DAİŞ’in ambulans şoförü: Türkiye’ye yaralı gönderdik

Almanya'dan Suriye’ye gelerek DAİŞ çetelerine katılan Muhammed Amer Abdülkadir, DAİŞ’in ağır yaralılarının ambulanslarla nasıl resmi sınır kapısından Türkiye’ye geçirildiğini anlattı.

Ebu Muhammed Almani, Helfen in Not'un sahibi ve sorumlusu Bekir Astürk’ün, birçok Türk devleti yetkilisi ve subayıyla ilişkisinin iyi olduğunu ve onun sayesinde Cilvegözü sınır kapısından İdlib’e ambulanslarla aranmadan geçebildiklerini söyleyerek, “Eylül 2019’da Almanya’dan İdlib’e ambulanslarla geldikten sonra Bekir Abi, ben ve Dominik isimli bir Alman şoförü 2 ambulansla birlikte DAİŞ’in bulunduğu Bab’a gönderdi” dedi.

Tabqa ve Til Ebiyad arasında 2015 yılında ambulansla DAİŞ’in ağır yaralılarını taşıyan Ebu Muhammed Almani, “Biz yaralıyı Til Ebiyad’daki hastaneye götürdüğümüzde benim ambulanstan başka bir ambulansa naklediyorduk. O ambulans da yaralıyı Til Ebiyad sınır kapısına götürüyordu. Kapıda da yaralıyı alıp başka bir ambulansa aktarıyorlar ve öyle Türkiye’deki hastanelere götürüyorlardı” diye konuştu.

DAİŞ içinde Ebu Muhammed Almani olarak tanınan, QSD’nin elindeki DAİŞ çetesi Muhammed Amer Abdülkadir, Alman İstihbaratının ve basınının yakından tanıdığı yardım kuruluşu süsüyle çalışan Helfen in Not isimli paravan kuruluş tarafından nasıl 2 ambulansla DAİŞ’e gönderildiğini, bu kuruluşun sahibi cihatçı Bekir Astürk’ün Türk yetkililerle ilişkilerini ve DAİŞ’in Türkiye’ye resmi yaralı transferini anlattı.

ALMANYA'DA HELFEN İN NOT’A ÇALIŞIYOR

Ebu Muhammed Almani, Tunuslu ve Almanya’da da oturumu bulunuyor. 2013 sonları yada 2014 başlarında Alman istihbaratının cihatçılar olarak listesinde bulunan Bekir Astürk'e ait 'Helfen in Not' isimli 'yardım' örgütüyle tanıştığını ve burada çalışmaya başladığını söylüyor.

Almanya’daki “Helfen in Not” isimli “yardım kuruluşu”nu Bab’daki DAİŞ'lilere götürmesinden sonra DAİŞ’in kendisini bir daha geri göndermediğini söylüyor.

Helfen in Not ile tanışmasını ve yaptığı çalışmaları şöyle anlatıyor:

“Helfen in Not Almanya’daydı. Sahibi Türktü. Suriye’deki halka insani yardım yapabilmek için Helfen in Not’un çalışmalarına katıldım. Onlara yardım için gittiğimde bana, ‘Bizimle ambulansları Suriye’ye geçirebilir misin’ dediler. Ben de kabul ettim. Almanya’da işimiz yardım, bağış toplamaktı. Müslümanlarla toplantılar yapar, onlardan Suriye için bağış alırdık. Sonra bu toplanan paralarla eski ambulanslar alır, Suriye’ye götürmek için tamir ettirirdik.”

AMBULANSLAR CİLVEGÖZÜ SINIR KAPISINDAN GEÇİYOR

Bu süreç içinde iki defa Helfen in Not’un istemiyle Suriye’ye gelip ambulans ve ilaç getirdiğini anlatan Almani, şunları söyledi:

“2014 3. ya da 4. ayındaydı, Helfen in Not’un sahibi Bekir Abi’nin istemiyle İdlib’e geldim. Bu Suriye’ye ilk gelişimdi. Ambulanslar ve Bekir ayrı geldiler. Beni de İstanbul’dan aldılar. Ben de onlarla birlikte bir ambulans alıp Bab -El Hava (Cilvegözü-Reyhanlı) sınır kapısından İdlib’e geçirdim.

İdlib’de de Helfen in Not’un bir şubesi vardı. Onların bizden istedikleri ilaçları hazırlar gönderirdik. İlk Suriye’ye geldiğimizde DAİŞ için gelmedik. O zaman İdlib’de DAİŞ yoktu. Bazı hastaneler ÖSO’nun kontrolü altındaydı, bazıları Ahrar Şam’ın kontrolü altındaydı. Bazı hastaneler vardı, her iki tarafın da kontrolü altında değildi, sivil alanlardaydı. Ambulansları dağıtmak için kısa süre kaldıktan sonra yine Almanya’ya geldim ve aynı işe devam ettim."

BEKİR ASTÜRK’ÜN TÜRK YETKİLİLERLE İLİŞKİLERİ

Ebu Muhammed Almani, Helfen in Not’un sahibi Bekir Astürk’ün Türk devleti görevlileri ve askerleriyle ilişkilerine ilişkin şunları belirtti:

"Bekir Abi yardım kuruluşunun sahibiydi ve Türktü. Bekir Abi’nin Türkiye’de tanıdıkları çoktu. Bunlar içinde subaylar, askerler ve devlet memurları da vardı. Onun sayesinde ambulansları İstanbul’dan İdlib’e geçirmek kolaydı.

Bab El Hava sınır kapısından geçiyorduk. Bab El Hava sınır kapısında da tanıdıkları vardı. Tanıdığı çok önemli insanlar da vardı. Biz Bab El Hava sınır kapısına geldiğimizde duruyorduk. O gidip evraklarla ilgili, geçişle ilgili konuşuyordu. Almanya’dan İdlib’e kadar tüm evraklar resmiydi. Hatta Türkiye’de ambülansı aramıyorlardı bile. Çünkü onun tanıdığı insanlar vardı. O yüzden hiç zorlukla karşılaşmadık.”

ASTÜRK, 2 AMBULANSI DAİŞ'E GÖNDERİYOR

Helfen in Not çalışanı olarak Eylül 2014’te yeniden ambulanslarla birlikte Türkiye üzerinden Suriye’ye geliyor. Bu sefer İdlib’de Bekir Astürk’ün kendisinden iki ambulansı DAİŞ’in hakimiyetindeki Bab şehrine götürmesini istediğini anlatan Almani, “Biz Bab’ın, Tabqa’nın DAİŞ’e bağlı olduğunu bilmiyorduk. İnsani yardım kuruluşunun kartı bende vardı, yine arabanın geçiş kağıtları da vardı. O Bab’a insani yardım temelinde geçtiğimizi biliyordum. Bab’a gittiğimizde baktık, kontrol noktalarında sakallı insanlar vardı, tipleri biraz farklıydı. DAİŞ bayrakları vardı. Bab’daki DAİŞ’liler de bizi Tabqa’ya gönderdiler” diye konuştu.

Ebu Muhammed Almani, kendisinin DAİŞ’e katılmak istemediğini fakat DAİŞ’in kendisinden onlarla kalmasını istediğini söyleyerek, şöyle devam etti:

“Biz Tabqa’ya gittikten hemen sonra Beşar Esad rejimi Tabqa hastanesini bombaladı. Ambulansım biraz darbe aldı, ben de yaralandım. Tedavi görmek için bir süre orada hastanede kaldım.

Biraz iyileştikten sonra Almanya’ya geri dönmek istedim. Fakat kabul etmediler. Eşim ve çocuklarım Almanya’daydı, ben ise Tabqa’da kaldım. Yine benimle birlikte gelen bir ambulans şoförü daha vardı. Almandı ve ismi Dominik'ti. O da DAİŞ’te kaldı. O halinden memnundu. Bir DAİŞ elemanı olarak Irak’a gitti ve orada bir kadınla evlendi. Ondan sonrasını bilmiyorum."

DAİŞ’İN AMBULANS ŞÖFÖRÜ OLUYOR

DAİŞ içinde Tabqa ve Til Ebiyad (Grê Sipî) arasında ambulans şoförlüğü yapan Ebu Muhammed Almani, Tabqa’dan getirdiği ağır yaralıların Türkiye’ye geçirildiğini söyleyerek, şunları dile getirdi:

“Ben Tabqa’da ilk geldiğimde dizimden ve kalçamdan yaralandığım için beni sadece ambulans şoförü olarak görevlendirdiler. Benim götürdüğüm ambulans bazı bomba parçaları almıştı. Ama onu tamir etmişlerdi, ben o ambulansı kullanıyordum. Ağır yaralıları Til Ebiyad’a götürüyordum.

Oradan da Ebu Bekir Kurdi yaralıları alıp Türkiye’ye götürüyordu. Onun iki ismi vardı ve diğer adı da Ebu İbrahim Kurdi’ydi. Onun bir kardeşi diğer tarafta Türkiye’deydi. O Til Ebiyad’daydı. Diğer tarafta da kardeşi vardı. Birbirleriyle bağlantı kurup yaralıların geçmesini sağlıyorlardı. Onların işleri çok rahattı. Kendi işlerini örgütlemişlerdi. Türkiye’de yaralının evrakları, ilacı, kaldığı hastane ve evle Ebu Bekir Kurdi’nin kardeşi ilgileniyordu."

ÇETELER, AKÇAKALE SINIR KAPISINDAN GEÇİRİLİYOR

Ebu Muhammed Almani, Til Ebiyad sınırında da DAİŞ’in ağır yaralılarının bir başka ambulansa bindirilip Türkiye’ye gönderildiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Biz yaralıyı Til Ebiyad’daki hastaneye götürdüğümüzde benim ambulanstan başka bir ambulansa naklediyorduk. O ambulans da yaralıyı Til Ebiyad sınır kapısına götürüyordu. Ambülans yaralıyı alıp Til Ebiyad Sınır Kapısı’na gidiyordu.

Oradan yaralıyı alıp başka bir ambulansa aktarıyorlar ve öyle Türkiye’deki hastanelere götürüyorlardı. Bu iş çok kolay ve örgütlüydü. Ama her hasta bu şekilde gitmezdi. Sadece çok ağır yaralılar bu şekilde gönderilirdi.

Biz yaralıyı diğer ambulansa naklederken Ebu Bekir Kurdi kesinlikle orada hazır olmalıydı. Yani zaten hastanede hazır bir ambulans oluyordu. Ebu Bekir Kurdi de her seferinde hazır olurdu. Türkiye tarafında bulunan kardeşi zaten Türkiye tarafıyla yani sınır kapısıyla irtibat halindeydi. Oradaki askerlere, görevlilere Suriye tarafından ambulansla bir yaralanın geleceğini söylüyordu.”

IRAK’TAN DA TİL EBİYAD’A YARALI GETİRMİŞ

Tabqa’dan Til Ebiyad’a ambulansla 3-4 ay boyunca yaralı götürdüğünü fakat sonra DAİŞ tarafından aynı ambulansla Irak’a gönderildiğini dile getiren Ebu Muhammed Almani, şöyle devam etti:

“Tabqa-Til Ebiyad arasında çalışmaya 2014 sonları-2015 başları gibi başlamıştım. Sonra beni Irak’a gönderdiler. Orada da aynı işi yani ambulansla şoförlük yapıyordum. Ambar’dan da Til Ebiyad’a 2 defa yaralı getirdim. Ondan sonra Suriye Demokratik Güçleriyle DAİŞ arasında çatışmalar başladı. Til Ebiyad düştükten sonra artık aynı ambulansla DAİŞ alanları içerisinde çalışıyordum. Irak’ta yaklaşık bir sene kaldıktan sonra Reqa’ya gönderildim.

Zaten Til Ebiyad resmi bir geçiş yeriydi. Til Ebiyad Suriye Demokratik Güçlerinin eline geçtikten sonra da zaten Rai’ye bağlı Bab Lemon köyündeki bazı yeraltı tünellerinden Türkiye’ye silah ve yaralı gidip geldiğini birçok defa duydum.

Türkiye’de DAİŞ yaralıları sadece bir hastanede tedavi görmüyorlardı. DAİŞ’e bağlı birtakım hastaneler vardı. Türkiye içerisinde ilişkileri iyiydi, paraları vardı. Yaralıların tedavisinde hiçbir sorunla karşılaşılmıyordu. Hangi hastanelere götürdüklerini bilmiyorum. Ama bizden yaralıyı alırken Urfa, Hatay, İstanbul’a götürdüklerinden bahsediyorlardı."

Ebu Muhammed Almani, Irak’ta bir yıl kaldıktan sonra da Reqa'ya gönderiliyor. Burada artık DAİŞ’ten kaçabilmek için çabalarını artırdığını ve kaçak yaşamaya başladığını söyleyen Almani, 24 Aralık 2017’de Derazor’un ŞihelShell alanından kaçıp QSD’ye teslim oluyor.

ÇETELERE EN AZ 9 AMBULANS GİTMİŞ

“Helfen in Not" (Acil yardım) adlı kuruluş Alman istihbaratının “radikal İslamcı” olarak tanımlayarak izlediği Bekir Astürk tarafından 2013 yılında Neuss kentinde kuruldu. Bu kuruluş “her yerde ihtiyaç sahiplerinin yanınızdayız” diyerek, kendilerini Alman kamuoyunda “Yardımsever kahramanlar” olarak tanıtıyordu. Çünkü bu kuruluş, sözüm ona Afrika ülkelerinden Filistin ve Suriye’ye geniş bir coğrafyada, savaş bölgelerine giderek yardım götürdüklerini iddia ediyordu.

Üstelik kuruluşun sloganı da şuydu; “Her bağışınız yüzde yüz sahibine ulaşacak." Ancak gerçek ise bambaşkaydı. Almanya’nın yıllarca resmi bir “yardım kuruluşu” olarak tanıdığı kuruluşun sahibi Astürk’ün örgütlediği çeteler, DAİŞ çetelerine ambulanslar gönderiyordu. 2014 yılında DAİŞ ve diğer çetelerin Ortadoğu'da işlediği katliamların ardından çetelerin Almanya bağlantısını araştıran Köln savcılığı, o dönem Helfen in Not"un DAİŞ’e en az 9 ambulans gönderdiğini tespit etmişti.

Der Spiegel dergisinin 2016 yılının Ekim ayında yayımlanan sayısına göre, ambulansların nasıl gönderildiğini Alman güvenlik birimleri Mart 2014’te “Selafist” grupların iki üyesinin yaptığı telefon görüşmelerinde ortaya çıkarmıştı. Çete üyesi Mustapha A. ile Mirza B. Şubat 2014’te ambulanslardan bir tanesinin bizzat kendisi tarafından Türkiye üzerinden Suriye’ye götürüldüğünü söylüyordu.

ALMAN İSTİHBARATININ BİLGİSİ DAHİLİNDE

Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti'ndeki (NRW) “Helfen in Not" adlı kuruluş etrafında örgütlenen çeteler, faaliyetlerini ise kamuoyuna açık ve istihbaratın gözetiminde serbestçe yapıyordu. İstihbarat o dönem Bonn’da gerçekleşen ve 2000 kişinin katıldığı bir “yardım toplama” etkinliğinde 50 bin Euro’nun “Helfen in Not"un kasasına girdiğini tespit etmişti.

Yani para toplatılmasından, ambulans ve araç-gereçlerin satın alınmasına ve Suriye’ye götürülmesine kadar, bütün süreçten Almanya’daki istihbarat birimleri haberdardı. Üstelik bu konu NRW Eyaleti Meclisi’nin gündemine de gelmişti. 2014 yılında “yardım kuruluşları” adı altında örgütlenen DAİŞ yanlısı gruplara ilişkin soru önerisini yanıtlayan NRW yönetimi, “Helfen in Not"un 2013 yılında eyaletin iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın takibinde olduğunu bildirdi.

Hapis cezasına çarpıtılan ve geçtiğimiz Mayıs ayında “pişmanlık yasalarından” yararlanarak serbest bırakılan Almanya’nın tanınmış çete liderlerinden Sven Lau da “Helfen in Not"un “yardım toplama” adı altında düzenlediği etkinliklere katılarak daha fazla para toplanması için propaganda yapıyordu.

AMBULANSLAR BOŞ GİTMİYORDU

Düsseldorf’ta 2013 yılının Haziran ayında hakim karşısına çıkan Sven Lau için hazırlanan iddianamede, onun Helfen in Not kuruluşunun organizesinde topladığı paralarla çetelere araç-gereç gönderdiği de yazıyordu. Düsseldorf savcılığının tespitine göre, Lau 1447 Euro değerinde 3 gece dürbününü yine Helfen in Not'un ambulanslarında çetelere gönderdi. Yani Almanya’dan yola çıkan ambulanslar boş değildi, içinde çeteler için savaş malzemeleri de vardı.

Alman güvenlik birimlerinin, 2013 yılından itibaren çetelere ambulanslarla askeri malzeme gönderdiği tespit edilen Helfen in Not'un sahibi Bekir Astürk hakkında soruşturma ve yargılama süreci başlatması gerekirken, sadece pasaportuna el koymuştu. Çetelerin Almanya’daki lojistik sorumlusu olarak yargılanması gereken Astürk, Alman devletine Şubat 2015’te, “Neden pasaportuma el koydunuz?” diyerek dava açtı. Ancak Düsseldorf’taki yerel mahkeme Astürk’ün “aynı suçları işleyeceğini” öngörerek davayı reddetti.

BAŞKA İSİMLERLE FAALİYETTE

ANF’nin araştırmasına göre, resmi olarak faaliyetlerde bulunmayan, ancak hâlâ bu adı kullanmaya devam eden Helfen in Not, yine Neus kentinde bulunan “Kulturverein Weckhoven e.V.” (Weckhoven Kültür Derneği) adıyla yardım toplamaya devam ediyor. Aynı şekilde “Al Yateem” adıyla bir başka kuruluş da Weckhoven Kültür Derneği’ne bağlı olarak faaliyetlerini sürdürüyor.