Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kabul etmeyen üniversiteli Kürt gençleri gerilla saflarına katıldı. Gerilla saflarına çağrı yapan gençler, Öcalan'ın özgürlüğünün barışın teminatı olduğuna dikkat çekti.
HELGURT BAGOK
BEHDİNAN
Cuma, 24 Temmuz 2015, 12:03
Kürdistan ve Türkiye’nin farklı üniversitelerinde okuyan Kürt gençleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kabullenmeyip yönünü gerilla saflarına çevirdi. Kürdistan dağlarında toplu olarak bir açıklama yapan gençler Kürtçe, Türkçe ve Fransızca okudukları çağrı metni ile başta devrimci ve demokrat olmak üzere herkesi Öcalan üzerindeki tecride karşı duyarlı olmaya çağırdı.
'BÜTÜN YAŞAM SÖMÜRÜLÜP İŞGAL EDİLMEK İSTENİYOR'
Gerilla adayı Welat Zagros tarafından okunan açıklamada şunlar ifade edildi: "Bugün içinde olduğumuz koşullar bizden kapsamlı bir perspektifle tarihi anlamayı ve sürecin ruhu olmayı beklemektedir. Bu sürecin ruhu genelde beş bin yıllık iktidar ilişkilenmeleri, özelde ise topluma ve insanlığa armağan edilmiş en zehirli hediye olan ulus devletin varlığıyla bir bütün insan ve doğa kuşatılmış durumundadır. İnsanlık onuru için kılını bile kıpırdatmayan egemen zihniyet kadın, çocuk, erkek demeden toplum üzerinde, yine küresel sermaye akışının bütün yıkıcılığıyla sürdürmek için doğa katledilmektedir. Tanrıların onuruna yakışır dövüşlerin sergilendiği Olimpus'ta bugün Ortadoğu düzlemine kaydırılmış ve egemen tekçi zihniyetlerin cirit attığı ve kendi sermayelerine sermaye katmak için bölgesel gerçekleri bir birine düşürmektedir. Ancak bunun karşısında gerek ulusal, gerek cinsiyet, gerek kimliksel sol sosyalist ekolojist, anarşist hareket ve eylemselliklerin devrimci emekleri kıymetlidir. Ancak bütün dünya toplam sayıları bir avuç olan patron ve tüccarın elinde her gün katliam ve soykırımlara uğramaktadır. En yoğun ve yakın örneği Rojava Kürdistanı'ında başta ekonomik güçlerce finanse edilen IŞİD vb. maşa örgütleri Rojava halkına, başta kadın olmak üzere çocuk ve erkeğe yönelik vahşi saldırılarını sadece bölgesel anlamda bir güç yâda yerel bir savaştan daha çok kapitalist zihniyetin ve onun insan, doğa ve tarihe karşı yıkıcı bir anlayışı olarak anlaşılmalıdır. Bunun karşısında onurlu ve iradi bir savunma savaşı yürüten başta YPG ve YPJ gerillaları olmak üzere Kürdistan’ın diğer üç parçasında benzeri iktidar ve zihniyetlere karşı da gerillanın halkı savunma temelinde mücadelesi sürmektedir. Bu savunma savaşı zemininde Rojava Kürdistanı gerçeği göründüğü gibi, ne son yüzyılın ulus devletçi sorunu, ne de bölgede mevcut iktidar yapılarıyla bir toplumsal kriz olduğu açıktır. Bu beş bin yıllık zihniyet sorunudur. Çözüm yolu da sistematik olarak çökertilmiş, örtbas edilmiş, hakikatin tekrardan ortaya çıkarılması ve doğal toplum esaslarının yaşatılmasıdır. Son yüzyılın toplum doğa ve gerçeğini yansıtacak tek kelime vardır; kriz. Bu kriz başta zihniyet olmak üzere ahlak, vicdan, kültür, cinsiyet, ekonomik, politik alanda da, bütün bir yaşamı sömürüp işgal etmektedir."
'İNSANLIĞIN OMZUNA YÜK BİNDİ'
Açıklamada, "Savaş, sömürü, katliam karşısında barış, eşitlik ve özgürlük zeminini yeniden yaratmak için başta devrimciler olmak üzere akademisyen, entelektüel, aktivist, siyasetçi, gazeteci genç ve kadın bütün insanlığın omzuna bir yük binmiş durumdadır. Özellikle akademi dünyasına, doğal toplum esaslarını ve örtbas edilen ahlaki ve politik toplum gerçeğini tarihin derinliğinden itibaren bulanıklaştırılıp, kendi çıkarları doğrultusunda inşa eden egemen zihniyete karşı epistemolojik bir mevzi oluşturulup bu çarpıtmalar karşısında hakikatin ahlaki ve politik toplumun esasları temelinde öz savunma,halkın savunması, halkın olanı halka iade etmesi konusunda, tarihsel yükümlüklerini yerine getirip onları kuşatan kapitalist şatoları bırakıp bilginin gerçek zeminine doğada ve halkın içinde evrensel ölçütlere göre yaşatılmalıdır. Bu yükümlülük aynı zaman yönetmen, edebiyatçı, şair, tiyatrist ve diğersanat dallarıyla ilgili olan bütün bir sanat camiası sanatın doğa ve toplum gerçekliği temelinde ilişkilendirilmelidir" ifadeleri yer aldı.
Başta Avrupa devletleri ve onların küresel anlamda faaliyetlerini sürdüren kurumlar olmak üzere, dünyanın geri kalanında çarpıtılarak yansıtılan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit durumunun, özelde Kürdistan’daki savaş gerçeğinin boyutu, genelde ise Ortadoğu ve dünyanın toplumsal projeleriyle yakından bağlantılı olduğuna dikkat çekilerek, "Artık hegemonik ilişkileri şekillendiren bazı kavramlarınaltının oyulup ve bütün bir yaşamı zapt eden metnin bozulması, bunun yerine ahlaki ve politik toplumun esaslarıyla yeni baştan yapılmalıdır. Bu yeni metnin yazımında bütün bir toplum ve evrene mal olmuş Kürt Halk Önderliği gerçekliğinin, görülüp özgürlüğünün iade edilmesi başta gençler ve kadınlar olmak üzere tüm devrimci güçlerin örgütlü bir yapıda birleşmelerini istiyoruz. Bu yapı başta dünya devrimcilerince, insan hakları savunucuları,aktivist ve entelektüellerin olmak üzere yine bunun yanında pratik önderliğinin yaşandığı ve yaşatıldığı PKK saflarına katılımlarıyla ahlaki ve politik toplumun zemini genişletecek. Başta Kürt gençleri olmak üzere tüm devrimci hereklerin tarihi süreci barış ve özgürlükle sonuçlanması için üzerlerine düşen evrensel devrimci değer ve gerçeklere bağlı görevlerini yerinegetirmeleri gerekmektedir" denildi.
'BARIŞIN TEMİNATI ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR'
Açıklamaya, şöyle devam edildi: "AKP hükümeti ve Kürdistan halkları arasında yaklaşık iki yıl devam eden müzakere süreci son iki buçuk aydır sürecin başlatıcısı ve iradesini temsil eden Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik planlı tutumlar başta Kürdistan ve Ortadoğu halkları olmak üzere, bütün dünya halklarının egemen anlayışlara kuşatılmasının bir ifadesi olup,yine bu sürecin tüm dünya halklarına eşitlik, özgürlük ve barışın hakim olduğu ahlaki ve politik toplum gerçeğine yakınlaştıracak Kürt Halk Önderliğinin özgürlüğünün iade edilmesi gerekmektedir. Kürt Halk Önderliğinin özgürlüğü, başta kalıcı barışın teminatı olmakla birlikte son üç yüz yıllık sistemin bütün yıkıcılığı karşısında düşüncesiyle tarihi bir fren işlevi görecektir. Sürecin devrimci ahlakla sürdürülmesinin engüçlü tarafları olmakla birlikte aksi durumda gerek AKP’nin ve onun arkasında bulunan sistem gerçeğine devrimci güçlerle cevap verileceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Sistem içinde bilinçleri boşatılıp kendi özlerinden uzaklaştırılan gençlerin bu kirli düzeni bozma yolunda yönlerini özgür dağlara vermesi gerekir. İnsanlık hakikatini kaybettiği bu dağlarda kaybetti ve bulacağı yer de yine bu özgür dağlardır. Gençlerin yaşam yaratmadaki ısrarı özgür Önderlikle özgür toplumun ifadesi olacaktır."
Toplu olarak yapılan açıklamanın ardından gençler ajansımıza konuşarak, gerillaya katılım nedeni olarak tecridi işaret ettiler ve başta Kürtler olmak üzere duyarlı tüm gençleri Kürdistan dağlarına çağırdı.
'KÜRDİSTAN DAĞLARINA ÇAĞIRIYORUZ'
Selman Xwinrej: "Van 100. Üniversitesi'nden katıldım. Katılım sebebim Önderliğimiz üzerinde uygulanan tecrittir. Artık Önderliğimizin özgürlüğünü istiyoruz. Bu temelde yönümü Kürdistan’ın özgür dağlarına çevirdim. Başta Hakkari gençliği olarak bütün devrimci öğrencileri Kürdistan’ın özgür dağlarına çağırıyoruz."
'TECRİDE KARŞI KATILIM YAPTIM'
Welat Zagros: "Van 100. Yıl Üniversitesi'nde katılım yaptım. Katılım sebebim Önderliğimiz üzerindeki uluslararası komploya, tecride bir cevap olmak temelindedir. Bu temelde sistem içindeki yoz, içi boşaltılmış yaşamı reddedip Önder Apo, şehitlere uygun bir çizgide hakikat gerçeğini, hakikatin tamamını yaşayabilmektir. Bu yaşamı yaratanlardan biri olabilmektir. Onlara saygılı bir duruş sergileyebilmektir. Benim çağrım üniversitedeki bütün devrimci demokrat öğrencilere özgür Önderlikle, özgür insanlık çağrısıdır. Bu temelde bir yaşam çağrısıdır."
'GENÇLİK SESSİZ KALMAMALI'
Rohat Tanya: "Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden katıldım. Katılım sebebim Önderlik üzerindeki tecrittir. 14 Nisan’dan bu yana süren tecrittir. Yaklaşık 3 aylık olan bu tecrit sebebiyle Önderliğimizden hiçbir haber alamıyoruz. Tabii bu bir devrimci Kürt genci için kabul edilemez bir durumdur. Buna tepki olarak arkadaşlarla birlikte katılım kararı aldım. Buradan bütün arkadaşlara, Kürdistan gençlerine, üniversitedeki arkadaşlarıma, devrimci demokrat gençlere, bütün akrabalarıma, dünyadaki bütün devrimci gençlik hareketlerine sesleniyorum; bu duruma sessiz kalmalarını istemiyoruz. Tüm üniversiteli gençlik adına katılım çağrısı yapıyoruz."
'İNSANLIĞIN KAZANACAĞI YER KÜRDİSTAN DAĞLARI'
Simko Agiri: "Hakkari Üniversitesi'nden özgürlük saflarına katıldım. Tabii daha öncesinden de her zaman içimizde gerilla olma hayali, özgürlük uğruna mücadele etme hayali vardı. Bunu gerçekleştirmemiz gerektiğinin farkındaydık. Son olarak içinde bulunduğumuz sistemi, yaşamı, yaşama tarzımızı, çevremizi eleştirebilir duruma geldiğimizde ise Önderliğin özgür olması gerektiği bilincine vardık. Aslında bu düşüncenin bizde oluşması da Heval Cuma’nın bir söylemi üstüneydi. Önderliğin artık diyalogla ya da çözümle haber gelmesi ile değil, bu sürecin artık Önderliğin özgürlüğünün olması gerektiğini dile getiriyordu. Tabii bu konuda da benim üstümde çok büyük bir etki oluşturdu. Önderliğin üzerindeki bu tecrit bütün insanlığa, özelde de ezilmiş, yok edilmiş, soykırımdan, işkenceden geçmiş Kürt halkına bir tecrit olduğunun farkına vardık. Bu sebeple bir grup arkadaşla bu konu noktasında hemfikirdik. Bu temelde de katılımımızı gerçekleştirdik. Buradan Türkiye ve Kürdistan üniversitelerinde okuyan bütün arkadaşlara ben onurluyum diyen bütün gençliğe, insanlara şu şekilde seslenmek istiyorum; insanlık hakikatini Kürdistan dağlarında kaybetti ve yine bunu bulacağı, kazanacağı yer Kürdistan dağlarıdır. Yönünü Kürdistan dağlarına versinler; hakikati, gerçeği bulacaklarından şüpheleri olmaz."
Dijber Rodi: "İzzet Abant Baysal Üniversitesi'nden katıldım. Katılma sebeplerimden biri Ortadoğu’da devam eden savaş, özellikle Türkiye destekli Kürtlere karşı yapılan savaş. İkinci bir sebep ise çözüme giden bu süreçte Türk devleti ve diğer dünya devletlerinin Kürtlere dürüst olmayan şekildeki yaklaşımlarıydı. Katılımım bu temel üzerine gerçekleşti. Burada birkaç şey dile getirmek istiyorum. Ortadoğu’da, özelde de Kürdistan’da süren bu sorunun kökeni yaklaşık 5000 yıla dayanmaktadır. Bu soruna karşı büyük bir cevap olunmalıdır. Kürdistan’da yürütülen bu savaş özellikle de Önderliğe uygulanan bu tecrit sadece Kürt halkını ilgilendiren bir sorun olarak görülmemelidir. Özellikle Önderliğimizin paradigması ve PKK hareketinin tüm dünyaya karşı yürütmüş olduğu örgütlülüğü ve savaşına engel olmak istiyorlar. Bu yüzden de sadece Kürt halkı için değil tüm dünya halkları için kendisine devrimci-demokrat, sol-sosyalist gören tüm insanların buna karşı bir ses olmaları gerekiyor. Çağrım bu temeldedir. Seslerini yükseltmelidirler."
'ÖNDERLİK YAŞAM SEBEBİMİZDİR'
Dilşen Tolhildan: "Avrupa katılımlıyım. Fransa Sorden Üniversitesinden katıldım. Birçok katılma sebebim vardır. Sebeplerimin başında ise Önderliğime uygulanan tecrit geliyor. Ailesiyle ve heyetle görüştürülmemesidir. AKP hükümeti tarafından bunlar kısıtlanmıştır. Avukatıyla da görüştürülmüyor. Yaklaşık 3 aydır Önderliğimizden haber alamıyoruz. Bu bizi ciddi şekilde endişelendiriyor. Çünkü Önderlik bizim yaşam sebebimizdir.
Bir diğer sebebim ise yıllardır süren erkek egemenliğine ‘yeter’ diyebilmektir. Sistemin köleleştirdiği kadın olmayıp, kapitalizmin bana sunduğu tüm soyut güzellikleri reddedip somut olan PKK hakikatine, Önderliğin militanı, özgür dağların kadın savaşçısı olmaya geldim."