Başur’da yanlışa düşülür mü?

Ancak hala Başurê Kurdîstan siyasi partilerinin Türkiye'ye yaklaşımında bir gaflet görülmektedir. Sanki Başurê Kurdîstan'da oluşan olumsuz durumun baş sorumlusu Türkiye değilmiş gibi hala Türkiye ile ilişkiyi neredeyse bir minnet gibi görmektedirler.

Son iki ay içinde Başurê (Güney) Kurdîstan ve Irak'ta siyasi olarak önemli değişiklikler olmuştur. Kürtler önemli düzeyde mevzi kaybetmişlerdir. Bu durum sadece Başurê Kurdîstan halkını değil, tüm Kürt halkını psikolojik ve ruhsal olarak olumsuz etkilemiştir. Öyle ki, bir kısım siyasi güç ve toplumda özgüven erozyonu yaşanmıştır. Olumsuz gelişmeler referandum sonrası ortaya çıkmış olsa da esas olarak Başurê Kurdîstan yönetiminin on yıllık yanlış politikaları sonucu bu duruma düşülmüştür. Başurê Kurdîstan yönetimine hakim olan KDP'nin Türkiye ile ilişkileri, her konuda yanılgılı ve yanlış politikaların izlenmesini beraberinde getirmiştir.

Başurê Kurdîstan'da sorunları ağırlaştıran KDP'nin Türkiye ile ilişkileri olmuştur. KDP, Türkiye'ye dayanarak herkesle kavgalı olmuştur. Irak hükümetiyle kavgayı bile AKP iktidarı ile ilişkilerine dayanarak yapmıştır. Ancak AKP iktidarı referandum öncesi ve sonrası tutumuyla Başurê Kurdîstan hükümetini, dolayısıyla KDP'yi siyasi boşluğa düşürmüştür. KDP siyasi geçmişinde görmediği bir siyasal darbe yemiştir. Bu darbe tam anlamıyla siyasi bir kazık olarak tanımlanabilir. Türkiye'nin tutumu ve söylemleri baştan sona KDP'ye hakaret taşımıştır. Bu açıdan PKK’den sonra Kürt siyaseti içinde Türkiye'yi en iyi tanıyan KDP olmuştur. AKP'nin Kürtler için böyle bir hizmeti olmuştur. KDP'nin AKP iktidarını tüm yüzüyle tanıması, bundan sonra Türkiye'nin Kürtleri karşı karşıya getirme politikasına kolay kolay düşmeyeceği anlamına geliyor. Zaten Türkiye'nin yönlendirmesiyle KDP herhangi bir Kürt siyasi partisi ve hareketiyle karşı karşıya gelirse bunu en başta da Başurê Kurdîstan'daki halk kabul etmez.

Ancak hala Başurê Kurdîstan siyasi partilerinin Türkiye'ye yaklaşımında bir gaflet görülmektedir. Sanki Başurê Kurdîstan'da oluşan olumsuz durumun baş sorumlusu Türkiye değilmiş gibi hala Türkiye ile ilişkiyi neredeyse bir minnet gibi görmektedirler. Hatta Türkiye ile ilişki içine girdikten sonra Türkiye'nin Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı telkin ve yönlendirilmelerine kulak vermeleri görülmüştür. Başur’daki olumsuzluklar TC ile iyi ilişki, Kürtlerle ise iyi kurulmayan ilişkiler nedeniyle ortaya çıktığı halde bu gerçeklik unutulmuş görünüyor. Türkiye ile kurulan ilişkiler ve bazı olumsuz tutumlar bunu göstermektedir.

Kürtler arası iyi olmayan ilişkiler Başur’daki olumsuzlukların ortaya çıkmasında önemli bir etken olduğu halde, sanki Türkiye ile iyi ilişkiler kurulmadığı için bu sorunlar ortaya çıkmış gibi tutumlar gösterilmektedir. Bu yaklaşımlar, siyasi körlüktür; Başurê Kurdîstan'da ortaya çıkan olumsuzlukların temel nedenlerini anlamamaktır. Kürtlerle birlik kurma, Kürt Özgürlük Hareketi'yle iyi ilişki içinde olma yerine soykırımcı sömürgecilerin sözlerine kulak vermek yakın zamanda Başurê Kurdîstan'da yaşananlardan ders çıkarmamaktır. Eğer Başurê Kurdîstan'da yaşanılanlardan ders çıkarılmazsa, Kürt nasıl güç haline gelir sorusuna doğru cevap verilmezse ileride daha büyük sorunlarla karşılaşılır. Bugün hala var olan kazanımlar bile tehlikeye girebilir.

Başurê Kurdîstan'daki siyasi partiler o kadar yaşananlardan sonra Kürt Özgürlük Hareketi'yle karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. AKP iktidarının artık Kürt siyasi partilerle ilişki kuracak bir yüzü olmaması gerekirken, hatta Kürtlerin Türk devletiyle ilişki kurmaktan kaçınmaları gerekirken, hala yaşananlar sıcaklığını koruyorken, Türkiye ile ilişkiler kurulmasına can atılması anlaşılır değildir.

Şu anda Kürt düşmanlığının birinci ve öncü gücü Türkiye’dir. Başur’daki Kürt kazanımları açısından esas tehlike Irak değil Türkiye’dir. Irak'ı bile Kürt karşıtlığına yönelten Türkiye’dir. Irak, mevcut anayasayı kendine göre yorumlayıp uygulamak isterken, Türkiye Irak anayasasında tanınan haklara da karşıdır. Irak'ın sorunları zorla çözme yaklaşımı kabul edilemez. Ancak tüm bu politika ve tutumların ortaya çıkmasında Türkiye'nin politikaları büyük etkide bulunmaktadır. Bu anlaşılmadan Kürdistan'ın hiçbir parçasında kazanımlar korunamaz.

AKP iktidarı Suriye'de Kürtlerin özerk bir yaşama kavuşmaması için her yolu deniyor. Hatta Suriye'ye “Kürtlere hak tanıma, birlik olalım ve Kürtleri ezelim” önerisi yapıyor. Suriye Kürtlerin temel haklarını tanısa da Türkiye tanımak istemiyor. Suriye devletinden daha fazla Kürt düşmanlığı yapıyor. Bu somut gerçeklikler bile Türk devletini anlamaya ve tanımaya yetmiyorsa başka ne diyelim?

Neçirvan Barzani Türkiye üzerinden Fransa’ya gitti. Bazı haberlere göre Neçirvan Barzani Fransa’ya geçmeden önce MİT yetkilileriyle havaalanında görüşme yapmış. Bu haber yorumlar ne kadar doğru bilemiyoruz. Görüşülen Türkiyeli bir yetkili, hem de MİT olunca konuşulacak konu tabii ki PKK olmaktadır. Herhalde Türkiye şimdi KDP ve YNK’yi zayıf düşmüş olarak görüyor olacak ki, Kürt siyasi partilerini PKK ile karşı karşıya getirmeye çalışıyor. AKP iktidarının son aylardaki politika ve tutumunun Kürtlerin Türkiye'yi çok iyi tanımasını sağladığını düşünmek istiyoruz. Bu temelde Başurlu güçlerin AKP iktidarıyla ilişki kurmayı değil de Kürtler arası ilişkiler geliştirmenin Kürtleri güçlendireceği ve Kürtlere yönelik saldırılar karşısında Kürtleri güçlü kılacağını düşünmesi ve buna göre hareket etmesi beklenir.

Makalenin orjinali: Yeni Özgür Politika Kürtçe sayfası