Yıldırım: AKP Kürdistan’da yalnızca Kürtleri değil, insanlığı öldürüyor
HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, Dargeçit ve Sur'da süren saldırılara karşı insanlık adına bir direniş olduğunu söyledi.
HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, Dargeçit ve Sur'da süren saldırılara karşı insanlık adına bir direniş olduğunu söyledi.
Dargeçit ve Sur'da süren saldırılara karşı insanlık adına bir direniş olduğunu söyleyen HDP Milletvekili Gülser Yıldırım, "Bu saldırılarda yaşamını yitirenler yalnızca Kürtler olabilir ama barışı ve halkların kardeşliğini savunan insanların bir an önce bu saldırılara karşı ses çıkarması gerekiyor. AKP ve devletin kirli politikaları Kürdistan'da yalnızca Kürtleri değil insanlığı öldürüyor" dedi.
Sokağa çıkma yasağının 3. gününe girilen Mardin'in Dargeçit (Kerboran) ilçesinde saldırılar şiddetlenerek artarken ilçede telefon hatları tümden kesildi. Bir kişinin yaşamını yitirdiği saldırılarda çok sayıda kişinin ise yaralandığı bildirildi. Yapılan saldırılarda Dargeçit halkı öz savunma direnişini sürdürmeye devam ediyor. Ablukanın ilk saatlerinden itibaren Safa Mahallesi'nde yoğunlaşan top atışları ve kurşun yağmurları ilçede çok sayıda ev, bir cami ve iş yerinin ağır hasar görmesine neden oldu. Bunun yanı sıra yüzlerce hayvanında telef olduğu bildiriliyor. Son olarak gelen haberlerde ise özel harekatçıların bir çocuğu mezarlıkta çırılçıplak soyarak işkence yaptığı belirtiliyor. HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, devletin hendek adı altında sivil halka saldırdığını ve bu yönde Kürt halkının iradesinin kırılması amaçlandığını belirtti.
Yaşanan savaşı AKP ve saray taraflı başlatıldığına vurgu yapan Yıldırım, Kürt halkının barış çağrılarına savaş ile karşılık verildiğini ifade etti. Savaşın tamamıyla AKP'nin tercihi olduğunu belirten Yıldırım, "Kürt halkı hiçbir zaman savaş istemedi ve her zaman alanlarda barış çağrısı yaptı. Devlet taraflı başlatılan bu savaşta halk kendisini korumak zorundadır. Hendekleri bahane ederek halka saldıran zihniyetin sivil halkı hedef almasındaki temel amacının Kürtlerin iradesini kırmak olduğu ortadadır. Küçücük çocuklar ya da yaşlı insanları bile eylemci olarak ilan ederek öldürüyorlar. Bu denli Kürtlerden korkan ve gözü kararmış bir zihniyet ile karşı karşıyayız" dedi.
Silvan, Derik, Sur, Nusaybin, Cizre gibi merkezlerde yaşanan saldırıların yalnızca oralar ile sınırlı kalmayacağını söyleyen Yıldırım, Kürdistan kentlerinin saldırılar ile karşı karşıya olduğunu kaydetti. Yapılan saldırılar karşısında Kürt halkının öz savunma temelinde kendilerini korumaktan başka bir çaresi olmadığını belirten Yıldırım, devletin elinde bulunan imkanlar ile sivil bir halkın elinde var olanların çok farklı olduğunu da sözlerine ekledi. Yapılan saldırılar ile devletin kendini Kürt halkı gözünde korkutucu ve süper bir güç olarak göstermeye çalıştığını da ekleyen Yıldırım, "100 yıldan bu yana Kürt halkı üzerinde sürdürülen inkar ve imha politikaları değişmeden devam ediyor. Yapılan saldırılar ve katliamlar asla hukuki ve ahlaki değildir" diye belirtti.
'KÜRDİSTAN’DA YALNIZCA KÜRTLER DEĞİL, İNSANLIK ÖLDÜRÜLÜYOR’
Türkiye ve Kürdistan'da yürütülen yasaların farklı olduğuna dikkat çeken Yıldırım, yaşanan katliamlar ve saldırıların anayasada yerinin olmadığını ifade ederek Kürdistan'da hukuk ve anayasa maddelerinin uygulanmadığını söyledi. Bölgede yaşanan yoğun saldırıların bir an önce durdurulması gerektiğini belirten Yıldırım, "Bu saldırılarda yaşamını yitirenler yalnızca Kürtler olabilir ama barışı ve halkların kardeşliğini savunan insanların bir an önce bu saldırılara karşı ses çıkarması gerekiyor. AKP ve devletin kirli politikaları Kürdistan'da yalnızca Kürtleri değil insanlığı öldürüyor. Barış isteyenler bir an önce bu saldırılar karşısında ses çıkarmalıdır" dedi.
Dargeçit'te avukatlık yapan ve abluka altındaki ilçedeki evinde mahsur kalanlardan biri olan Avukat Ahmet Arıkan, ilçede yaşanan saldırıları hukuki boyutuyla değerlendirdi. Ahmet sokağa çıkma yasağı ile birlikte insanların temel haklarının tamamının yok edildiğini ifade etti. İnsanların evlerinde dahi güvende olmadığına dikkat çeken Arıkan, ilçede yaşayan hiçbir canlının can güvenliği olmadığını kaydetti. Yasağın ilan edilmesiyle birlikte yoğun saldırılar yapıldığını söyleyen Arıkan şunları belirtti: "Şu an yaşanan saldırılar ilçenin en kalabalık yerleşim merkezlerinden Safa Mahallesinde yaşanıyor. Dışarıda bulunan bütün canlılar mermilerin hedefi olduğu için bizler de sosyal medya üzerinden haber almak zorunda kalıyoruz. Bizlerin haber alma özgürlüğü dahi kesilen CSM operatörlerinin kesilmesiyle kısıtlandı. İki günü aşkın bir süredir Dargeçit halkı büyük bir kaygı içerisinde yaşıyor. Sokağa çıkma yasakları Valilik ve Kaymakamlıklar tarafından alınan kararlardır ve hukuki oluşu tartışılır niteliktedir. İlan edilen bu yasaklar biz hukukçuları fazlasıyla endişelendirirken, ilan edilen yasaklar büyük bir eleştiri konusudur. Bu yasaklar ile halkın yaşamları kısıtlanarak mahpus hayatı yaşatılıyor. Dar bir alana sıkıştırılan kararların idari bir tasarrufla, valilik ya da kaymakamlık işlemleriyle yaşatılan uygulamalar hukuki dayanaktan yoksundur."
Sıkı yönetim yöntemleriyle insanların canlarını tehdit ederek çözüm üretilemeyeceğini belirten Arıkan, geçtiğimiz günlerde yayımlanan istatistiklerde 1 milyon 300 bin insanın yasaklardan etkilendiğini kaydetti. Bu sayının azımsanamayacağını vurgulayan Arıkan, bu uygulamaların hukuksuz olduğuna vurgu yaparak, yasakların kaldırılması gerektiğini söyledi. Yasak bölgesinde evine hapsolanlardan biri olduğunu ifade eden Arıkan, yurttaş ve hukukçu biri olarak yaşananların kendisini endişelendirdiğini söyledi. Arıkan, "Dargeçit ve buna benzer merkezlerde ilan edilen hukuksuz yasaklar bir an önce kaldırılmalıdır. Yasaklar temel insan haklarına ve anayasaya aykırı uygulamalardır. Kürt halkına yaşatılanlar bir çözüm getirmez ve aksine ortalığı daha fazla kızıştırır. Yurttaşları hapseden ve güvenli olmayan yasaklar bir an önce kaldırılsın" diye konuştu.