Sur için 'Beyaz Nöbet' 30. gününde
Sağlık emekçileri, öz yönetimlerin ilan edildiği yerlerde devlet güçlerinin terör ve ablukası nedeniyle sağlık hizmetlerine erişilememesine karşı 30 gündür ‘Beyaz Nöbet' eyleminde.
Sağlık emekçileri, öz yönetimlerin ilan edildiği yerlerde devlet güçlerinin terör ve ablukası nedeniyle sağlık hizmetlerine erişilememesine karşı 30 gündür ‘Beyaz Nöbet' eyleminde.
Sağlık emekçileri, öz yönetimlerin ilan edildiği yerlerde devlet güçlerinin terör ve ablukası nedeniyle sağlık hizmetlerine erişilememesine karşı 30 gündür ‘Beyaz Nöbet' eyleminde. SES Yöneticisi Karakaş, "Türkiye'deki duyarlı kesimlerden tek istediğimiz, acil şekilde bölgeye kulak vermeleri, yapılan eylemleri sahiplenmeleri ve büyütmeleridir" çağrısında bulundu.
SES Amed Şubesi, Tabipler Odası, Diş Hekimleri Odası, Veteriner Hekimler Odası, Eczacılar Odası ve Mezopotamya Hekimler Derneği'nden oluşan Amed Sağlık Platformu'nun, ‘Siyaha karşı beyaz, ölüme karşı yaşam, savaşa karşı barış’ şiarı ile gerçekleştirdiği ‘Beyaz Nöbet’ 30. gününde Amed Büyükşehir Belediyesi önünde devam ediyor.
'DEVLET GÜÇLERİ SAĞLIK HİZMETİNİ ENGELLİYOR'
Sağlıkçılar olarak genelde bölgede, özelde ise Sur’da yaşanan hukuksuzluklara karşı duyarsız kalamayacaklarını belirten Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkez Denetleme Kurulu Üyesi Murat Karakaş, "Öz yönetimin ilan edildiği bölgelerde insanlar en temel ve insani hakları olan sağlık hakkını bile kullanamıyorlar. Biz sağlıkçılar olarak içeride bulunan halka sağlık hizmetlerini ulaştırmak için çeşitli yöntemler denedik fakat hiçbiri sonuç vermedi bu nedenle 30 gündür devam eden ‘Beyaz Nöbet’ eylemini başlattık" dedi.
Karakaş, öz yönetim alanlarında devlet güçleri tarafından katledilen sivillerin büyük çoğunluğunun hafif yaralar aldığını fakat tıbbi müdahale gerçekleştirilmediği için kan kaybından yaşamını yitirdiğini belirtti. Karakaş, şunları aktardı: "Şu an Kürdistan’da bir savaş ortamı var ve insanlarımız devlet güçleri tarafından katlediliyor. Çatışmalardan kaynaklı dışarıdan ya da içeriden hiçbir hizmet sunulamıyor. Mesela Sur’da bulunan 3 aile sağlığı merkezimiz sağlık hizmeti veremiyor çünkü arkadaşlarımız özel harekatçılar tarafından ‘güvenliklerinin olmadığı' gerekçesi ile mahallelere alınmıyor. Yine bizler hemşire, hekim ve sağlık görevlilerinden oluşan bir heyet olarak içerideki yaralı, hasta, yaşlı ve çocukları tedavi edebilmek amacı ile Sur’a girmek istediğimizi defalarca bildirmemize rağmen ‘güvenlik' gerekçesi ile izin vermediler."
'SAĞLIKÇILAR HEDEF ALINIYOR AMA YILMAYACAĞIZ'
Öz yönetim ilanları ile birlikte bu alandaki sağlıkçıların devlet tarafından hedef haline getirildiğine işaret eden Karakaş, şöyle devam etti: "Bildiğiniz gibi, Türkiye’nin de tarafı olduğu Cenevre Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelere göre sağlık personellerinin sağlık hizmeti verdikleri süreçte dokunulmazlıkları vardır. Fakat 'sokağa çıkma yasakları'nın ilan edilmesi ile birlikte sağlıkçılar da hedef alınmaya başlandı. Mesela Beytüşşebap’ta Şeyhmus Dursun arkadaşımız ambulans ile hastayı almaya giderken devlet güçleri tarafından katledildi. Yine Cizre’de Eyüp Ergen ve Aziz Yural arkadaşlarımızı da hastalara müdahale etmeye çalışırken kaybettik. Saldırılar bununla da sınırlı kalmadı; emniyet ve valilikler bizleri 'örgüt yanlısı' ilan edip hakkımızda soruşturma açtılar, bir kısmımızı görevden uzaklaştırdılar, bir kısmımızı ise tutukladılar. Fakat biz tüm bunlara karşı şunu söylüyoruz; bu baskı politikaları ile bizi yıldıramazsınız. Ne olursa olsun biz halkımıza sağlık hizmeti sunmaya devam edeceğiz asli çabamız budur."
Devlet ablukası sona erene kadar eylemlerinin devam edeceğini söyleyen Karakaş, "Sur’daki halka ulaşıncaya kadar süresiz eylem halinde olacağız. Savaşa karşı barışı, siyaha karşı beyazı, ölüme karşı yaşamı ve savunmaya devam edeceğiz. Tek amacımız, barış ve demokrasinin bu topraklara hakim olmasıdır" dedi.
'ACİLEN EYLEMLER SAHİPLENİLMELİ, BÜYÜTÜLMELİ'
SES Genel Merkez Denetleme Kurulu Üyesi Murat Karakaş, Ankara ve İstanbul'da da sağlık emekçilerinin ‘Beyaz Duruş’ adı altında nöbetler başlattığını belirterek, şu çağrıda bulundu:
"Türkiye'deki duyarlı kesimlerden tek istediğimiz, acil şekilde bölgeye kulak vermeleri yapılan eylemleri sahiplenmeleri ve büyütmeleridir. Barış ve demokrasinin hakim olması için bu bir mecburiyet. Uluslararası kamuoyunun bu gidişata artık 'dur' demesi gerekiyor. Durum gittikce acı verici olmaya başlıyor. Düşünün, 52 gündür insanlar Sur’a girip çıkamıyor. Diyarbakır’ın kalbi olan Sur ekonomik, sosyal, tarihi, psikolojik ve ekolojik her açıdan tahrip ediliyor. Bu nedenle 'insanım' diyen herkesin acil bir şekilde harekete geçmesi gerekiyor."