GÖRÜNTÜLÜ

'İşgal sonlanmadan güvenli dönüş mümkün değil'

2016 yılından bu yana Suriye kentlerini işgal eden Türk devleti, işgal alanlarında insanlık dışı uygulamalarını sürdürüyor. Toprakları işgal edilen halklar, işgalin son bulmasını ve suçluların hesap vermesini istiyor.

İŞGAL ALTINDAKİ TOPRAKLAR

İşgalci Türk devletinin, 2016 yılında işgale dönüşen askeri operasyonları sonucunda Bab, Ezaz, Cerablus’un ardından 2018 yılında Efrîn, 2019 yılında Girê Spî ve Serêkaniyê, 2024 yılında ise Minbic işgal edildi. İşgalle topraklarından zorla göç ettirilen halklar, 8 Aralık 2024 yılında Baas rejimin devrilmesi ardından Türk devletinin işgal saldırılarının da durdurulması çağrısına devam etti. Zorla göç ettirilen halkların topraklarına güvenli dönüşü, özellikle 10 Mart’ta QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî ve Şam iktidarı Cumhurbaşkanı Ehmed El Şara arasında imzalanan anlaşma maddelerinin içinde de yer aldı.

Suriye-Efrîn İnsan Hakları Örgütü sorumlularından Îbrahîm Şêxo, Efrînli Şîrîn Reşît ve Serêkaniyê Göçmen Komitesi Üyesi Avukat Ciwan Îso konuya ilişkin ajansımıza konuşurken, Serêkaniyê ve Efrîn’in işgali ardından bu bölgelerde çetelerinin gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerine yer verdik.

QSD ve Şam hükümeti arasında imzalanan 8 maddeden biri, topraklarından zorla göç ettirilen halkın geri dönüşü üzerine odaklanıyor. Konuya ilişkin konuşan Îbrahîm Şêxo, “Yerinden edilen vatandaşlarımızın topraklarına geri dönüşü ile ilgili tartışmalar devam ederken, bu dönüşün güvenli bir şekilde gerçekleşmesi büyük önem taşıyor. Sorumluluk Suriye Geçici Hükümeti’ne aittir. Çünkü Şam hükümeti Cumhurbaşkanı’nın Efrîn’e yaptığı ziyarette, Efrînlilerin güvenli bir şekilde geri döneceklerini belirtmişti. Ancak bu dönüşün ne şekilde gerçekleşeceği, güvenliğin nasıl sağlanacağı ve işgalcilerin yargılanıp yargılanmayacağı gibi pek çok soru hala yanıt bulmuş değil” ifadelerini kullandı.

ÇETELER TERK ETMEDİKÇE GÜVENLİ DÖNÜŞ SAĞLANAMAZ


Türk devleti ve çetelerinin işgal altındaki bölgelerden çekilmeden güvenli dönüşün önündeki engellerin ortadan kalkmayacağını vurgulayan Îbrahîm Şêxo, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İşgal edilen bölgelerde insan kaçırma, katletme ve işkence gibi uygulamalar devam ediyor. Türk devleti ve çeteleri, hala bu bölgeleri terk etmiş değil. Her geçen gün soykırım politikaları daha da ağırlaşıyor. Türk devleti ve çeteleri acilen işgal altındaki bölgelerden çekilmelidir. Çetelerin işkence uygulamaları sürerken, son olarak bir yurttaşın Newroz kutlamasında Kürdistan bayrağını dalgalandırması nedeniyle ayağından vurulduğunu öğrendik.

Ayrıca, Reco’da bir yurttaş Kürdistan bayrağını bulundurduğu için ve Şêrawa’daki Kurzelê’de 4 yurttaş bayrak açtıkları için şiddete maruz kaldılar. Kürt halkı bayram olarak kutladığı, sahiplendiği bu önemli günlerde bile şiddetle karşı karşıya kalıyorsa, işgal altındaki topraklara geri dönüş nasıl sağlanabilir? Varlığını, kimliğini ve kültürünü inkar edenlerin denetiminde yaşamak mümkün mü? Bu nedenle, bu çetelerin geri çekilmesi sağlanmadıkça halkların güvenli bir şekilde geri dönüşü mümkün olmayacaktır.”

Uluslararası insan hakları, güvenlik kurum ve kuruluşlarının da güvenli dönüşün sağlanmasından sorumlu olduğuna dikkat çeken Îbrahîm Şêxo, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Bu kurum ve kuruluşlar, toprakları işgal edilen halklarla doğrudan ilişkilenmeli, işgal edilen bölgeleri gözlem altına almalı ve çeteleri bu bölgelerden çıkarma sorumluluklarını yerine getirmelidir. İşgale maruz kalmış halkların, topraklarına dönmesi acilen sağlanmalıdır. Halkımız yıllardır göç yollarında. Zorla göç ettirilen halk, hala da saldırılara maruz kalmaktadır. Hem uluslararası kurum ve kuruluşlar hem de Suriye Geçici Hükümeti acilen görev ve sorumluluklarını yerine getirerek Türk devleti ve güdümündeki çeteleri, o işgal bölgelerinden çıkarmalıdırlar ve tabi ki de güvenli koridorlar açılarak halkların evlerine dönmesi sağlanmalıdır.”

İNSAN HAKLARI İHLALLERİ DEVAM EDİYOR


2018 yılında Efrîn’den göç ettirilen ve 2 Aralık 2024 yılında da Şehba’dan göç ettirilen Efrînli Şîrîn Reşît ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Suriye’nin genelinde büyük bir kaos ve derin bir kriz ortamı yaşanıyor. Kürt halkının varlığını, kimliğini ve kültürünü yıllarca inkar ve imha eden Baas rejiminin yıkılması ardından sadece Efrîn halkı değil Serêkaniyê ve Girê Spî halkları olmak üzere Suriye genelinde yerinden edinmiş, zorla göçe tabi tutulmuş halkların isteği, talepleri topraklarına güvenli bir şekilde dönmektir. Güvenli dönüşle beraber ülkemizde, topraklarımızda, evimizde istikrarlı ve huzurlu bir yaşam sürmek istiyoruz. Halkların beraber özgür bir şekilde yaşaması da temel taleplerimiz içerisinde yer alıyor. Fakat Suriye geçici hükümetinin karar ve uygulamalarına bakınca Suriye halklarının taleplerinin yerine getirilmediğini görüyoruz. Halklar hala inançlarından kaynaklı katlediliyor, işkencelere maruz kalıyor. Böylesi bir hükümetin, topraklarından zorla göç ettirilmiş halkın güvenli dönüşünü sağlayacağı da beklenemez.

Kendisini Suriye hükümeti olarak adlandıran şahsiyetler katliam, şiddet ve saldırıların önüne geçmeleri gerekirken sessizliklerini koruyorlar. Bu uygulamalara sessizliklerini bozarak karşı durmaları gerekiyor. Suriye’de güven ortamının yaratılması için öncelikle işgale son verilmelidir, zorla göçertilen halkların güvenli dönüşü gerçekleştirilmelidir. Tabii bu da yetmez. Suçlular kesinlikle yargılanmalıdır. Kürt halkı ve yerinden zorla göç ettirilen halklar, görev ve sorumluluklarını yerine getiriyor. Türk devleti ve çetelerine karşı her zaman büyük bir mücadele içerisindedirler. Bundan sonra da mücadelelerinden taviz vermeyeceklerdir.” 

İŞGAL YERLERİNİ BOŞALTMAK YETMEZ, İŞGALCİLER HESAP VERMELİ


Ciwan Îso ise, Türk devletinin 2016 yılından bu yana işgal ettiği bölgelere dikkat çekerek, “Bab’tan Ezaz, Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’ye kadar işgal edilen bölgelerde hem insani hem hukuki hem de güvenlik açısından ihlal edilen birçok husus vardır. İnsanlık dışı uygulamalar ve hak ihlalleri yaşanmaktadır.  Katliam, demografi değişimi, işkence, insan kaçırma olayları vb. durumlar sürüyor. Meşru olmayan kurum ve kuruluşlar aracılığıyla Türk devleti işgal bölgelerinde soykırım politikasına devam ediyor. Suriye halklarında, Baas rejimin devrilmesi ile değişim dönüşümün yaşanacağı umudu yeşermişti. Fakat ortaya çıkan tablo Baas rejimini aratmayı bırakalım, daha da kötüsünü yaşattı. İşgal edilen bölgeler, güvenli ve istikrarlı bölgelere de tehlike yaratıyor. Güvenli dönüşün tartışıldığı dönemdeyiz. Fakat beklenen değişimlerin hiçbiri de uygulanmış değil. Şu ana kadar Türk devleti, işgal bölgelerinden çıkmış değil. Güvenli bir dönüşün gerçekleşmesi için işgalcilerin çıkması gerekir” diye konuştu.

Şam’ı ziyaret eden uluslararası güçlerin göçe zorlanan halkın durumlarının iyileşmesini gündemlerine almadıklarını dikkat çeken Ciwan Îso, konuşmasına şöyle devam etti: “Suriye’nin birçok kentinden göç eden halklar, evlerine döndü ama özellikle Türk devletinin işgali altında olan Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spîli halklar evlerine dönemiyor. Bu dönüşün önünde engel olan Türk devleti ve çeteleridir. Halklar, can güvenliğinin tehlikede olduğunun bilincindedir. Bu işgalciler, halkların evlerinden çıkmadığı sürece güvenli bir dönüşün garantisini kim verebilir ki? Suriye’de temel gündem zorla göç ettirilen halkların güvenli dönüşünün sağlanmasıdır. Dolayısıyla Türk devletinin, Suriye’deki işgal politikasına son verdirilmesi gerekir.”

Zorla göç ettirilen halkların, geri dönüş için şartlarının olduğunu dile getiren Ciwan Îso, “Öncelikle işgal siyasetine son verilmesi gerekir. İşgalcilerin, halkların topraklarından çıkması gerekir. Bir geri dönüş söz konusu olursa da güvenliği garanti altına alınması gerekir. Uluslararası insan hakları kurum ve kuruluşların gözetiminde gerçekleşmelidir. Halkların güvenliği esas alınmalıdır. İşgal bölgelerinde savaş suçları işleniyor. Bu çetelerden, işledikleri savaş suçları nedeniyle hesap istenmelidir. Sadece bu bölgeleri terk etmeleri yeterli değildir. Göçmenlere maddi ve manevi destekte sunulmalıdır. Belirttiğimiz hususların hiçbiri uygulanmış değildir. Bu bağlamda geri dönüşün olması da mümkün değil. Çünkü saydığımız koşulların gerçekleşmemesi halkların can güvenliği tehlikeye atacaktır” dedi.

5 YILDA SERÊKANİYÊ’DE NELER OLDU

* Serêkaniyê halkının yüzde 87’si göç ettirildi.

* Kürt halkından sadece 45 kişi Serêkaniyê’de kaldı ve bunların çoğu yaşça büyük olanlar ve çocuklar.

* Halka ait yaklaşık 6 bin ev işgal edildi.

* Yaklaşık bin 700 ticaret dükkanı işgal edildi.

* Yaklaşık 3 bin aile, Serêkaniyêli olmadığı halde Serêkaniyê’ye yerleştirildi.

* DAİŞ’e bağlı yaklaşık 75 aile Zorava mahallesine yerleştirildi.

* 5 köy kısmi harap edilirken, Eyn Hisan köyü ise tamamen harap edildi ve askeri eğitim merkezine dönüştürüldü.

* Köy halkından 60 kişi köyünden çıkarıldı.

* 5’i çocuk olmak üzere 11 kadına tecavüz edildi.

* Yaklaşık bin 112 kişi kaçırıldı, tutuklandı, katledildi ve işkenceye maruz kaldı.  

* Yaklaşık 120 kez iç çatışma yaşandı.

* 15’i aşkın kişi Türkiye sınırında katledildi.

* 72 patlama yaşandı.

* 72 sivilin akıbeti bilinmiyor.

* Çoğu askeri grup olmak üzere insan kaçakçılığı yapan 23 grup bulunuyor.

* Çeteler, 3 köyü uyuşturucu ekilen bir merkeze dönüştürdü.

7 YILDA EFRÎN’DE NELER OLDU

* 2011 yılından bu yana Suriye’de yaşanan en büyük demografi değişimi Efrîn'de yaşandı. 300 binden fazla Efrînli göç etti. İşgal sonrası Efrîn'deki Kürt nüfusu 25 oranında azaldı. 

* Bölge dışından, savaş ve çatışmaların yaşandığı ülkeler ve bölgelerden gelen 700 bini aşkın insan, Efrîn’în bütün köy ve ilçelerine dağıtıldı. Bunlardan 500’den fazla aile Filistin'den getirilenler. Sayılarının fazla olması nedeniyle bu aileler için yaklaşık 47 sömürge evi kuruldu.

* Türk devleti, Efrîn halkını Türkleştirme politikalarını sürdürdü. Bunu mahalle, meydan, hastane isimlerini değiştirerek gerçekleştirmek istedi. Okullara Türk bayrağı asıldı, meydanların isimleri değiştirildi, Newroz Meydanı Salah El Din oldu, ardından meydan tamamen kaldırıldı.

* Kuveyt El-Rahme, Kariyat El-Şamiyye ve Kariyat Besma sömürge evlerinin de aralarında bulunduğu 47'den fazla sömürge evi kuruldu. Bu yerleşim birimlerinin tamamı Katar-Türkiye bağlantılı Beyan Örgütü, Filistinli Ayiş örgütü ve İhsan örgütü tarafından kuruldu.

* Yer ve mekan adlarının değiştirilmesinin yanı sıra okullarda Türkçe öğrenmenin zorunlu hale getirilmesi, öğrencilerin üniformalarına Türk bayrağı asılması gibi adımlar atıldı.

* 64 okul yıkıldı ve yaklaşık 50 bin öğrenci eğitimden mahrum bırakıldı. Bu okulların birçoğu askeri üslere, gözaltı ve işkence merkezlerine dönüştürüldü.

* Kürtçe ve Arapça yazılan Avrîn Hastanesi ismi değiştirilerek sadece Türkçe yazıldı. Ayrıca sokaklardaki tüm tabela ve pankartlar Türkçe yazıldı. Êzidîlerin bütün kutsal mekanları ve mezarları yıkıldı.

* Türk devleti işgali altındaki tüm bölgelerde Suriye vatandaşlarına Türk kimlik kartı verildi. O bölgelerde Suriye lirası yerine Türk lirası kullanmayı mecbur kıldı. Telefon şebekesi de değiştirilerek Türkiye şebekesi kullanmayı zorunlu hale getirdi. Türk devleti ve güdümündeki çetelerin, halka yönelik gerçekleştirdiği kaçırma, öldürme, işkence, tecavüz gibi uygulamaların yanı sıra, ailelerinden fidye almak, Efrîn’den zorla çıkarmak gibi her türlü her türlü işkence yapıldı.

* İşgalin 8. yılında toplam 10 bin 208'den fazla sivil kaçırıldı, bunların yüzde 15'inden hala haber alınamıyor, binlercesi ise ailelerinden fidye alınarak serbest bırakıldı. Bu yöntem artık çetelerin para kazanma biçimi haline gelmiş durumda.

* 105 kadın katledildi, 74 kadına tecavüz edildi, 14 kadın ise intihar etti. Bini aşkın kadın kaçırılırken her gün işkence, taciz ve tecavüze maruz kaldı.

* 778'den fazla sivil katledildi, bunlardan 682'si Türk devleti ve çetelerinin açtığı topçu ateşi sonucu katledildi, 96 kişi ise işkenceyle katledildi. 762'den fazla kişi de Türk devleti ve çetelerinin açtığı topçu ateşi sonucu yaralandı. Ayrıca 345 çocuk, 225 kadın da yaralandı.

* Ticari amaçlı bir milyondan fazla zeytin ağacı kesildi. 30 binden fazla zeytin ağacı ihraç edildi. Ayrıca ekili alanların yüzde 75'i, yani 12 bin hektarlık alan yakıldı. Binlerce sivilin evi gasp edildi, onlarcası Türk devlet çetelerine bağlı cezaevleri ve askeri merkezlere dönüştürüldü.

* Halkın zeytin ve zeytinyağına el konularak, Cindirês’e bağlı Hamam köyü üzerinden açılan kapıdan kaçak yollarla Türkiye'ye götürüldü. Bu kapı, Türk devleti tarafından 2019 yılında açıldı. Bu ürünler, Türk malı olarak dünya pazarlarına satılıyor.

* UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Ayn Dara, Nebi Hurî, Duderiya Mağarası, Mar Maron Türbesi ve daha birçok tarihi eser alanı yok edildi. Efrîn Arkeoloji Kurulu verilerine göre, Efrîn’de yaklaşık 75 tarihi yer bulunuyor. Ancak Türk devleti ve çeteleri, höyükleri yok etmek amacıyla bütün tepeleri kazıp yıktı. Ayrıca 59’u aşkın tarihi yer, 28’i aşkın dini mekan tahrip edildi, bunlardan biri ise hayvan pazarına dönüştürüldü.

* Türk devleti ve çeteleri 10 binin üzerinde ev ve 7 bin dükkanı gasp etti ve bu sadece Efrîn şehir merkezinde olanlar.

* Türk devleti ve çetelerinin uygulamaları bununla da sınırlı kalmadı; Efrîn halkı, Şehba'da yaşarken yıllarca her gün Türk devletinin vahşi saldırılarına maruz kaldı. Türk devleti ve güdümündeki çetelerin Şehba’ya dönük saldırıları nedeniyle 2 Aralık 2024 tarihinde Efrîn halkı bir kez daha Şehba-Efrîn Kantonu’ndan Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine göç etmek zorunda kaldı.