Mervan ve Arjîn

Yiğit Kürt kadını Berîtan’ın 25 Ekim 1992’de Xaxurkê alanında kahramanca savaşarak şehit düşmesi olayı üzerinden tam 25 yıl geçmiş bulunuyor.

25 Ekim, Kürt kadın gerilla komutanı Berîtan’ın (Gülnaz Karataş) yirmi beşinci şehadet yıldönümü oluyor. Bilindiği gibi, gerilla Berîtan 4 Ekim 1992’de TC, ABD, KDP ve YNK ittifakının başlattığı savaşta son kurşununa kadar savaşarak ve sonunda silahını kırıp “Bijî Serok Apo!” sloganını haykırarak kendini uçurumdan atmış ve şehit düşmüş bulunuyor. Bu tutuma Kürdistan özgürlük mücadelesinde “Teslim olmayan Berîtan direnişçiliği” deniyor. Şehit Berîtan üzerine onlarca direniş türküsü yapılmış ve anısına Kürt kadın gerilla örgütü YJA-Star kurulmuş bulunuyor.

Yiğit Kürt kadını Berîtan’ın 25 Ekim 1992’de Xaxurkê alanında kahramanca savaşarak şehit düşmesi olayı üzerinden tam 25 yıl geçmiş bulunuyor. Bilindiği gibi, söz konusu bu yirmi beş yıl içerisinde Kürdistan’da binlerce Berîtan doğmuş ve yüzlerce Berîtan şehit düşmüştür. Kürt kızları ve oğulları dört parça Kürdistan’da sömürgeci ve soykırımcı güçlere karşı kesintisiz bir özgürlük savaşı yürütmüştür. Özgür Kürtlük, kahraman şehitler ordusunu yaratan bu savaşla var olmuş ve Kürtler kölelikten özgürlüğe bu savaşla adım atmıştır.

Artık Kürtlerin her koşulda doğru yolu gösteren, her türlü zorluğun yenilmesini sağlayan ve yıkılmaz bir toplumsal birlik yaratan kahraman bir Şehitler Ordusu vardır. Kürtler şehitlerinin izinden giderek özgürlüğe ve zafere ulaşmaktadır. Her günde onlarca şehidin kanı vardır. Agit, Mazlum, Haki, Berivan, Berîtan, Zilan, belli ki adlar saymakla bitirilemez ve hangi Mazlum ve Berîtan olduğu bilinemez. Artık meçhul asker gibi, Kürtler için de “Şehit” vardır. İsminin ne olduğu, nerede ve nasıl şehit düştüğü fark etmez. Yine hangi tarihte şehit düştüğü de önemli değildir. Zaten Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlatmış olduğu bu kırk yıllık direniş içinde 365 günlük yılın her gününde Kürt halkının onlarca şehidi olmuştur.

Dolayısıyla her gün şehitler günüdür ve şehit anması yapılabilir. Her isimde şehit vardır ve her isimle şehitler anılabilir. Kürtler şehitleriyle var olan ve özgürleşen bir halk haline gelmiştir. Eskiden “Newrozlaşan Halk” denirdi, şimdi “Şehitleriyle Yaşayan Halk” haline gelmiştir. Bu nedenle her gün kahraman şehitleri anmak gerekir. 25 Ekim’de boyun eğmeyen ve teslim olmayan direniş sembolü Berîtan şahsında tüm özgürlük mücadelesi şehitlerini anmak ve şehitler gerçeğini doğru anlamaya çalışmak gerekir. Şehitler gerçeğinin temsil ettiği özgürlük ruhu ve iradesiyle dolmak ve yoğrulmak gerekir.

Kürtler halk olarak bu bilince ulaştıkları için, kırk yıldır her gün şehitler verme pahasına bu kutsal özgürlük mücadelesini yürütmektedirler. Ve zafere kadar kesintisiz yürütmekte kararlı olduklarını da dost-düşman herkese göstermektedirler. Kürt halkının, Kürt gençlerinin, hele hele Kürt kadınlarının ve analarının bu direnme ve dayanma gücüne ulaşmak zordur. Çok açıktır ki, herkes bu güce ulaşamaz. Bunun için Kürtlere dayatılan türden köleliği yaşamak gerekir. Her gün baskının, işkencenin, katliamın, küfrün ve hakaretin bin bir çeşidine tanık olmak lazımdır. Kürt halkını, gençlerini ve kadınlarını bu kadar cesur, fedakâr ve direnişçi kılan gerçeklik işte budur.

Yani artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Kürtlere yüzyıldır dayatılan soykırım rejimi gibi ağır ve insanlık dışı bir rejim tarih boyunca bu dünyaya gelmemiştir. Derler ya, “Ölümden öteye köy var mı?” diye. Söz konusu faşist-soykırımcı rejim Kürtleri işte bu duruma getirmiştir. Öyle ki kendinden utanan insan gerçeği ortaya çıkarmıştır. Ama söz konusu vahşi rejimin insanlık dışı gerçeğini iliklerine kadar hisseden Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan da, bu vahşi rejimin güç kaynağım dediği her şeyi tersine çevirerek özgürlük mücadelesinin güç kaynağı haline getirmeyi bilmiştir. Çivi çiviyi söker misali, TC’nin faşist askeri zoruna karşı işte bu kahraman gerilla ordusunu ortaya çıkarmıştır. Hakaretlerin verdiği utanç duygusunu bile temel güç kaynağı haline getirmeyi bilmiştir.

Evet bundan tam yirmi beş yıl önce Ekim ayının son haftasında Xaxurkê’de ihanete karşı savaş içerisinde bir Gülnaz şehit düşmüştür. Ancak toprağa düşen şehidin bayrağını yeni Gülnazlar yükseklere kaldırmış ve Kürdistan’ın dört bir yanında durmadan dalgalandırmıştır. Şimdi yirmi beş yıl sonra ve bu sefer Ekim ayının ilk haftasında Amed’te faşist-soykırımcı düşman güçleriyle savaş içinde yeni bir Gülnaz şehit düşmüştür. Dersimli Gülnaz’ın ismini sahiplenen Afyonlu Gülnaz da, hemcinsinin izinden yürüyerek yirmi beş yıl sonra özgürlük için toprağa düşen başka bir Gülnaz olmuştur. Bu biçimde Türklükle Kürtlük, Dersim ile Afyon kucaklaşmış ve kadın özgürlük çizgisinde kardeşleşmiştir.

Kuşkusuz Kürt halkının, kadın ve gençlerinin yürüttüğü özgürlük savaşı az değildir. Kürtlerin gösterdiği cesaret ve fedakârlığın emsali az bulunur. Ancak net olarak görülmektedir ki, faşist-sömürgeci düşman da zalim ve kanla beslenen bir soykırımcıdır. Yüzyıl önce Birinci Dünya Savaşı içinde Kürtlerin boynuna geçirilen ölüm fermanı gerçekten çok vahşi ve zalimcedir. Dikkat edilirse, zalim Dehak gibi kana doymamaktadır. Her gün yeni genç kız ve oğlanların kanını içmek istemektedir. Dolayısıyla böyle bir düşmana karşı anladığı dilden cevap vermekten ve bunun bedelini göze almaktan başka bir çare yoktur. Nitekim KDP gibi güçler bile nihayet bu gerçeği biraz da olsa anlar hale gelmeye başlamıştır.

Çok açık ki, her gün en değerli insanlarımızı şehit veriyoruz. Çünkü var olmak ve özgür yaşamak için savaşıyoruz ve faşist-soykırımcı düşman savaşmaktan başka bir yol bize bırakmıyor. O halde zafere kadar savaşmak ve bu savaşın bedelini ödemek bizim boynumuzun borcudur. Yeter ki bu uğurda toprağa düşmenin tarihi ve insani anlamını doğru ve yeterince kavrayalım. O zaman sorun yoktur. Nitekim bu gerçeği iyi kavradıkları için, her gün yeni Kürt kızları ve oğulları cepheye koşuyorlar ve toprağa düşenlerin bayrağını kaldırıyorlar. İşte bu kavrayışın ve tutumun asla yok olmaması gerekiyor. Güneşimiz doğru yolun bu olduğunu gösteriyor. Kahraman şehitlerimiz bize bunu emrediyor.

İşte bu emrin en güçlü uygulayıcılarından ikisi de Mervan ve Arjîn oluyor. Gülnaz ve Sarya’nın Amed toprağını kızıllaştırması gibi, Mervan ve Arjîn de bereketli Botan toprağını kızıllaştırmış bulunuyor. Gerillanın Botan’daki güz hamlesinin öncüleri olarak şehitler ordusuna katılıyor. Adana’da doğan Arjîn Amed (Gülseren Aybey), tarihi 15 Şubat uluslararası komplosuna karşı Kürt ve Özgürlük Önderini sahiplenmek ve savunmak için daha baştan bir fedai olarak gerilla saflarına katılıyor. Yaklaşık yirmi yıl boyunca da hep bir fedai olarak yaşıyor ve savaşıyor. Gerillada her işle uğraşıyor ve her türlü göreve gidiyor. Gerilla sahalarının hemen birçok yerinde bulunuyor ve görev yürütüyor. İnsan yaratıcılığının ve kadın üretkenliğinin adeta sembolü oluyor. Berîtanların ve Zilanların savaşçısı olmayı daha yaşarken başarıyor.

Ergani’de doğup büyüyen Mervan Amed(Cafer Yıldız) de, özgürlük direnişi içinde doğup büyüyen gençliğin tüm özelliklerini kişiliğinde somutlaştırmayı başarıyor. Komploya karşı direnen Apocu gençliğin neferi ve örgütleyicisi olarak Kürdistan ve Türkiye kentlerinde sembolleşen gençlik militanlarından biri haline geliyor. Derin kavrayışı, yurtseverlik tutkusu ve Önderlik bağlılığı, daha genç yaşındayken düştüğü zindanda onu ayakta tutan ve daha da bileyen temel güç kaynakları oluyor. Zindanda harlanan intikam ateşi, çıkar çıkmaz onu gerilla saflarına ve özgürlük savaşının ön cephesine taşıyor. Amedli olan bu iki yiğit insan, 2017 güzünde Botan toprağında yeni özgürlük çiçeklerinin açmasını sağlıyor.

Şehadetinin 25. yıldönümünde büyük özgürlük militanı Şehit Berîtan’ı ve Onun izinden kahramanca yürüyen Mervan, Arjîn ve Gülnazları saygı ve minnetle anıyor, amaçlarını başarma sözümüzü yineliyoruz.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA