şart altında fedakarlığı yeterli gördü.
DERVİŞANE YAŞAMI ESAS ALDI
Böyle arkadaşları doğru tanımak gerekir. Bu, her şeyden önce insanlıkta yükselmektir, insanlığa yönelik sevdadır. Gerçek bir insan olma ve bir insan gibi yaşamadaki mücadeledir. Bunun için tüm yaşamını feda etti, an be an emek harcadı. Eksiklikleri de olabilir belki ama yaşamdaki eksiklikleri yoktu. Daha çok üslup, tarz konusundaki eksikliklerdi. Yoldaşlık ya da bireysel yaşam konusunda bir eksikliği yoktu. Tarz ve tempo konusunda, öncülük konusunda kendisini yetersiz görmesi vardı ama samimiyet, dürüstlük, arılık, yürekten bağlılık vardı. Sürekli her şart altında fedakarlığı vardı. Bu sıradan bir şey değil. Daha önce bir evliya gibi demiştim, bu dünyada birinin bir evliya gibi yaşayıp bu düzeyde emek vermesi çok büyük bir olay. Kendisi için hiçbir şey istemedi, kimsenin kendisine hizmet etmesine izin vermedi. O yaşına kadar her şeyi kendisi yaptı. Bir asker, bir neferdi. Önderliğin dediği dervişane yaşamı kendisi için esas aldı. Her zaman da Önderliğin koşullarını hatırlatıp, ‘biz dışardayız, imkanlarımız var’ diyordu. Sürekli Önderliği kendisi için ölçü alarak, ne kadar çalışsa da bunu yeterli görmüyordu. Ayakta 8 saat durmadan konuşuyor, sonrasında da özür diliyordu. “Daha Önderliği özgürleştirmedik, Kürdistan’ı özgürleştirmedik, düşman daha toprağımızda, düşman toprağımızda olduğu müddetçe başarılı olduğumuzu belirtemeyiz. Ya da ‘oh be’ deyip rahatlayamayız. Çalışmamız gerekir” diyordu.
EMEĞİNE NASIL YANIT OLABİLİRİZ DİYE DÜŞÜNÜYORUZ
Dêrsim Katliamı’ndan kurtulan anne ve babanın çocuğu olarak yoksulluk içinde, köyde yaşadı. Sonra Siyasal’a gitti ki o dönemde kimse kolay kolay gidemezdi. Zekası, bilinci ve aklıyla oraya geldi. Önderliği gördükten sonra doğru olanı buldu ve o konuda derinleşti, buna kilitlendi. Bu bağlılık 47 yıl boyunca devam etti. Eksiksiz olarak yaptı. Tempoda eksiklik yapmadı, giderek daha da güçlendirdi. Bu çok büyük bir şey. İnsanlığı aramayan biri bu okulda okuyup sonra devletin bir kaymakamı olabilirim, diyebilirdi ama hakikatı anladıktan sonra kaymakamlığın kölelik olduğunu gördü. Esasında rütbeli bir kölelik olduğunu anladı ve böylece bu mevkiyi ve okulu reddederek halkı için kendisini feda etti. Önder Apo’nun ardılı olmayı böylece esas yaşamı haline getirdi. Bunu da karşılıksız olarak sürdürdü. Bu büyük bir tutum ve doğru ele almak istiyoruz. Onun bu büyük emeğine nasıl yanıt olabiliriz diye düşünüyoruz.
GERÇEKTEN BÜYÜK BİR ÖRNEKTİR
O kadar kişiyi eğitti, her şeyden önce bir yaşam modeli geliştirdi. Bu yaşam modeli, temsil ettiği proleterce dervişane yaşamı, yaşamın her anında kaldığı her yerde proleterce yaşaması örnektir. Avrupa’ya da birkaç kez gitti, dünyayı, Kürdistan’ı dolaştı, dağda yıllarca kaldı, her düzeyde görev aldı. ARGK Genel Komutanlığı’ndan farklı çalışmalardaki görevlerine kadar her görevi yaptı ama bir nefer gibiydi. 18 yaşındaki arkadaşa da diğerlerine de aynı saygıyı gösterdi. Bir emekçiydi. Herkese hizmet etme ihtiyacı hissetti. Harekete gelen her birey hizmet etmeyi esas aldı. Katılan herkes değerlidir, saygılı yaklaşmalıyım, dedi. Hiç kimseyi küçük gördüğüne tanık olmadım. Yeni katılan gençler çok bilinçli olmamalarına rağmen katıldıkları için en çok saygıyı hak edenlerdir, diyordu. Böyle yaklaşıyordu. Bu tüm insanlık için bir model ve emektir, hizmettir. Yaşamı, mücadelesiyle emekçi, emek kültüründen gelen, katliam kılıcından kurtulan ve bu düzeyde büyük bir devrimci olmayı başaran, bir evliya düzeyinde derin bir pratiğin sahibiydi. Bu gerçeğinin yanında o kadar da mütevaziydi.
Gerçekten büyük bir örnek, büyük bir önderdir. Önder Apo’nun çizgisinde nasıl yer alınıp, öncülük edileceği konusunda büyük bir örnektir. Ama herkes için, insanlık, Kürdistan için örnektir. Halka büyük hizmetler verdi, yaşamını halkına adadı, halkımız şu ana kadar biliyor, Önder Apo’nun öğrencileri böyledir. Fuat arkadaş Önder Apo’nun en büyük öğrencisidir. Böyle bir öncüdür. Halkımızın sarfedilen bu emeği gördüğüne inanıyorum. Bazı partilerde görülüyor, kendilerine ev, mal, mülk edinenler oluyor. Oysa Fuat arkadaşın kendisine ait hiçbir şeyi olmadı. Büyük bir ürün var ama maddiyat olarak hiçbir şey yok. Büyük bir ruh ve emek var. Kimsenin kolay kolay ulaşamayacağı bir insanlık var. İnsanlıkta öyle bir düzey yakalamış ki, bu düzeye ulaşmak kolay değil. İşte en büyük ürün budur. Bu nedenle mal, mülk edinen, şirketler kuran parti yöneticilerine Kürdistan gerçeğinin böyle kurulamayacağını belirtiyorum. Kürdistan hakikatını anlamak için Ali Haydar Kaytan’ın hakikatine, nasıl yaşadığına bakın. Büyük bir emek ve dürüstlük, temiz bir yürek ve hiçbir şey istemeden her şeyiyle büyük bir fedakarlık yaptı. Bu fedakarlıkla PKK, PKK oldu. Partileşme böyle gelişti.
ÖNDER APO’NİN TAM YOLDAŞI OLMAK İSTEDİ
Şüphesiz ben ve bu emekten yararlanan tüm arkadaşlar olarak bu emeğe, yoldaşlara layık olmalıyız. Büyük devrimciler olmalıyız.
Önderlik daha önce Haki arkadaş için “Benim gizli ruhumdur” demişti. Şüphesiz bu cümle Önderliğe ait. Fuat arkadaş da Önderliğin ruhunu yaşıyordu ve bu aleniydi. Meydanda bunun savaşını veriyordu. Bütün hayali ve sarfettiği emek halkına, ülkesine daha çok emek vermek içindi. Dêrsim, Zîlan, Palo, Halepçe katliamının intikamının alınması içindi. Bu topraklar üzerinde düşmandan hesap sormak için tüm yaşamını buna harcadı. Tüm emeğini gece gündüz buna harcadı. Konuşması, okuması, yoğunlaşması ve her şeyini bunun hizmetine koydu. Her şeyiyle Önder Apo’nun tam bir yoldaşı olmak istedi. Sevdası buydu.
Bu emekten yararlanan ve bu gerçeği gören yoldaşları olarak bu büyük devrimcilere layık olmak boynumuzun borcudur. Haki Karar, Mazlum Doğan, Kemal Pir, Hayri Durmuş, Egîd, Sara, Zîlan ve bugünlerin Egîd Civyanları, tüm devrim şehitlerine layık olmak için tüm şehit Fuat yoldaş şahsında cevap olmalıyız. Elimizden ne gelirse yapmalıyız. İnsanlık ve yoldaşlık adına yanıt olmalıyız. Bu boynumuzun borcudur. Sanırım dünya devrimleri ve partimiz bu büyük emeği, bu büyük devrimciliği yerde bırakmayıp buna layık bir adım atacaktır.
Örneğin Fuat arkadaş en çok kadın ve gençleri esas alıyordu. Gençlere sevdalıydı. Nereye giderse gitsin gençler varsa onları toplar, konuşurdu. Toplantı dışında da gençleri çağırıp konuşur ve onlarla arkadaşlık yapardı. Genç arkadaşları tek tek, grup grup ya da toplu halde konuşmadan bırakmazdı. Hepsini kucaklaması gerekirdi. Biz askeri törende merhabalaşırdık ama onun tek tek arkadaşları kucaklaması gerekirdi. Bu düzeyde seviyordu. Gençler onun sevdasıydı. Gençlere çok saygı duyuyordu, özlüydü.
HER ŞEYİ ÖLÇÜLÜ, PLANLI VE İDEOLOJİKTİ
Kadınlar konusunu da arkadaşların ayrı değerlendireceğine inanıyorum. Özgür kadın perspektifinde Önderliğin değerlendirmelerini derinleştirme, anlamlandırma ve pratiğe geçirmede arkadaşın özel bir çabası vardı. Tamam hepimizin bir çabası var ama Fuat arkadaşın çabalarının ayrı bir anlamı vardı. Kadının gücü, yeteneği, rolüne inanıyordu. Erkekliği öldürmüştü. “Erkek analitik akla sahip, analiz ediyor ve analitik demek ayrıştırmaktır. Kadın ise sentez yapıyor, birliği oluşturuyor. Bu nedenle kadın öncü olmalı. Toplumun öncüsü kadındı, şimdi de kadın olmalı. Özgür toplum ancak kadın öncülüğünde yaratılabilir” diyordu. Bunu yürekten söylüyor, böyle mücadele ediyordu. Bu nedenle özgür kadın için de emek sarfetti. Genç kadın arkadaşlarla ilgilenmesi, diyaloğu, yaklaşımında Fuat arkadaşın özel bir yaklaşımı vardı. Devrimin kadın ve gençlerin öncülüğünde gelişeceğini, özünün burada olduğunu gördüğü için daha çok bunun üzerinde duruyordu. Her şeyi ölçülü, planlı ve ideolojikti. İdeolojik bir projektör gibiydi. Önder Apo’nun ideolojisi projektörüydü, buna göre aydınlatıyor, detaylandırıyor ve bu biçimiyle ortaya çıkarıyordu.
O HİÇBİR ZAMAN ÖLMEYECEK
Bu temelde tüm arkadaşlara, Kürt halkına, Kürt gençlerine, hepimize düşen, hakikat yolunda Fuat arkadaşları doğru temsil etmektir. Öncü ve büyük devrimci Fuat yoldaşın hakikat mücadelesi, Önder Apo’nun hakikat kavramında büyük bir öncü, liderdi. Onu doğru temsil etmeliyiz. Kürt halkı ve Kürt gençlerinin bu insanlığı ve büyük emeği yerde bırakmayacağına, buna sahip çıkacaklarına inanıyorum. Fuat arkadaş nasıl ki yaşamında büyük emek verip, bir motor gibi sürekli ideoloji dağıtıp kavrattıysa şehadetiyle de bu rolü sürdüreceğine inanıyorum. O hiçbir zaman ölmedi, hiçbir zaman ölmeyecek ve sürekli devrimin öncüsü, Kürt halkının rehberi, bilgesi olarak yaşayacak, yine sınırsız olarak Kürt halkına hizmet edecek. Yaklaşık 50 yıllık yaşamıyla bu hakikatı ortaya çıkardı. Bu nedenle Fuat arkadaş hiçbir zaman ölmedi ve ölümsüzdür.