Asimilasyona direnen kent: Mereş - II

Devlete tabi olmayıp kültürleri, inançları ve dilleriyle özgür ve bağımsız yaşayan Kürt-Türk Alevi/Kızılbaşlar ile isyancı aşiretler, biat etmeye, vergi vermeye ve askerlik yapmaya, teslim olmaya zorlandı.

Osmanlı devleti döneminde dinsel farklılıklarından dolayı Kürt-Türk Alevi/Kızılbaşlara ve baş eğmez özelliklerinden dolayı isyancı aşiretlere karşı soykırım uygulandı. 

Osmanlı devleti tarafından 1520’de Dulkadiroğulları Beyliği ortadan kaldırıldı. Bu şekilde Mereş (Maraş), Osmanlıların egemenliğine geçti. Mereş, işgale karşı sosyolojik olarak direndi, sosyal ve inançsal yapısında önemli bir değişime uğramadı. Osmanlı hakimiyetiyle Mereş bölgesinde yaşayan Kürt/Alevi, Türkmen Aleviler ve diğer topluluklar demografik, inançsal ve siyasal yapıdaki topluluklar özgür ve bağımsız yaşamayı esas aldı. Her ne kadar Osmanlı siyasi olarak kenti ele geçirse de Kürtler, Aleviler ve diğer topluluklar Osmanlı’nın siyasi ve inanç baskısına direnerek tarihsel olarak özgünlüklerini korudu. Zulüm ve asimilasyon politikalarına karşı 1520-1860 yılları arasında Alevi isyanı ve Celali isyanı olarak bilinen toplumsal başkaldırı, Mereş’ın de içinde olduğu geniş bir coğrafyada yaşandı. Osmanlı devleti siyasal ve dinsel egemenliğini kabul ettirmek için Mereş’e özgün ‘Fırka-i İslâhiye’ adında özel bir ordu kurdu. 1865 yılları ve sonrasında farklı halk ve inançlara yönelik katliamlarla geçen bu dönem tarihe ‘Zor Nizam’ dönemi olarak geçti.

SİYASAL VE SOSYOLOJİK DİRENİŞİN SEMBOLÜ

Mereş’te sosyoloji etki alanlarının tarihsel olarak Kürt/Alevi orijinli hak taleplerinin isyanlara dönüştüğü bir geleneğe sahip olduğunu vurgulayan araştırmacı-yazar Aziz Tunç, bundan dolayı Mereş’teki bu direngenliğin tarihsel olarak tüm sistemlerin hedefi olduğunu söyledi. Mereş’ın egemen güçlere karşı isyan eden toplulukların yaşadığı bir coğrafyada bulunduğunu hatırlatan Tunç, şöyle devam etti: “Mereş önemli tarihi isyanların yaşandığı bir coğrafyadır. Bu anlamda öncelikle Mereş ve çevresinde yaşanan en önemli Alevi/Kızılbaş isyanı olarak Babailer isyanını hatırlatmak gerekiyor. Babailer isyanı Kürtlerin, Ermenilerin, Kürt-Türk Alevilerinin geliştirdiği ve Selçuklu'nun yıkılmasına yol açan birleşik halklar isyanıdır. Bunun dışında Dulkadiroğlu Beyliği döneminde Alevi/Kızılbaş düşmanlığıyla ünlenmiş olan Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’e karşı bu bölgenin isyancı Kızılbaş/Alevi halkı, Horasan’a kadar giderek Şah İsmail’i destekledi. Şah İsmail’in sosyal dayanağı olarak tarihte rol almış olmak bölgenin Alevi/Kızılbaş toplumunun tarihinde kalıcı bir iz bıraktı. Osmanlı bölgeyi işgal ettikten sonra özgürlüğünü korumaya çalışan Alevi/Kızılbaş Kürt-Türk halkı, devletin bitmez tükenmez baskılarına karşı sürekli bir biçimde isyan etti. O nedenle çok sayıda Alevi/Kızılbaş isyanı, ya Mereş ve çevresinden gerçekleştirildi veya isyancı güçler Mereş’ın sosyal yapısına dayandı; Mereş halkı dağlara yaslandı.

Alevi Kalender Çelebi liderliğinde 1527’de Osmanlıya karşı geliştirilen en büyük Alevi isyanı da büyük oranda Mereş’ten beslendi ve güç aldı. Kalender Çelebi, Nurhak dağlarına sığındı ve orada yaşamını yitirdi. Osmanlı iktidarını sarsan ve tarihe Celali İsyanları olarak geçen ayaklanmalar da büyük ölçüde Mereş ve çevresinden destek aldı. 

OSMANLI ÖZEL ORDU KURDU

Mereş coğrafyasında yaşayan Kürt/Alevi, Türkmen Alevi, Ermeni ve diğer etnik-inançsal azınlıklar, toplumsal özgünlüklerini korumak için tarihsel direnişler sergiledi. Osmanlı da Mereş’teki toplumsal dinamiği eritmek için siyasi ve soykırım politikaları uyguladı. 1860’ta Mereş’e Rus Çarlığının soykırım uyguladığı ve Osmanlı devletine sığınmak zorunda kalan Çerkes halkları yerleştirildi. Osmanlı İmparatorluğu sevdiği veya merhamet ettiği için değil, asker olarak Kürtlere ve Alevilere karşı savaştırmak amacıyla bu insanları kabul etti. Böylece Mereş’ın sosyal dokusuna Çerkesler de dahil edildi. Mereş’ın sosyal ve inançsal yapısına çok önemli bir müdahale 1865’te yapıldı. O tarihte Osmanlı devleti, bölgede yaşayan isyancı topluluklara ve Kürt-Türk Alevi/Kızılbaşlara istediğini yaptırabilmek amacıyla bir ‘özel ordu’ kurdu. Fırka-i İslâhiye olarak adlandırılan bu ‘özel ordu’ vasıtasıyla isyancı toplulukların ve Kürt- Türk Alevi/Kızılbaş halkının yaşam tarzına, inancına ve kültürüne müdahale edilerek Mereş’ın sosyal yapısı değiştirilmek istendi. Devlet, isyancı aşiretlere ve Alevi/Kızılbaş topluluğuna zor yöntemleriyle istediklerini belli düzeyde kabul ettirebildi. 

MEREŞ’TE ERMENİ KATLİAMI

Osmanlı devletinin Fırka-i İslâhiye adını verdiği özel ordunun Mereş- Zeytun Ermenilerinin iradesini kırmak ve teslim almak gibi bir amacı da vardı. Ermenilerin örgütlü bir direnişe hazırlıklı ve alışık olmaları Osmanlı devletinin, o tarihte Ermenilere saldırmasını engelledi. O tarihte geri çekilmiş olması Osmanlı devletinin Ermenilere ve Hristiyan halklarına karşı soykırım uygulamaktan vazgeçtiği anlamına gelmedi. İttihat ve Terakki, 1915’te Ermenilerin yaşadığı her yerde olduğu gibi Mereş ve Zeytun’dan da Ermenilere soykırım uyguladı. On binlerce Ermeni Mereş-Zeytun ve çevre köylerde alınarak tehcir adı altına ölüme gönderildi.

GÖSTERMELİK ‘MARAŞ’IN KURTULUŞU’

Devlet, 1920’de Mereş’ın mütegallibesinin ve Kemalist soykırımcıların ‘tertipleriyle’ Mereş- Zeytun Ermenilerine ikinci bir soykırım uyguladı. Bu soykırımla ırkçı ve resmi Türk tarihçileri tarafından hayali bir ‘Maraş’ın kurtuluşu’ masalı üretilerek, motivasyon ve propaganda amacıyla kullanıldı. Böylece Kemalist soykırımcılar ucuz yolda bir zafer kazanarak Türk devletini kurmanın yolunu açtı. Mereş mütegallibesi de Ermenilerin mal varlıklarına el koyarak zenginleşti. Fransızların işgaline karşı bir ‘kurtuluş savaşı’ olarak sunulan bu soykırımda, işgalci Fransızlarda birkaç yüz asker ölürken, 20- 30 bin Ermeni katledildi. Özetle Ocak- Şubat 1920’de Mereş’ın toplumsallığına yapılan ve ‘Maraş’ın kurtuluşu’ olarak sunulan müdahale, büyük bir Ermeni soykırımıdır.”

BALKANLARDAN TÜRKLER YERLEŞTİRİLDİ

Ermenilere yönelik soykırımın yaşandığı tarihlerde Mereş’e Makedonya’da ve Balkanlarda Türk olduğu söylenen topluluklar getirtildi. Ermenilerin yerleşim yeri olan Zeytun’a yerleştirildiler. Böylece ‘Balkan mübadilleri’ de Mereş’ın sakinleri olarak yerlerini aldı.