Kelar: Kaostan çıkışın yolu, halkların öz yönetimidir

Güney Kürdistan’da yürütülen politikaların halk desteğinden yoksun olduğunu söyleyen HPG Şengal Saha Komutanlarından Egîd Kelar, Güney Kürdistan’da yaşanan toprak kayıplarının ve halk ayaklanmalarının bu politikaların ürünü olduğunu belirtti.

Şengal ve Güney Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri değerlendiren HPG Şengal Saha Komutanı Egîd Kelar, hem Güney Kürdistan hem Irak açısından halkın ihtiyaçlarına yanıt olmayan siyasal rejimlerin aşılmak zorunda olduğunu vurguladı. Kelar, özelde Şengal’de genelde tüm bölge ile ilgili ne Güney hükümetinin ne Irak merkezi yönetiminin herhangi bir projeye sahip olmadığını ifade etti.

‘GÜNEY HÜKÜMETİ, İŞGALCİ GÜÇLERİN ETKİSİNDEN KURTULMALI’

Sırtını işgalci güçlere dayayanların halkın değil işgalcilerin çıkarlarının aracı olacağını vurgulayan Kelar şunlara dikkat çekti: “2018 yılının başta Önder Apo şahsında direnen tüm halklara kutluyoruz. 2017 yılı Kürdistan için önemli bir yıldı. Güney Kürdistan’da büyük değişimler yaşandı. Referandum yapıldı. DAİŞ’ten alınan toprakların önemli bir kısmı Irak ve Heşdi Şabi güçlerinin eline geçti. Bunun iyi anlaşılması gerekir. Güney Kürdistan’da yapılan bu referandum tüm Kürtlerin arka çıktığı bir durum değildi. Tüm kesimlerin görüşü alınarak, ortak bir konsensüs ile gerçekleştirilmedi. Bu yüzden kimi kafa karışıklıkları ve parçalı bir duruşa yol açtı. Güney Kürdistan topraklarının yarısından fazlası bu referandum yüzünden elden gitti. KDP’nin alandan çekilmesi ve Heşdi Şabi güçlerinin bu alanlara girmesi Kürdistan topraklarının bir bölümünün bırakılması halkta ciddi bir kaygıya ve üzüntüye yol açtı.

Fakat bu durum Güney Kürdistan’da yürütülen politikalar halk desteğinden yoksun olduğunu gösteriyor. Kürdistan’da yaşayan diğer etnik grupları, Asurileri, Türkmenleri ve farklı inanç kesimlerini kapsamıyor. İşgalci güçlere sırtını dayamış bir siyaset izleniyor. İşgalci güçler de kendi çıkarları temelinde Güney Kürdistan’ına yaklaşıyor. Güney yönetimi bir yere kadar denge siyaseti yürütebilirlerdi, bu şekilde belli alanlarda ele geçirildi. Ancak dengeden ziyade bağımlılık esas alındığından, işgalci gerçeklikle tekrardan yüz yüze kalındı. Güney Kürdistan halkı her şeye rağmen referanduma olumlu yanıt verdi, fakat referandumu yaptıranlar bu halka sahip çıkmadı. Güçlerini savaşa sokamadılar. Eğer bunu yapabilseydiler tüm Kürt halkı yanlarında olurdu. Son zamanlarda ise Güney hükümetine karşı itirazlar giderek artıyor. Halkın ihtiyaçlarına cevap olamadıkları için halk içinde büyük tepkiler oluşmakta.

Gerçekten de gelişen bu tepkiyi biz önemli ve haklı görüyoruz. Bu tepkilerin ve halk hareketinin daha da büyümesi gerekiyor, ki Güney yönetimi kendi gerçeğini görsün. Güney yönetimi hala kendisini haklı görüp, sorunları ise dışarda arıyor. Oysa referandum sonrasında halka ciddi bir özeleştiri verip halkın istemlerine yanıt olmaları gerekirdi. Hala gözleri dışarıda, işgalcilerin gelip kendilerini kurtarmasını bekliyorlar. Bu siyaset Kürt halkına büyük bir zarar veriyor.”

‘İRAN VE AMERİKA BÖLGEYİ ÇIKARLARI TEMELİNDE DİZAYN ETMEK İSTİYOR’

Önümüzdeki süreçte çelişkilerin daha da derinleşeceğinin altını çizen Kelar, gerçekleşecek seçimin sorunların ve çelişkileri ortadan kaldırılması için yeterli olmayacağını dile getirdi.

“Irak’ta da önümüzdeki süreçte bir seçim olacak. Şu anda Irak’ta olan çelişkiler bu yapılacak seçimde daha da görünür olacak. Bu çelişkiler daha da derinleşecek. Hem Amerika hem de İran kendi çıkarlarına göre bölgede değişiklikler yapmak istiyor. Önümüzde yapılacak seçimlerin zor geçeceğini düşünüyoruz. Kendisiyle beraber birçok sorun da ortaya çıkaracaktır. Seçimle her şey netleşmeyebilir de. Seçimle birlikte sürecin bir iç savaşa dönüşme ihtimali de var. DAİŞ’in Irak’ta bitirilmesiyle sorunlar bitmeyecektir. Çünkü DAİŞ’i bitiren güçlerin hepsi Irak denetiminde değil. Lübnan’dan, İran’dan, Suriye’den gelen güçler var. Heşdi Şabi güçleri de DAİŞ’e karşı savaştı. Bu güçlerin kendi topraklarına bu kadar kolay döneceklerini sanmıyoruz” diyen Kelar, yapılacak seçimde bu güçlerin rolleri ve etkileri olacağını vurguladı.

ABD’nin Irak’ta da etkisi olduğunu hatırlatan Kelar, “Her şeyin Irak hükümetinin isteği doğrultusunda gerçekleşmeyeceği ortadadır. Irak’ın bağlı bulunduğu uluslararası sözleşmelere göre silah satın alabilir ve sınırlarını koruyabilir, fakat şu an Irak’ta bunu gerçekleştirebilecek bir güç açığa çıkmış değildir. Bu kadar çok farklı gücün Irak’ta bulunması birçok sorunu beraberinde getirecektir, bir netsizliğe yol açacaktır. Umuyoruz ki bir netlik sağlanır. Irak’ta yaşayan, Araplar ve Kürtler de dahil tüm halkların çıkarı esas alınır. Ancak görünen o ki, Irak’ta henüz işgalcilerin ve sermaye güçlerinin etkisi çok güçlü. Ve bu da birçok sorun getirecektir beraberinde. Doğru uluslararası yasalar gereği Irak bağımsız bir devlettir ancak bu söylem fiili durumun böyle olduğu anlamına gelmiyor” dedi.

‘HALK, GÜNEY YÖNETİMİNİ UYARDI’

Güney Kürdistan’da gelişen halk hareketinin iyi anlaşılması gerektiğini ifade eden Kelar, bu başkaldırının halkın yönetime uyarısı olduğunu belirtti. Güney Kürdistan’da son zamanlarda yaşanan serhildanların önemli olduğunu da sözlerine ekleyen Kelar, şöyle konuştu: “Güney hükümetine bu şekilde bir uyarı yapılmıştır. Güney Kürdistan’da 30 yıldır hüküm süren güçlere çok ciddi bir mesajdır. Ki akılları başlarına gelsin, halk gerçeğinin farkında olunsun ve işgalcilerle olan bağ koparılsın. Bu isyanlar daha etkili kılınmalı, ne yaptığını, nasıl hareket ettiğini ve neleri hedeflediğini bilen tarzda daha iyi örgütlendirilmeli. Daha planlı ve programlı yürütülmesi gerekiyor. Bu başkaldırılar halka dayalı, halkın öncülüğünde gelişen hareketlenmelerdir. Güney Kürdistan’da yapılan bu isyanlar tüm Irak’ta da olacaktır. Çünkü dış güçlerin hem Irak’a hem de Güney Kürdistan’a zararları çok fazla olmuştur. Çünkü hala halkın istemlerine ve özlemlerine yanıt olunmuyor. 2018 yılını halkın çıkarları ve özlemleri temelinde toplumsal bir dönüşümü ortaya çıkarmasını umut ediyoruz.”

‘DOĞRU YAKLAŞIM ÊZİDÎLERİN KENDİ ÖZ YÖNETİMLERİDİR, DEMOKRATİK ÖZERKLİKTİR’

Özerklik konusunda ısrarcı olunması gerektiğini belirten Kelar, ne Irak yönetiminin ne yerel yönetimin herhangi bir projeye sahip olmadığını kaydetti.

“Bölgedeki tüm halklar açısından en kapsayıcı ve ortak yaşamın güvencesi demokratik özerkliktir” diyen Kelar, Şengal’in özel bir yere sahip olduğunu da belirtti. Uluslararası bir duyarlılık ve müdahilliğin söz konusu olduğunu dile getiren Kelar, “2014 yılında Şengal’de gerçekleşen soykırımla beraber uluslararası kamuoyunda bir destek oluştu. Hem ABD hem Avrupa ülkeleri hem de diğer Arap ülkelerinden Şengal’e destek geldi. Ayrıca Kuzey, Güney, Doğu ve Batı Kürdistan’dan Şengal’e çok değerli bir destek geldi. Şengal böyle büyük bir potansiyeli sahip. Dolaysıyla özerklik için ısrar etmelidir. Irak hükümetinin şu ana kadar Şengal için hiçbir programı yoktur. Şengal’de doğru dürüst bir altyapı oluşturmamıştır. Caddeleri bile yoktur. Sadece Şengal değil ayrıca Şengal’e yakın olan Arap köyleri ve Türkmenler için de bir programı yoktur. Şu ana kadar Êzidîler, Araplar ve Türkmenler şehirlerine dönebilmiş değillerdir. Bu yüzden Irak’ın bir programa sahip olmalı. Doğru olanı Êzidîlerin kendi kendilerine yön verebilecekleri, kendi iradelerini esas alarak kendilerini yönetebilecekleri özerklik projesini tanımaktır.

Tüm halkları kapsayabilecek bir projenin olması lazım. Bu proje de özerkliktir. Irak hükümeti bu özerkliği kabul etmiş değildir fakat buna karşı çıkmış da değil. Şengal’e bir bütçe ayırmamıştır. 2018 yılında Şengal’e bir bütçe de ayrılmış değildir. Dolaysıyla Şengal halkı özerkliğinde ısrarcı olmalı. Şengal’in güvencesinin Êzidî halkının kendi elinde olması gerekiyor. Eğer bu güvence olmazsa tehlike devam edecektir. Çünkü Musul hattı hem Irak, İran, Suriye, Türkiye ve hem de Kürdistan için stratejik bir hattır. İran için Şii Hilal’inin geçtiği yerdir. Burada yaşayan halkların bu gerçeği görmesi alanın stratejik önemini bilmesi gerekir. Bu yüzden de özerklikte ısrar edilmesi gerekiyor. Bu konuda bir gevşeklik ve yüzeysellik var. Buranın önemi tam olarak görülmüyor, Şengal’deki potansiyel tam manası ile anlaşılmıyor.

Biz Şengal halkının açıkladığı özerkliğin daha fazla sahiplenilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu özerklik projesi tüm halkları kendi çatısı altında birleştirecektir ve kurtaracak olan projedir. Dolaysıyla biz de bu projeyi destekliyoruz. Bu proje yalnızca Êzidî halkı için değil tüm bölge halkları içindir. Ve Êzidî halkının savunulması yalnızca Êzidîlerle sınırlı olmayan tüm bölge halklarının ortak, birlikte demokratik yaşamını esas alan bir proje ile mümkün olabilir. Bunun için Êzidî halkı ile Türkmenler arasında, Êzidî halkı ile Araplar arasında, Êzidî halkı ile Asuri halkı arasında güçlü bir ilişki olmalıdır. Aslında Êzidî halı özerlik projesi ile bölge halklarına öncülük etmektedir.

Dolaysıyla tüm bölge halkları ile bu projeyi sonuca götürmek için daha fazla kendine inan daha cesaretli adımlara ihtiyaç var. Yani artık Êzidî halkı yalnız değildir bu proje çerçevesinde tüm bölge halklarını kucaklamalı. 2018 yılının Êzidî toplumunun tüm bölge halkları ve Güney Kürdistan açısından öncü bir güç olarak rol oynayacağı bir yıl olmasını umuyoruz. Ancak bu şekilde bölgede oynanmak istenen oyunlar boşa çıkabilir. Şengal hem uluslararası kamuoyunda hem de Kürdistan’da hassas bir yere sahiptir. Herkesin gözleri Şengal üzerine çevrilidir. Şengal üzerine yanlış planlamalar yapanlar sonuçlarına katlanacaktır. Bu yüzden de Êzidî halkı kendisine inanmalıdır. Bu gerçeği görmelidir. Bu şekilde büyük bir mücadele sergilemelidir. Bu çerçevede harekete geçilmelidir. Ferman etkisi ancak bu şekilde atlatılabilir. Bu temelde Êzidî toplumunun yeni yılını kutluyoruz. Êzidî özerklik meclisinin ve bölgede yer alan diğer yerel meclislerin de yeni yılını kutluyoruz.”