Şiddet oyunları çocuğun öfkesini besliyor

Psikolog Nergiz Eke, savaş ve şiddet temalı bilgisayar oyunlarının, çocukların öfkesini boşaltmadığını aksine beslediğini söyledi.

Online oyunların ciddi istismara açık olduğunu belirten psikolog Nergiz Eke, “Şu net; çocuklar o savaş oyununu oynamayacak. Çok daha eğlenceli oyunlar var ama bu oyunların da bir süresi olacak. Ödevini bitirdi mi, haftanın birkaç günü 45 dakika ya da benzeri bir saat diliminde ve kesinlikle online olmayan oyunlar” dedi.

Çocukların özellikle de ergenlik çağındakilerin birçok bilgisayardan erişebilecekleri çevrimiçi oyunlar var. Bu oyunların çoğu da savaş, dövüş ve aşırı dozda şiddet içerikli. Bu tarz oyunların dünya üzerinde turnuvaları bile düzenleniyor. Çocuklar, bunun strateji kabiliyetlerini geliştirme gibi faydalar sağladığını söylüyor. Aileler ise çocuklarının saatlerce bu oyunların başından kalkmamasından şikayetçi. Oyunların şiddet içerikli olması bir yana dünyada ‘Mavi Balina’ olarak anılan bir oyun da oyuncuları şantajla intihara sürükleyen bir içerikle gündeme geldi. Türkiye’de ise birçok sanal reklamı dönen, Osmanlı döneminde geçen bir başka oyun; kadınların köle olarak alınıp satılabildiği, fetihlerin olduğu yine çevrimiçi bir içerikle tartışma yarattı. Bu tarz şiddet içeren, toplumsal cinsiyet rollerini keskinleştiren oyunların hem ergenlik hem de çocukluk yıllarında etkisi nasıl görülüyor? Bu tarz bilgisayar oyunlar ya da oyuncak silah, bıçak çocukların duygu dünyalarını ne yönde etkiliyor. Bu soruların cevabını Psikolog Nergiz Eke’ye sorduk.

Savaş ve şiddet içerikli bilgisayar oyunlarının ya da oyuncak silah vs. materyallerin çocukların gelişimine etkisi nedir?

Öncelikle bu yaş dönemine göre değişiyor. Çocuğun kullandığı materyallerde dikkat ettiğimiz şey, yaş dönemi itibariyle ona zarar vermemesi. Çok küçük çocukların eline sivri şeylerin verilmemesi ya da bilye tarzı şeyleri yutabilme ihtimaline karşın dikkatli olunması gibi. Çocukların hayatında oyuncaklar hep olur, çünkü çocukların kendi özerk alanları içerisinde, kendilerini ifade etmelerinin bir yolu var; buna da oyun diyoruz. O oyunun içinde de materyaller kullanmak durumunda. Her aile çocuğuna her oyuncağı alamıyor ama evde tencere, kaşık var mı? Çocuğun önüne koyduğunuz zaman o materyalle de çocuk oyun çıkarır. Çünkü çocuğun duygusal boşalımını sağlayabilmesi için de gerekli materyaller var.

Ne gibi?

Hem çocuk hem de yetişkin üzerinden de konuştuğumuzda, belli duygularımız var; öfkeleniyoruz, sinirleniyoruz, mutlu oluyoruz, şaşırıyoruz. Çocukta da benzer duygular var. Sadece çocuk bunu süreç içerisinde öğreniyor. Oyun oynarken de çocuk sadece mutluluğu ifade etmez. Çocuk öfkeli ve aynı zamanda agresif olabilir. Bu yüzden de çocuğun oyunda hangi materyale gittiğine bakarız. Silah alıyor mesela, alabilir. Birçok uzman, meslektaşım ya da popüler psikoloji programlarında ‘Çocuklarınıza silah vermeyin, onlarla oynamasın’ diyor. Niye? Eğer çocuk silahın da bıçağın da bir oyuncak olduğunu, o silahı size doğrulttuğunda, sizin ölmeyeceğinizi biliyorsa ona eşlik edin. Örneğin oyun terapilerinde çocuk mütemadiyen elinde silahla bir yerlere vuruyor, kırıyor içindeki öfkeyi/tepkiyi bir şekilde dışarı vuruyor ama önüne nötr şeyler koyun bu öfkesini boşaltamaz. Dolayısıyla çocuğun silahla oynuyor olması, ileride potansiyel şiddet eğilimli, öfkesini kontrol edemeyen biri haline getirmiyor. Çocuk sadece silahla oynuyor ve onun hayali ile fantezisini kullanarak ‘okula da götüreceğim bu silahı, arkadaşıma vuracağım’ gibi cümleler kuruyorsa burada başka bir mesele olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Çocuğun buradaki meselesi silah değil. O silaha karşı bir davranışı var. Evet, çocuğun oyuncak arabası da bebeği de silahı da olabilir. Orada hem sizin hem de çocuğun o oyuncağa atfettiği tanım önemli.

Ebeveynlerin erkek çocuklarına silah, bıçak gibi oyuncakları yani daha ‘erkeksi’ kabul edilen oyuncakları dayatması bu anlamda sonuçlarıyla birlikte ne ifade ediyor?

Bu ailenin homofobik tutumuyla ilgili bir durum. Ailelerin ödü kopuyor çocuğun kendi cinsiyetine değil de karşı cinsiyete uygun davranmasından. Zaten bu çocuk ileride eşcinsel olur diye bir tanı koymak mümkün değil ki. Bu tamamen çocuğun hangi ebeveyniyle özdeşim kurduğu ile alakalı bir durum. Elbette bu ailelerin, misal oyuncak bebekle oynayan oğluna araba ya da silah almasının sadece mikro tutumdan kaynaklandığını da söylemek eksik kalır. Bu daha çok toplumsal bir tutum.

Bir de elbette daha ergenlik dönemine hitap eden oyunlar var. Özellikle bilgisayar oyunları. Bu yaş grubundakiler şiddeti ya da savaşı sanal da olsa hayatlarının belli bir alanında normalleştiren çocuklar. Peki, gerçek hayattaki savaş ve şiddete dair yaklaşımları ya da tepkileri neler oluyor?

Bazı oyunların savaş ve şiddet içerikli olmasının çocukların ruhsal durumunu elbette etkilediğini düşünüyorum. Biz yetişkin olarak bu oyunu oynadığımızda bunun bir oyun olduğunu biliriz. Çocuklar için misal gerçek hayatta birebir savaşın içinde yaşıyorsa ve bu travmaya maruz kalıyorsa tabii ki ruhsal gelişimini ciddi bir şekilde etkiliyor. 8 yaşında bir çocuk, oturmuş tabletinde bilgisayar oyunu oynuyor, son derece kanlı ve gümbür gümbür seslerin olduğu; zaten efekt olarak çocukları tutması için bu anlamda çalışmış ciddi bir sektör var. Orada çocuk 5 saat oyunun başından kalabiliyor ama 5 dakika dersin başında oturtamıyorsunuz. Sonra aileler ‘nasıl bir dikkat dağınıklığı bu, oyunun başında 5 saat oturuyor’ diyorlar. Oturuyor, çünkü orada ciddi bir uyaran var. Bu kadar uyaranın olduğu bir yerde çocuğun bundan etkilenmemesi mümkün değil. Ben ailelere hep şunu söylüyorum; ‘Bu çocukların hayatından oyunu çıkaramazsınız. Çünkü bu çocuk, okula gittiğinde arkadaşlar tabletinde oynadığı oyunundan bahsettiğinde sizin çocuğunuz bu sohbete dahil olamaz. Hatta aslında o arkadaş grubuna da dahil olamaz.’ Ne oynadığı ve nasıl oynadığı önemli. Misal online (çevrimiçi) oyunlar, ciddi istismara açık oyunlar. Bu oyunlar çocuk kılığında yetişkinlerin girdiği, çocuklarla sohbet kanallarını yarattığı bir alan. Cinsel istismar vakalarında yoğun çalışan bir terapist olarak diyebilirim ki bu tür kişiler çocukların dilini çok iyi biliyor.

Böyle de bir boyutu var bu oyunların…

Kesinlikle. Şu net; çocuklar o savaş oyununu oynamayacak. Çok daha eğlenceli oyunlar var ama bu oyunların da bir süresi olacak. Ödevini bitirdi mi, haftanın birkaç günü 45 dakika ya da benzeri bir saat diliminde ve kesinlikle online olmayan oyunlar. Çünkü ergenlik dönemi, riskin en çok alındığı bir zaman. Riski alınır yeter ki ötekinin gözünde var olabilsin. Yani bizim gözümüzde var olmaya çalışan bir ergen, her şeyi yapabilir. Elinden gelmeyeni de zorlar. Sadece oyunlar da değil. Tüm TV kanallarında silahın başrolde olmadığı film, dizi neredeyse yok. Bunlar yetişkinler olarak bile belli arzulara hitap eder. Ötekini yenmek, güçlü olmak arzulanan hislerdir ama ergen o arzusunu kontrol edemez. O dizideki gibi olmak ister ve onunla özdeşim kurar. Bir dönem popüler Kurtlar Vadisi dizisi vardı mesela ve tüm ergen erkek çocuk, onlar gibi yürüyüp konuşuyordu. Dolayısıyla ergen bunu izleyip oynadığında gerçek hayattaki pratiğine elbette yansıtıyor. Bunu birebir uyguluyor diyemeyiz, orada birçok başka etken var; aile ile kurduğunuz ilişki, sosyal kurallar, vicdan duygunuz vs. gibi.

Misal ‘Mavi Balina’ diye bir oyun vardı. Epey de haber oldu ve intihara sürüklenen gençler olduğu da biliniyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Az önce dediğim o ciddi oyun sektöründe bu oyunları kuranlar, programlayanlar bununla ilgili çok ciddi stratejik bir eğitim alıyorlar. O ergeni, hatta yetişkini oyunun başına oturtmak için ciddi bir altyapıları var. Bence bunu çok iyi de yapıyorlar ama bundan şu anlam çıkmasın; benim çocuğum bu oyunu oynadı, acaba intihar mı eder ya da şiddet mi uygular. Bu sadece oyunun belirleyeceği bir şey değil. Çocuğun içinde bulunduğu durum, duygu hali, aile ile kurduğu ve dışarıyla ilişkisi, ötekiyle nasıl diyalog kurduğu gibi birçok etken var. Duygusal yoksunlukla ihmal edilmiş, olmayacak koşullarda doğmuş büyümüş ve yaşayan bir ergen ile tüm ihtiyaçları karşılanan ergenin aynı uyarandan etkilenmesi pek mümkün değil. Bugün savaş bölgesinde bir çocuk tepesine bombalar düşüyor, bir de onu TV’de izleyen bir çocuk düşünün, öyle ki izleyen daha travmatize olabiliyor. Oysaki neyi bekleriz, savaşın içinde olanın daha çok etkilenmesini. Bu değişebiliyor, ikincil travma dediğimiz şey bu. Yani bu oyunu izledi intihar etti, oysaki her şey yolunda, demek yetersiz kalır. Çünkü orada başka bir dinamik aramak gerekli. Öte yandan evet, oyunlar kurgu itibariyle çocukların duygu dünyasını ciddi şekilde etkiliyor.

Yani bu bilgisayar oyunlarıyla çocuğun öfkesini boşaltan oyuncakları farklı bir yere koymak gerekiyor değil mi?

Elbette bu tarz oyunlar orada öfkeyi boşaltmıyor daha çok besliyor. Öte yandan elbette akranıyla oynarken, ona şiddet uyguluyorsa da o öfkenin arkasındaki dinamiğe bakmak gerekir. Misal baba, anneyi sürekli dövüyor ve çocuk da buna küçük yaştan itibaren tanık olup ileride koşulları itibariyle kendisine entelektüel yatırım yapamıyorsa şiddet onun için çok normal bir şeye dönüşüyor. Hatta sevginin bir parçası oluyor. Çoğumuzun ilk öğrendiği anne ve babamızdan gördüklerimizdir, hiçbirimiz ondan bertaraf değiliz. Sonraki gelişimimizde, okuduklarımızla bunu değiştiriyorsak elbette ilk öğrendiklerimizi sorgularız. Öyle olunca insanlar şiddet, öfkemi göstermenin bir yolu değil, öfkemi boşaltacak başla bir yol bulayım, der.

Kız çocuklarında bu tür öfke boşaltma ve şiddete dayalı oyunlarla ilişki nasıl gelişiyor?

Burada belirleyici olan şey toplumsal cinsiyet normları. Kız çocuğunun daha derli toplu oturması kalkması beklenir hep. Kız daha sonrasında da kadın olmaya yönelik ahlak normlarıyla büyüdüğünde, aşırı bir tepki göstermek çok mümkün olmuyor. Örneğin ergen erkek çocuğu aileye diklenip kapıyı çarpıp çıkabiliyor ama bir kız çocuğu bunu yapamıyor. Elbette bu tam bir deney gözlemi değil ama genel itibariyle durum bu.

Şiddetin toplumsal cinsiyet rollerine göre dağılımında bahsetmişken, son dönem ‘Harem’ içerikli bir oyun var. Kadınlar köle ve cariye olarak alınıyor, fetihler yapılıyor vs. Bu anlayışın çocuk üzerinde etkisi nedir? Bu yaşta çocukların bu tarzda oyun oynaması ileride kadınlara yönelik tutumu ya da şiddet uygulamasını ne kadar tetikler?

Çocuğu her şeyden uzak tutamayız. Çocuk bazı şeyleri görecek, deneyimleyecek. Dışarıdaki hayatın tozpembe olmadığına çocukları ikna etmek gerekiyor elbette. Öte yandan bu oyunlar diyoruz da bu bahsettiğiniz oyun, TV’de reyting rekorları kıran bir diziydi. Şimdi bu oyunu oynayan çocuk, kadının alınıp satılan, bir para ve bedel karşılığında hayatına alabileceği ya da istemediğinde çıkarabileceği bir şey olarak görecek, en genel sonucu bu. Elbette başından beri bahsettiğimiz diğer dinamikler çerçevesinde de şekillenerek.