Efrîn destanının şifreleri

TC rejimi Kürt, Ermeni, Süryani, Rum ve birçok halk katliamı üzerine inşa edilen tarihteki en kanlı devlet rejimi olmuştur. Kürdistan direnişi ise, buna karşı 200 yıldır varlık savaşı vermektedir.

Türk devletinin Efrîn işgalinin üzerinden 1 yıl geçti. 58 gün süren Çağın Direnişi’nde birçok kahramanlık hikayesi yaşandı. 7-8 Mart tarihlerinde işgalci Türk ordusu ve ona bağlı çetelerle yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren YPG savaşçısı Yakup Yakışır (Şervan Zaza) da Efrîn direnişinde yer alan kahramanlardan biri.

Yakışır şehit düşmeden önce Efrîn'de yaşanan direnişi ilişkin şu yazıyı kaleme aldı: "23. direniş gününü geride bırakan yüzyılın destanı bütün dünya halkları ve güçleri tarafından çok yakından takip edilmektedir. Efrîn'de direnen nedir. Neleri yaratacaktır, neyden ilham almaktadır. Bunun tarihsel-toplumsal zemini ve gelişimini görmeden atılacak her adım denizde pusulasız yol alan gemi gibi kaybolma tehlikelerini taşır. Devrimin sadece konjonktürel zeminden doğduğunu söyleyenler ya art niyetli yada bilinçsiz kişilerin bakışıdır.

İNSANLIĞIN EN BÜYÜK UMUDU YILMAZ DİRENİŞ

Küresel ve bölgesel güçlerin taktiksel hamleleri hiç bir zaman belirleyici olmamıştır. Satranç tahtasına çevrilen Ortadoğu coğrafyasındaki kaosta, doğru hamleler geliştirmenin tek yolu, tarih ve toplum öğretmeninin gösterdiği yolda ilerlemek ile mümkündür. Bunun arka perdesine bakıp şimdiki duruma bir göz atmakla olaya bakalım. 21. yy. uygarlık sisteminin çözülüş ve çöküş dönemi olarak nitelik kazanmıştır. 70'lerde başlanan bu çözülüş dönemi şimdilerde en zirve döneminde seyretmektedir.

Arap Baharı diye tanımlanan sistemi kurtarma müdahalelerine karşılık olarak halkların on binlerce yıllık kültürel direnişi, oryantalizm bilincini yıkıp yeni alternatiflere yönelmiştir. Bu alternatifin en büyük verimi ve kazanımı Rojava Devrimi olarak gelişen halkların destansı kalkışıdır. Sistemin tarihi gibi enkazı da oldukça acılı ve kanlı olacaktır. İnsanlığın bundan sağlam ve bilinçli çıkışının en büyük umudu önder Apo'nun yarattığı felsefe ve yılmaz direniş kültürü olmuştur. Görüldüğü gibi Efrîn destanı henüz tarihi zaferini kazanmadan bütün dünyaya destek ve ilham kaynağı olmuştur.

HAKİKATLER ZALİMLERE KARŞI ZAFERLER KAZANDI

Sovyet devriminden bu yana hiç bir devrim hareketi bu denli büyük umutları yaratmamıştır. Bunun ilk nedeni, tarihin gördüğü en derin felsefesine sahip bir önderin öncülük ettiği yeni yaşamın, masallar ve ütopyalarda kurgulananın gerçeğe, vücuda kavuşmasıdır. Bu zemin ise halkların yeniden 40 haramiler sisteminden intikam alma arenasına dönüşmüştür. Halkların tarihi bütün hırsı ile mezarından çıkıp, insanlığın fabrika ayarlarını bozan, ağıtlara konu olan acıları yaşatan uygarlık karşısındaki hesaplaşma, gerçek bir mahşer alanına dönmüştür. İsrafil'in sürası üflendi bile. Bütün değerler tekrardan canlanmaktadır. Tabi ki bunu tarihteki insanlığın büyük şehitlerine borçluyuz. Uğruna coşku ile şahadet şerbetini içtikleri büyük hakikatler bugün gerçeğe kavuşmuştur.

Onun için bugünkü Efrîn destanında onların ruhu ve hayalleri yaşamaktadır. Rahat uyuyun Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed. Yine Hermes, Zerdeşt, Sokrates, Buda, Mani, Mazdek, Babek, Sühreverdi, Hallacı Mansur, Bruno, Galileo, Farabi, Yunus Emre, Mevlana, Şex Bedrettin ruhunuz şad olsun, insanlık sizlere minnettar ve bütün kalplerde yaşıyorsunuz. Verdiğiniz bedel ve direniş boşa gitmedi. Bugün Önder Apo'da yaşıyorsunuz, Mazlum, Kemal, Hayri, Zilan, Beritan, Sara, Arin, Avesta ile binlerce özgürlük abideleri ile ruhunuz yaşadı ve insanlık var oldukça da yaşayacaktır. Sizlerin temsil ettiği hakikatler, zalimlere karşı zaferleri kazandı. Bu direnişler olmasaydı insanlık bu günleri de göremezdi.

HER DEVLET LİDERİ YA DESPOT YA DA ACIMASIZ BİR DİKTATÖRDÜR

İnsanlığın şimdiki maddi-manevi kazanımları bu direnişler ile olmuştur. Kırk haramiler sistemi olan uygarlık ise bu değerleri her zaman kendine mal etmekten geri durmamıştır. Bunun sayısız örnekleri vardır. Son güncel bir örnek vererek konunun ne kadar istismar ve komplo konusu olduğuna bakmak yeterdir. TC rejiminin önemli liderlerinden olan Süleyman Demirel "bu memlekette demokrasi gelirse onu da biz getireceğiz" derken oturun oturduğunuz yerde demekteydi. En küçük bir emareye bile en kanlı şekilde cevapları olmuştur. Direniş kazanınca ise ilk kaypaklığa soyunanlar da bu güçler olmuştur. Bu tarz, tarih boyunca her kral, diktatör zamanında yaşanmıştır. Bu anlamıyla olaya baktığımızda her devlet lideri aynı zamanda ya müthiş bir despot, ya da en acımasız bir diktatördür.

Bütün bu zulüm ve soykırımlar karşısındaki en büyük engel Rojava Devrimi olmuştur. Bu açılardan olaya bakmadan devrimin nereden ilham aldığını da anlayamayız. Bahse konu ettiğimiz uygarlığın hazinli ve dersler ile dolu olan sonu, kanserin son pençesinde kıvranan bir hasta gibidir. En sağlıklı müdahale onu en kısa sürede toplum doğasından söküp atmaktır. işte bu ameliyat Rojava sahasında bütün başarısı ile sürmektedir. Uygarlık sisteminin ise buna cevabı tabi ki çok kanlı olacaktır. Son teknolojik silahların yanında tıbbi saldırılar da en temel aracı olmaktadır. Bu sinsi ve gizli silahı fiziki-ruhi yıkım için en pervasız şeklide kullanacaktır.

UMUT BESLEDİĞİ GÜÇLER TC'Yİ HARCAMAKTADIR

Bu araf döneminde sistemin temel karakteristik zaafı olan hegemonik iktidar savaşı, devrim güçleri içinde önemli imkanlar sunmaktadır. Bu hegemonik savaşta İngiltere, Rusya, Çin gibi güçlerin girişimleri kaosu sadece derinleştirdiği gibi sistemin çözülüşünü de hızlandırmaktadır. Bu çözülüş kültürel bir gelişmedir. Öyle büyük bir hızda yaşanmaktadır ki bir yılın gelişmeleri on yılları katlayan düzeyde seyretmektedir. Önderliğin 2010'da varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama şiarı ile başlattığı süreç aynı zamanda yeni dönemin temel mücadele karakterini de ifade etmektedir. Bu dönemde ise TC rejiminin payına düşen ibretlik bir son olmaktadır.

2009 yılında gelişip şimdilerde ise resmileşen eksen kayması da onu kurtarmadığı gibi sonunu da hızlandırmaktadır. Bu eksen kaymasının altında şüphesiz Kürt ulusal direnişi vardır. Kürt soykırımı için eski bloktan sonuç alamayan TC rejimi yeni güçlerden medet ummaya başlamıştır. Umut beslediği güçlerin ise kurtulma telaşında olup, bu uğurda TC'yi iyice harcadıklarını son gelişmelerden görebiliyoruz. Şimdi anlaşılmayan yada bulandırılan temel konu ise, küresel güçlerin neden demokrasi hareketi ile ittifaka giriştiğidir. Başta da değindiğimiz gibi, hegemonik güçlerin kendini kurtarma telaşının verdiği panik ataklarıdır. Biz değil onlar bize sarılmaktadır. Denize düşen yılana sarılır misali.

TÜRK DEVLETİNİN İKTİDARI UĞRUNA GİRİŞEMEYECEĞİ VAHŞET YOKTUR

Bunun köklü nedeni ise 21. yy. önder Apo'nun yarattığı felsefenin yüzyılı olacaktır ve sistem bundan faydalanıp kendini restoreden geçirme çalışmalarına kalkışmıştır. Bu temellerden beslenen Rojava Devimi'nin büyük askeri, siyasi kazanımlarının zirvede olduğu dönemde TC soykırım sisteminin saldırıları devrim ateşine benzin dökmekten başka bir sonuç vermemektedir. DAİŞ ve birçok vahşi örgütler ile yapamadığı Kürt soykırımına şimdi başka bir boyut kazandırmıştır.

TC rejimi Kürt, Ermeni, Süryani, Rum, Çerkes, Türkmen ve birçok halk katliamı üzerine inşa edilen tarihteki en kanlı, soykırımcı bir devlet rejimi olmuştur. Bu anlamıyla eşi benzeri olmayan bir soykırım rejimidir. Kürdistan direnişi buna karşı 200 yıldır varlık savaşı vermektedir. Bu açıdan baktığımızda da Kürt halkı tarihteki en eşsiz soykırım kurbanı olmuştur. Türk iktidar güçlerindeki soykırım o denli vahşidir ki, iktidarı uğruna kundaktaki bebek dahil bütün kardeşlerini katleden bir soyun soysuz ardıllarıdır. İktidarı uğruna girişemeyeceği vahşet yoktur. Erdoğan'ın bunların içindeki en acımasızı olduğu kesinlikle bir abartı değildir. Kısaca bu konudaki pratiklerine bir göz atmak bile yeterdir.

ERDOĞAN BİNLERCE GÖÇMENİ AKDENİZ'DE BOĞDURDU

Akdeniz'deki on binlerce göçmeni boğdurup, katleden yine Erdoğan'dır. Bunu MİT ile çok kapsamlı hazırlıklar yaptılar. Musul'u, Şengal'i düşürüp onlarca katliamı yine Erdoğan'ın maddi-manevi gücüyle yaptılar. Şengal'de ise yüz binlerce Êzidî insanımızdan tek bir kişinin dahi kurtulmamasını hedeflemişti Erdoğan. Kobanê'de yine aynısını amaçladılar. Dünyanın her yerinde gelişen DAİŞ katliamlarının en büyük faili yine bu maklubat ve canidir. Kuzey'deki son şehir direnişlerinde ise sağ yakalanmalarına rağmen yüzlerce insanımızı diri diri yakan barbarlık ve vahşetin tarihte eşi benzeri olduğunu kim iddia edecek şimdi.

Kendi türünün ilk ve kesinlikle son örneği olacaktır, bu caninin insanlık içinde yaşaması bütün insanlığın lanetlenmesine yol açabilecek durumları yaratacaktır. Lanetlenme insanlıktan çıkmadır. Bu klasik bir terim olarak kullanılır ama tarihsel-toplumsal çözümlenmesi bilinçli olarak anlatılmaz, yada çarpıtılır. Erdoğan kişiliği bütün sosyolog ve psikologların üzerinde çalışacağı benzersiz bir örnektir. Özgürlük militanları olarak bunu unutmamıza hiç kimse heveslenmesin.

RUSYA BİZE SALDIRIP KAOSTAN KURTULMA DERDİNDEDİR

Yahudilerin Kudüs üzerine andıkları yemin insanın tüylerini diken diken ederken, yaşadıkları acının başkalaşımla öfkeye uğramasıdır. Bizde de Erdoğan canisine karşı kat be kat fazla öfke, intikam ateşi yanmaktadır. Efrîn direnişi bunun en büyük savaş arenası olmuştur. Bu tarihsel zemini anladıktan sonra, şimdi Efrîn direnişinin güncel boyutuna eğilme ihtiyacı vardır. TC rejimi sistem için de büyük bir tehlike olarak seyretmektedir. Aynı zamanda en zayıf halka olarak ikame etmektedir. Süreci salt analitik analizler ile okumak, oryantalist bilincin yarattığı en kof ve temelsiz bir bakıştır.

Onun için bunun ruhunu, inancını görmek temel yaklaşım olmak zorundadır. Bu anlamıyla baktığımızda Efrîn direnişi köklü bir ruhtan beslenmektedir. TC rejimi hegemonik güçler için yeniden dizayn edilmek zorundadır. Liberalizm bilincine ayak uyduramamaktadır. Kaostan o da pay alma peşindedir. Ortadoğu ve dünyada bir seher yıldızı gibi yükselen Önder Apo felsefesini sistem de boşa çıkaramamakta ve faydalanma peşindedir. TC ise genetiği gereği, buna karşı kudurmakta ve uyuz köpek gibi saldırmaktadır. Rusya da bize sarılıp büyük kaostan kurtulma derdindedir. Bütün bölgesel güçler de aynı pozisyondadır. İran, Suriye, Suudi Arabistan hatta İsrail bile bizim bu gücümüzden faydalanma peşindedir.

İRAN ÇOK SİNSİ VE KURNAZ DEVLET GELENEĞİNE SAHİP

Burada İran ve İsrail Ortadoğu kaosunun gizli başrolleridir. Her iki gücün maddi-manevi imkanları büyük değişimler yaratacak düzeydedir. Bu hem olumlu, hem de olumsuz gelişebilir. Yine her iki gücün tek kurtuluşu liberal demokrasiye karşı radikal demokrasiyi geliştirmekle mümkündür. Bu da yine Önder Apo felsefesi ile gelişir. Aksi halde gelişecek durum bütün yer kürenin kaderini belirleyecek askeri-siyasi-ideolojik-sosyal gelişmeleri yaratacaktır. Burada da Önder Apo'nun felsefesi ve gücü karşımıza çıkmaktadır. İran çok sinsi ve kurnaz bir devlet geleneğine sahip olduğu için olaylardan ufak yaralar alarak sıyrılmayı başarıyor. Orada gelişen son serhildanlar da İran'ın erken doğum yaptırma çalışmalarıydı. Devrim zemini günden güne güçlenirken buna tedbir alma arayışı her coğrafya ve zeminde sürdürmektedir.

Başur'a olan müdahale de bunun zeminini kurutma ve İsrail'e karşı set çekme üzerinedir. TC'yi de çok kirlice kullandılar onun için. Ok çoktan yaydan çıktı. Efrîn destanında bizim elimizle TC’yi kullaştırma ve TC eli ile de bizden taviz alma taktikleridir. TC'nin hesabı Efrîn ve Minbic'i alıp Suriye rejimine bizim üzerimizde pazarlık konusu yapmaktır ve nihai hedefi bütün Rojava Devrimi'ni bitirmektir. Bütün kaderini buna bağlamıştır TC rejimi. Kobanê'de zaferi yaratan, Önder Apo'nun başlattığı seferberlik ruhu oldu. İrade, inanç ve anlam gücü, bütün ordular ve tekniklerden daha da güçlü olmuştur. Şimdi bunun bir de iç hesabını yaptıkları boyutu var.

YPG SAVAŞÇILARI MİLYONLARIN SEVGİLİSİ OLDU

YPG'nin geliştirdiği destanın kazanımları askeri-siyasi ve sosyal gelişmelerde patlama yaratacaktır. NATO'nun sayılı askeri gücü, terörist diye yaftaladığı YPG karşısında yenilgi alınca, kayaya çarpan kar topu gibi param parça olacaktır. Ki zaten askeri gücü zırvalıktan öteye bir şeyi ifade etmemiştir. Henüz başlangıcında aldığı ağır yenilgileri engelleme çalışmalarını aralıksız devam ettirmektedir. İran'dan paramiliter güçleri isteyip, aldığı bozgunu durdurmaya çalışacaktır. Şimdi neden TC askerinin savaşa katılmadığı söyleniyor ama TC'nin savaşacak ruhu ve anlam gücü kalmamıştır. Rejime ve Rusya'ya yalvarıp bu hezimetini engellemeye çalışmaktadır.

Varlığı ve özgürlüğü tehlikede olan halkımızın direnişi her zaman çoşku ve kahramanlıklarla olmuştur. Gün ağıt yakma değil, tillili ile özgürlük halayına durma günüdür. Avesta yoldaşın fedai ruhu ile gelişen Efrîn direnişi bütün anlamıyla çağın destanıdır. Savaşan kadındaki güzellik bütün dünya halklarının saygıyla karşıladığı ve minnet duyduğu gelişmelerdir. Bu anlamıyla Efrîn'de binlerce Adule ve Derweşler direnişi göğüslemekteler. Bu yılmaz ve alnından, gözünden, ellerinden öpülesi kahraman YPG savaşçıları aynı zamanda milyonların sevgilisi olmuşlardır. Böylesi bir aşk tarihte yaşanmamıştır. Bu küllenmiş aşkı yeniden insanlığa yaşatan bu kahramanlar önünde saygıyla, minnetle eğiliyoruz."

Kod Adı: Şervan Zaza

Adı Soyadı: Yakup Yakışır

Ana Adı: Hatice

Baba Adı: Mehmet Ali

Şehadet Yeri ve Tarihi: Efrîn/Cindirêsê - 7-8 Mart 2018