Türkiye’nin cephedeki vekilleri
Türkiye’nin Rojava’daki Kürt kazanımlarına saldırmak için sahadaki çeteleri kullandığı, Kürtlere karşı vekaleten savaştırdığı, artık dünya gündeminde de yer almaya başlayan bir gerçek...
Türkiye’nin Rojava’daki Kürt kazanımlarına saldırmak için sahadaki çeteleri kullandığı, Kürtlere karşı vekaleten savaştırdığı, artık dünya gündeminde de yer almaya başlayan bir gerçek...
Türkiye’nin Rojava’daki Kürt kazanımlarına saldırmak için sahadaki çeteleri kullandığı, Kürtlere karşı vekaleten savaştırdığı, artık dünya gündeminde de yer almaya başlayan bir gerçek. Özgür Basın, uluslararası mecrada tartışılmaya başlanmadan çok önce bu gerçeğe işaret ediyor, çetelerin Türkiye eliyle beslenip büyütüldüğüne dikkat çekerek uyarı yapıyordu. Peki kim bu Türkiye’nin vekilleri? Efrîn-Halep hattından birkaç portreyi bir araya getirdik...
Rojava Devrimi’ne yönelik saldırıların hemen hepsinin ardından Türk devleti çıktı. Bu durum, şimdiye kadar birçok bilgi ve belgeyle de ortaya koyuldu. Artık bunu, uluslararası güçler de dillendiriliyor.
Türkiye Rojava’da, kimi zaman örgütlediği gruplarla kimi zaman ise grup sorumlularını harekete geçirerek, maddi, lojistik ve silah/cephane yardımı yaparak saldırılar organize ediyor. Her kanton için de ayrı yöntemler, ayrı örgütler deniyor. Cizîrê ve Kobanê’de doğrudan çete gruplarını desteklerken, Halep ve Efrîn ve çevresinde ise örgütlediği grup sorumlularıyla sürdürüyor, vekalet savaşını.
Peki bu vekalet savaşının aktörleri kimler? Bu soruyu irdeledik.
YİNE, YENİDEN: İTİRAF ETTİLER
Efrîn’in köyleri ile Halep’in Şêx Meqsut Mahallesi’ne yönelik saldırılar yeniden başladı. Efrîn’in Şerava nahiyesine bağlı Keştear, Enabkê, Tenib, Şavarix, Bênê, Meryemin köylerine yönelik Ehrar Şam, Cephet El Nusra, Fetih Halep Birliği’nin bazı grupları, Ehrar Suriye, Mücahidin, Nureddin Zengi gibi örgütlerin saldırıları sonucu çıkan çatışmalar, Ceyş El Suwar ile bu gruplar arasında yaşandı. Aynı gruplar, Halep’in Şêx Meqsut Mahallesi’ne de eş zamanlı saldırdı. Saldırılarda Ceyş El Suwar güçleri, Ehrar Şam grubunun bazı üyelerini esir aldı. Esir alınan çete üyelerinin itirafları da saldırıların bizzat Türkiye tarafından başlatıldığına yeni bir kanıt oluşturdu.
ANADANLI ŞEYH YUSUF
Halep, Efrîn ve çevresinde 2012 yılından bu yana Türkiye adına vekalet savaşı yürüten bazı isimler var. Bu kişilerin bazıları, Müslüman Kardeşler örgütünün eski üyesidir. Şu anda bu kişiler, Halep çevresinde şeyh olarak tanınıyorlar. Bu kişilerin başında, Anadanlı Şeyh Yusuf geliyor.
Şeyh Yusuf, 65 yaşında biri. 1979-80’deki Suriye İç Savaşı sırasında Müslüman Kardeşler militanıymış. Anadan’da, Ehrar Suriye grubunun karargahında görüştüğümüzde, Türkiyeli bir gazeteci görmenin heyecanıyla bana şunları söylüyordu: “O dönemde Baba Esad vardı, şimdiyse oğlu Esad var. O zaman rejim daha acımasız şekilde üstümüze saldırıyordu. Şimdikinden çok daha acımasızdı. Daha büyük katliamlar yaptı. Ayaklanmamız bastırıldığında ileri gelenlerimizin çoğu Türkiye ve Mısır’a geçti. Türkiye’ye gidenlerin bazıları oradan Avrupa ve diğer ülkelere göçtü. Bazılarımız da bir süre orada kaldıktan sonra yeniden Suriye’ye döndük.”
Şeyh Yusuf, Suriye’ye döndükten sonra da neredeyse her yıl en az bir kere Türkiye’ye gidip geldiğini söyledi. Gidip geldiğini söylediğini kentler ise şimdilerde Türkiye’de DAİŞ’in örgütlenme merkezleri: Adıyaman, Antep, Malatya, Urfa...
Şeyh Yusuf, şöyle devam ediyor: “Ayaklanmamız 1982 yılında bastırıldığında birçoğumuz Türkiye’ye gittik. Şeyhlerin çok olduğu söylenen Malatya, Adıyaman, Urfa gibi yerlerde kaldık. Suriye’ye döndükten sonra da yeniden Türkiye’ye gittiğimizde buralarda kalıyorduk. Oradaki Menzil şeyhleriyle görüşüyorduk. Ne yapabileceğimize ilişkin tartışmalar yürütüp planlar yapıyorduk.”
Şeyh Yusuf’un anlatımları, Türkiye’nin 80’li yıllardan beri Müslüman Kardeşler’le bir ölçüde ilişki kurduğunu belgeliyor. Ayrıca DAİŞ’in en çok güç kazandığı yerlerin neden Adıyaman, Malatya, Urfa ve Antep olduğuna dair de ipucu veriyor.
Şeyh Yusuf, Tuğgeneral Mustafa Şêx tarafından Suriye muhalefetinin silahlı gruplarından ılımlı olanların bir araya getirilmesi ve bir ordu kurulması girişiminde de yer aldı. Bu amaçla Mayıs 2013 tarihinde Efrîn’de gerçekleştirilen ve Suriye’nin her tarafından Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) temsilcilerinden oluşan yaklaşık 200 kişinin katıldığı toplantıda Şeyh Yusuf da Mustafa Şêx’le birlikte divanda yer aldı. Toplantıda yürütülen tartışmalarda ılımlı gruplar içinde en çok Müslüman Kardeşler’e bağlı olanların öne çıkarılması gerektiği görüşünü savundu, nüfuzunu kullanmaya çalıştı.
Ülkede 2011 yılında Deraa’dan ayaklanmanın fitili ateşlenince Şeyh Yusuf da Anadan’daki Selahattin Camii’nde bir Cuma namazında verdiği vaazla ayaklanmayı başlatmış. Çok geçmeden de oğlu Uzeyfa Cennudi Yusuf’un komutasında Liva Al Furkan grubunu kurmuş. Liva Al Furkan, şu ana kadar Efrîn’e yönelik tüm saldırılarda yer aldı. Ancak bir döneme kadar her zaman, bu saldırılarda payı olmadığı izlenimi vermeye çalıştı. Ancak 2014 yılı Eylül ayında bazı gruplar yeniden Şerava nahiyesine bağlı Cılbır Köyü’ne saldırdığında deşifre oldu.
Şeyh Yusuf, halen her yıl en azından dört kez Türkiye’ye gidip geliyor. Türkiye’de Suriyeli muhalifler adına gerçekleştirilen toplantıların hepsine davetli olarak katılıyor. Ancak hiçbir zaman da perdenin önünde görünmüyor. Her zaman perde arkasında, işleri örgütlemekle uğraşıyor.
Şeyh Yusuf, oğlu Uzeyfa ile birlikte Efrîn’e yönelik saldırılarda parmağı olduğu deşifre olana kadar Halep ve çevresinde Efrîn Kantonu yöneticileri ve YPG komutanlarıyla en fazla ilişki içinde olanlardan biriydi. Oğlu ve grubunun düşmanlığı, saldırıları açığa çıktıktan sonra ilişkileri bitirip bir daha da görünmez oldu. Ancak bir defa, Efrîn YPG yönetimine haber göndererek, “Sizinle görüşmeye yüzüm kalmadı” dedi.
ABDULCABBAR İGGEDİ
Türkiye adına Halep, Efrîn ve çevresinde vekalet savaşı yürüten ve Efrîn’e yönelik bütün saldırılarda parmağı olanlardan biri de Abdulcabbar İggedi’dir. İggedi, Suriye ordusunda tümgeneralken 2012 yılında ÖSO içinde yer aldığını ilan etti. Bu tarihten itibaren Abdulkadir Salih ile birlikte Liva Tevhid’i yönetmeye başladı. Orgeneral Selim İdris’in bir dönem komutanlığını yaptığı Yüksek Askeri Konsey tarafından Halep Sorumlusu olarak atandı. 2013’ün Haziran ayında ise Efrîn’in Şerava nahiyesine bağlı Ziyaret, Akibê, Basilê, Bênê, Cilbir, Dêr, Mişmiş, Zirêxet, Xezevi, Birc Abdalo ve Kefer Nebo köylerine yönelik saldırıları koordine etti. Buradaki saldırılar YPG güçleri tarafından geri püskürtülünce, Antep’te, vekalet savaşı yürütenlerin de içinde olduğu 70 kadar ÖSO yöneticisinin katıldığı toplantıyı organize etti. O toplantıda, “Kürtlerin Suriye’de ölüm dışında hakları yok. Toptan yok etmek gerekir” gibi açıklamalar yaptı. Toplantıdan sonra da bu açıklamaları doğrultusunda pratiğe başladı.
İggedi öncülüğünde Temmuz 2013 yılında Halep-Bab-Mimbij-Azaz-Efrîn arasında kalan ve Şehba Alanı olarak bilinen yerdeki Kürt köy ve kasabalarında katliam amaçlı saldırılar gerçekleştirildi. Bu sırada Tel Aran ve Tel Hasıl’da büyük bir katliam gerçekleştirildi. Yine bu saldırılara paralel biçimde Halep’te Halit Heyani’nin grubu olan 16. Alay ve başka bazı gruplar Kürt mahalleleri Şêx Meqsut ve Eşrefiye’ye saldırdı. Bütün bu katliamlardan, Kürtleri geriletmek açısından bir sonuç elde edilemedi. Bunun sonucunda İggedi, Halep çevresinde ve ÖSO içinde giderek etkisizleşmeye başladı.
Etkisizleşen İggedi, Türkiye’ye geçti. Kobanê saldırıları başlamadan önce gerçekleştirdiği saldırı ve katliamlara rağmen Efrîn YPG yönetimiyle görüşme talep etti. Bu görüşmede YPG’den yaptığı hatalardan dolayı özür diledi. Kobanê saldırıları başladığında, Efrîn’deki bu görüşmenin ve özrün de bir oyun olduğu ortaya çıktı. Bilindiği üzere Erdoğan, Kobanê’ye yönelik saldırıların kırılacağı anlaşıldıktan sonra, “ÖSO Kobanê’ye yardıma gitsin” demeye başlamış ve peşmergelerle birlikte bir grup ÖSO üyesi de Kobanê’ye geçmişti. Bu ÖSO grubunun komutanlığının Erdoğan talimatıyla İggedi’ye verildiği ortaya çıktı. Ancak İggedi, Kobanê’ye götürecek ancak 47 kişi toplayabilmişti! Zaten gittikten iki hafta sonra da -her neyse- planının tutmayacağını anladı ve Kobanê’yi terk etti. Hala Türkiye’de bilinmeyen bir yerde yaşadığı tahmin ediliyor.
ŞEYH TEVFİK ŞİHABEDDİN
Türkiye adına Efrîn’e yönelik saldırılar planlayan ve gerçekleştirilen her plana dahil olan isimlerden biri de Kaftan Cebel nahiyesinden Şeyh Tevfik olarak bilinen Tevfik Şihabeddin.
Nureddin Zengi grubunun askeri komutasında her ne kadar başka isimler geçse de, grubun kurucusu ve genel sorumlusu Şeyh Tevfik’tir. O da elli yaşını geçkin, Müslüman Kardeşler kökenli. Ve tıpkı Anadanlı Şeyh Yusuf gibi 80’lerdeki ayaklanma ardından ve daha sonraki yıllarda Türkiye’ye çok sık giriş çıkış yapan biri. Antep, Urfa ve İstanbul’da gerçekleştirilen Suriye muhalefeti toplantılarının da katılımcılarından.
Şeyh Tevfik, 2012-2013’te Efrîn’e ambargo uygulanmaya karar verildiğinde, bunu en başta uygulamaya koyanlardan biri. Türkiye tarafından kendisine bazı özel görevler verildiği de biliniyor. Halep ve Efrîn çevresinde YPG’ye ve halka yönelik saldırıları resmen başlatan Azadî ve Selahattin gruplarıyla da arası çok iyi. Bu grupların saldırıları etkisizleştiğinde Türkiye, “Bunlardan iş çıkmaz” diyerek 2014 yılında Şeyh Tevfik’i görevlendirdi. Şeyh Tevfik, bu görev öncesinde nabız yoklamak için Kobanê saldırıları öncesinden başlayarak birkaç kere peşpeşe Efrîn’i ziyaret etti, bazı görüşmeler yaptı. Ancak görüşmelerde ittifak amaçlı alınan hiçbir kararı uygulamadı, aksine Efrîn’i daha da ablukaya almak için başka gruplarla planlar yaptı. Silahlı grubu Nurettin Zengi de Efrîn’e yönelik bütün saldırılarda yer aldı. Azaz’da, 2013 yılında 29 grubun Efrîn’e yönelik saldırı planı yaptığı toplantıya öncülük etti. Orada alınan kararların yerine getirilmesi için de öncülük rolü oynadı.
ABDULKADİR SALİH
Marea, Halep, Efrîn, Azaz, Tel Rifat arasında kalan, Halep’e 20 kilometre uzaklıkta küçük bir kasabadır. Abdulkadir Salih, bu kasabadaki Müslüman Kardeşler hareketine mensuptur. Bu kültürle büyümüş biridir. Diğer yandan, Halep’te kuruyemiş ticareti yapan bir tüccardır. Suriye’de iç savaş başlamadan önce Halep’ten dünyaya kuruyemiş ithal ediyordu. İç savaş ardından ise daha önce kurulan Liva Tevhid’e kasabasından örgütlediği 90 kişiyle birlikte katıldı. Kısa süre sonra ise Türkiye tarafından bu grubun başına getirildi. Başa gelmesinin hemen ardından Liva Tevhid, Kürt bölgelerine yönelik saldırılara başladı. Bu saldırılar, Halep, Efrîn, Azaz ve Bab bölgelerinde yoğunlaştı. Oysa Liva Tevhid, Abdulkadir Salih başa gelmeden önce bu bölgelerde Cephet El Ekrad ve YPG güçleriyle en iyi anlaşan, birçok yerde ittifak yapan bir gruptu.
Dönemin Cephet El Ekrad komutanlarından Brûsk Ekrad, o günleri şöyle anlatıyor: “Biz 2012 yılı sonlarına doğru Çobanbey, Düdyan, Tel Şehir ve Karagöz alanlarında örgütlendik. O zaman Liva Tevhid’le çok iyi ilişkilerimiz vardı. Öyle ki bizi büyük kardeşleri olarak görüyorlardı. Çünkü alanın yerlileriydik. Ailemiz, akrabalarımız oradaydı. O yüzden kısa süre içinde taban bulduk. Tevhid de bölgede bizi esas alıyordu. Bu, zayıflığından kaynaklanmıyordu, başındaki yönetimden dolayıydı. Kısa süre sonra ise yönetimi değişti. Hacı Marea geldi başına. Geldiği günden beri de bize yaklaşımları değişti. Sadece bununla da sınırlı kalmadı, bize resmen cephe açmaya başladılar. Çatışmalar başladı.”
Abdulkadir Salih, bu tarihten sonra Türkiye’deki bütün toplantılara da katılmaya başladı. Birkaç kez yaralandı da... Tedavisini Kilis ve Antep tarafında yaptırdı. Öldürüldüğünde de Antep ve Kilis’te kahraman ilan edildi, hakkında basın açıklamaları yapıldı.
En dikkat çekicisi ise Erdoğan yanlısı köşe yazarı Hakan Albayrak’ın öldürülmesi ardından yazdıklarıdır: “Şehit gibi adamın şehadeti. Ankara’da tanışmış, alnından öpmüştük. Mahcup mahcup gülümsemişti. Koskoca Tevhid Tugayı Komutanı Abdulkadir Salih, bu mahcup delikanlıydı demek. Ona her zaman ısınmıştı içimiz.”
Salih’e ilişkin havuz medyası, bu içerikte haber ve yazılarla dolu. Bu da grubun ve liderlerinin Rojava’da vekalet savaşı yürüttüğüne dair güçlü bir ipucu.
ANADANLI MUHAMMED ABDURRAHMAN
Halep ve özellikle de Efrîn çevresinde Türkiye adına Kürtlerle savaşı vekaleten yürütenlerden biri de Anadanlı Muhammed Abdurrahman. 50 yaşlarında ve O da Müslüman Kardeşler’in çekirdek ailelerinden birinden geliyor. Ahrar Suriye Tugayı’nın yöneticilerinden biri.
Ahrar Suriye Tugayı, Rastan bölgesinden eski hava kuvvetleri pilotu Albay Kasım Saad el-Din tarafından kuruldu. Anadan ve Hritan’da etkili bir grup. Abdurrahman da tıpkı Şeyh Yusuf ve Şeyh Tevfik gibi Türkiye’de belli dönemlerde kaldı ve toplantılara katıldı. 2013 yılı Haziran ayında Azaz’da 29 tabur ve tugayın toplanarak Efrîn’e saldırması sırasında Ahrar Suriye yöneticilerinden biri olan Ebu’l Xeyr’in “Ben Kürtlere karşı savaşmam” çıkışından sonra Liva Tevhid’e geçti. Kürtlerle savaşmayı reddeden Ebu’l Xeyr ise iki ay sonra kaçırıldı. Üç ay sonra, yalnızca yeleği, tabancasının kılıfı ve pasaportu bulundu.
EBU ALİ SİCO
Ebu Ali Sico, Azaz’a bağlı Sico köyünden. Sico köyü, Azaz ile Türkiye sınırı arasında, Öncüpınar Sınır Kapısı’nın dibinde.
Ebu Ali Sico, arkadaşı Dr. Ömer Dadiği ile birlikte, Türkiye’nin desteğiyle Türkmenlerden bir ordu oluşturmaya çalıştığı dönemde, Kuzey Fırtınası grubunu kurdular. Bu grubun ilk hedefi, Efrîn’in Şereva nahiyesine bağlı Kastel Cindo Êzîdî köyüne saldırmak oldu. 2012 yılı Ekim ayında gerçekleştirilen bu saldırı, aynı zamanda Rojava topraklarına yönelik ilk saldırı olarak kayda geçti. İki gün sürdü, YPG ile varılan anlaşma ile sona erdi.
Yılsonuna doğru Dr. Dadiği, uğradığı saldırı sonucu yaralandı. Antep’te tedavi görürken, 2013 yılı başlarında öldü. Ölümü ardından grubun başına Ebu Ali Sico geçti.
Ebu Ali Sico, DAİŞ 2013 yılı yaz aylarında Azaz’a girdiğinde bir süre anlaştı. Sonbahara doğru ise DAİŞ‘le arası bozuldu. Kısmi çatışmalar ardından önce Azaz’ın Yazıbağı köyüne çekildi. Orada da dayanamayınca köyü bırakarak bir yıl önce saldırdıkları Kastel Cindo tepesine, grubundan yaklaşık 90 kişi ile birlikte sığınarak canını kurtardı. Bir süre tepede YPG güçleriyle birlikte DAİŞ’e direndiğini göstermeye çalıştı. Ancak on beş gün sonra grubundan 85 kişiyle birlikte sınırı geçerek Türkiye’ye teslim oldu. Zaten daha önce de sık sık gidip geliyorlardı.
Ali Sico, yaklaşık üç ay kadar Antep ve Kilis çevresinde kaldıktan sonra, DAİŞ’in Azaz’dan çekilmesi ardından yeniden Azaz’a döndü. O dönemde kurulmuş olan Şam Cephesi içinde yer aldı. Cephenin Öncüpınar Gümrük Sorumlusu oldu.
Ebu Ali Sico, diğer Türkiye vekillerine göre daha genç. O da Halep ve Azaz çevresindeki Müslüman Kardeşler’in çekirdek ailelerinden birinden geliyor.
AHMET AFFAŞ
Efrîn ve Halep’in Şêx Meqsut Mahallesi’ne yönelik son saldırılarla birlikte Türkiye adına vekalet savaşı yürüten yeni bazı isimler de ortaya çıktı. Bunlardan biri, şu an Ehrar Şam’ın başında bulunan Ahmet Affaş. Ancak Affaş, daha çok hırsız ve talancı olarak tanınıyor. Müslüman Kardeşler kökenli olmadığı için grup sorumluları tarafından ancak kullanılan, saldırı yaptırılan biri olarak rol alıyor.