Batı Kürdistanın Serêkaniyê (Ras el-Ayn) kentinde 15 gün boyunca şiddetli çatışmalar yaşandı. Üzerinden haftalar geçmesine raðmen kent halen çatışmaların izlerini taşıyor. Bu süre içerisinde kentte neler oldu, kim ne amaçlıyordu? Kendin durumu nedir? Halk hangi sorunlarla boðuşuyor ve bunlara karşı ne tür çözümler geliştiriyor?
Serêkaniyê (Türkçesi: Çeşme Başı) ya da tarihsel adıyla Waş Kani. Bu küçük ve güzel kentin tarihi 1500 yıl öncesine kadar gidiyor. Tel Xelef (Tal Halaf) köyü insanlık tarihi için önemli bir yere sahip. Üç kilometresi Batı Kürdistan içlerine giriyor. Renkler ve seslerin kaynaðı olarak kabul edilen Tel Xelef kültürü burada başlıyor ve halen de bu özelliðini koruyor. Nitekim, bu şirin kasabada Kürt, Arap, Ermeni, Asuri, Süryani, Çerkez ve Çaçanlar birlikte yaşıyorlar. Batı Kürdistanın en büyük kenti Qamişloya 110 km uzaklıkta bulunan Serêkaniyê, Mittani uygarlıðına başkentlik yapmış.
1923teki Lozan Anlaşması ile birlikte Serêkaniyê de Kürdistanın parçalanmasından payını alarak ikiye bölündü: Serêkaniya Serxet (Ceylanpınar) ve Binxet (Serêkaniyê-Ras el-Ayn). Kent sakinleri buðday, arpa, pamuk ve nohut ekimi yapıyor. Ýsminden anlaşılacaðı üzere kent aynı zamanda çeşmeleri ile de tanınıyor. Kentin nüfusu 40 binin üzerinde.
Batı Kürdistanın diðer bölgelerinde olduðu gibi, Baas Rejimi Araplaştırma politikaları çerçevesinde başka alanlardan yüzlerce Arap aileyi bu kentte getirirken, Kürt aileleri de göçe zorladı. Bu ırkçı çabalara raðmen Serêkaniyêdeki Kürt halkı diðer halklarla ortak bir yaşam geliştirerek barış içinde yaşamayı bildi.
Diðer taraftan Kürdistanın sömürgesi altında tutan işgalci güçler kili politikalarını sürdürmeye devam etti. Mart 2011de Suriyede başlayan ayaklanma ile birlikte rejime karşı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adıyla bir silahlı muhalefet Türkiyede kuruluşunu ilan etti. Böylece ayaklanma kısa sürede silahlı çatışmalara dönüştü. Daha sonra onlarca silahlı grup daha ortaya çıktı. Türkiye, körfez ülkeleri ve Batılı devletlerin desteðini alan silahlı gruplar, Suriyeyi kurtarma iddiasıyla yoðun savaş suçları da işlediler. Rejim ise bu sürede yoðun katliamlara girişti. Onbinlerce insanın ölümünden bahsediliyor.
Silahlı gruplar arasında Türkiye tarafından Batı Kürdistandaki kazanımlara karşı kullanıldıðı belirtilen bazı Kürt çevreler de var.10 Nisanda Halepteki Kürt mahallesi Şêx Meqsûd (Şeyh Maksut)a yönelik saldırıda bulundular. Yine 26 Ekimde El Nusra Cephesi ile Azadi Partisine yakınlıðı ile bilinen Selahaddin Eyyubi Taburu adı verilen grup Halepteki Eşrefiye mahallesine saldırıda bulundu, 13 sivil hayatını kaybetti. Halepteki iki Kürt mahallesinde 600 bin dolayında Kürt yaşıyor. 27 Ekimde bu kez Türkmen grup Emmar Dadiki isimli çete mensupları Afrindeki Qestel Cendo köyüne saldırı düzenledi, Kürt güçlerinin direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar.
8 KASIM VE SONRASI
Türkiyede üsleri bulunan ve sınır hattında konumlanan grupların Kürtlere yönelik saldırıları son aylarda arttı. Saldırganlar arasında bazı Kürt gençlerinin olduðu da görüldü. Daha önce Ýstanbulda kurulan Suriye Ulusal Meclisinin (SUK) başarısızlıðı ardından 11 Kasım günü Katarda Suriye Ulusal Koalisyonu kuruldu. Üç gün öncesinde, yani 8 Kasımda Suriye, koalisyonda yer almayı reddeden El Kaide çizgisindeki Guraba el Şam ve El Nusra gruplarına kapıları açarak Serêkaniyêye yöneltti. Burada rejim güçleri ile yoðun çatışmalar yaşandı, her iki taraf da aðır kayıplar verdi.
KÜRTLER SALDIRIYI BEKLÝYORDU
Temmuz ayında kurulan Kürt askeri gücü Halk Savunma Birlikleri (YPG)nin Serêkaniyêdeki tugayı olan Şehid Abid komutanı Dijwar, 8 Kasım öncesinde bu grupların kente gireceði yönünde bilgi aldıklarını söyleyerek şunları ifade etti: Kente girecekleri yönünde bilgi aldıðımızda, bazı yolları tuttuk. Biz onlara karşı savaşmıyorduk. Zira sürekli YPGnin rejim yanlısı olduðu iddia ediliyordu. Ancak biz onların kente girişini de istemiyorduk. Türkiye sınırlarını açmış ve tel örgüleri kaldırmıştı.
Dijwar, bizzat kendisinin bu gruplarla irtibata geçerek Kürt bölgelerine girmemelerini istiyor. Gruplar ise, rejim karşıtı olduklarını söyleyerek YPGden kendilerine yol vermelerini talep ediyor. Şehid Abid Tugay komutanı, herhangi bir tarafın yanında yer almayacaklarını tekrarlıyor. Dijwar, Haseki Askeri Meclisi, Guraba El Şam ve El Nusra ile yaptıðı görüşmede Suriye devriminin bir parçası olduklarını, 2004ten beri mücadele yürüttüklerini, Kürt halkı olarak devrime öncülük ettiklerini belirtiyor. Silahlı gruplar başlangıçta Kürt tarafının şartlarını kabul erek, Kürt mahallelerine girmiyor. Hatta Kürtler, ölü ve yaralılarını kaldırmaları için bu gruplara yardım ediyor.
SÝLAHLI GRUPLARLA ÝŞBÝRLÝÐÝ YAPAN BAZI KÜRT ÇEVRELER
Bu sırada Kürtlük adına hareket ettiklerini iddia eden ve Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi (ENKS) içerisinde yer alan bazı çevreler, silahlı grup mensuplarını Kürt mahallelerinde bazı evlere getirdi. Kendilerini Tensîqriyat olarak tanıtan bu çevreler daha çok Azadi Partisine yakınlıkları ile tanınıyor. Aynı çevreler, ÖSO buralara gelecek diyerek halk arasında korku yayarak, Kuzey Kürdistana (Türkiye tarafı) göçe sevk ettiler.
YPG tabur sorumlularından Osman, yeniden Guraba El Şam ve El Nusra isimli silahlı gruplarla görüştüðünde, bu gruplar ÖSO ile bir ilgilerinin olmadıðını, Suriye devrimi bayraðını tanımadıklarını, bu nedenle verilen sözlerin bir öneminin olmadıðını söyledi. YPG komutanı da Devrimin bir ahlakı vardır, renklere saygı gösterilmeli dediðinde, şu karşılıðı aldı: Kendinizi kandırmayın, biz istiklal bayraðı ile birlikte deðiliz, bizim bayraðımızda lailaheillallah yazıyor. Biz Ýslamcıyız
ONLARA GÖRE YAÐMA VE HIRSIZLIK DEVRÝM ÝÇÝN!
Bu gruplardan sonra, sayıları en fazla 15 olan yeni gruplar ortaya çıktı. Tümünün amacı devrim deðildi. Rejim güçlerini çıkardıktan sonra zenginlerin evlerine girerek, para ve altın gibi mallara el koymak istiyorlardı. Rejim ile bu gruplar arasında 12 Kasıma kadar süren çatışmalarda çok sayıda kişi öldü. 12 Kasımda savaş uçakları Serêkaniyênin Mehet mahallesi ile Esfer Necar ve Tel Xelef bölgelerini bombaladı. Bu saldırılarda onlarca silahlı grup mensubu öldü. Bu grupların girdiði Mehet mahallesinde bombardıman sonucu 2si çocuk 6 sivil hayatını kaybetti, 27si yaralandı. Ayrıca onlarca ev yıkıldı. Savaş uçakları Kürt çoðunluklu Hawarna mahallesini de bombaladı. Bazı Kürt çevrelerin yardımı ile silahlı gruplar bu mahalleye de girmişti. Bombardımanda hedef olan bir evde 2 kişi hayatını kaybetti, 3 çocuk evin yıkıntıları arasında kaldı, 30 kişi yaralandı. Toplam 25 ev saldırıda yıkıldı.
Böyle bir durumda bile silahlı çeteler, evleri yaðmalayarak kıymetli eşyaları çalarken, ele geçirdikleri devlet binalarında da Baas rejimi üyeleri gibi hareket ettiler. YPG yetkilileri bu duruma tepki gösterince, Eðer böyle yapılmazsa, devrim başarıya ulaşmaz. Biz devrim adına bu hırsızlıkları yaptık. Biz devimciyiz, yaşayabilmemiz gerekiyor. Bizim ailelerimizin de ihtiyaçları var yönünde bir yanıtla karşılaştılar.
BUÐDAY DEPOLARI YAÐMALANDI
Çete gruplar, yerleştikleri alanlarda buðday depoları ile halk müesseselerini yaðmaladılar. Mehet mahallesinde okullara ait bilgisayar, kitap ve diðer tüm teknik eşyaları kendileriyle birlikte götürdüler. Gerekçe ise: Biz göçe maruz kaldık, bunlar bizim savaş hakkımızdır.
YPGnin denetiminde bulunan şeker fabrikaları, banka ve buna benzer yerlere de girmek istediler ancak YPG buna izin vermedi.
Bu olaylar yaşanırken, bombardıman ardından Mehet mahallesindeki Arap ve Kürt sakinler bir araya gelerek silahlı grupları kovdu. Türk devleti sınırlarını tüm silahlı gruplara açmış, ancak sivillere kapatmıştı. Bu nedenle saldırıda yaralanan siviller, Serêkaniyênin ikizi olan Ceylanpınara götürülemedi.
13 Kasımda savaş uçakları Mehet ve Ebra mahalleleri ile Dêran Meydanını bombaladı, bir kişi hayatını kaybetti. Arap Kemeri politikası çerçevesinde Arapların yerleştirildiði Um Uşba köyünde bu sırada köylüler ile çeteler arasında çatışmalar yaşandı. Bunun sonucunda 2 çete mensubu öldü. 8 Kasım ile 13 Kasım arasında 11 bin kişi kentten göç etmek zorunda kaldı.
Yarın:
Çetelerle savaş ve bölgeye yönelik oyunlar